Cihan AKTAŞ
Mahkeme Başkanı Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu’nun karara muhalefetini bildirmesine karşılıkPınar Selek’in aldığı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, zihinlerde yeni olmayan soruları bir kez daha canlandırdı: Bu davanın işte bu şekilde tutarsızlarla dolu bir istikrarı koruyarak sürüp gitmesinin asli sebebi ne olabilir?
Bazen apaçık bir sözden daha manidar oluyor telmihe başvurmak. Pınar Selek davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası neyin telmihi acaba...
Sözlük anlamı şöyle telmihin: Anlatılmak istenen şeyi söz arasında imalı olarak belli etme, açıkça söylememe.
Geçen yıllar içinde alınmış beraat kararlarını yadsıyan yeni karar, yepyeni bir açıklama da getiremediğine göre, kime neyi bildirmek istiyor...
Mehmet Atak şöyle anlatıyor mahkeme salonunda ağırlaştırılmış müebbet kararını duyunca gösterdiği tepkiyi: “Ben öyle bağırmam, ama açıklanınca kendimi tutamadım, bütün sesimle, hukuktan bağımsız yargının feshedilmesini istiyorum, benim vergilerimle var olan hukuk aygıtı, beni de dolaylı suç ortağı ederek insanlara hukuksuz zulüm edemez, diye bağırdım.”
Hakkında müebbet hapis istendiğini ilk öğrendiğinde Pınar, “Çok şaşkınım, dilimin acılaşmasına izin vermeyeceğim. Beni mutsuz ve yorgun bir insan hâline getirmelerine izin vermeyeceğim” demişti. Sevdiği bir sözü hatırlatmıştı: “Aklımın karamsarlığı, irademin iyimserliği”...
Benim de aklıma, geçen hafta 80 yaşına giren Sezai Karakoç’un “Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine” başlıklı şiirinden mısralar düşürüyor Pınar’ın sözü:
“Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır”
“Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır”
“Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır”
Pınar sınavını verirken bizler neler yapıyoruz acaba? Herkesin sınavı sadece kendine, denip geçilebilir mi?
Kimi Müslümanların zulüm ve adalet üzerine düşünceleri, bu ülkede “irtica” tehdidi üzerinden büyük haksızlıkların başlıca hedefi olmaktan ileri gelen ezberlerle bir bocalama yaşıyor. İmanını korumaya dönük içe kapanmaların sebep olduğu agorafobik algılar, iyilik ve kötülük kavrayışlarını da etkiliyor.
Pınar Selek davasına “beyaz biri işte”, deyip geçen bir bakış da var. Yani “Beyaz Türk” statüsüne karşılık hâlâ ceza görmesinde ısrar ediliyorsa, onu suça iliştiren iddialarda ille de bir gerçeklik payı olmalıymış gibi... Pınar “beyaz Türk” imtiyazını reddetmiş biriydi. Ait sayıldığı kesimlerden pek kimse başörtüsü yasağıyla ilgilenmezken, o bu yasağı sorgulamaya başlamıştı.
Sorgu sual altına alınan “beyaz baskı”nın tabuları olduğunda, “beyaz Türk” kökenden gelmenin de bir masuniyeti yok. O işte bunları yaşıyorsa, hiç de “beyaz” sayılmayan niceleri kimbilir neler neler yaşadı. Evcilleştirilmeye yanaşmayan düşünce ve dobra dobra dile getirilen soru, kimden gelirse gelsin sahibini yakan bir bombaya dönüşebilir. Nice cana mal olan Mısır Çarşısı yangınında bomba bu anlamda telmihi başlatıyor. Öyle bir bomba yoksa da icat edilebilirmiş gibi...
Birileri hukuki süreçlerden, adil yargıdan umudumuzu büsbütün kesmemizi istiyor olmalı. Birileri, “bu kadar da olmaz” dedirterek, yeni kötülük yollarına kapattığımız gözlerimizle yeni agorafobik hayatlara zorluyor bilinçlerimizi.
Dönemler değişiyor ve iyilikle kötülüğü yeniden kavramak üzere farklı bir zeminde buluyoruz kendimizi. Mazlum geçmişimiz, beraat etmiş bir geleceğe sahipliğimizin garantisi olmuyor. Yeni iyilik yollarına alışmanın, yeni kötülük sebepleriyle mücadelenin başlıca engeli artık kendi oluşturduğumuz bir tür muhafazakârlık olabilir.
Karakoç’un, en çok sevdiğim şiirlerinden biri olan “Köşe”nin mısralarında dile geldiği gibi:Geleceğin kara gözlü zalimlerinden olmak istemiyorsak, geçmiş zaman içinde yan gelip yatmamak zorundayız.
Aksi takdirde, daha ne kadar koruyabilir Pınar sesindeki umut ve iyimserlik tonunu... Bu aslında hepimizin sınavı.
Müfredat’ın yeni sayısı
Yayımlanan, okunan, tartışılan, eleştirilen kitapların hâlâ var olduğuna, genç yazarların bu varlığı ortaya koymak için gecesini gündüzüne katarak çalıştığına tanık olmanın verdiği umudu yazmadan geçemeyeceğim. İki yıldır Ankara’da, Abdullah Başaran’la birlikte iki aylık kitap dergisiMüfredat’ın editörlüğünü yürüten M. Fatih Kutan, derginin 12. sayısını gönderdi. Şimdiki zamanın taleplerini ciddiye aldığı için geleceğe yürüme şansı yüksek, zengin içerikli, özenli bir dergi, Müfredat. Derginin isminin seçimi üzerine şöyle yazıyor Kutan: “Hazır müfredatlara karşı alternatif okuma açıları sunmak istediğimiz için, dergimizin adı ‘Müfredat’ olsun istedik. Başka türlü müfredatlar da mümkün, bunu anlamaya ve anlatmaya çalışıyoruz.”
twitter.com/chn_aktas
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Kastedilen candan çok cana kastedenin onurunu gözetmenin ironisi
23.03.2021 - Sadece Aliya
9.08.2019 - Mahcubiyet yılları
16.01.2019 - Göçmen kadın konuşamaz
4.02.2018 - Kambay Ailesi’nin Rize’ye geri göçü
28.08.2018 - Biri onu dinlesin, sözünü kesmeden…
15.08.2018 - Bir şehri koruyan kelimeler
28.07.2018 - Bize layık görülen kumaşlar ve modeller
19.07.2018 - İş beğenmeyen gençler
21.10.2017 - Yurdumuz, gayretimiz kadar
21.09.2016
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları












































lucy
sayin eseyan elinize saglik cok guzel bir anlatim