Alper GÖRMÜŞ
Türkiye’de Ergenekon’un teşkilat yapısına karşı girişilen mücadelenin görünürdeki (demokrasi) ve perde gerisindeki (devleti ele geçirmek) amaçlarının birbirinden çok farklı olduğunu; bunun da Ergenekon’un teşkilat yapısına karşı açılan davaları nasıl murdar ettiğini birkaç yıllık darbe davaları sürecinin sonunda anlayabildik.
Şimdi artık Ergenekoncu zihniyet de Ergenekoncu teşkilat da dimdik ayakta ve çeşitli düzeylerde iktidar yapılarıyla ittifak halinde. (Tam bu noktada, derede karşıdan karşıya geçmek isteyen akrebin kurbağayla kurduğu ‘ittifak’ı ve kurbağanın hazin sonunu hatırlamak yerinde olur.)
Burada Ergenekonculuğu, Mayıs 2011’de yayımlanan Büyük Basında Ergenekon Haberciliği kitabımın önsözünde ifade ettiğim en geniş anlamında kullanıyorum. Orada, Ergenekoncu zihniyeti ve Ergenekonculuğun siyasi mücadele anlayışını şöyle tanımlamıştım:
“Ergenekoncu zihniyet kavramanı devletçi-vesayetçi (gerektiğinde darbeci) bir siyasi anlayış ve pratiğin neş’et ettiği düşünce iklimi anlamında kullanıyorum. Fakat Ergenekon zihniyetine asıl karakterini veren şey, temel zihniyet kalıbından ziyade önerdiği mücadele yöntemidir. Ergenekonculuk, kendisini geriletmeye çalışan siyasi, ekonomik ve toplumsal güçlerle mücadeleyi, onları ‘düşmanlaştırarak’ yürütür. Hedef, insanlarda nefret uyandırarak, ‘düşmanımı kim alt ederse etsin, yöntemini sorgulamam’ duygusunu yaratmaktır.”
Ergenekonculuk, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) iktidarının ilk 10 yılı boyunca, ‘iktidarda düşman var’ duygusunu esasen bu partinin kimliği üzerinden oluşturdu: Bu iktidarı, programı ya da yapıp ettikleri üzerinden değerlendirmek doğru değildi, bu iktidar kimliği nedeniyle ‘yanlış’ bir iktidardı ve bir an önce her ne pahasına olursa olsun gönderilmeliydi.
Bir kimliği ‘düşman’ ilan edip iktidardan gitmesini talep etmek her şeye rağmen siyasi mücadelenin sınırları içinde bir tutum olarak değerlendirilebilir, fakat bir şartla; iktidarın geldiği gibi yani halk oyuyla gitmesi şartıyla...
Ergenekoncu zihniyetin oyun bozuculuğu da işte tam bu noktada ortaya çıkıyor. Ergenekoncu zihniyet, bu süreçte defalarca şahit olduğumuz gibi her zaman ‘Bu iktidarı kim gönderirse göndersin, hangi yöntemi kullanırsa kullansın, sorgulamam’ tavrını takındı. (Şurada yüz yüze bakıyoruz: Ergenekonculuğun teşkilat yapısının bırakın çekirdeği içinde, en geniş çemberinde bile yer almadığı halde zihniyeti böyle olan milyonlarca insan her zaman olageldi.)
Ergenekonvari yöntemlere dün itiraz edip bugün etmeyenler
AK Parti’yi kuruluşundan itibaren sırf kimliğinden ötürü ‘düşman’ olarak kodlayıp, onun iktidarına karşı ‘kim, hangi yöntemle yıkarsa yıksın sorgulamam’ diye özetlenebilecek bir mücadele çizgisi her zaman olageldi. AK Parti’nin giderek otoriter (sonraki yıllarda da baskıcı) bir eğilim içine girmesiyle birlikte, ilk 10 yılında partiyi ‘dışarıdan’ destekleyenlerin büyük bölümü de yavaş yavaş aynı ‘devirmeci’ siyasi mücadele anlayışının çekim alanına girmeye başladılar.
Burada şu iki noktanın altını kalın çizgilerle çizelim...
Birincisi: AK Parti bu şekilde savrulmasaydı, uzun yıllar boyunca onu Ergenekoncu zihniyete karşı savunmuş olanlar da böyle savrulmayacaktı.
İkincisi: Onların, AK Parti’nin son 4-5 yılına karşı biriktirdikleri öfkeyle iktidarı Ergenekonvari yöntemlerle devirmece hevesine kapılmaları iktidar için bir ‘koz’a dönüşüyor ve iktidar bu tavırdan büyük yararlar sağlıyor. AK Parti iktidarı bu sayede, aslında baş etmekte çok zorlanacağı belki de baş edemeyeceği sıkışıklık anlarını nispeten az hasarla atlatma imkânına kavuşabiliyor.
Bu anlattıklarımı iki örnek olayla açmak istiyorum...
Birinci örnek olay: 17-25 Aralık operasyonu
17-25 Aralık (2013) günlerinde, bazı bakanlarla onların yakınlarını hedef alan yolsuzluk-rüşvet operasyonunun ikili bir yapısının olduğunu savunmuştum da bu nedenle bazı liberal ve solcu arkadaşlarım tarafından ‘utanmaz’ sıfatına layık bulunmuştum. Aşağıdaki satırları, o zamanlar olan bitende sadece ‘yolsuzluk ve rüşvet’ görenlerin şimdi geldikleri noktayı da göz önünde bulundurarak okuyun:
“Ben elbette, hiçbir meşruiyeti olmayan bir ‘yetki’ kullanarak seçilmiş siyasetçilerin oluşturduğu hükümeti yönetemez hale getirmeye çalışanlara karşı siyaseti savunuyorum... Önceliğim burada... Fakat bunu yaparken kendimi, cari yolsuzluk fırtınasını ıskalamamızı önerenlerden ayırmak ihtiyacı duyuyorum.
Çünkü şuna inanıyorum: Siyaseti savunmak, gözümüzün önündeki çok kuvvetli yolsuzluk iddialarını görmezlikten gelerek yapılabilecek bir şey değildir. Siyaseti savunmak ancak -siyaseti ortadan kaldırmaya ant içenler tarafından bir paravan gibi kullanılıyor olsa da- yolsuzlukların faillerinden mutlaka hesap sorulmasıyla inandırıcı olabilir.” (Siyaseti Savunmak, Türkiye, 21 Aralık 2013).
O zamanlar beni ‘utanmazlıkla’ suçlayan liberal ya da solcu arkadaşlarımın bana neden o kadar büyük bir öfke duyduklarını tahmin edebilirsiniz: Çünkü onlar da iktidara duydukları haklı öfkeyle haksız bir noktaya savrulmuşlar, ‘bu iktidarı kim, nasıl gönderirse göndersin sorgulamam’ limanına demirlemişlerdi. Yani ben ve benim gibiler pişmiş aşa soğuk su katıyorduk ve bu kabul edilemez bir şeydi.
İkinci örnek olay: ABD’deki ‘Zarrab davası’
ABD’deki ‘Zarrab davası’ da tartıştığımız perspektiften 17-25 Aralık’a çok benzeyen özellikler arz ediyor. O davanın da ABD’nin Türkiye’deki iktidarla sorunlarını içeren siyasi bir yönü var ve tıpkı 17-25 Aralık günlerinde olduğu gibi işin bu yanı, pişmiş aşa soğuk su katacağı korkusuyla iktidar muhalifi kesimlerce hiçbir şekilde vurgulanmıyor.
Biri sahnedekini, öbürü sahne gerisini gizleme derdinde...
Arada gerçekten de çok büyük bir benzerlik var; yalnız iktidar muhaliflerine bakan yüzüyle değil, iktidar destekçilerine bakan yüzüyle de... 17-25 Aralık’ta iktidar muhalifleri sadece sahnedekileri (ortaya saçılan rüşvetleri) görüyorlar, başka bir şeyi görmeyi reddediyorlardı... Buna karşılık iktidar destekçileri sahneye gözlerimizi kapayıp arkasındaki niyete (darbeciliğe) odaklanmamızı istiyorlardı.
Aslında muhalifler (yani ‘bu iktidar gitsin de nasıl giderse gitsin’ kıvamına gelmiş olanlar) bu tavırlarıyla, sahnede görülenin (rüşvet yağmurunun ve her türlü pisliğin) geri plana atılmasını, görünmez kılınmasını isteyen iktidarın eline büyük bir koz veriyorlardı. Çünkü sahnedeki rüşvet ve yolsuzluk oyununun kulisinde oynandığı için ilk bakışta görülmeyen bu oyun, 'iktidarı kim, nasıl devirirse devirsin yeter ki devrilsin' diyenlerin dışında kalan geniş bir kitle için kabul edilemez bir oyundu. Bunun (17-25 Aralık’ın darbeci yönünün) kabul edilemezliğine hiç işaret etmeyip sadece rüşvet ve yolsuzlukları vurgulayanların iktidarın eline verdiği koz işte buydu. İktidar bu sayede rüşvet ve yolsuzluklardan hiç söz etmemek ve buna rağmen yukarıda işaret ettiğim geniş kitlenin itirazlarının hedefi olmamak imkânına kavuşuyordu.
‘Hem o hem öbürü’ diyen bir muhalefetimiz olsaydı...
Oysa muhalefet bir yandan devlet içinde yuvalanmış birilerinin, hiçbir meşruiyeti olmayan bir ‘yetki’ kullanarak seçilmiş siyasetçilerin oluşturduğu hükümeti devirme girişimine karşı koyarken öbür yandan “ama” deyip ortaya saçılan yolsuzlukların ve rüşvetlerin faillerinden hesap sorulmasını talep etseydi durum çok farklı olurdu. İktidar bu durumda yukarıda tanımladığım kozu kullanamazdı ve o koşullarda yine iddiaların üstünü örtme tavrını sürdürseydi çok ağır bir yara alırdı.
Şimdi, ABD’deki davada da aynı şey oluyor. Davanın siyasi amacından hiç söz etmeksizin salt 17-25 Aralık'ta hesabı sorulamayan rüşvet ve yolsuzlukların bir daha gündeme gelmesi üzerinden iktidarın devrilmesi hayalini kuranlar, iktidarın eline yine büyük bir koz veriyorlar. İktidar bu defa da ‘Zarrab davası üzerinden Türkiye’ye kumpas kuruluyor ve gayri milli muhalefet bunu hiç umursamıyor’ söylemiyle rüşvet ve yolsuzlukları ‘görünmez’ kılma imkânını elde ediyor.
NOT. Bugün, Gülen Cemaati’ne içeriden eleştirileri değerlendireceğim bir yazı kaleme alacağımı söylemiştim. O konuyu pazartesi günü ele alacağım.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025