Besim F. Dellaloğlu
Türkiye modern bir toplum olmaktan çok bir modernleşme toplumudur. Modernleşme ihtiyacı bir toplumsal dönüşüm ihtiyacından çok, devletin bekâsına istinaden tezahür etmiştir. Bir başka deyişle Avrupa’da geniş ve yerleşik bir toplumsal değişim talebi siyasal alanı süpürebilirken, Türkiye gibi ülkelerde toplumsal değişim devletin eylemiyle, yani siyasal olarak ortaya çıkabilmiştir. Bu açıdan bakıldığında Türkiye tipik bir Carl Schmitt ülkesidir. Yani siyaset daha çok devlet eylediği zaman ortaya çıkan bir şeydir. Elbette bir önceki cümleyle çelişebilecek eğilimler hem Avrupa’da hem Osmanlı-Türkiye tecrübesinde söz konusudur. Ancak suyun ana akış yatağının bu olduğu söylemek fazla abartılı olmaz.
Osmanlı-Türkiye tecrübesinde modernleşmenin de, ulus-devlet inşasının da arkasında yerleşik kentli sınıflar yeterince yoktur. Bunun detaylarına burada fazla girmek istemiyorum çünkü bu ayrıntı başlı başına bir yazıya konu olmayı hak ediyor. Böylece sizlere pek yakında örneğin “Burjuvazinin Sosyolojisi” başlıklı bir yazı sözü vermem gerekiyor. Yani Türkiye’de Avrupa tecrübesiyle karşılaştırabilir bir siyasal ve kültürel bir muhafazakârlıktan söz etmek pek mümkün değildir. Ama geçen hafta yazdığım “Muhafazakârlığın Sosyolojisi I” başlıklı yazıda ifade ettiğim gibi bunun böyle olduğu konusunda güçlü bir söylem var son yıllarda.
Buradan iki şekilde devam edebilirim. Geçen haftadan beri tasvir etmeye çalıştığım Avrupa muhafazakârlığını, Türkiye’de muhafazakârlık denen şeyle karşılaştırmak ve bunların birbirlerine benzememeleri üzerinden Türkiye’de muhafazakârlık yoktur gibi bir sonuca varmak. Bu genelde Türkiye’de çok sık yapılan tespit/eleştiri biçimidir ki aslında tipik bir modernleşme toplumu olma semptomudur. Buna kısaca yokluk ya da eksiklik envanteri çıkarmak diyebiliriz.
Diğer bir seçenek ise söz konusu farklılığı tespit ettikten sonra düşünmeye devam ederek bunun soykütüğünü çıkarmak, bunun ardındaki tarihsel, sosyolojik nedenleri açığa çıkarmaktır. Birincisi Türkiye’de çok daha sık tercih edilir ve aslında bir tür ideologluktur. İkincisine ise çok daha ender rastlanır. Bu da genelde dünyada sosyal bilim denen şeye tekabül eder.
Bugün Türkiye’nin siyasal haritasına baktığımızda kendilerini muhafazakâr olarak tanımlayan veya dışarıdan muhafazakâr oldukları iddia edilen sınıfların sosyolojik profilleri nedir? Sadece bu basit soruya cevap vermek bile bize inanılmaz bir açıklama imkânı sağlayacaktır. Çok genel olarak bakıldığında Türkiye’de muhafazakâr addedilen sınıflar, kesimler, zümreler Türkiye ortalamasından daha az zengin, daha az şehirli, daha çok taşralı veya köylü, daha dindar, daha az eğitimli, antropolojik kültüre daha bağlıdır. Örneğin AKP’nin arkasında sosyal taban özellikle son dönemde giderek böylesi bir çerçeveye daha net bir şekilde oturmaktadır.
Örneğin şehirlilik açısından bakarsak Avrupa muhafazakârlığı şehirlilerin, şehre önce gelenlerin, daha kaliteli eğitime daha önce ulaşanların ve dolayısıyla da cüzdanı daha şişkin olanların ideolojisidir. Oysa Türkiye’de bir önceki cümlede ifadesini bulan toplumsal kesimler Türkiye ortalamasına göre daha fazla CHP’yi desteklemektedirler. Avrupa tecrübesinde şehre daha sonra gelenlerin, kaliteli eğitime geç ulaşanların, cüzdanı daha zayıf olanların genel ortalamaya göre daha fazla sola meylettikleri tarihi bir gerçektir. Oysa Türkiye’de benzer kesimler yine ortalamaya göre daha fazla AKP’ye oy vermektedirler.
Dolayısıyla Avrupa’da muhafazakârlık denilenle, Türkiye’de muhafazakârlık addedilen arasında ciddi bir farklılaşma olduğu aşikâr. Ben bunun büyük ölçüde modernlikle modernleşme arasındaki büyük mesafeden kaynaklandığını düşünürüm hep. Sanılanın aksine modern’den türeyen bütün kavramlar aynı anlama gelmezler. Modern toplumlarla, modernleşme toplumları arasında en ciddi mesafelerden biri de, siyaseti, örneğin oy verme davranışını belirleyen temellerin farklı olabilmesinden kaynaklanır.
Avrupa muhafazakârlığı elbette bazı teoloji-politik, kültür-politik renkleri taşısa da öncelikle ekonomi-politik bir kutuplaşma eksenine oturur. Örneğin Avrupa sağının “Hıristiyan-Demokrat” damarı ya da geçmişi, bize bu teoloji-politik, kültür-politik genetiğe işaret eder. Ne de olsa bu tür partiler on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında çok yoğun biçimde yaşanan Kültür Savaşları’nın izlerini hâlâ taşırlar. Kültür Savaşları terminolojisinin teoloji-politik saptamasını boşa düşürdüğü sanılmasın sakın. Avrupa Kültür Savaşları’nın en önemli teması yükselen laik ulus-devlet ile şehirli, yerleşik dindar toplumsal kesimler arasındaki mücadeleydi.
Bir modernleşme toplumu olarak Türkiye’de ise siyasetin genetiğinde, en azından Avrupa tecrübesiyle karşılaştırıldığında, teoloji-politik ve kültür-politik eksenler daha önde, ekonomi-politik eksen ise daha arkadadır. Türkiye’de kültüralizmin bu kadar güçlü olması, siyaseti etkileme kabiliyetinin sürekliğinin arkasında bu realite vardır. Ve bu bizatihi Türkiye’de demokrasinin önündeki en önemli engellerden biridir. Demokrasi evrensel değildir, belli bir zaman ve mekânda belli koşulların bir araya gelmesiyle ortaya çıkmıştır. Demokrasiyi sadece bir idealite olarak değil, aynı zamanda bir realite olarak ele alabilmek gerekir. Bu anlamda asgari bir ekonomi-politik denge, hatta bir tür izonomi olmadan demokrasiden söz etmek tarihsel olarak pek mümkün değildir. Elbette bu konu mutlaka başka yazılara konu olabilecek genişliktedir.
Türkiye’de muhafazakârlık diye adlandırılan durumlar, konumlar, tutumlar şehirlilik, yerleşiklilik, tuzu kuruluk, zenginlik gibi sosyolojik özellikler göstermekten çok dindarlık, köylülük, taşralılık gibi özellikler göstermektedir. Muhafazakârlığın, conservatizm’in Türkçesi olduğunu hatırladığımızda aslında şunu da eklemek gerekir: Avrupa’da muhafazakârlar daha önce biriktirdiklerini korumaya çalışırlar. Türkiye’de muhafazakârlık ise içine doğulan antropolojik kültürün, yani dindarlığın, köylülüğün, taşralılığın bir siyasal ideolojiye dönüşmesine işaret etmektedir.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.11.2022
17.11.2022
7.11.2022
19.09.2022
26.08.2022
29.07.2022
12.06.2022
12.06.2022
6.05.2022
25.04.2022