Atilla YAYLA
Türkiye'de İngiltere adıyla andığımız, asıl adı Birleşik Krallık /Britanya olan ülkede genel seçimler yapıldı. Seçimlere katılım oranı %66 olarak gerçekleşti. Geçerli oyların %37'sini alan Muhafazakâr Parti Avam Kamarası'ndaki koltukların %51'ini elde ederek tek başına hükümet kurma hakkını kazandı. Türkiye 7 Haziran seçimlerine koşarken Britanya seçimlerinden alınacak dersler var mı?
Birleşik Krallık seçimlerinde ulaşılan %66 katılım oranı istikrarlı demokrasiler açısından hiç fena sayılmaz. Batı ülkelerinde katılım oranları çoğu zaman neredeyse seçimlerin ve seçim sonuçlarının meşruiyetinden kuşku duyulmasına sebep olacak kadar düşük. Bu bakımdan en kötü skorlara sahip ABD'de Başkanlık seçimleri biraz daha yukarılarda katılım oranları görse de temsilcilik seçimlerinde katılım genellikle %50 civarında geziniyor.
Britanya diğer Anglo-Sakson ülkeleri gibi basit çoğunlukçu seçim sistemini uyguluyor. Ülke milletvekilliği sayısı kadar seçim bölgesine bölünmüş ve her bölgede en yüksek orana ulaşan koltuğu alıyor. Dört iddialı parti olduğunu varsaysak, teorik olarak, bir bölgede % 26 oy alan milletvekilliğini kazanabiliyor. Bu seçim sistemi iki partili demokrasiyi teşvik ediyor, en çok oy alan partiyi ciddî biçimde ödüllendiriyor. Nitekim, son seçimlerde %37 alan MP sandalye sayısında % 51 oranına ulaştı. Bu sayede bir başka partiye ihtiyaç duymadan hükümet kuracak. Sistem yönetimde istikrar üretmede temsilde adâleti sağlamakta olduğundan daha başarılı. Zaman zaman sert eleştirilere uğratılmasına rağmen basit çoğunluk sistemi korunuyor. Britanya'daki bu tablo bize şunları hatırlatıyor: Demokrasi bir kurallar ve kurumlar bütünüdür. Bu yönüyle bir oyundur. Her oyun gibi kuralları önceden bellidir. Oyuncuların bu kuralları kabul ederek sahaya çıkmaları müstakbel sonuçları da kabul edeceklerinin işareti veya taahhüdü olarak alınır. Oyunun ortasında kuralların değiştirilmesi talep edilemez. Oyun bittikten sonra oyuncular sonuca itiraz edemez, meşruiyetini sorgulayamaz.
Demokrasi çoğunluğun yönetme hakkına sahip olduğu rejimdir. Ancak, bu kâğıt üzerinde böyledir. Seçimler her (hatta çoğu) zaman çoğunluk üretemeyebilir. Bu yüzden, fiiliyatta, demokrasi en büyük azınlığın belli bir dönem için yönetme hakkına sahip olduğu rejimin adıdır. Bir başka deyişle, seçimlerden tüm siyasal aktörler –partiler- azınlık olarak çıkarlar ve en büyükleri yönetme hakkına en yakın olanıdır. Hükümet kurma çalışmalarında büyüklük sırasıyla ilerlenir.
Demokrasi en iyilerin yönetimi değildir. Demokratik usullerle iş başına gelecek iktidarların her zaman en doğruyu yaptıklarının, yapacaklarının bir garantisi yoktur. Bunun ağır toplumsal sorunlara sebep olması bazı alanların tamamen depolitize edilmesi, diğer bazı alanlarda ise siyasetin etki ve yetkisinin azaltılmasıyla önemli ölçüde engellenir. Mamafih, bu, liberal teorinin olaya bakışıdır. Daha devletçi teoriler siyasetin alanını ve yetkisinin daraltmaktan ziyade doğru kişilerin işbaşına gelmesine ve doğru politikaları uygulamasına umut bağlar.
Britanya siyasetinde dikkat çeken bir diğer nokta, seçimden yenilgiyle çıkan siyasî parti liderlerinin istifa etmesiydi. Şüphe yok ki, bu Türkiye'de hayal dahi edilemez. Bizde seçim kaybeden liderlerin başkanlıktan ayrılması bir yana, yerleri sağlamlaşıyor. Bu sefer de böyle olacağından şüphe etmek için bir neden yok.
Bu bilgiler ışığında Türkiye'de demokrasinin sorunları hakkında bazı tespitler yapabiliriz. Bizde demokrasinin en ağır problemlerinden biri, çoğunluğun yönetme hakkına saygı gösterilmemesidir. Yıllarca bürokratik vesayet sistemi içinde demokratik usullerle işbaşına gelen siyasetçilerin önü kesildi. Bu problem askerî bürokrasinin geriye itilmesiyle hafifledi. Bu, aslında, askerlerin merkezinde olduğu ve yargı bürokrasisinin, üniversitelerin ve devlete eklemlenmiş medyanın diğer unsurlarını teşkil ettiği yapının geriletilmesi anlamına geldi. Ancak, bu gerileyiş daha kalıcılık kazanamadan yeni bir bürokratik vesayet teşebbüsü ortaya çıktı. Askerin yerine polis ikame edilmek istendi ve yine yargı bürokrasisi ve medyanın ağırlıklı bölümünün yoğun desteği altında çoğunluğun –en büyük azınlığın- yönetme hakkına saldırıldı. Ülkede şu anda yaşanmakta olan mücadelenin özü bu, gerisi olayın niteliğini değiştirmeyecek teferruat.
Türkiye'de daha iyi bir demokrasi için ilerlenmesi gereken istikamet belli. Seçilmiş siyasetçinin bürokrasinin amiri olduğu zihniyeti kökleşmeli ve buna uygun bir kurumsallaşma gerçekleştirilmeli. Ayrıca, hem seçilmiş iktidarın hem devletin alanı bireysel özgürlükler ve sivil toplum lehine daraltılmalı.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları






















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019