Ayşe HÜR
“Sayıları hızla artıp 2000’i aşan akademisyen ‘Bu suça ortak olmayacağız’ dedi ve doğuda, güneydoğuda sürmekte olan savaşta devlet şiddetine, suça varan orantısız güç kullanımına karşı çıktı. Cumhurbaşkanı’nın, eleştiri ve uyarı sınırlarını çok aşan; ifade özgürlüğüne açık müdahale, hakaret ve ihbara varan sözleri, bir eliyle bozkurt işareti öteki elinin dört parmağıyla Rabia işareti yapan organize suç/mafya liderlerinden Erdoğan’ın emrindeki rektörlere, Erdoğan’ın emrindeki savcılara kadar çeşitli çevreleri harekete geçirdi. Tam bir cadı kazanı kaynatılıyor, linç atmosferi yaratılıyor. Suça ortak olmayacağız açıklamasına yağıp gürleyenler, akademisyenleri (ve tabii ki onları destekleyenleri) hedef alan ‘Oluk oluk kanınızı akıtacağız, kanınızla duş alacağız’ ifadesine değinmek, savcıları harekete geçirmek, şiddet ve dehşetin ülkeye yayılmasını önlemek için parmaklarının ucunu, dudaklarının kenarını bile kıpırdatmıyorlar….”
Bu satırlar t24.com.tr yazarı Oya Baydar’ın 15 Ocak 2015 tarihli yazısından. Akademisyenlerin hangi suça ortak olmak istemediklerini herhalde anlatmama gerek yok. Şu satırlar da o yazıdan:
“Çarşamba gecesi Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde Emniyet Müdürlüğü Lojmanı’na saldırıda üçü çocuk beş kişi hayatını kaybetti. Bombalar o kadar güçlüydü ki lojmanın yanındaki tek katlı ev yıkıldı, ölenlerden üçü o yıkıntılar altında hayatını kaybetti. Bomba 1 kilometre çapında bir alanda tahribat yarattı, evler, dükkânlar yıkıldı, okullar kapandı. Saldırıyı PKK’nin gerçekleştirdiği haberi geldi. Şırnak’ın İdil ilçesinde de açık olan okullara çocuklar içerdeyken ses bombalarıyla saldırıldı.
(…)
Savaşta sivil ölümlere neden olmak, halka zulmetmek suçtur. Akademisyenler ‘bu suça ortak olmayacağız’, derken özünde bunu dile getiriyorlardı ve haklıydılar. Ama Çınar ilçesindeki, İdil’deki sivillere, hele de çocuklara yönelen saldırılar da suçtur. Bir lojmana gece saldırmanın, çocuklar okuldayken okula saldırmanın, hastalar varken hastaneye saldırmanın, sivil halkın hayatını karartmanın ama’sı olmaz. Terör, haklı davaları da haksızlaştırır. Öncelikle Kürt siyasal hareketinin, hele de HDP’nin bu türden terör saldırılarına kesinlikle ve cesaretle karşı çıkması gerekmez mi?
(…)
Aslolan hayattır, hayatı yok etmek suçtur. ‘Hiçbir suça ortak olmayacağız!’” diye hep bir ağızdan bağırabildiğimizde, ne devlet şiddeti ne örgüt şiddeti, hiçbiri sesimizi duymazlıktan gelemez.”
Uzun bir alıntı oldu ama, son olaylar hakkındaki duygu ve düşüncelerimi bu kadar güçlü ifade eden bir metin varken kendi metnimi yazmayı anlamsız buldum. Özellikle Çınar saldırısıyla ilgili ikinci bölüm, akademisyenlerin imza metninde eksik kaldığını düşündüğüm çağrıyı içerdiği için önemliydi.
BİRİNCİ DARÜLFÜNUN
Gelelim haftalık vazifeme… Konu, başlıktan da anladığınız üzere, sayıları 2000’i aşan yürekli akademisyenin belkemiğini oluşturduğu üniversite dünyamızın asırlık serüveni…
Osmanlı döneminin üniversitesinin adı Dar’ül-Fünun (Darülfünun) idi. ’Dar’ kelimesi Arapçada ev anlamına gelir ama okul, mektep anlamı da taşır. ‘Fünun’ ise ‘fenler, bilgiler’ demektir. Yani Darülfünun, ‘Fenler/Bilgiler Okulu’ demektir. Necdet Sakaoğlu’ndan öğrendiğime göre böyle bir okul kurulmasına ilişkin çalışmalar, Mart 1845’te, Sadrazamı Sait Paşa tarafından başlatılmış, Sultanahmet’te, şimdiki Adliye Sarayı’nın olduğu yerde Darülfünun binası yapılmasını kararlaştırmıştı. İtalyan mimarlar Fossati Kardeşler (1827’den beri İstanbul’daydılar) işe koyuldu ama bina ancak 17 yıl sonra bitebildi. O da eksik gedik… Bunun üzerine bitmiş odalarda, halka açık serbest konferanslar verilmesine karar verildi. Belirli bir programı ve öğretim kadrosu olmayan bu ‘Birinci’ Darülfünun, Ahmet Vefik Paşa, Cevdet Paşa, Derviş Paşa, Müneccim Paşa ve Hekimbaşı Salih Efendi gibi meşhurların verdiği derslerle faaliyete başladı. İzleyici sayısının 500 kişiye kadar çıkması üzerine Nuri Efendi Konağı’na taşınıldı. Tam hocaların anlattıkları muhafazakâr çevreleri rahatsız etmeye başlamıştı ki, konak ünlü Hocapaşa Yangını’nda kül oldu da, ‘Birinci’ Darülfünun macerası sona erdi.
İLİM TAHSİLİNE TÖVBELER OLSUN!
1870’de, Maarif Nazırı Saffet Paşa, Paris’te çalışmış Hoca Tahsin ve Panislamist düşünür Cemalettin Afganî’nin çabaları ile Çemberlitaş’ta şimdi Basın Müzesi’nde ‘Hikmet (Felsefe) ve Edebiyat’, ‘Hukuk’, ‘Tabiat’ ve ‘Riyaziyat’ olmak üzere dört şubeden oluşan ‘İkinci Darülfünun’ açıldı. Darülfünun-ı Osmanî olarak anılan bu okul da iki sene sonra kapandı. Kapanma nedenleri arasında; Viyana Sefiri Şekip Efendi’nin, Avusturya’da 1848 ihtilalinde üniversitelerin monarşinin yıkılması için çaba gösterdiğini yazması, Hoca Tahsin’in havanın canlılar için önemini belirtmek amacıyla havasını boşalttığı cam bir fanusa koyduğu güvercinin ölmesi, bir Ramazan akşamı verilen konferansta Cemaleddin Afganî’nin peygamberliğin ‘sanat’ olduğunu söylemesi vardı. Darülfünun’un Reisi Hoca Tahsin, görevden azledildiğinde duygularını şu beyitle dile getirmişti: “Cehâlet mültezem, kesb-i kemâldir cünhâmız bildim/İlâhi cürm-u tahsil-i ilimden tövbeler olsun.” (Cahilliğin gerekli, olgunluk kazanmanın suçumuz olduğunu bildim. Ey Allah’ım ilim tahsili suçundan tövbeler olsun!) Tahsin Efendi yine de şanslıydı, çünkü Cemaleddin Afganî İstanbul’dan sürülmüştü…
Neyse ki, hemen 1874’te Galatasaray Sultanisi içinde okulun müdürü Sava Paşa’ya ‘devlete yük olmamak’ ve ‘önceki Darülfünunların kaderine uğramaması için ihtiyatlı davranmak’ kaydıyla ‘Üçüncü’ Darülfünunu açmak için yetki verildi. ‘Hukuk’, ‘Fen’ ve ‘Edebiyat’ şubelerinden oluşan ve Darülfünun-ı Sultanî adı verilen okulun öğretim dili Fransızca olduğu için yalnız Galatasaray Sultanîsi mezunları gidebiliyordu. Gayrimüslim öğrencilerin çoğu burslu olduğu için mali sorunlar boy gösterdi ve yedi yıl sonra bu okul da kapandı.
Bu sefer aradan yıllar geçti. II. Abdülhamit’in cülusunun 25. yıldönümüne rastlayan 31 Ağustos 1901’de, Cağaloğlu’nda, yakın zamana kadar İstanbul Kız Lisesi olarak hizmet veren binada, ‘Darülfünun-ı Şahane’ adıyla ‘dördüncü’ Darülfünun açıldı. Bir önceki bölümlere ‘Dinî İlimler’ şubesi eklenmiş, öğrenim paralı hale getirilerek öğrenci sayısı sınırlandırılmıştı. Ama en önemlisi, çok sıkı idari kontrol oluşturulmuştu. Abdülhamit’in amaçlarından birinin, Osmanlı gençlerinin eğitim gerekçesiyle Avrupa’lara gidip ‘zararlı cereyanlarla’ tanışmasının önlenmesi olduğu söyleyenler olacaktı…
EMRULLAH EFENDİ’NİN KATKISI
Adı ‘İstanbul Darülfünunu’ olarak değiştirilen kurum, 21 Ağustos 1909’da Vezneciler’de şimdiki Fen ve Edebiyat Fakültesi’nin olduğu yerdeki Zeynep Hanım Konağı’na taşındı. Bu tarihte ‘Şube’ adı ‘fakülte’ ile değiştiriliyor, okulun beş fakültesinde birer Muallimler Meclisi ( Profesörler Kurulu ) kuruluyor ve şubeler reislerini kendileri seçiyorlardı.
“Fakülte demek serbestlik demektir. Üniversitenin kapısı herkese açıktır. Yükseköğretim herkesin hakkıdır” diyen Emrullah Efendi halka açık kursların yanı sıra yine serbest konferanslar şeklinde kadınlar için de dersler açmıştı. (Emrullah Efendi, ünlü ‘Tuğba Ağacı Nazariyesi’nin müellifiydi. Adını Cennet’te varolduğu sayılan Tuğba Ağacı’ndan alan nazariyeye göre eğitim ve ilim yukarıdan başlar ve aşağıya, yani üniversiteden liseye doğru gelişirdi.) Bir süre sonra bu kurslar ‘Edebiyat’, ‘Riyaziyat’ ve ‘Tabiat’ olmak üzere üç şubesi bulunan İnas (Kız) Darülfünunu’na dönüştü ama, ‘devrim’ kısa sürdü. İlk mezunlarını 1917’da veren okul 1920’de kaldırılıp ‘erkek’ Darülfünunu’na bağlandı.
Birinci Dünya Savaşı sırasında, müttefik ülkeler olan Almanya ve Avusturya- Macaristan’dan pozitif bilim, felsefe ve edebiyat alanları için profesör ve doçentler getirerek, ıslahat yapma fikri de Emrullah Efendi’ye aitti. Savaş kaybedilince, 1918 Mondros Mütarekesi gereğince, bu kadrolar gerisin geri gidince, tekrar başa dönüldü ancak, Osmanlı Devleti tarihe gömülürken öyle bir ‘devrim’ yaptı ki hala (ve neyse ki) aşılamadı: 1919 tarihli Darülfünun-ı Osmani Nizamnamesi ile Darülfünun’a ‘ilmi muhtariyet’ verildi!
‘MÜTAREKE BEŞLİSİ’
Ankara’nın, Darülfünun’a ‘mim koyması’ 1921-1922 eğitim öğretim yılında, Darülfünun’un Edebiyat şubesinden Rıza Tevfik (Bölükbaşı), Ali Kemal, Hüseyin (Daniş), Cenap Şehabettin ve Muallim Barsamyan adlı beş öğretim üyesinin, ders ve konferanslarında, hatta bazı İstanbul gazetelerinde İtilâf Devletleri’ni ve işgalcileri öven, Milli Mücadele güçlerini karalayan ve aşağılayan tutum içine girmesiyle oldu. 1924’de Cumhuriyet döneminin ilk muhalif partisi Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’na Darülfünun öğrencilerinin destek vermesi üzerine tüy dikti. (Fırka, 1925 Haziranında, Şeyh Said İsyanı ile ilişkilendirilerek kapatılacaktı.)
Darülfünun’un kapatılması ilk kez bu dönemde telaffuz edilmeye başladı. Kararın kesinleşmesinde 1926 yılının Mart ve Nisan aylarında Akşam gazetesinin ‘Latin harflerinin kabul edilmesinin yararlı olup olmayacağı’ hakkındaki anketine katılan birkaç Darülfünun müderrisinin, bunun doğru bir hareket tarzı olmayacağını söylemesi de etkili olmuştu. Cumhuriyet Halk Fırkası’nın 1927 ve 1931 kurultaylarında niyet iyice belirginleşti. 1931 kurultayında Darülfünun’un ıslahı için yapılması gerekenler hakkında bir rapor vermek üzere Avrupalı bir uzmanın çağrılması için bütçeye ödenek konuldu. Dönemin önemli entelektüellerinden Ahmet (Ağaoğlu) ve Aziz Şevket (Kansu) beyler ‘Avrupa’dan medet umulmasını’ eleştirdiler ama İsviçre’nin Cenevre Üniversitesi profesörlerinden Albert Malche’ın Türkiye’ye gelmesini önleyemediler.
(Mustafa Kemal, Darülfünun’da, 15 Aralık 1930)
PROF. MALCHE’NİN RAPORU
16 Ocak 1932 tarihinde İstanbul’a gelen Prof. Malche, tam beş ay boyunca Darülfünun’da incelemeler yaptı ve Türkçe-Fransızca iki dilde yazdığı yüz sayfadan uzun raporunu Maarif Vekili Reşit Galip’e takdim etti. Reşit Galip raporu dikkatle okudu ve Mustafa Kemal’e sundu. Malche’nin raporunda özetle şunları diyordu: ‘Fakülteler arasında bilimsel işbirliği yoktur. Hocalar ders vermekle yetinmekte, araştırma yapmamakta, en basit çevirileri bitirme tezi olarak kabul etmekte, derslerde çok yüzeysel olarak not tutturmaktadırlar. Ders dışında hocaların rehberlik yapmaları söz konusu değildir. Kurum dışında işleri olan hocaların özel işleri ön plana çıkmaktadır. Aralarında bilimsel işbirliği değil, ayrılık ve çekişme vardır…’
Rapor beğenilmiş olmalıydı ki, Prof. Malche başkanlığında 24 Mayıs 1933’te toplanan Darülfünun Islahat Komitesi, tarihe ‘1933 Üniversite Reformu’ diye geçen harekâtı başlattı. Yeni üniversitenin dört fakültesi (Tıp, Hukuk, Fen ve Edebiyat) ile İslam Tetkikleri, Milli İktisat ve İçtimaiyat, Türkiyat, Coğrafya, Morfoloji, Kimya, Elektro-Mekanik ve Türk İnkılâbı enstitüleri olacaktı. Bütün öğrencilerin devam mecburiyeti olan bu son enstitüde Recep Peker, Reşit Galip, Hikmet Bayur, Hamdullah Suphi gibi rejimin ağır topları ders vereceklerdi.
Ancak, esas değişiklik ‘özerklik’ konusunda oldu. Kontrol işi, profesörlerden derse devam cetvelleri isteyecek kadar sıkı tutulmuştu.
BÜYÜK GÜN GELİYOR
31 Temmuz 1933’te ‘İstanbul Darülfünunu’ tabelası indirilerek yerine ‘İstanbul Üniversitesi’ tabelası çakıldı. 1 Ağustos tarihli Cumhuriyet gazetesi harekâtın bilançosunu veriyordu: “Mülga (kaldırılmış) Darülfünun’un 151 hocasından müderris, muallim ve müderris muavinlerinden yalnız 59’u üniversiteye alınmış, mütebaki 92’si kadro haricinde kalmışlardır. Çıkarılanların 30’u Tıp Fakültesi, 17’si Fen Fakültesi, 5’i İlahiyat Fakültesi, 15’i Hukuk, 13’ü Edebiyat Fakülteleri, 7’si Eczacı, 5’i Dişçi Mektepleri müderris, muallim ve müderris muavinleridir. En çok değişiklik Tıp, Fen ve Hukuk Fakültelerinde olmuştur. Darülfünun kadrosunda mevcut ecnebi profesörler, mukavelelerinin hitamına kadar kaydıyla üniversitelerde, kendi saha ve ihtisasları dahilinde tavzif edilmişlerdir.”
(Darülfunun tabelası, İstanbul Üniversitesi tabelası ile değiştiriliyor. 31 Temmuz 1933)
KİMYAGERİN İNTİHARI
Rakamlardan anlaşıldığına gibi ciddi kıyım yapılmıştı. Kıyımda hangi ölçütlerin kullanıldığı hala bilinmemekle beraber, Maarif Vekili Reşit Galip, 12 Eylül 1933 tarihli Milliyet gazetesine verdiği demeçte “ilimden ziyade idealistliğin ön planda tutulduğunu” söylemişti. Nitekim tasfiye edilenler arasında Avrupa’da eğitim görmüş, uluslararası kuruluşlara üye olmuş, ödül almış, eserleri basılmış, modern araştırma kurumları kurmuş olanlar vardı. Hatta birkaç kişi, çok önceleri rahmetli olmuştu. Açığa alınan 92 kişi ilk ay içinde maaşlarının tamamını, izleyen dönemde eğer bir devlet memuriyetine girememişlerse, maaşlarının yarısını almaya devam ettiler.
Ancak, bu kişilerden birinin sonu çok acı oldu. Bu ülkenin endüstriyel kimya alanında yetiştirdiği ilk uzman olan Cevat Mazhar Bey reform sonrasında kadrodan çıkarılanlar arasındaydı. Hükümet, çoğu arkadaşına lise öğretmenliği, okutmanlık gibi işler ya da dolgun maaşlı emeklilik verdiği halde kendisine bunlar yapılmadığı için onuru kırılan Cevat Mazhar Bey, yedi ay süren acılı bir inziva döneminden sonra durumu düzeltmesi için reformun mimarı Dr. Reşit Galip’le görüşmeye bel bağlamıştı ancak, Reşit Galip’in 5 Mart’ta veremden ölmesi üzerine tüm ümidini yitirmiş, 10 Mart 1934’te, Bebek Set Sokak’taki evinde koluna boryum klorid enjekte ederek hayatına son vermişti. Dönemin gazeteleri, 1931’de çıkan ve 1933 ve 1934’te iki kez ağırlaştırılan Matbuat Kanunu yüzünden olaya arka sayfalarında yer vermişler, üstelik ölüm nedenini de saklamışlar, “asabi bir buhran sonucu feci çırpıntılar içinde vefat ettiğini” yazmışlardı. (Cevat Mazhar Bey’in gerçek ölüm nedeni ancak 1982’de, yani olaydan yaklaşık 50 yıl sonra kamuya açıklanacaktı. )
DARÜLFÜNUN NEDEN KAPATILDI?
Maarif Vekili Dr. Reşit Galip, 1 Ağustos 1933’te verdiği demeçte (yine bugünün Türkçesi ile) şöyle açıklamıştı gerekçeyi: “Ülkede siyasi, sosyal büyük devrimler oldu, Darülfünun bunlara karşı tarafsız gözlemci kaldı, ekonomik alanda önemli hareketler oldu, Darülfünun bunlardan habersiz göründü. Hukukta radikal değişiklikler oldu, Darülfünun yalnız yeni kanunları tedrisat programına almakla yetindi. Harf devrimi oldu, öz dil hareketi başladı, Darülfünun hiç tınmadı. Yeni bir tarih anlayışı, millî bir hareket halinde bütün ülkeyi sardı, Darülfünun’da buna bir ilgi uyandırabilmek için üç yıl kadar beklemek ve uğraşmak lazım geldi. İstanbul Darülfünunu artık durmuştu, kendisine kapanmıştı…”
YAHUDİ BİLİM ADAMLARI
Peki, tasfiyelerle zayıflayan akademik kadrolar nasıl dolduruldu? İmdada Hitler rejimi yetişti. Bilindiği gibi Hitler’in iktidara gelmesinden üç ay sonra çıkarılan ‘Sivil Kamu Hizmetlerinin Yeniden Yapılandırılması’ kanunu ile Ari ırktan (Aryan) olmayanların (özellikle de anası-babası veya büyükannesi-büyükbabası Yahudi olanların) devlet hizmetinde çalışması yasaklanmıştı. Bu kanunla Türkiye’deki ‘üniversite reformu’nun üstüste düşmesi, deyim yerindeyse her iki taraf için de şans olmuştu. Öyle ki, 1933 yılının Temmuz ayında 100’ü aşkın anadili Almanca olan bilim adamı İstanbul Üniversitesi ile sözleşme imzalanmış durumdaydı. Bunlar arasında Yahudi olanlar da Yahudi olmayan ama politik nedenlerle Almanya’dan ayrılmak zorunda kalanlar/bırakılanlar da vardı.
Bugün Yahudi bilim adamlarının Türkiye’ye kabul edilmesini ‘hümanist’ nedenlere bağlayanlar çoğunlukta. Ancak İ. İzzet Bahar’ın kaynakçadaki makalesinden öğrendiğime göre bunun böyle olmadığına dair pek çok emare var. Öncelikle Yahudi profesörlerin Türkiye’ye gelmesine önayak olan Alman (Aryan) Prof. Philippe Schwartz’ın anılarında bu kişilerin Türkiye’ye gelişleriyle ilgili temaslar sırasında Yahudilik meselesinin geçtiğine dair hiç bir ifade yokmuş. İkinci olarak Türkiye’ye gelen Yahudi profesörlerden biri olan Fritz Neuman, anılarında sadece “ortak çıkarların uyuşması”ndan söz etmiş. Üçüncü olarak Maarif Vekili Reşit Galip, 6 Temmuz 1933 tarihinde bu profesörlere yaptığı konuşmada “bugün alışılmışın dışında örneği gösterilemeyecek bir iş yapabildiğimiz bir gün oldu. 500 yıl önce İstanbul’u kuşattığımız zaman Bizanslı bilginler ülkeyi terk etmişti ve buna engel olamamıştık. Bu bilginlerin büyük çoğunluğu İtalya’ya göç etti ve sonuç olarak Rönesans gerçekleşti. Bugün Avrupa’dan bunun karşılığını alıyoruz” diyerek, söz konusu ekibin Yahudi olmalarından dolayı değil Avrupalı olmalarından dolayı davet edildiğini ima etmiş.
ATATÜRK EİNSTEİN’I DAVET ETTİ Mİ?
Ama esas ipucu, bu soruya vereceğim cevapta gizli. 1933 yılının Temmuz ayı boyunca gazetelerde sözünü ettiğim kanundan sonra Almanya’dan ayrılıp ABD’ye gitmiş olan “Profesör Ayinştayn, üniversitede konferanslar vermek üzere senenin muayyen (belirli) zamanlarında İstanbul’a gelecektir,” türü haberler çıkmasına karşın, arşivlerde 1921’de Nobel Fizik Ödülü’nü alan teorik fizikçi Albert Einstein’ın Atatürk veya bir başka yetkili tarafından Türkiye’ye davet edildiğine dair bilgi/belge yoktur. İ. İzzet Bahar’ın makalesinden öğrendiğime göre, aksine, Einsteim, 17 Eylül 1933’te Başbakan İnönü’ye, ekinde 40 Yahudi profesör ve doktorun listesi bulunan bir mektup yazmış, bu mektupta söz konusu kişilerin, Türk devletinin görevlendireceği bir yerde, bir yıl ücretsiz çalışma sözü de vererek Türkiye’ye kabul edilmesini rica etmişti. Mektuba bugün pek çok kişinin sandığının tersine, olumsuz cevap verilmişti.
İnönü’nün 13 Kasım 1933 tarihli Fransızca cevabı özetle şöyleydi: “Sayın Profesör, Almanya’yı idare eden kanunlar yüzünden artık bilimsel ve tıbbi çalışmalarını Almanya’da yürütemeyecek olan 40 profesör ve hekimin Türkiye’ye kabul edilmelerini isteyen 17 Eylül 1933 tarihli mektubunuzu aldım. Bu beylerin hükümetimizin emirleri altında müesseselerimizde bir sene boyunca ücretsiz olarak çalışmayı kabul edeceklerini de not ettim. Teklifinizin çok cazip oluğunu kabul etmeme rağmen bu teklifinizi ülkemizin kanun ve nizamnameleriyle uyuşturma imkanı görmediğimi söylemek zorundayım. Sayın Profesör, bildiğiniz gibi kırktan fazla profesör ve hekimi mukavele ile istihdam ettik. Bunların çoğu mektubunuzun konusu olan profesör ve hekimlerle aynı siyasi şartlar içinde bulunmakta ve onlarla aynı vasıf ve kapasiteye sahip. (…) Sayın Profesör, isteğinizi tatmin edememekten dolayı üzüntülerimi bildirir, en derin hislerime inanmanızı rica ederim.”
İ. İzzet Bahar, ‘ilginç olan, Einstein’in mektubunun alınmasından çok kısa süre önce, 14 Eylül 1933 tarihinde yayınlanmış 14942 no.lu kararname ile hükümet, yabancı profesör istihdam etmek konusunda kararlı olduğunu gösterdiği halde, İnönü’nün cevabı, bu profesörlerin Einstein’in listesindeki ‘beylerden’ (yani Yahudilerden) olmaması gerektiği düşüncesini gösteriyor’ diyor. Nitekim, Einstein’a yazılan mektubun taslağının üzerinde bu gerekçeyi ima eden bazı notlar varmış.
İ. İzzet Bahar’a göre ihtiyaç olduğu ve bunun için kararname de çıkarıldığı halde, hükümeti Einstein’ın cazip teklifini reddetmeye sevkeden, büyük ihtimalle Prof. Philippe Schwartz’ın Türkiye’ye Ari ırktan (Alman) bilim adamlarını getirmeye söz vermesi idi. Ancak, kısa süre içinde, Aryan bilim adamlarının Almanya’da Yahudilerden boşalan pek çok cazip mevkiyi doldurmak varken, olanakları sınırlı Türkiye’ye gelmeye pek gönüllü olmadığı anlaşılmış, bunun üzerine Türkiye yüzünü tekrar Yahudi bilim adamlarına çevirmek zorunda kalmıştı. Böylece 1934 sonbaharından itibaren Yahudi asıllı veya politik olarak Nazi karşıtı bilim adamları tekrar Türkiye’ye gelmeye başlamıştı.
2000’li yıllarda bu hikaye, çeşitli süslemelerle Kemalist kadroların hümanistliğine, Nazi kurbanı Yahudilere 1492’deki gibi kucak açmasına, Atatürk’ün bilimadamlarına verdiği değeri anlatan örnekler olarak efsaneleştirilecekti…
(Einstein, geleneksel Hint şiirinin son büyük temsilcisi Tagore ile. 14 Temmuz 1930)
1948 TASFİYESİ
İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda Batı bloku içinde yer almak gerektiğinde, Ankara Üniversitesi’nin Yahudi asıllı Alman profesörlerinden Ernest Hirsch bir reform paketi hazırlamakla görevlendirilmişti. Hirsch, Avrupa’nın yedi üniversitesini incelenerek 1946 yılında oldukça demokratik bir kanun hazırladı. Ancak bu olumlu kanun bile 1948’de Pertev Naili Boratav, Niyazi Berkes ve Behice Boran’ın ‘komünistlik’ suçlamasıyla Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nden uzaklaştırılmasını önleyemedi.
Tasfiyenin işareti aynı fakültenin felsefe bölümünden Doç. Muzaffer Şerif’in 1944’de tutuklanmasıyla verilmişti. Muzaffer Şerif’in başını yakan, Kayseri’de pastırmanın faydalarını aşırı şekilde öven askeri veteriner Profesör Süreyya Aygün’e “Kayserililer pastırmadan bir heykelinizi yapıp sizi ansınlar artık” diye takılmasıydı. Aygün Muzaffer Şerif’i “benim şahsımda Türk ordusuna hakaret etti” diye şikayet etmiş, şikayet tutuklamayla sonuçlanmıştı. Ardından derslerinde komünizm propagandası yaptığı suçlaması eklenmiş, ülke içinden ve dışından gelen yoğun tepkilerle 1945’te serbest bırakılmıştı. (Hapisten çıkınca doğru ABD’ye giden ve ABD’nin en saygın üniversitelerinde el üstünde tutulan Muzaffer Şerif bir daha Türkiye’ye dönmedi.)
Diğerlerinin üniversiteden atılmasına giden yolun ilk taşını, DTCF Dekanı Prof. Enver Ziya Karal’ın Milli Eğitim Bakanlığı’na yazdığı rapor oluşturdu. Raporda, Boratav, Berkes ve Boran’ın Zekeriya Sertel’in Görüşler dergisine yazı vermeyi vaat ettiği, bunun okuldaki eğitim-öğretim açısından sakıncalı olduğu belirtiliyordu. Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel de bu kanıda olunca sözü edilen öğretim üyeleri bakanlık emrine alındı. Danıştay kararı iptal edince, iktidarın kışkırttığı veya göz yumduğu “milliyetçi talebeler” kararı protesto ettiler, Boratav’ın konferansını bastılar, Rektör Şevket Aziz Kansu’ya zorla istifa dilekçesi imzalattılar. Ardından iki yıl süren yargılama süreci başladı. Sonunda öğretim üyeleri üzerlerine atılı suçlardan beraat ettiler ama, bu baskılar sol-liberal eğilimki kesimleri yeni kurulan Demokrat Parti’ye yaklaştırdı. Bu süreçte, 1933’te gelip o tarihe kadar Türkiye’de kalan az sayıdaki yabancı görevli de istifaya zorlandı ya da kendiliğinden ayrıldı.
1402’LİKLER
Yaklaşık bir asır boyunca defalarca darbe yiyip, güç bela ayağa kalkan üniversiteye yönelik bir başka tasfiye harekatı ise, 12 Eylül 1980 darbesi sonrası yaşandı. Sol veya liberal görüşleriyle tanınan öğretim üyelerinin bir bölümü 6 Kasım 1982 günü yeni kurulan YÖK kararıyla, bir bölümü ise (71 kişi) 1983 yılında, 1971 tarihli 1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanunu’na dayanarak üniversitelerden atıldı. Ayrıca protesto amacıyla görevlerinden istifa edenler oldu. Sonra bu kanun başka memurların işlerinden, öğrencilerin okullarından atılmasında kullanıldı. 1402’likler diye anılan bu aydınların sayısı bazı kaynaklara göre 5 bin, bazı kaynaklara göre 20 bin kişiye ulaşmıştı.
Başa dönersek, 2000 imzalı dilekçe, üniversitelerde yeni bir cadı avına gerekçe yapılmaya başladı bile. CB Erdoğan ‘tak’ diye emrediyor, YÖK ve üniversite rektörleri ‘şak’ diye uyguluyor. Adeta 1930’ların Almanyası, 1990’ların Türkiyesi… Ya da Orwell’in 1984’ü… Dileyelim ki, bu yanlıştan çabuk dönülsün. Türkiye’nin alnına yeni bir kara leke sürülmesin…
Bu yazıyı bitirdikten sonra hala enerjiniz kalmışsa hemen, kalmamışsa enerji topladıktan sonra lütfen Mahmut Çınar’ın “Türk Sağı’nın Temsilcisi Olarak AKP’nin Aydın-sevmezliği” başlıklı yazısını da (okumak için tıklayın) okuyun…
Özet Kaynakça: Necdet Sakaoğlu, Osmanlı’dan Günümüze Eğitim Tarihi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2003; Ali Arslan, Darülfünundan Üniversiteye, Kitabevi Yayınları, 1995; Albert Malche, İstanbul Üniversitesi Hakkında Rapor, İstanbul, 1939; Mehmet Serhat Yılmaz, “Darülfünun Reformu-Darülfünun’dan İstanbul Üniversitesine Geçiş Süreci (1863-1933)”, Kastamonu Eğitim Dergisi, Cilt. 9, No:1, (Mart 2001), s. 245-260; Ernst E. Hirsch, Dünya Üniversiteleri ve Türkiye’de Üniversitelerin Gelişmesi, A.Ü. Yayınları, 1998; İ. İzzet Bahar, “1933’te Nazi Almanya’sından Gelenler, Hükümetin Yahudi Asıllı Akademisyenler Sorunu”, Toplumsal Tarih, Ocak 2014, S. 241, s. 50-55; Üniversitede Cadı Kazanı, 1948 DTCF Tasfiyesi ve Pertev Naili Boratav’ın Müdafaası, Hazırlayan: Mete Çetik, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2008; Haldun Özen, Entelektüel’in Dramı-12 Eylül’ün Cadı Kazanı
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016