Aydın ENGİN
Türkiye kitlesel tutuklamalarla 12 Mart darbesinin ardından tanıştı. Ondan sonra da ardı arkası kesilmedi ve Türkiye buna alıştı. Sosyalistler, Kürtler ve sahici demokratlar bu kitlesel tutuklama dalgalarının “hedef kitleleri” oldu.
Bu dalgaların pek çokğunda yer almış kıdemli bir basın sanığı olarak tanıklık edebilirim.Hapishane mavralarının en eskimeyeni, tutuklama istemini “Bir cigara versene” dercesine isteyen ve tutuklama kararını da “Buyur savcım lafı mı olur” rahatlığı ile veren yargıçlar için söylenir:
- Bu adamları savcı, yargıç yapmadan önce en az bir ay hapishanede yatırmalı!..
Öyle 12 Mart’ın, 12 Eylül’ün Mamak ya da Diyarbakır hapishanelerine gerek yok. Herhangi bir yurdum hapishanesinde, herhangi bir mevsimde, herhangi bir ay…
Ondan sonrasında savcı tutuklama isterken, yargıç tutuklama kararı verirken bir an duracaklardır ve eğer vicdanı kararmamışsa kendi bir aylık deneyimini hatırlayıp en azından bir kere daha düşünecektir…
Keza tutukluların tahliye taleplerini reddetmeden ve duruşmayı bilmem kaç ay sonrasına ertelemeden önce de içlerinden “Bunlar benim bir aylık deneyimi yaşadığım bir hapishanede hatta belki koşulları çok daha ağır olanında bilmem kaç ay daha yatacaklar” diye geçirip belki bir kerre daha düşüneceklerdir…
Ciddiye alınmayacak bir öneri mi ?
Olabilir. Ben zaten bir hapishane mavrasından söz ediyorum; Türkiye’nin yargı gerçeğinden değil.
Türkiye’nin yargı gerçeği çok daha farklı. Çoğu yargıç, adaleti ete kemiğe büründürmek için değil, saçma sapan maddelerle donanmış Ceza Kanunun kuru kelimelerine dayanarak hüküm keserler.
Sonuçta da tutuksuz yargılanabilecek binlerce ve binlerce kişiyaşamlarının bir, iki, üç, beş hatta on yılını demir parmaklıklar ardında geçirirler. Kaçınılmaz son gelip hüküm kesilip beraat kararı verildiğinde devlet “Pardon” der ve yargı aygıtı yeni haksızlıklar için yeni dosyaların kapağını kaldırır…Hele dosyalar siyasal içerikli ise bu haksızlık ve adaletsizlik iyice azar, iyice tırmanır.
Zaten hüküm kesme günü gelip çattığında yargı aygıtı “Bu kadar yıl yatırdıktan sonra beraat kararı vermek yakışık almaz”gibi sakat bir düşünceyle cezayı bastırmayı tercih eder…
Günümüzde bunu hem Silivri’de, hem KCK davalarında gayet somut olarak yaşıyoruz.
Hiç kimse beni, mesela genel kurmay başkanlığı yapmış bir zatın tutuksuz yargılanırsa yurtdışına kaçacağına ikna edemez. Kaçarsa zaten kamu vicdanında suçluluğu kanıtlanmış olur.
Hiç kimse beni yazdıklarından, söylediklerinden dolayı tutuklanan birinin tutuksuz yargılanırsa delilleri karartacağına ikna edemez. Yazılmışın, söylenmişin neresini karartacaksınız ?
* * *
Alın KCK davalarını. Binlerce Kürt, hatta Türk, KCK üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklu. KCK’yı polis fezlekelerinin diline fit olup “PKK’nin kent örgütlenmesi” diye tanımlayan ve ötesini merak bile etmeyen savcılar otomatiğe bağlanmışcasına tutuklama istediler; yargıçlar da aynı otomatiğe bağlanıp tutuklama kararı verdiler.
Sonunda olan oldu ve hukuk tragedyası hukuk komedisi ile buluştu. Dün tutuklu yargılanan 22 KESK yöneticisitahliye edildiler. Yattıkları onların alacak hanesine yazıldı. Bir başka nedenle hapis cezası alırlarsa, ki bu ülkede sendika yöneticiliği filan gibi tehlikeli işlere katılmışsanız bu ciddi bir olasılıktır, KCK yargılamasından doğan alacakları hesaptan düşülecek. Devletimiz borcuna sadıktır; öder.
Hukuk komedisi bununla da kalmadı tahliye edilen KESK başkanı Lami Özgen “Akil insanlar”dan biri olarak aynı devlet tarafından görevlendirildi ve bir ucu KCK’ya dayanan Kürt sorununun barışçıl çözümü için çaba gösterecek.
* * *
Sürüp giden KCK davalarında o dosyadan üç, bu dosyadan beş, bir başkasından onbeş tutuklu hakkında tahliye kararı veriliyor.
Ama KCK tutuklularının sayısı bir hesaba göre 8 binin üstünde. Öyle üçle, beşle, onbeşle temizlenemeyecek bir adaletsizlik sürüp gitmekte…
Şu soru yanlış mı, en azından haksız mı: KCK tutukluları barış sürecinde Kürt siyasi hareketinin taleplerini asgariye indirebilmek için acaba rehin mi tutuluyorlar ?
Fazla komplo kokan bir soru mu oldu?
Peki öyleyse söyleyin bana dün tahliye edilen KCK tutukluları ile halen demirparmaklıklar ardında tutulan, ve daha ne kadar orada kalacakları bilinmeyenler arasında suçun niteliğiaçısından ne gibi bir fark var?
Daha kestirme sorayım: Fark var mı ?
Haydi son bir soru: Hukuk devletinde rehin alma diye bir uygulamanın yeri olabilir mi ?
Yazarlar
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları



































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2022
29.01.2022
28.01.2022
18.01.2022
17.01.2022
3.01.2022
24.12.2021
13.12.2021
6.12.2021
4.12.2021