Besim F. Dellaloğlu
Türkçede “üniversite” ile “akademi”nin birbirinin yerine kullanılan kavramlar olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Akademya, belli bir üniversiteyi değil de, genel olarak üniversite kurumunu ifade etmek için tercih edilir. Üniversite hocasına "akademisyen" denir. Sık sık “akademik kariyer”den söz edilir. Oysa akademisyen akademi üyesi olana denir. Üniversite hocası ise bir "üniversiter"dir. Dolayısıyla “üniversiter kariyer”den söz etmek daha doğrudur.
Aslında bunlar küçük ayrıntılardır ve aslında çok da vahim hatalar değildir. Ancak bu tercihler aynı zamanda Türkçede, Türkiye’de üniversite ile akademinin faklı kurumlar olduğunun pek bilinmemesinden kaynaklanır. Bu bilinmemenin temelinde ise Osmanlı-Türkiye tecrübesinde akademinin pek hayata geçmemiş bir kurum olması yatar. Bu belki de başka bir yazının konusu olabilir. Biz genel olarak bu iki kurum arasındaki tarihsel süreklilikler ve kopuşlara odaklanalım.
Üniversitenin de akademinin de kökeni Platonik Akademi’dir. Klasik Akademi’nin odağı meslek ve uzmanlık eğitimi değildi. Geniş anlamda kaliteli “yurttaş”, düşünme yeteneği gelişmiş insan yetiştirmekle ilgiliydi. Dolayısıyla, günümüze göre toplumsal olarak oldukça sınırlı olan kadim Atina kamusunun hem sebebi hem de sonucuydu.
Arap/İslam medresesi Platonik Akademi'nin ilk varyantıdır. Kadim Yunanca külliyatın Latinceden önce Arapçaya çevrilmiş olması gibi, akademiyi bir kurum olarak ilk temellük eden Arap/İslam tecrübesidir. Ancak tarihte sıklıkla rastlandığı gibi kurumlar, kavramlar çevrilirken, aktarılırken dönüşürler. Bu manada medresede uzmanlık ve mesleki formasyon, kökeni olan akademiye göre öne çıkmaya başlar. Sonuç olarak ulema, entelektüel olmaktan çok mesleki bir zümredir.
Ortaçağ Avrupası’ndaki üniversite ise akademinin medrese varyantının bir varyantıdır. Skolastik Avrupa üniversitesi Arap/İslam medresesinin dönüşmüş bir halidir. Bugün üniversite deyince ilk akla gelen doktora, doçentlik, yakın okuma (close reading), okutman (lecturer) gibi kategoriler aslında medrese kökenlidir. Bilindiği gibi Avrupa Rönesans’a kadar kadim Yunan ile doğrudan bir bağlantı pek kurmamıştır. Ortaçağ Avrupası, Rönesans öncesi kadim Yunan'ı İslam/Arap geleneği üzerinde temellük ediyordu. Buna akademi/medrese gibi klasik metinler de dâhildir.
Kostantinapolis’ten, yani İstanbul'dan İtalya'ya beyin göçü aslında 1453’ten önce başladı. Ve fetihten sonra da ivme kazandı. Klasik Yunanca Avrupa'ya böyle girdi. İtalya'da Platonik akademiler yeniden kuruldu. Matbaayla birlikte kadim metinler Yunancadan Latinceye doğrudan çevrildi ve yaygınlaştı. Dolayısıyla Avrupa Ortaçağ üniversitesi Platonik Akademi'nin medrese üzerinden dolaşmış varyantıdır. Rönesans Akademisi ise Platonik Akademi'nin doğrudan temellüküdür. Örneğin hümanizm, Platonik Akademi’nin ve kadim Yunan metinlerinin doğrudan ediniminin bir sonucu olan "akademik" kökenli bir harekettir. Türkiye’de kullanıldığı anlamıyla değil, kelimenin gerçek anlamıyla.
İşte bu noktadan itibaren, yani Rönesans'tan beri üniversite ile akademi rakip kurumlardır Avrupa tecrübesinde. Üstelik her ikisi de Platonik Akademi'nin varyantları olmasına rağmen. Çünkü her ikisi de farklı varyantlardır. Farkın ilk boyutu üniversitenin “skolastik”, akademinin ise “hümanist” kurumlar olmasıdır. Ancak burada “skolastik” kavramını olumsuz bir içerikle kullanmadığımı vurgulamak isterim. Skolastik Latince “okul”dan, o da Yunanca “boş zaman”dan gelir. Ancak “skolastik” ile “hümanist”in çatışan kavramlar olduğu da açıktır. Farkın ikinci boyutu ise Rönesans Akademisi’nin tıpkı Platonik Akademi gibi meslek ve uzmanlık odaklı olmamasıdır. Oysa skolastik Avrupa üniversitesi, tıpkı medrese gibi meslek ve uzmanlık merkezlidir. Örneğin sadece üç alanda doktora içerir: Teoloji, tıp ve hukuk. Bu alanlar akademik disiplinden çok mesleklere tekabül ederler.
Günümüzün modern üniversitesi tarihsel olarak Humboldt’un Berlin’de on dokuzuncu yüzyılın ilk yarısında kurduğu kuruma dayanır. Modern üniversite ulus-devlet çağında Ortaçağ üniversitesinin modern bir varyantıdır. Ya da modern bilimin üniversiteyi ele geçirmesidir. Ortaya çıkışından on dokuzuncu yüzyıla kadar modern bilim üniversitenin dışındaydı çünkü. Bu dönemde modern bilim dernekler ve akademilerde yaşama alanı bulmuştur. Bu modern üniversite kurumunun esas işlevi bilim üretmektir. Araştırma yapmaktır. Öğretim onun ikincil bir işlevidir. Ancak zaman içinde yükseköğretimin yaygınlaşmasıyla birlikte eğitim/öğretim rolü öne çıkmıştır.
Üniversite ve akademinin ilişkisel bir tarihleri olduğu doğrudur. Bu ilişkisellik zaman zaman karşılıklı etkilenme, alışveriş şeklinde, ama çoğu zaman da rekabet ve çatışma şeklinde vuku bulmuştur. Bu tarih içinde ve günümüzde, üniversitelerin akademik işlevleri söz konusu olmuştur. Aslında bir meslek ve uzmanlık kurumu olan üniversitenin aynı zamanda bir tür Bildung perspektifiyle kaliteli, insanlık mefhumuna sahip, geniş spektrumlu yurttaş üretimine de önem vermesi, onun “akademik” işlevi de önemsemesi anlamına gelebilir. Bazı akademilerin kamu eğitimine, yetişkin eğitimine yönelmesi ya da lisansüstü diplomaya yer vermesi, onların “üniversiter” işlevler üstlenmesi şeklinde de yorumlanabilir.
Modern anlamda akademi dendiğinde genel olarak anlaşılan artık üniversiteden yapısal olarak farklı bir kurumdur. Örneğin, bugün akademi deyince ilk akla gelebilecek kurumlar biri olan Fransız Akademisi (Académie Française) 1635 yılında Kral XIII. Louis döneminde bugünkü deyimle başbakan statüsündeki Kardinal Richelieu tarafında kuruldu. Bu kuruluşun üstünden onlarca kral, bir burjuva devrimi, iki imparatorluk, beş cumhuriyet dönemi geçti ama Fransız Akademisi hâlâ ayakta. Bir anlamda tıpkı Fransızcada “immortels”, denilen üyeleri gibi. Fransız Akademisi’nin kırk üyesi vardır. Bunlar kurumun kendisi tarafından seçilirler ve ömür boyu görev yaparlar. Her üyenin koltuğunun bir numarası vardır. Ve koltuk boşalınca, o koltuk için yeni biri seçilir. Dolayısıyla bu kurumda her koltuğun bile kendine özgü bir tarihi vardır. Fransız Akademisi, Fransa’da dilin, gramerin, kültürün, edebiyatın, sanatın her anlamda referans kurumlarından biridir.
Kısacası üniversite ile akademiyi birbirlerinden bağımsız kurumlar olarak da düşünebilmek lazımdır. Bu kurumların, ulusun, toplumun, kamunun, yurttaşın, bireyin inşasındaki rolleri, yükseköğretim gibi basit, yüzeysel, hatta çapsız bir kavrama hapsedilemez. Meseleye böyle yaklaşan tecrübelerin ise vardıkları nokta ortadadır.
Becerebilirsem önümüzdeki haftalarda bu kurumların içindeki alanların, disiplinlerin örgütlenme biçimleri hakkında ve bu kurumların Osmanlı-Türkiye tecrübesi içindeki konumları üzerine yazmaya çalışacağım.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları








































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.11.2022
17.11.2022
7.11.2022
19.09.2022
26.08.2022
29.07.2022
12.06.2022
12.06.2022
6.05.2022
25.04.2022