Ekrem DUMANLI
Hafta içinde internete düşen konuşmalar siyaset-medya ilişkisinin ne kadar feci boyutlara ulaştığını gözler önüne serdi.
Başbakan Erdoğan, Adalet Bakanı’nı arayarak Doğan Grubu’nun sahibi Aydın Doğan hakkında mahkemeleri etkilemeye yönelik sözler sarf ediyor. Doğan’ın beraat etmesinden dolayı sitemkâr bir dille Bakan Bey’den hesap soruyor. O da vaziyeti kurtarmaya çalışırken korkunç bir mazerete sığınıyor ve “O hakim Alevi...” diyor. Vahim!
Daha vahimi de var: Başbakan, davaya üst yargıda müdahale edilmesini istiyor. Demokratik bir ülkede bir başbakan bir medya grubu üzerine bu kadar baskı kurabilir mi? Tabii ki hayır; ancak bunu siyasetçilere gel de anlat. Nitekim Başbakan Erdoğan, konuşmaları kabul etti ve kendini şu sözlerle savundu: “Bundan daha doğal ne olabilir!” Bu itiraf sayesinde bir gerçek daha ortaya çıkmış oldu: Grubun üst düzey yetkilileri haklarını aramak için görüşme yaptığında onlara pişkin bir üslupla “Biz değil; size baskı yapan cemaat!” deniyordu. Aydın Bey’in kurmaylarına fısıldanan ‘yargıdaki cemaat’ yalanı Başbakan’ın fütursuz ikrarı sayesinde resmen tuzla buz oldu. Kim bilir daha neler ortaya çıkacak ve anlaşılacak ki, kendi icraatlarına kalkan yaptıkları hayalî ‘yapı’ siyaset için maskeleme ve perdeleme metodundan başka bir şey değil...
Başbakan, internete düşen bu konuşmaya ‘montaj’ demedi. “Ne var bunda!” pervasızlığı ile kabullendiği konuşmanın adalete nasıl doğrudan müdahale olduğunu umursamadı. Neyi umursuyor ki? Halkın oyunu. Başka hiçbir ölçüsü kalmamış sanki. O yüzden katıldığı bir TV şovunda (‘program’ diyemiyorum ona) Alevi lafının montaj olduğunu, öyle bir şey konuşmadıklarını iddia etti. Oysa daha iki saat önce bir başka TV kanalında eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin de canlı yayın konuğu idi. “O hakim Alevi...” dediğini ikrar etmişti. Başbakan, Sadullah Bey’in Hatay Belediye başkanı adayı olduğunu, Hatay’da Alevi seçmenin bulunduğunu, internetteki ‘montaj’ın bu nedenle yapıldığını iddia ediyordu. Oysaki birkaç saat evvel Sadullah Bey, bu sözü söylediğini ancak kötü bir kastı olmadığını, amacını aşmışsa Alevi vatandaşlarından özür dilediğini söylüyordu.
Bu hadise bize bir gerçeği ispat ediyor: Başbakan Erdoğan, hadiseleri kafasında kurguluyor, olayları başka mecralara kaydırıyor ve kendi ürettiği senaryoya herkesin inanmasını istiyor. Gezi olaylarından bu yana kurgusal inanç seanslarıyla kitleleri kendine meczubane bağlamaya çalışıyor. Tabii bu arada insanları ötekileştiriyor, kutuplaştırıyor.
Başbakan’a ait olduğu iddia edilen diğer bir ses kaydı, başka bir medya grubuna yapılan baskıyı da deşifre etmiş oldu. Demirören Grubu’nun sahibi, Başbakan ile telefonda görüşüyor. O günlerde Milliyet Gazetesi “İmralı zabıtları”nı manşet yapmış, PKK lideri Abdullah Öcalan ile İmralı heyeti arasındaki konuşmalar kamuoyuna mal olmuştu. Başbakan, Milliyet’in patronuna öfke saçıyor, ağzına geleni söylüyor; hatta hakaret ediyor. O kadar ileri gidiyor ki 76 yaşındaki Erdoğan Demirören, konuşmanın sonunda ağlıyor ve görüşme hıçkırıklar eşliğinde sona eriyor. Hangi demokratik ülkede bir başbakan medyaya bu kadar müdahale eder, baskı yapar? Konuyu bilenlerin “Daha bu ne ki! Aranan ve azarlanan köşe yazarlarından işten atılması için talimat verilenlere kadar bir yığın rezalet yaşanıyor bu ülkede...” dediklerini tahmin ediyorum. Bir de doğrudan talimat gelince -inanmadıkları olayları bile- haber yapan ve haram helal tanımayan gönüllü emir kulları var; onları tarih tek tek yazacak bir gün...
Dönelim mevzumuza: Başbakan, hıncını alamamış olsa gerek ki kamuoyu önünde de konuyu gündeme getirmiş ve “Batsın böyle gazetecilik!” diye kükremişti. Sonra ne oldu? Gazete önce Hasan Cemal ve bazı gazetecilerin kellesini iktidara teslim etti. Ardından da gazete genel yayın yönetmeni Derya Sazak, baskılara dayanamayıp istifa etmek zorunda kaldı.
Bugünlerde kitap raflarını Sazak’ın yeni çıkan kitabı süslüyor ve ismi de, “Batsın Böyle Gazetecilik!” Doğru. Medyanın iktidar oyuncağı haline getirildiği bir dönemde gazetecilik nasıl yapılacak ki? Bu baskıların gönüllü köleleri bile var olduğuna göre sözün bittiği yerdeyiz. Haram yollarla kurulan havuz medyası her gün yalan uydurarak, iftira atarak iktidarı sonsuza kadar taşıyacaklarını vehmediyor, hem kendilerine hem de iktidar sahiplerine zarar veriyor. Aklı başında biri de kalkıp “Yahu bu memleket üçüncü dünya ülkesi olmaya doğru gidiyor...” diyemiyor. Hal böyle olunca iktidardaki tekebbür, Himalaya Dağları’nı aşıyor, yalan üzerine siyaset bina ediliyor.
Fikrin namusu, düşüncenin şerefi üzerine kurulu gazetecilik, temel hak ve özgürlükler konusunda bu kadar pısırık kalacaksa ve kirli ilişkiler birilerinin ayaklarında pranga olmaya devam edecekse evet batsın böyle gazetecilik! Peki ya yalan ile talan arasına sıkışmış siyaset? Toplumun bütün kesimlerine ağza alınmayacak hakaretler ederek her gün nefret suçu işleyen siyaset... Şayet siyaset bu kadar zehirli bir dil kullanacaksa, hırsızlık bu kadar arsızlığa dönüşecekse, zulüm, başına adalet tacını takacaksa o da batsın demek gerekmiyor mu?
Yeni 28 Şubat daha zalim
Bugün yaşanan zulmün 28 Şubat’tan geri kalan yanı bulunmamakta; hatta çoğu var, azı yok. 28 Şubat, savcıların eliyle ve medyanın desteği ile yapılmıştı. O gün iddia edilenlerle bugün söylenenleri yan yana getirin, yeni 28 Şubatçıların daha zalim olduğunu göreceksiniz. Buyurun size birkaç örnek:
28 Şubat’ta Fethullah Gülen Hocaefendi hakkında Savcı Nuh Mete Yüksel ne söylemişse bugün Başbakan Erdoğan da aynısını meydanlarda tekrar ediyor. Nuh Mete Yüksel, hayalî bir örgüt şeması çizmiş, o şemanın tepesine Hocaefendi’nin adını yazmış, altta da Hizmet Hareketi’ne destek veren ne kadar kurum varsa onları sıralamıştı. Hocaefendi’ye “dünya imamı” yakıştırması yapan zihniyet her sektör için bir de ‘imam’ uydurmuştu.
Şimdi Başbakan, aynen bu iddiaya sığınmış. Güya Hocaefendi “kâinat imamı” imiş. Yani tek kelimelik fark! Biri dünya imamı demişti, öbürü kâinat imamı diyor! Merak ediyorum, hukuken çürütülmüş bu düşünceleri Başbakan’a kim veriyor? Yahu bu iddialar 8 senelik mahkeme sürecine tabi tutuldu ve Hocaefendi, bu saçma iddialardan oybirliği ile (oyçokluğu değil) beraat etti, o beraat üst yargı tarafından (yine oybirliği ile) onandı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı itiraz edince Genel Kurul’dan da beraat kararı perçinlendi.
O kadim dosyalara dönüldüğüne göre; ya 2004’te Başbakan Erdoğan’ın imza attığı MGK kararına sadık bir şekilde hükümet ‘cemaati bitirme’ emrini yerine getiriyor ya da suç bulamadığı için eski çöplüklerden yeni malzeme bulmaya gayret ediyor.
Eski 28 Şubatçılar ‘cemaat’i MGK kararlarıyla yok etmeye yeltendi; yeni 28 Şubatçılar da aynısını yaptı ve utanacaklarına övünüyorlar. Eskiler dershane kapatmayı akledemedi; ama eğitim kurumlarına müfettişler vasıtasıyla baskı kurdu. Yeni 28 Şubatçılar dershane kapattı; bu ayıp onlara yeter aslında. Ne var ki o yüz kızartıcı fiillerini meydanlarda höyküre höyküre anlatıyorlar. Eski 28 Şubatçılar yeşil sermaye diye bir şey uydurdu, muhafazakâr şirketleri yaftaladı ve onlarla alışveriş yapılmamasını tavsiye etti. Yeni 28 Şubatçılar banka batırma gibi korkunç bir eyleme teşebbüs etti, çocuklarınızı filan okula göndermeyin, falan gazeteleri almayın gibi çapsız söylemlerin arkasına sığındı...
Daha saymama gerek var mı? ‘İslamcı’ 28 Şubatçılar ‘laikçi’ 28 Şubatçılardan daha saldırgan, daha acımasız çıktı. Eskileri o devranın bin yıl süreceğini sanmıştı; şimdiler bu devrin kıyamete kadar devam edeceğini vehmediyor. Demek ki hiç ders çıkarmamışlar. Oysa zulüm asla kalıcı olamaz. Hele bu topraklarda, hele bu topraklarda...
PANORAMA
“Sürgün İnek” diye bir film var vizyonda. 28 Şubat’ı anlatıyor. Ama nasıl bir anlatım... Kara mizah gibi en zor metotlardan birini kullanan Sürgün İnek, insanların elinden tutuyor ve onları olağanüstü dönemlerin absürt çehresi ile karşı karşıya getiriyor. Film yapımcıları kırk yıl düşünse bu filmin zamanlamasını bu kadar denk getiremez. Tam da yeni 28 Şubat yaşanırken, eski 28 Şubat’a hiciv gözüyle bakmak izleyenler için harika bir fırsat. Filmde ideolojik bir soğukluk yok; tam tersine güldürürken düşündürüyor, düşündürürken insanı sorumlu olmaya davet ediyor. Hâlâ izlemedinizse fırsat kaçmış sayılmaz, mutlaka görmek lazım...
YouTube’u seçimlerden sonra yasaklayabiliriz diyor Başbakan Erdoğan. Facebook’u da seçim sonrası yasak listesine koymuş çoktan ve bunu ilan ediyor resmen. Herhalde sırada Twitter da vardır. Görünen o ki, yolsuzluk ve rüşvet iddiaları ayyuka çıkınca hukuken arınma yolunu seçmeyerek bambaşka bir mecraya sürüklenen iktidar, internete topyekûn bir yasak getirerek ülkeyi kendi içine hapsetmek istiyor. 30 Mart sonrasında Kuzey Kore olma yolunda adımlar atmayı düşünen iktidarın demokrasiden vazgeçtiği, muhaberat devleti yolunda yürüdüğü artık kesinleşti. Yeni Türkiye düzeni baskılar üzerine bina edilecek ama unutulan bir nokta var: Parti devletine ne Türkiye razı olur ne de dünya...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.11.2015
6.01.2015
3.01.2015
30.10.2015
27.10.2015
23.10.2015
20.10.2015
16.10.2015
13.10.2015