Ayşe HÜR
1936'da NFK, bir edebiyat dergisi için Celal Bayar'dan 1.600 lira aldı. Bir mebusun ayda 200 lira aldığı günlerde iyi paraydı bu. NFK, devletten para almanın kolaylığını belki de o gün anlamıştı.
Bu haftanın hatta son yılların en önemli olayı Kürt Meselesi’nin çözümü için Kürt siyasal hareketi ile hükümet/devlet arasında yaşanan bahar havası ama yazım, pek çok kişinin bildiği ancak TV Habertürk Haber Koordinatörü Abdullah Kılıç’ın ortaya çıkardığı, örtülü ödenekten tahsisat almak için, dönemin başbakanı Adnan Menderes’e yazılmış, kimi yalvaran, kimi tehdit eden ama genel olarak hayranlarını üzen mektuplarla gündeme gelen Necip Fazıl Kısakürek (NFK) hakkında. Bilindiği gibi NFK 1940’lardan itibaren “İslamcı-milliyetçi-muhafazakar” kuşakların ideolojik biçimlenmelerinde çok önemli rolü oynadı, dahası Türkiye’yi şu anda NFK şiirlerinin, yazılarının, ideolojisinin rahle-i tedrisinden geçen kadrolar yönetiyor.
Çemberlitaş’ta dünyaya merhaba
Hayata gözlerini, başı gövdesinden büyük bir çocuk olarak 26 Mayıs 1904 günü Çemberlitaş’ta dört katlı bir konakta açan Ahmet Necip (asıl adı buydu) varlıklı bir ailenin çocuğuydu. Hariciye nazırlığına kadar yükselmiş bir paşanın damadı olan dedesi Maraşlı Kısakürekzade Hilmi Bey, Mecelle yazarları arasında yer almış, fakat aynı zamanda Fransız kültürüyle de beslenmiş, Légion d’Honneur nişanı sahibi bir hukukçuydu. Babaannesi Zafer Hanım Halep valiliği, Hariciye Nezareti müsteşarlığı ve Zaptiye Nazırlığı yapmış olan Salim Paşa’nın kızıydı. Babası hukukçu Fazıl Bey ailenin tek erkek evladıydı. Fazıl Bey küçük yaşta Mediha Hanım ile evlendirilmiş, Hukuk Fakültesi’ni oğlu Necip doğduktan sonra bitirmişti.
İleriki yıllarda halalardan, dayılardan ve onlardan oluşan geniş bir aileden bahseden ve özellikle ümmi ve dinine düşkün, Kuran okumakla ve tefekkürle zamanını geçiren anne annesinden (adını vermeden) söz eden Necip Fazıl yıllar sonra “Muhasebe” şiirinde ailesini şu dizelerle yargılayacaktı: “.../Üç katlı ahşap evin her katı ayrı âlem!/Üst kat: Elinde tesbih, ağlıyor babaannem,/Orta kat: “Mavs” oynayan annem ve âşıkları,/Alt kat: Kızkardeşimin “Tamtam”da çığlıkları./Bir kurtlu peynir gibi, ortasından kestiğim/Buyurun ve maktaından seyredin, işte evim!/bu ne hazin ağaçtır, bütün ufkumu tutmuş!/Kökü iffet, dalları taklit, meyvesi fuhuş…”
O okul senin, bu okul benim
Necip’in çocukluğu hastalıklar ve yaramazlıklar ile geçti. Oğlundan umduğunu bulamamış dedesi tarafından çok şımartılarak büyütülen küçük Necip eğitimine mahalle mektebinde başladı, 1912’de Gedikpaşa’daki Fransız Frerler Okulu’na geçmişti. “Tadsız ve haşin” bulduğu bu okuldan bir müddet sonra ayrıldı ve Amerikan Koleji’ne devam etti. Bu okulu sevdi ancak haylazlık yüzünden kovuldu. Ardından Büyükdere’de Emin Efendi Mahalle Mektebi’ne geçti ama orada da kalmadı. Sırasıyla İstanbul Büyük Reşit Paşa Numune Mektebi ve Vaniköy’deki Rehber-i İttihat Okulu’na devam etti. Kız kardeşi Sema’nın 5 yaşında ölümü üzerine annesi vereme yakalanıp, aile Heybeliada’ya göçünce Heybeliada Bahriye Okulu’na girdi. Ahmet Necip olan adının Necip Fazıl olması bu okulda oldu. Hasta yatağındaki annesinin “senin şair olmanı ne kadar isterdim” demesi de bu dönemde oldu. Militarizm ve orduya sevgi duymasında bu okulda aldığı üç harp sınıfı etken oldu.
Batı kültürüyle hemhal oluş
İleriki yıllarda, Nazım Hikmet’ten iki yıl sonra girdiği ve Yahya Kemal, Aksekili Ahmet Hamdi, Hamdullah Suphi, İbrahim Akşî gibi hocalardan ders aldığı bu okuldan söz ederken “Ne oldumsa bu mektepte oldum!” diyecek ama müdürünü de “Batı delisi” diye eleştirmekten geri durmayacaktı. Halbuki (kaynakçada makalesini bulacağınız) Taner Timur’un otobiyografilerinden özetlediği gibi “okumaya Michel Zevaco ve Alexandre Dumas ile başlamış; Amerikan Kolejinde öğrendiği İngilizceyi ilerlettikten sonra Lord Byron, Oscar Wilde, hatta Shakespeare’i asıllarından okumuş; roman denilince de Paul ile Virginie’yi, Graziella’yı, Marcel Proust’u, Tolstoy’u, Dostoyevski’yi anmıştı. Puccini müziği, Max Linder filimleri ve babasıyla Tepebaşı Tiyatro’sunda seyrettiği ve ‘tek seyredişte adeta ezberledim’ dediği Çardaş Fürstin opereti de anıları arasındaydı.” Kısacası ilk gençliğinde ve birazdan göreceğimiz gibi ileriki yıllarda Batı kültürü ile arası gayet iyiydi.
1921 yılında girdiği Darülfünun Felsefe Bölümü’nde dönemin ünlü edebiyatçıları ile tanıştı. Ahmet Haşim, Faruk Nafiz, Yakup Kadri, Nazım Hikmet, Ahmet Kutsi, Ahmet Hamdi, Peyami Sefa ilk akla gelenler. İlk şiirleri de bu yıl yayımlandı. Daha sonra O ve Ben adlı otobiyografik eserinde belirteceği gibi “kendisini artık dünyada tanımayan tek kişinin kalmadığını, kahvede, sokaklarda, salonlarda hep ondan konuştuklarını sanıyordu.”
Paris’teki kabus yılları
Bu özgüven içinde, bölümünü bitirmeden, hükümetin sağladığı bir bursla Paris’teki Sorbonne Üniversitesi’ne girdi. Burada ünlü sezgici ve mistik filozof Henri Bergson’la tanıştı. Necip Fazıl’ın Paris hayatını kendi ağzından (O ve Ben’den) özetleyelim: “Kadını, kumarı, içkisi, bohem hayatı, şüpheci felsefesi, sara nöbetleri içinde sanatı; çözmeye çalıştıkça dolaşan ve büsbütün meseleleriyle Paris… Kâbus şehrindeki hayatımı anlatmaya hicabım ve İslami edebim manidir.”
Bir yıl geçmemişti ki, bu hicap duyulacak hayat Ankara’nın da kulağına gitti ve kendisini Türkiye’ye çağırmak için Milli Eğitim Bakanlığı Paris’e bir müfettiş yolladı. NFK, Babıali adlı kitabında anlattığına göre, Zeki Mesut adlı müfettişin verdiği son aylığı ve memlekete dönüş parasını da kumar masasında kaybetti.
Entelektüel çevreye giriş
Felsefeci olarak değil iyice azıtmış bir kumar tutkunu olarak Türkiye’ye döndükten sonra önce Felemenk Bahr-i Sefid Bankası’nda işe başladı. Ardından Osmanlı Bankası’nın Ceyhan, İstanbul ve Giresun şubelerinde çalıştı. İlk şiir kitabı Örümce 1925’te yayımlandı. Yine bu dönemde aralarında Ahmet Hamdi, Yahya Kemal, Ahmet Kutsi Nazım Hikmet, Sabahattin Ali, Abidin Dino, Pertev Naili, Peyami Sefa, Eşref Şefik, Fikret Adil, Mesut Cemil, Elif Naci, İbrahim Çallı’nın da olduğu entelektüeller grubuna katıldı.
‘Beyza Hanım’la tanışma
Bu yıllarda devlet katında çok saygı gördü, piyesleri devlet tiyatrolarında sahnelendi. Kaldırımlar adlı ikinci şiir kitabı bu yıllarda (1928) yayımlandı. Kumar, içki ve kadına ‘Beyza Hanım’ diye kodlanan kokainin katılması da bu yıllarda oldu. NFK ‘beyza’yı tatmadığını iddia etti ama Babıalı kitabında onu içenler kadar güzel anlattı: "Beyza Hanımefendi adı ve sanıyla kokain (…) Küçük bir şişe içinde naftalin gibi pırıl pırıl, ince ve beyaz bir toz (…) Burnunda ve yanak adalelerinde hafif bir donma hissi ve peşinde dipsiz bir huzur, sulhçu mizaç ve her şeyi bağışlama, oluruna bırakma zevki (…) Bu bir hal; lafla anlatılamaz. Bir kere, iki kere çekmekle de anlaşılamaz; devam etmek ve onunla ünsiyet kazanmak lazım..."
Rejimle sıkı fıkı olma
Bu arada CHP iktidarı ile arasını iyice düzelten Necip Fazıl 1929’de İş Bankası Ankara Şubesi’nde muhasebe memuru olarak göreve başladı, askerliğini yaptı, ardından Trabzon, İstanbul ve Edirne Şubelerinde muhasebecilik yaptı.
Bu dostane ilişkinin nişanesi olarak Aralık 1930’da meydana gelen Menemen Olayı’ndan sonra Ankara Türkocağı’nda Kubilay’ı anma toplantısında yaptığı ve 5 Ocak 1931 tarihli Hakimiyet-i Milliye gazetesinde yayımlanan konuşmasında şöyle dedi: “...Gözüme görünen şeyi açıkça, kaidesiz, tertipsiz ve imansız söylüyorum. Eğerzayıf tutarsan, eğer inkılâbın yüreğini, hassasiyetini ve sinirlerini temsil etmezsen, bıçağın ters tarafı ile yirmi dakikada kesilen Kubilay’ın kafasında sana tevcih edilen akıbeti seyredebilirsin... Türkiye’nin nüfus kütüğündeki softa ve mürtecilerin yeşil kanını kurutacaksın; bu kadar...”
1932’de yazdığı “Bir Hikaye Birkaç Tahlil” adlı hikayesinde rejimin terminolojsi ile “softa kimdir?” sorusuna şöyle cevap verdi: “...Onu tarife hacet yok. Onu tanırız. Yürüyüşünden, duruşundan, bakışından, kaçışından tanırız. O zaten kendini gizlemiyor. Dün başına sarık sarıyordu. Bugün giydiği şapka, hüsnü nazarında gene sarık. Bugünün sarıklısı dünden daha çok, daha yezittir. (...) Zamanın akışını zorlayan, kendi iddiasından başka hiçbir yenilik olmayan deliller müstesna, her yeni şey karşısında ‘eski’nin ısrarı softalıktır. İslamlık çıktığı gün putperestler softaydı. Asırlardır ilim ve cemiyetin terakkisi karşısında da İslamlık softadır.”
Seyyid Arvasi ile tanışma
Necip Fazıl, 1934’de Beyoğlu’nda Ağa Camii’nde cumaları ders vermekte olan Nakşibendi büyüklerinden Vanlı Seyyid Abdülhakim Arvasî ile tanıştı ve kendi ifadesine göre hayatı değişti. Arvasi ile evinde yapılan sohbeti “buhran gecesi” olarak adlandırdı. O gün Arvasi kendisine “keşke bu kadar zeki olmasaydın!” demişti. Bu iltifat, çocukluğundan beri kendisini çok özel, çok zeki, çok farklı biri olarak gören Necip Fazıl’a muhtemelen çok iyi gelmişti. Arvasi’nin etkisini ise “Mürşid” şiirinde şöyle anlattı: “Bana, yakan gözlerle, bir kerecik baktınız;/Ruhuma, büyük temel çivisini çaktınız!” Bu öyle bir ilişkiydi ki, Kafakağıdı kitabında dediği gibi, Necip Fazıl “Köpeğin olarak kendi köpekliğimden kurtulayım; insan olayım!” diye yalvaracak ama eserlerinde Arvasi’ye çok az referans verecekti. Arvasi ile ölümüne (1943) kadar yoğun ilişki içinde olan Necip Fazıl’ın, bugün müritlerinin tekrarlamayı pek sevdikleri gibi “geçmişini bürüp çöpe atması”na daha çok vardı. O büyük temel çivisinin üzerine yeni bir binanın inşa edilmesi çok uzun sürecek, NFK hem CHP ile ilişkisine hem de içkili, kadınlı, kumarlı bohem hayatını uzunca sürdürecekti.
CHP’den alınan örtülü ödenek
Necip Fazıl 1935'te İş Bankası Genel Müdürlük kadrosuna alındı ama bir süre sonra ayrıldı ama çok sürmedi ayrılık. Gerisini Kafakağıdı’ndan okuyalım: [“Hemen Ankara... Eski Umum Müdürü, o zaman İktisat Vekili Celâl Bayar’la karşı karşıya:- Gel bakalım, şair, nerelerdesin? Duyduğuma göre bankadan istifa etmişsin!..- Öyle oldu. Bir mevsim, suların dibinde yatan bir denizaltıya döndüm. Şimdi su yüzüne çıkabiliyorum.”
Celâl Bayar, fazla tafsilat istemedi, gülümseyerek sordu:- Tekrar bankaya girmek ister misin?- Onun için geldim.” Bir telefonla iş halloldu, kendisine, İş Bankası’nın teftiş heyetinde bir kadro bulundu.
1936 sonunda, bir edebiyat dergisi çıkarmaya karar verdi. Yine doğruca, Celal Bayar’ın evine gitti ve “Memleketin buna ihtiyacını takdir edersiniz. Eğer emrinizdeki bankalardan İş Bankası ve Sümerbank bana bir senelik peşin ilân karşılığı muayyen bir para verirlerse bir mesele kalmaz...” dedi. Celal Bey kendisine hak verdi ve şairimize 1.600 lira takdim etti. Bir mebusun ayda 200 lira aldığı günlerde iyi paraydı bu. NFK devletten para almanın ne kadar kolay olduğunu belki de o gün anlamıştı.
İlişkiler o kadar iyiydi ki, Atatürk’ün ölümü üzerine 26 Kasım 1938 tarihli Cumhuriyet gazetesine şu coşkulu cümleleri yazdı:
“(…) Benim gözümde birbirine bağlı iki işin sahibi iki Atatürk var. Zaman tasnifinde bunlardan biri düşmanın denize dökülüşüne, öbürü bugüne kadar sürer (…) Biri ölüm hükmü giymiş bir milleti şahlandırdı. Mucize çapında bir başarıyla madde ve askerlik planında muzaffer kıldırdı. Öbürü, bir an evvelki ölüm tehlikesini doğuran sebepler âlemine karşı harekete geçti, fikir ve cemiyet planında yeni bir bünye inşasına girişti... (...) İnkilâbcı Atatürk, Tanzimattan beri Türk cemiyetinin Avrupa medeniyet manzumesine kavuşturulması yolunda girişilen yarım ve kısır teşebbüsleri tam ve yüzde yüz randımanlı hamleler haline getirdi (…) Milli Kahraman’ın ölümü önünde duyduğumuz matem hissini, tek bir emniyet duygusu ile teselliye muktediriz: Teknesinde Atatürk’ü yoğuran Türk milletinin, için için tekevvünleriyle aynı çapta kahramanlara daima gebe kalacağı emniyeti...”
Bu güzel satırların ödülü, Atatürk’ün ölümü üzerine kurulan Celal Bayar hükümetinde Maarif Vekili olan ve bir kitabını ‘hakkında her vasfın âciz kaldığı şaire’ diye ithaf eden Hasan Ali Yücel tarafından Dil Tarih Fakültesi kadrosundan Yüksek Devlet Konservatuarı’na tayin edilmek oldu.
Büyük Doğu yılları
Necip Fazıl bir siyasi eylemciydi. Sesini 1943-1978 yılları arasında beş devre halinde 512 sayı çıkan Büyük Doğu mecmuası aracılığıyla kamuya ulaştırıyordu. Dergi adını Kısakürek’in 1938 yılında Ulus Gazetesi’nin düzenlediği Milli Marş yarışması için yazdığı Büyük Doğu adlı şiirden almıştı. Dergide başlangıçta dönemin önemli isimlerinin yazıları yayımlandıysa da, daha sonra değişik takma adlarla Necip Fazıl’ın yazdığı yazılar egemen oldu. Necip Fazıl’ın takma isimlerinden bazıları şöyleydi: Be.De., BAB, İstanbul Çocuğu, BÜYÜK DOĞU, Fa, Tenkitçi, N.F.K., ?, Ne-Mu, Ahmet Abdülbaki, Abdinin Kölesi, HA.A.KA., Adıdeğmez, Bankacı, Be-De, Prof. Ş. Ü., Dilci, İstanbullu, Muhbir, Sarıçizmeli, Dedektif X Bir…
Hala Atatürk’e övgü
Derginin siyasi-ideolojik çizgisi zaman içinde şekillendi. NFK’ın ‘İptidai’ diye adlandırdığı ilk dönemde, mecmuada dini içerikli pek çok yazı çıktığı halde CHP ve Tek Parti rejimi ile ilişkiler gevşek de olsa sürüyordu. Örneğin 1943’te yayımlamaya başladığı Büyük Doğu (Büyükdoğu şeklinde de yazılır) mecmuasının 9. sayısı “Atatürk’ün Altın Anahtarla Açtığı Son Fabrika Kapısı… Şimdi Onun Ruhu Ayni Anahtarla Türkün Zafer Kapısında…” başlıklı kapakla çıkmıştı. 10. sayıda ise “Atatürk Dirilecektir!” başlıklı bir yazı yayınlandı. Methiye şöyle devam ediyordu: “Bir gün Atatürk dirilecektir!!! Evet, lâf ve hayal, yahut fikir ve remz âleminde değil, doğrudan doğruya madde ve hakikat dünyasında Atatürk hayata dönecektir!!! Bir gün Atatürk, Etnografya müzesindeki taş sandukasının kapağını omuzlarile kaldırıp, ufkî (yatay) vaziyetten şakulî (dikey) hale geçecek ve sırtında mareşal üniforması, Ankara’da Atatürk bulvarında görünecektir!!! Bir gün onu, kâfurîden yontulmuş asîl ve mevzun parmaklarile kılıcının kabzasını kavramış, zarif ve ince endamile bir masaya eğilmiş ve gök gözlerile dünya haritasını süzmeğe başlamış olarak göreceğiz!!! Bugün, dünya muhasebe ve muvazenesinde Türk milletine ait hakların terazi kefesinde görüneceği andır!!! İşte o gün başımızda bulunacak olan şahsiyet, günün gerektireceği üstün kurtarıcılık vasıflarına göre, ruhile olduğu kadar maddesile de Atatürk’ten başkası olmıyacaktır. Zira, Türk milletinin içindeki Atatürk’lerin harekete geçmelerile, onun sandukasını devirip bu Atatürk’lerin derisi içine yerleşmesi ayni ana rast gelecektir!!!”
DP ile ilişkilerin limonileşmesi
Ama ilişkilerin limonileşmesi yakındı. 1943 yılının Aralık ayında “dini neşriyat yapmak ve rejimi beğenmemek” gerekçesi ile Büyük Doğu birkaç aylığına kapatıldı. Ardından Necip Fazıl Devlet Konservatuvarı’ndaki görevinden kovuldu. Dergi Şubat’ta tekrar yayımlandı, ama Mayıs 1944 ile Eylül 1945 arası, tekrar kapatıldı. Gerekçe “Allah’a itaat etmeyene itaat olunmaz” hadisinin Tek Parti yönetimini işaret ettiğine inanılmasıydı. Necip Fazıl’a göre, o günlerde Başbakan Şükrü Saraçoğlu kendisine “Allah ve ahlaktan bahsetmek yasaktır” şeklinde tamim yollamıştı.
Bu kapatılmalar Necip Fazıl’ı radikalleştirdi. Büyük Doğu’da daha çok dini içerikli (Peygamber’in, Dört Halife’nin, bazı din büyüklerinin hayatı, şeriatın faziletleri gibi konularda) yazı çıkmaya başladı. Çoğu ‘Adıdeğmez’ mahlasıyla yazan Necip Fazıl’ın kaleminden çıkan bu yazılarda CHP, İsmet İnönü, Falih Rıfkı Atay, Tevfik Sağlam gibi siyasi figürler, Atatürk heykelleri, genç kızlar arasında kürtajın artışı, kadının çalışması, okul müsamerelerinde ve ulusal bayramlarda genç kızların mini şort ya da mini etek giymeleri sert şekilde eleştiriliyordu.
Adıdeğmez, “Kaçgöç kaldırıldı ve kadın açıldı. (Ve bütün mumlar söndü.) (…) Kadına, tütün ameleliğinden hakimlik makamına kadar her iş sahası sunuldu. (Ev ve aile ocağı güme gitti.)” diyordu, "Bizim bir kavgamız var ki, hiç durmuyor. Dinmeyen bir sağanak gibi yıldırımlı bulutlardan sel sel boşanan kinimizle ve her biri bin ağır batarya dehşeti veren kelimelerimizle hiç aman vermek istemiyen bu saldırışımız neye? Ahlaksızlık adı verdiğimiz düşmanımız, birkaç nesil ölçüsünde bir buhran halini almak istidadındadır da ondan... Bu öyle bir acı ki bize kudurgan bir hınç vermektedir” diyordu. (Bu arada not edelim, Necip Fazıl’ın 1941’de evlendiği Neshilan Hanım gayet modern giyinirdi ve başı açıktı.)
Tan Matbaası Baskını
Türkiye basın tarihinin en utanç verici sayfalarından birini oluşturan Tan Matbaası Baskını’nın arkasında Büyük Doğu camiası vardı. 4 Aralık 1945 günü, İstanbul Üniversitesi'nde birileri, ellerinde Tanin gazetesiyle sınıflara girip öğrencilere ‘Kalkın ey ehl-i vatan!’ diye bağırmış, az sonra bütün okul Beyazıt Meydanı'nda toplanmıştı. Yürüyüşe geçerken sayıları 10 bine ulaşan bindirilmiş kıtalar, ellerinde Atatürk ve İnönü resimleri Cağaloğlu'na, Yalçın’ın ‘Beşinci Kol’, ‘Rus Hayranı’, ‘Moskof uşağı’ diye adlandırdığı Sertellerin Tan Matbaası’na yürüdüler. Saat 10.00'da taşlamalarla başlayan saldırı, sopalarla binanın camlarının kırılmasıyla sürdü. Sonra gençler matbaaya girdiler. Ne var ne yok yağmalayıp, baskı makinelerini parçaladılar. Daktiloları, masaları, telefonları, kurşun harfleri pencerelerden attılar. Hızlarını alamayan saldırganlar, Tan’ın yanındaki solcu yayınlar satan ABC Kitabevi’ni de yağmaladıktan sonra Bankalar Caddesi’nden Tünel’e yöneldiler. Kumbaracı Yokuşu’nda Yeni Dünya’yı basan La Turquie gazetesi ile Parmakkapı-Taksim arasındaki Berrak Kitabevi’ni de yağmaladılar. Taksim’de toplanan yağmacılar “Kahrolsun komünistler! Biz Yeni Dünya istemiyoruz! Bize eski dünyamız yeter!” diye bağırıyorlardı. ?
Necip Fazıl’ın olayla ilgili anlatımlarını Babıali’den izleyelim: “Bu, bir yıla varmayan yarım yamalak intişar devrinde Büyük Doğu’nun verimi ne olmuştur? Daha ilk (sondaj) girişiminde petrol bulunmuş ve onun, bütün yurda ve oradan bütün İslâm âlemine yön ve yol gösterici alev sütunları halinde bir gün fışkırmak istidadı, en iptidaî şekliyle de olsa belirmiştir. Bu istidadın aksiyon plânında ilk kımıldanışı ‘Tan’ Gazetesi baskını... Bu gazetede karargâh kuran komünizma... birdenbire Anadolulu ve kökçü üniversite gençliğinin pençesine düştü; eşyası toz gibi havaya savruldu ve makineleri makarna gibi didik didik edildi... Bu gençler Büyük Doğu idarehanesinin önüne gelerek tezahürlerini göklere çıkarmışlar, Sabık Şair’i (Necip Fazıl) pencereye çağırmış ve hitabını çılgın alkışlar içinde dinlemişler ve yara berelerini aynı idarehanede tedarik ediliveren pansuman malzemesiyle sarmışlardır... Ve işte, hemen başlarına yıkılan ‘Tan’ gazetesi... Ve işte, o gün boy göstermeye başlayan ilk Büyük Doğu gençliği!”
“Öz yurdunda garipsin…”
1946’da tüm Türkiye’de dini yayınlarda artış yaşandı ama yazarın sivri dili ve seçtiği konular yüzünden hükümetin Büyük Doğu alerjisi bitmedi. Mecmua, kapağındaki kulak resmi yoluyla “sağır” lakaplı Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye hakaret ettiği için 13 Aralık 1946 tarihinde yeniden kapatıldı. Necip Fazıl’ın iddiasına göre Başbakan Recep Peker, “daha ölçülü yazması” ve “fazla aleyhte yazmaması” için masasına 100 bin lira bırakmıştı ama yazar kabul etmemişti!
18 Nisan 1947'de tekrar yayımlanmaya başlayan dergi, 30 Mayıs tarihli nüshasında Rıza Tevfik'in “Sultan Hamid'in Ruhaniyetinden İstimdat” adlı şiirde Türklüğe hakaret edildiği ve saltanat övüldüğü için yeniden kapatıldı. Necip Fazıl 1 ay 3 gün tutuklu kaldı ama sonunda beraat etti. Bu olay Necip Fazıl’a adeta kamçı etkisi yaptı. 1947 sonunda dergide artık sadece İslamcılığı öven yazılar değil, Yahudilik, Masonluk ve komünizm düşmanlığını işleyen yazılar artmıştı. Bu dönemin diğer popüler konuları, Köy Enstitüleri, ABD ve IMF, TCK’nın sol akımları cezalandıran 141-142. Maddeleriyle dini hareketleri cezalandıran 163. Maddesi, ezanın Türkçe okunmasıydı. Bu yıllarda iktidarın baskısıyla büyük mali sorunlar yaşadı.
14 Ekim 1949 tarihli Büyük Doğu’da Necip Fazıl, ünlü Sakaryanın Destanı’nı (Sakarya Türküsü ile tanınacaktı) yayımladı. Şiirin “Öz yurdunda, garipsin, öz vatanında parya!" şeklindeki son dizeleri İslamcıların içinde bulunduklarını ruhsal sürgün durumunun en popülerleşmiş ifadesiydi.
Dersim Harekatı ve 33 Kurşun Olayı
Necip Fazıl, CHP iktidarını eleştirmek için, resmi tarihin karanlık odalara tıktığı olayların üstüne gitti. 27 Ocak 1950 tarihli Büyük Doğu’da tefrika edilmeye başlayan “Doğu Faciası” yazı dizisinde 1937-1938 “kanlı Dersim hareketi”nde 50 bin “saf ve masum Müslüman’ın, çocuk, genç, ihtiyar, kız, kadın, hasta, alil, ısırgan otu gibi doğranması” olayı son derece etkili bir dille ve örnekler verilerek anlatıldı. Bu dizide, geleneksel İslamcı-muhafazakar yaklaşımın dışına çıkılarak, Celal Bayar ve Mareşal Fevzi Çakmak da suçlanıyordu. Mecmuanın 17 Şubat 1950 tarihli nüshasında bu sefer, Menemen Fatihi lakaplı Mustafa Muğlalı Paşa’nın 1943 Van-Özalp’te icra ettiği ‘33 Kurşun Olayı’ eleştirildi.
24 Şubat’ta ise 1937’de Diyarbakır’da yüzlerce Kürtün devlet marifetiyle katledilmesi olan ‘Karaköprü Olayı’nı anlatınca olanlar oldu. 3 Mart 1950’de Necip Fazıl tekrar tutuklandı ve mecmua 18 Ağustos 1950 tarihine kadar yayınlanmadı. Ancak mecmua kapalıyken, 14 Mayıs1950 seçimleri olmuş ve iktidara Demokrat Parti (DP) geçmişti. Yeni dönemde Necip Fazıl’ın dilini tutacak bir şey yoktu. Nitekim mecmuadaki CHP, İnönü ve Atatürk eleştirileri iyice keskinleşti.
1950-1951’de artık Büyük Doğu’da sadece İslami yazılar çıkıyordu. Necip Fazıl, rejimin dışladığı, ya da rejim karşıtı ne kadar yazar varsa (örneğin Türk ırkçısı Nihal Atsız, Cevat Rıfat Atilhan ve Rıza Nur, sosyalist Arif Oruç, Nurcu Said-i Nursi ) mecmuadaydı. Bu yazarların da katkısıyla en kaba şekliyle Yahudi ve komünizm düşmanlığı ve Türk ırkçılığı yapılıyordu.
Kumarhane baskını
Kısakürek’in “en büyük hastalığım, felaketim asıl zaaf noktam” dediği kumar hala yakasını bırakmamış olmalıydı ki, 4 Mart 1951 tarihinde, Necip Fazıl bir kumarhane baskınında yakalandı. O gün gazetelere yazacağı bir eser için, kumarhaneler hakkında bilgi toplamak için orada olduğunu söylemişti. 30 Mart 1950 tarihli Büyük Doğu’da bu minvalde bir açıklama yaptı. Halbuki aynı olayı, 1970’te Büyük Doğu’yu korumak için “efe ve külhani soyundan silahlı bir adam” temin etmek için söz konusu kumarhaneye gittikleri şeklinde anlatacaktı. Ve olayı DP’nin siyasi komplosu olarak sunacaktı. Halbuki çok değil 20 gün kadar önce, DP’nin İzmir İl Kongresi’nde Menderes’in konuşmasını çok beğendiği için mecmuasında ona övgüler düzmüştü. Daha sonra Yassıada duruşmalarında itiraf edeceği gibi Menderes’le ilk ilişkisi 1951’de başlamış, örtülü ödenekten aldığı ilk paraya karşılık, 28 Haziran 1949’da kurduğu Büyük Doğu Cemiyeti’ni 26 Mayıs 1951’de kapatmıştı.
İslamcı yazar Kadir Mısıroğlu ise Üstad Necip Fazıl'a Dair adlı kitabında Necip Fazıl'dan şöyle bir cümle aktaracaktı: 'Kumar haramdır. At yarışında bahs-i müşterek oynamakta kumardır. Ancak haramı, haram kabul ederek işlemek sadece kumardır. Allah ise gaffururrahim'dir. Bu parayla ben Veli Efendi'ye gidip at yarışlarında bahs-i müşterek oynayacağım!..' (Burada bir parantez açalım. Necip Fazıl, muhtemelen bu tür akıl yürütmelerle namaz, oruç, zekat, fitre, hac gibi İslami ritüellerle de alakalı görünmemişti. Kadir Mısıroğlu’nun NFK’nın karakteri, tarih bilgisi, kitap okuması gibi konulardaki görüşlerini meraklısı kitaptan okuyabilir.)
Başyücelik Devleti
Büyük Doğu’nun esas teması Cumhuriyet rejimini eleştirmek olmuştu ama bu eleştiri çok geriden başlatılıyordu. Necip Fazıl’a göre II. Meşrutiyet Yahudi ve mason uşağı olan İttihat ve Terakki Cemiyeti’nce yapılmıştı ve “Meşrutiyet devri, (…) fuhuş ağacının ilk turfanda meyvalarını devşirir ve bu işin maddi ve manevi bütün unsurlarını kadrolaştırır.” Milli Mücadele bir “Yahudi komplosu” idi. Necip Fazıl’ın asıl kahramanları Sakallı Nureddin Paşa ve Mersin Cemal Paşa gibilerdi. Cumhuriyet Türk milletinin ahlak açısından en kötü dönemidir. Cumhuriyet dönemi, Kısakürek için Türk milletinin ahlak açısından en kötü zamanlarını yaşadığı devirdi. Laiklik dinsizlik ve Allahsızlıktı. Ama Necip Fazıl müritlerine temkinli olmayı öğütlüyordu: “Biz ne lâikiz diyoruz, ne lâik değiliz diyoruz. Birinden biri, ama söylemiyoruz. Lâiklik, ne iyidir, ne kötüdür diyoruz. Dikkat edin onu da söylemiyoruz. Ama diyoruz ki, lâiklik dünya hükmü olan bir din hakkında kabil-i tatbik değildir. Evet, sevgili gençler, daima benim gibi konuşmaya çalışın. Çünkü davamız çeşm-i bülbül kadar naziktir, yere düşürüp kırmayalım.”
15 Haziran 1951 tarihli Büyük Doğu’da yayımlanan Büyük Doğu Partisi’nin ana nizamnamesinde “Cumhuriyetin en ileri gerçek mefkûreleşmiş nevii” olan “Başyücelik Devleti”ni takdim etti kamuoyuna. Bu nizamnameden anlaşıldığı kadarıyla bu devlet eleştirdiği Kemalist Cumhuriyet gibi militarist esaslara göre tanzim edilmişti. CHP’nin Altı Oku’na karşılık Büyük Doğu Mefkûresinin ‘Dokuz Umde’si (Ruhçuluk, Ahlakçılık, Milliyetçilik, Şahsiyetçilik, Cemiyetçilik, Keyfiyetçilik Nizamcılık, Müdahalecilik, Sermayede Tahdit) vardı. CHP’nin Ebedi ve Milli Şef’inin karşılığı İslami bir ulu olan ‘Başyüce’ idi. TBMM’de ‘Hakimiyet Milletindir” yazarken, Yüceler Kurultayı’nda “Hakimeyet Hakkındır” yazacaktı.
Kemalist rejim İstiklal Mahkemeleri yoluyla düzeni sağlarken, Başyücelik Devleti’nde sosyal hayatın parazitleri İslam hukukundaki ‘kısas’ yöntemi ile yola getirilecekti. Cinayetin bedeli şehir meydanlarında idamdı. Hırsızlığın cezası kolun kesilmesiydi. Faiz, dans, heykel, zina, fuhuş, kumar, içki, uyuşturucu ve her türlü keyif verici madde yasaktır Sinema devletin kontrolünde olacak, kahvehaneler kapanacaktı. (Burada bir parantez açalım: Necip Fazıl bu düşüncelerini 1968’de İdeolocya Örgüsü adlı kitabında genişletti. Kitaptan bir kaç cümle aktaralım: “Türk vatanının yalnız Müslüman ve Türklerle meskûn, yalnız Türkler ve Müslümanlardan ibaret hale gelmesi, hain ve muzlim unsurlardan baştan başa temizlenmesi için her türlü tedbir alınacaktır.” “İslam inkılâbı orducudur” ve “özenle yetiştirilecek subaylar, “orducu Büyük Doğu idealinin icrada mihrak şahsiyetidir” ve “Büyük Doğu militarizması, bütün insanlığa icabında tam bir vicdan hürriyeti, icabında da operatör bıçağı gibi cebir ve zorla tatbik edilecek bir ideal manivelasıdır.”)
Ahmet Emin Yalman suikastı ve 6-7 Eylül
1952 yılında Büyük Doğu’nun, dönmelerin, masonların ve Yahudilerin çığırtkanı ve bir İslam düşmanı olarak tanıttığı gazeteci Ahmet Emin Yalman’a, 1952 Kasımında, Malatya’da Hüseyin Üzmez adlı bir genç (yakın dönemin tacizci yazarı) ateş etti. Yalman yaralı olarak kurtuldu ama 1953 yılının başında Necip Fazıl tutuklandı ve mecmuanın yayımına yaklaşık bir sene ara verildi. Necip Fazıl bu davadan da beraat etti ve yayınlarına devam etti.
Benim Menderes’in kitabında anlattığına göre Necip Fazıl, Kıbrıs buhranının keskinleştiği bir sırada Menderes’le görüşmüş ve kendisini “Meclis’teki ‘Egemenlik Ulusundur!’ levhasından başlayarak, yalanların en büyüğü halinde ‘Halk’ismini taşıyan partiyi hâk ile yeksân (yerle bir) etmeye” ve onun her alandaki “tahribini iz bırakmamacasına silmeye” davet etmişti. Menderes de kendisini bir saat dikkatle dinlemiş ve Büyük Doğu’ya örtülü ödenekten para yardımı yapmıştı. Ne var ki görüşmeden birkaç gün sonra 6-7 Eylül olayları patlak verecek ve yakınlaşma da sona erecekti. Necip Fazıl, bu olayların “Adnan Menderes’in üzerinde bir trauma-ruhi darbe tesiri yaptığını” ve bunun “hadisenin tertip tarafında bulunduğuna delil” teşkil ettiğini söyleyecek ardından da Başbakan’ın olaylardan sonra “rizikoya göğüs gererek ileri atılacağına” korkarak geri çekildiğini ve “bütün haklarını haksızlığa çevirici ve kendisini içten çökertici, pasif mizacını” ortaya koyan bir tavır sergilediğini söyleyecekti.
Örtülü ödenekten 147 bin lira
Necip Fazıl’ın DP ile ilişkisi her zaman dalgalı olmuştu. Örtülü ödenekten aldığı paralar azaldığı zaman DP’ye muhalefeti sertleşiyor, arttığı zaman yumuşuyordu. Yassıada’da bu durumu Menderes Mahkeme Başkanı Salim Başol’a şöyle açıklamıştı: “Müsaade buyurursanız Reis Beyefendi onun yazılarının memlekete yararlı olmaktan ayrıldığını gördüğümüz zaman münasebeti kestik. Uzun zaman münasebeti kesiyoruz, tekrar geliyor, düzelteceğim, doğruya gideceğim diyor, münasebeti tekrar tesis ediyoruz.” DP iktidarı ile Necip Fazıl arasındaki çapraşık ilişkinin bir örneği, Necip Fazıl 1957’de Fuat Köprülü’ye hakaretten 8 ay dört günlüğüne hapse girdiğinde, eşi Neslihan Hanım’a örtülü ödenekten 3 bin lira ödenmesiydi.
Meşhur dolandırıcılardan Selçuk Parsadan’ın babası Sabahattin Parsadan biraz daha ayrıntılı anlatmıştı ödenek ilişkisini: “Bir zamanlar Allah rahmet eylesin [Ziraat Bankası Genel Müdürü] Mithat Dülge’ye gider ve ödenmeyecek hesapta diye arkasında yazı bulunan bonolardan alır gider 500’er liraları alırdık. Bilhassa Necip Fazıl… O zamanlar Büyük Doğu adlı dergiyi çıkartıyordu. Parasız kaldık mı ya oraya ya da Başbakanlığa doğruca Ahmet Salih Korur’a giderdik. Necip Fazıl ile birlikte kapıda beklerdik. O zamanlar 500, 1000 veya 750 lira bir deftere imza eder, parayı koparırdık. Ama o zaman bunlar çok büyük para. Mithat Bey Ziraat Bankası’ndaki özel hesaptan, Ahmet Salih de örtülü ödenekten para verirdi bize. Ahmet Salih aynı zamanda zamparalık arkadaşımız. Allah rahmet eylesin, iyi adamdı…”
1960 darbesinden sonra DP iktidarının yargılandığı Yassıada Davası sırasında, Necip Fazıl örtülü ödenekten 147 bin lira yardım aldığını kabul etti. Ayrıca 1952 yılında kendisine Osmanlı Bankası aracılığıyla 30 bin lira kredi verilmişti. (Bugünün parasıyla ne ettiğini hesaplayamadım ama o günlerde bir Austin marka kamyonun 5 bin lira civarında olduğu, dolayısıyla bu parayla 30 kamyon alınacağını söyleyenler var. Ama buna karşılık Necip Fazıl da, DP iktidarı sırasında çok büyük maddi kayıplarının olduğunu iddia ediyor.)
Zeybeğin ölümünden sonra
Menderes’in idamından sonra yazdığı şiirde, “Zeybeğim, dünyayı aldın götürdün/Bir öldün de beni binbir öldürdün!” diyen şaire göre DP iktidarının 1950-1954 arasındaki dönemi Hedefsiz Gayret Devresi, 1954-1957 arasındaki dönemi Boşuna Zahmet Devresi ,1957-1960 arasındaki dönemi ise Boyuna Gaflet Devresi’ idi ve Menderes Allah’ın ve tarihin ona sunduğu fırsatları değerlendirememişti. DP, ne kendi öz gençliği ile Halk Partisi’ne karşı manevi bir taarruza girişebilmiş ne de kullandığı kaba kuvveti sonuna kadar götürebilmişti. Örneğin Necip Fazıl’a göre, 28 Nisan 1960 günü İstanbul’da meydana gelen üniversite olaylarında eğer 1,5 ölü (üniversite öğrencisi Turan Emeksiz o gün, lise öğrencisi Nedim Özpulat hastanede öldüğü için 1,5 diyor olmalı) yerine 150 ölü verilmiş olsaydı ortada bir hükümet olduğunun anlaşılacağını ve bir darbe ile DP’nin iktidardan uzaklaştırılmayacağın düşünüyordu. Örtülü ödenekten tahsisat koparmak istediğinde “Ellerinizden, dudaklarımı derinize yapıştıracak ve hiç ayırmayacak bir hararet ve merbutiyetle öperim” diyen Necip Fazıl, 1970’de yazdığı Benim Gözümde Menderes kitabını şöyle bitirmişti: “Eğer Allah, İslamiyet’i koruduğun YALANANINI, sana, o beyin yırtıcı ve yürek delici yalnızlığın içinde doğrulttuysa sen bir şehitsin ve Allah Resulünün iltifatına layıksın. Elveda Adnan Bey!” (Babıali kitabında da en yakın dostu şair Sezai Karakoç’u yaralayacak sözler etmişti.)
Muhalif olduğunu iddia ettiği CHP döneminde 8-9 ay hapis yatan Necip Fazıl, örtülü ödenek aldığı DP döneminde 22 ay hapis cezası almıştı, belki de bundan kızgındı hamisine. (Bu vesileyle Necip Fazıl’la sürekli karşılaştırılan Nazım Hikmet’in 1938-1950 arasında 12 yıl hapis yattığını belirtelim.)
Militarist Necip Fazıl
Emin Karaca’nın aktardığına göre Necip Fazıl 27 Mayıs 1960 darbesi olduğunda DP’nin 1951’de çıkardığı Atatürk’ü Koruma Kanunu’na muhalefetten hapishanedeydi. 1,5 yıllık cezasını tamamlayıp 18 Aralık 1961 günü hapisten çıktı ve 1962 yılının Ocak ayında DP’li Selim Ragıp Emeç’in gazetesi Son Posta’da yazmaya başladı. Daha ilk günlerde yazdığı ‘Kırmızı’ başlıklı yazısı yüzünden CHP yanlısı Dünya gazetesinin başyazarı Bedii Faik’in eleştirisine uğradı. “Yakası kızıl zindancı seni unutmayacağım” diye başlayan yazıyı “Kahpelik”, Necip Fazıl’ı “yobaz bozuntusu, zavallı” diye niteleyen Bedii Faik’e göre “Kırmızı” kurmayların kırmızı çuhasını, dolayısıyla orduyu ima ediyordu. Necip Fazıl’ın cevabi yazısı “Al!” başlığıyla ve Kurmaylar münezzeh ve başımızın tacıdır, tahriki ise deni ve şeni bir köpek” spotu ile çıktı. Necip Fazıl “dökük kıllarının her kökünde uyuz kabartıları zıpzıplaşan ve ruhundaki cerahat ağzından dökülen ve hokkasını dolduran bu adi hayvan….”, “Bu mikrop kavanozu” gibi son derece ağır ifadelerde Bedii Faik’e saldırıyor ve kendini şöyle savunuyordu: “Millet-Ordu yazısında belirttiğim gibi ben ilk terbiyesini askeri mektepten almış (militarist) bir insanım, tek kelimeyle orducuyum ve hayalimde mefkûreleştirdiğim kurbay subay seciyeine aşıkım. O kadar aşıkım ki, 27 Mayıs hareketinin bir neşter gibi deştiği ahlak buhranımızın en keskin tezahür kutuplarından biri olarak, kabuslara bile giren gelecek bir münasebeti, arslanlara: -Bak düşmanın senin için ne diyor!!! Gibilerinden rapor etmeye kalkan Bedii Faik misillu hasta köpeklerin tecrit edilecekleri hali adayı yine kurmay dehasından beklemekteyim!”
Polemik Harp Akademisi öğrencilerini galeyana getirmiş, öğrenciler Son Posta’ya yürümüşler, Akademi komutanının Bedii Faik’e ricası üzerine, Bedii Faik cevap yazmayarak tansiyonu düşürmüştü. Ama Milli Savunma Bakanlığı Necip Fazıl hakkında soruşturma başlatmıştı. Sonunda bilirkişi Necip Fazıl’ın “kırmızı” derken kurmayları kastetmediğine kanaat getirdiğinden yargılama olmadı. Bedii Faik’e göre mahkeme müritleri tarafından “yarı aziz ilan edilen” Necip Fazıl’ın “küfür edebiyatına düşmeye korkmuştu.
Sakin dönemde Gençliğe Hitabe
Bu tarihten sonra Necip Fazıl konferanslar vermek için Türkiye’nin çeşitli illerine gitti. Hikayeler yazdı, bunlar 1964 ve 1970’te basıldı. (Kumar konusu bu hikayelerden bazılarının ana teması oldu.)
Necip Fazıl Kısakürek, Milli Türk Talebe Birliği’nin 25 Nisan 1975’te düzenlediği ‘Milli Gençlik Gecesi’nde okuduğu Gençliğe Hitabe adlı konuşmasında, (Taner Timur’un özetiyle) Türk tarihini dört dönemde incelemiş ve Cumhuriyet dönemini “İşgal ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, madde planında kurtarıldıktan sonra ebedi helake mahkum” kılan bir rejim olarak tanımlamıştı. Bu toplantıya Prof. Erbakan, Abdullah Gül ve R. T. Erdoğan da katılmışlar ve Erdoğan da şairin Sakaryanın Destanı başlıklı şiirini okumuştu.
1980 darbesi şahlanıştır!
1962’de militarist olduğunu göğsünü gere gere söyleyen Necip Fazıl, Rapor 13’te şöyle dedi 12 Eylül 1980 darbesi ile ilgili olarak: "Hareketin mahiyeti... Malum klasik darbelerden biri değildir... Bu hareket olmasaydı, yıl değil, ay değil, belki hafta ve gün hesabiyle Türkiye'nin çöküşü gerçekleşebilirdi... 27 Mayıs 1960 ile 12 Eylül 1980 Hareketi arasında şu fark vardır ki, ilki milli iradeye tam zıt ve fikirsiz bir gece baskını olmuşken, ikincisi milli ihtiyaca tam uygun bir imdat davranışı olmak istidadındadır... 27 Mayıs 1960 hareketi 'millete rağmen' diye belirtilirken, 12 Eylül 1980 müdahalesi ancak 'millet için' formülüyle ifade edilebilir." "Hedefi de bölücülük, komünizm ve din nikabı altında dolayısiyle gayet tabii olarak 'devlet ve cumhuriyeti koruma ve kollama' atılışı... Bir iç darbe değil, iç şahlanıştır. İsyan değil, ıslah..." “Ben olsaydım orduya 'gel bu işi sen yap!', hatta 'beni de yakala!' teklifinde bulunmayı en akıllı tedbir sayardım." "’Diyarbakır'da 'şeriatin kestiği parmak acımaz' diyen Devlet Başkanı şeriati hak ve hakikat manası dışında kullanmış olmayacağına ve ayrıca 'anarşiyi kökünden temizlemedikçe gitmeyeceğiz' dediğine göre gerçek Müslüman'a düşen vazife ona şöyle cevap vermektir: Dediklerinizi yapın da, başımızdan hiçbir an eksik olmayın!.."
Yeni tabumuz
Kadir Mısıroğlu’nun “Amellerinde kusursuz olsaydı Müslüman kitleyi vakitsiz kıyam ettirebilir ve bir faciaya sebep olabilirdi. O derece gözü kara ve söz vadisinde kaldığı müddetçe öylesine sihirli bir kudrete sahip olan Üstad, çok hevesli olduğu aksiyona işte bu zaafları sebebiyle ulaşamıyordu,” dediği Necip Fazıl Kısakürek 25 Mayıs 1983 günü vefat etti. Sevenlerinin deyimiyle ‘Üstad’ AKP iktidarı ile birlikte tekrar siyasi gündeme girdi. Başbakan Erdoğan 2011 Şubat ayında AKP Gençlik Teşkilatı’na Üstad’ın Gençliğe Hitabe’sinin, “dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlik” isteyen satırları okudu. Erdoğan 2 Kasım 2012 tarihinde yapılan partisinin geleneksel Kızılcahamam toplantısındaki konuşmasını da aynı metnin “Yarın elbet bizim, elbet bizimdir! Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!” mısralarıyla bitirdi. Bu satırlardan da anlaşılacağı üzere, NFK AKP ve Gülen Hareketi’nin ana omurgasını oluşturan İslamcı muhafazakar milliyetçiliğin tabusu, kutsal ve dokunulmaz figürü.
Özet Kaynakça: Necip Fazıl Kısakürek’in eserleri (Hepsi Büyük Doğu Yayınları’ndan çıkmıştır): Kafa Kağıdı (2009); O ve Ben (2002); Babıali (1999), Vesikalar Konuşuyor-Dedektif X Bir- (2009); Son Devrin Din Mazlumları (2008), Benim Gözümde Menderes (2008), İdeolocya Örgüsü (2008); Kadir Mısıroğlu, Üstad Necip Fazıl'a Dair, Sebil Yayınları, 2011; Alaattin Karaca, Necip Fazıl Adnan Menderes İlişkisi, Mektuplarla ve Belgelerle, Lotus Yayınları, 2009; Hece Dergisi Necip Fazıl Kısakürek Özel Sayısı, Yıl: 9, Sayı: 97, Ocak 2005; Mehmet Ali Kılıçbay, “Bir ‘Tarih Okuma Tarzı’ olarak Gericilik”, Doğu-Batı, Yıl:1, Mayıs, Haziran, Temmuz, 1998; Nuray Mert, Merkez Sağın Kısa Tarihi, Selis Kitaplar, 2007, Emine Gürsoy Naskali, Örtülü Ödenek Davası, Yassıada Zabıtları–I, Kitabevi Yayınları, 2005, Emin Karaca, Türk Basınında Taner Timur, “Necip Fazıl Kısakürek, ‘İslam İnkılabı’ ve AKP".
Not: NFK’nın 1951’deki Kumarhane baskını ile ilgili açıklamalarındaki çelişkileri Anayurt Gazetesi yazarlarından Mehmet Arif Demirer’in bana gönderdiği bilgilerden sayesinde fark ettim. Kendisine bu ve başka katkılarından dolayı teşekkür ederim.
Düzeltme ve Özür: Geçen haftaki Menemen Olayı yazımda iki maddi hata yapmışım. Birincisini (ki gazetemizin yazarı Tarık Işık sayesinde fark ettim) Yahudi Jozef, ip satmaktan değil el çırpmaktan idam edilmişti. İkincisine ise okurumuz Yusuf Çağlar işaret etti. Kubilay’a atılan kurşun topuğuna değil, sağ koltuk altına girmiş, sol kürek kemiğinden çıkmıştı. Düzeltenlere teşekkür ederken, sizlerden özür dilerim.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016