Berrin Sönmez
Nafaka karşıtları işlerine geldiği zaman Avrupa uygulamalarına sığındıkları gibi dine de sığınabiliyorlar. İslam’daki mihr uygulamasının yeterli olacağı iddiasıyla iktidarı, pek çok bakanı ikna etmişlerdi. Oysa günümüzde dindarlığıyla ve zenginliğiyle ünlü ailelerin, nikah akdi sırasında taahhüt ettikleri mihr-i müecceli ödemediği öyle çok olay biliriz ki. Hiçbir insan, diğerinin vicdanına emanet edilemez.
100 günlük eylem planı sunuşunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seslendiremediklerinden birisi olarak Adalet Bakanlığı sayfasında yer aldı, nafaka meselesi. Muğlak bir cümleyle değinildi konuya. Adaletli bir çözüme ulaştırılacağı ifadesiyle girdi nafaka konusu eylem planına.
NAFAKANIN SORUN HALİNE GETİRİLİŞİ
Toplumun ve parlamentonun gündemine, akabinde 100 günlük eylem planına girişi, kapsamlı bir lobicilik çalışması sonrasında gerçekleşmişti. İlkin parlamento komisyonu kurulmuştu. Aileye ilişkin her konuya, kadın hakları kavramının aile içi ilişkilerde yer bulmasını engelleyecek tarzda, züccaciye dükkanına giren fil nezaketiyle(!) dalmıştı komisyon. “Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu” 2016 yılının Ocak-Mayıs aylarında çalışmalarını tamamlamıştı. Hatırlanacaktır, komisyonun tek taraflı görüşlerle kadınları dinlemeden gerçekleştirdiği çalışmaları sırasında “süresiz nafaka mağduriyeti ve icralık çocuklar” kavramlarının icat edilişi. Kadın hareketinden sadece bir kişinin davet edilişi ve onun da konuşmasının kesilip, saldırgan üsluplarla engellenmek istenişi defalarca yazılıp çizilmişti. Tabii bu komisyon raporunun ülkemizde sosyal politikanın oluşumundaki gizli ve etken rolüne dair de çok konuşuldu.
Aileye ilişkin her konuyu kadın haklarının kısıtlanmasına yol açacak, kadın karşıtı bakışla ele alışı, hep eleştirildi. Ancak AKP iktidarı, kadınlara kulak tıkayarak gözünü kadın karşıtlarına dikmiş halde. Seçimlerden önce Adalet Bakanlığı’nın, “nafaka sorunu” hakkında bir taslak hazırladığı, dönemin bakanı ve iktidar sözcülerince kamuoyuna açıklanmıştı. Baskın seçim kararıyla parlamentoya gelmedi bu taslak ve günümüzde 100 günlük icraatın içinde anıldı. Artık hükümetin kanun tasarısı sunma yetkisi yok ama bakanlığın icraat planında var. Bu çelişki bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle mi aşılacak yoksa iktidar partisi meclis grubu mu harekete geçirilecek, şimdilik meçhul.
NAFAKAYI SORUN OLARAK İSİMLENDİRENLERİN ÇEŞİTLENİŞİ
Başlangıçta iktidar çevrelerinden yükselen nafaka itirazı, günümüzde pek çok kesim tarafından dile getirilir oldu. Sema Maraşlı yazılarından Güzin Abla köşesine sıçradı mesela. Evlilik gibi, boşanma gibi nafaka da iki kişilik hikâyelerden. Yaşanmışlığın tek tarafını dinleyip sadece nafaka yükümlüsü erkek ağzından anlatılanlara bakarak, süresiz nafaka hakkında hüküm verme kolaycılığı, giderek yayılıyor. Hemen her konuda birbirinden farklı politikalara sahip siyasi partiler bile nafaka karşıtlarının taleplerini haklı bulduklarını dile getiriyorlar. Saadet Partisi ve MHP mesela seçim kampanyalarında konuya tıpkı Boşanma komisyonu gibi sadece “erkek tarafı”nı dinleyerek destek verdiler.
Şüphesiz nafaka, akçeli işlerden… Halk ağzına yerleşmiş eski kalıpla “kadının yaşı erkeğin maaşı” sorulmaz anlayışının yansıdığını söyleyebileceğimiz yaklaşım erkek cüzdanını koruma altına alma telaşında. Cüzdan söz konusu olunca da siyasi, ideolojik sınırlar birden flulaşıyor. Hayat tarzı farkları da siliniveriyor. Camiden çıkmayanla meyhaneden çıkmayan aynı kelimelerle nafaka karşıtlığında buluşuyor. Deyim yerindeyse “deli, deliyi dakkada bulur” misali liberali, demokratı, milliyetçisi, dincisi nafaka karşıtlarını destekler oldu. Sayılamayacak, atıf yapılamayacak kadar çok yazı fışkırır oldu her köşeden. Sesin çok çıkması, yaygara koparmaları haklı olduklarını mı gösterir? Hayır. İnancı, fikri, yaşayışı hatta cinsiyeti ne olursa olsun eril zihniyetin, erkek cüzdanına odaklandığını gösterir. Nafaka meselesi sadece cüzdan ve akçeyle sorumluluk yükleme meselesi, bunu bir kere aklımıza yerleştirelim. Az sonra döneceğim çünkü bu meseleye.
NAFAKA KARŞITLARI ASLINDA HER ŞEYE KARŞI
Başta iktidar olmak üzere her kesimden destekçileri, süresiz nafakayı mağduriyet olarak gösterenlerin, gerçekte nelere karşı olduğunun farkında değiller sanırım. Sosyal medya paylaşımlarından köşe yazılarına, gazete haberlerine ve Boşanmış Aileler ve Nafaka Mağdurları Platformu başta olmak üzere kimi sivil toplum kuruluşlarının taleplerine bakarak karşı oldukları şeyleri şöyle listelemek mümkün:
-Eril şiddetle mücadele edilmesine karşılar: 6284 ve İstanbul Sözleşmesinin uygulanmasını istemedikleri için şiddetle mücadeleye karşı olduklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Anılan kanun ve sözleşme her ne demekse Türk aile yapısını dinamitliyormuş. Ayrıca sosyal medya paylaşımlarında erkeklerin işledikleri cinayetlerin övüldüğü, cinayet istatistiklerine yapılan yorumlarda “bu sayılar hayvanları gösteriyor olsa üzülürdüm” gibi her gün yapılan onlarca paylaşımda boşanmış veya boşanmak istediği için en yakınları tarafından kadınların öldürülmesini normalleştiriyorlar.
-Medeni Kanuna Karşılar: Sadece nafakayla ilgili hükümler nedeniyle değil medeni kanuna karşı oluşları. Evliliğin bir sözle olduğunu belirten hükmüne de karşılar. Anneye velayet verilmesine de karşılar. Anneye velayete karşı çıkarken yine cüzdanları ön planda… Velayetin kadına verildiği durumlarda iştirak nafakası ödemeye itiraz ediyorlar. “Anneye niçin velayet verilip de iştirak nafakası ödemeye mahkum ediliyorum, çocuğum bende kalsın.” Benzeri ifadeler, paylaşımlarda sıkça yer alıyor. Süresiz nafakaya itiraz ederken Avrupa ülkelerini örnek gösterip nafaka süresinin sınırlanması için Avrupalı olmayı tercih ediyorlar, şiddetle mücadelede kanun ve sözleşmeyi Avrupa’dan ithal, yabancı fikir sayıp itiraz ettikleri halde. Mal rejimine itiraz ediyorlar. Kadının ev içi emeği gözetilerek evlilik birliği süresinde edinilmiş malların eşit paylaşımına karşılar. Değişmesini istedikleri bir başka hüküm de aile reisliğine dair. Konuya damardan girip “devletin tek başkanı olduğu gibi ailenin de tek reisi olmalı, erkek aile reisi olmadığı için aile dağılıyor” ifadelerine bolca rastlanıyor. Eskiden olduğu gibi oturulacak eve, çocuğun eğitimine, kadının çalışmasına dair karar hakkının erkekte olması gerektiğini iddia ederek medeni kanunda değişiklik istiyorlar.
-Kadın hakları savunusuna karşılar: İnsanları kadın-erkek olarak kamplaştırdığı gibi gülünç iddialarla dile getirdikleri aslında aile birliği içinde kadının haklara sahip oluşuna itiraz. Özellikle boşanma aşamasında Aile Mahkemelerinin, tarafsız değil kadına taraf konum aldığı iddiasıyla kadın hareketini ve hak savunuculuğunu suçlu ilan ediyorlar. Aile içinde kadın erkek eşitliğini ret ederek anayasanın 10. Maddesinin değişmesini de istiyorlar. Tabi konu nafaka süresinin sınırlanmasına geldiğinde “kadınla erkek eşit değil mi? Süresiz nafaka kadını acizleştiriyor, eşitliğe aykırı” demekten de çekinmiyorlar.
-Feminizme hepten karşılar: İzaha lüzum yok tabi bu karşıtlığı. Kadının güçlenmesine dönük politikalar üretilmesi ve kadın karşıtı uygulamaların sonlandırılması için çalışan feministleri şeytanlaştırmak başlıca hedefleri.
NAFAKA ‘SORUN’ DEĞİL, SORUMLULUK MECBURİYETİ
Nafaka sorunu ifadesini yukarıda tırnak içine alış gerekçem sorun kavramına itirazdan geliyordu. Zira nafaka gerçekte bir sorumluluk hatırlatması ve yükümlülük dayatmasıdır. Boşanan çiftlerden birinin diğerine nafaka ödemesi çok yeni bir kavram… Bütün dünyada nereden baksanız yüz, bilemedin yüz elli yıllık bir uygulama. Hukukun, boşanmalardan dolayı kadının mağdur olmasını önlemek için devlete yüklediği kadının desteklenmesi ödevinin, devlet tarafından boşanan erkeklere yansıtılması. İstisnai durumlarda kadının da nafaka ödemesini gerekli gören medeni kanun, yoksulluk nafakasını da süre sınırı koymadan düzenliyor.
Nafaka karşıtları işlerine geldiği zaman Avrupa uygulamalarına sığındıkları gibi dine de sığınabiliyorlar. İslam’daki mihr uygulamasının yeterli olacağı iddiasıyla iktidarı, pek çok bakanı ikna etmişlerdi. Oysa günümüzde dindarlığıyla ve zenginliğiyle ünlü ailelerin, nikah akdi sırasında taahhüt ettikleri mihr-i müecceli ödemediği öyle çok olay biliriz ki. Hiçbir insan, diğerinin vicdanına emanet edilemez. Geçmişte o mihrin ödenmesini dayatan bir hukuk vardı ve o nedenle işlemişti. Şimdi hukuk mihr yerine nafaka kavramını öngörüyor. İkisinin de mantığı boşanmış kadınların korunması, yoksullaşmasının önlenmesi yoluyla kadınların boşanma hakkının teminat altına alınmasıdır.
“Kadın evinde oturup çocuğuna baksın” mealli ev kadınlığı kutsaması yapan aynı insanlar “boşanmış kadın eski kocadan nafaka dileneceğine gitsin çalışsın” demekten de çekinmiyorlar. Süre sınırı isterken Avrupa’yı örnek gösterenler, süreye getirilecek sınırın belirlenmesi için de şeriata dönülmesini istiyor. Ataerkinin çıkarına hangisi uyarsa o. Çünkü nafaka, ataerkinin alabildiğine özgür bıraktığı erkeklere boşanma halinde sorumluluk yüklüyor. Nafakayı sorun sayarak yükselen çığlıklar, koparılan yaygara boşanmış insanlara yüklenen sorumluluktan kaçma çabası.
KADIN, ERKEĞİN YA KÖLESİ YA ELİNİN KİRİ
Çift yönlü işleyecek bir mekanizma olarak tasarlanmıştır nafaka, yükümlülüğü. Kadını istemediği bir evlilikten kurtulma hakkını kullanacağı, boşanma talep edebileceği güvenceye kavuşturur. Ki boşanmanın kadın hakkı olarak kullanılabilmesi buna bağlı. Diğer yandan ataerkinin geriletilmesi, insanların eşitliğinin hayata geçirilebilmesi için erkek keyfinin dizginlenmesine çalışır, nafaka. Tarih boyunca evlilik ve boşanmada çok az sorumluluk üstelenerek, kadınları ve çocuklarını çaresizliğe terk etmiş erkek alışkanlığı, modern hukuk eliyle değiştirilmeye çalışılmıştır nafaka sayesinde. Vaktiyle Kur’an bu konuyu ele almış, kadınların evlilik içindeki ve evlilik sonrasındaki haklarını koruyacak hükümler getirmişti. Ancak dinin ataerkil yorumlarıyla İslam’ın insanlığa getirdiği bu reform uygulanmaz kılındı. Sonra modern hukuka girdi kadınların hakları. Şimdi hukuk eliyle kadınların haklarının teminat altına alınması devletin görevi…
Erkek, eğer eyleminin sonuçlarını akçeyle ödemeyi kabul etmezse, sorumsuzca kadınların tüm haklarını çiğner. Geçmişte olduğu gibi kadını, erkeğin elinin kiri sayar. Çok çirkin ama çok sık kullanılan bir halk sözüyle “dokuz çocuk dokuz paraya” diyerek kadına olduğu gibi rahatlıkla çocuklarına da sırtını döner, nafaka ödemek zorunda kalmazsa. Bunlar imkansız ihtimaller değil. Haklarına erişemeyen pek çok kadının hala yaşadığı durumlardır. Ve hukuka nafaka yükümlülüğü girmeden önce yani çok yakın zamana kadar toplum genelinin yaşadığı sıradan hallerdi.
Şimdi talepler doğrultusunda nafakayı devlet ödemeye başlarsa erkek azgınlığını devlet teşvik etmiş olacak. Devlet ödemez de erkek cüzdanı kısıtlı sürelerle koruma altına alınırsa kadınlar hem dinin hem hukukun kendilerine tanıdığı boşanma hakkını kullanamaz hale gelecek. Nafaka karşıtlarının isteği de tam olarak bu: Kadın haklarına darbe vurulsun eskiden olduğu gibi kadın, erkeğin ya kölesi ya elinin kiri olsun. Her kesimden destekçilerin farkında olması gereken gerçek bu.
Yazarlar
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
10.08.2025
28.02.2025
31.01.2025
27.09.2024
13.09.2024
5.07.2024
18.05.2024