Atilla YAYLA
16 Nisan referandumu hızla yaklaşıyor. Tarafların kampanyaları da tam gaz devam ediyor.
Seçimler ve oy kullanma zamanları siyaset bilimi çalışanlar için âdetâ laboratuvar gibidir. Eşsiz gözlem fırsatları sunar. Bu sefer de öyle oluyor. Ben de televizyon tartışmalarıyla yetinmeyip elimden geldiğince alandaki durumu takip etmeye çalışıyorum. Bu çerçevede, vakit buldukça özellikle Üsküdar ve Beşiktaş civarında dolaşıyorum. Tarafların çadırlarını ziyaret ediyor, faaliyetlerini izliyorum. Tavırlarını gözlemliyorum. Üsluplarını kafama kaydediyorum. Bazen kampanyacılarla küçük diyaloglara, tartışmalara giriyorum. Broşürler toplayıp karşılaştırmaya çalışıyorum. Tarafların performansını karşılaştırmaya gayret ediyorum.
Tarafların broşürlerinin içeriği üzerinden anlamlı değerlendirmeler ve yorumlar yapılabileceğine kaniyim. Böyle bir yazı düşünürken Harun Kaban benim planladığımdan daha kapsamlı ve ayrıntılı bir yazı kaleme aldı (http://www.hurfikirler.com/referandumda-kim-bilmeden-oy-kullanacak/). Yazı net şekilde “evet” kanadının broşürlerinin daha dürüst ve gerçekçi olduğunu; bu yüzden “evet” diyeceklerin daha fazla bilgilenme ve bilinçlenme imkânına sahip olduğunu ortaya seriyor.
“Evet” ve “hayır” kampanyalarında her ne kadar formel olarak parti adları ve amblemleri fazla kullanılmıyorsa da, “evet” kanadını AK Parti’nin “hayır” kanadını CHP’nin sürüklediği açık. Her iki taraf da parti adı ve amblemini geride tutmanın amaçlarına ulaşmada daha yararlı olacağı inancında. Bu ne kadar gerçekçi bir beklenti, bilmiyorum. Ama çok önemsemiyorum da. Nihayetinde taraflar belli ve birkaç hafta sonra sonucu göreceğiz.
Kampanya broşürlerinin diline ve muhtevasına bakıldığında, rahatlıkla ve haksızlık etmeden söylenebilir ki iki tarafın da yanlışları ve hatâları var. Ama hatada “hayır” kanadı -- daha doğrusu CHP -- açık ara önde gidiyor.
CHP broşürleri, gerçeğe dayalı bilgilendirmeler sunmak ve karşılaştırmalar yapmaktan ziyade, ne kadar sağlıklı olduğu çok tartışılabilecek okumalara bağlı yorumlara dayanmakta. AK Parti eski durum ile önerilen yeni durumu karşılaştıran broşürlere ağırlık verirken, CHP, referanduma götürülen metni, sanırım bilinçli olarak ihmâl ederek veya çarpıtarak, ulaşabildiği kitlelere kendi yorumlarını yansıtıyor. Bunlar mâlûm: “Tek adam rejimi... cumhuriyetin çökmesi... ülkenin bölünmesi... “rejimin değişmesi” gibi iddialar. Kılıçdaroğlu da konuşmalarında makul çizgiden epeyce uzaklaşmış durumda. Basit benzetmelerle (freni olmayan otobüs gibi), umut vermekten çok korku yaratmaya çalışan sözler sarf ediyor. Paket geçerse Türkiye’nin Irak’a, Suriye’ye döneceğinden söz ediyor.
Genel olarak CHP propagandası, anakronik şekilde, gelecekten çok geçmişe -- eski mutlu günlere, Tek Parti dönemine tekabül eden asr-ı saadete -- atıf yapıyor. Meselâ Beşiktaş’ta devamlı “İzmir Marşı” çalınıyor ve Atatürk döneminin üstünlüğü, mükemmelliği inancı yansıtılıyor. Kanaatimce bunun yeterince işe yaraması zor. Bu tarz, zaten CHP’li olan kitleleri memnun ve motive edebilir, ama CHP ile kuvvetli parti bağı olmayan kimseler ve kitleler için bir şey ifade etmez.
CHP niçin bu hataları yapıyor?
Bu soruyu cevaplayabilmek için, CHP çevrelerinin sadece zihniyeti ve fikriyatını değil psikolojisini de incelemek, gözlemlemek, tahlil etmek gerekir. CHP söylemi ve psikolojisi beni aşağıdaki tesbit ve kanaatlere itiyor:
1. CHP abartılı fakat temelsiz bir özgüvene sahip. Tersinden bakıldığında ise -- girdiği her seçimi kaybetmenin doğal sonucu olarak -- aslında özgüveni yok, ama psikolojik telafi mekanizmasını kullanarak bunu abartılı bir özgüven görüntüsü biçiminde etrafa yansıtıyor. CHP tabanında -- diğer partilerde olduğundan daha fazla – CHP’den ne gibi bir fikir ve tavır sadır olursa olsun bunun doğru olacağı inancı var.
2. Bu durum CHP çevrelerini zihnî tembelliğe itiyor. Bu yüzden CHP, pekâlâ ciddî biçimde eleştirilebilecek paketi karikatürize etmeyi tercih ediyor.
3. Bu da CHP'yi toptancılığa ve sert bir üsluba itiyor, hapsediyor. Parti sözcülerinin üslubu, yumuşak olmaya çalıştıkları zamanlarda bile, sık sık patlıyor.
4. Sonra tekrar başa dönülüyor. Toptancılık CHP'nin özgüvenini kesin inançlılığa çeviriyor. Kesin inançlılık fikrî verimsizlik yaratıyor. Fikirsizlik saçma bir üstünlük duygusuyla telafi edilmeye çalışılıyor.
Sarmal böylece kendi kendini yeniden üreterek yoluna devam ediyor.
Oysa CHP, en kötü durum senaryolarına bağlı kalıplaşmış bir toptancılık ve reddiyecilik yapmak yerine, paketteki iyi noktaların bazılarını vurgulasa ve karşı çıktığı noktaların alternatiflerinden bahsetse, daha inandırıcı olabilir. Ayrıca CHP’li fikir insanlarının kendilerini CHP tarihinden ve ideolojisinden yalıtarak paket üzerinde çalışması da gerekir. Genellik ve toptancılık onların sağlıklı analiz yapmalarını, durumlarını tüm çıplaklığıyla görmelerini engelliyor.
CHP’nin gerçekten yardım alması gerekiyor, ama CHP ile bütünleşmemiş, dürüst ve objektif kimselerden…
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019