Fehim TAŞTEKİN
Trump-Pompeo ikilisi Netanyahu için bulunmaz bir nimet. Yine de Trump’ın kendisini İsrail’in gelmiş geçmiş en sıkı dostu olarak görmesine rağmen İran’la doğrudan bir savaş istediğini söylemek zor. İstediği İran’ı sıkboğaz edecek koşulları oluşturmak.
ABD Başkanı Donald Trump’ın serseri mayından farksız siyaset tarzı ile İsrail Başbakanı Benyamin ‘Bibi’ Netanyahu’nun savaş nedeni sayılacak tehlikeli maceraları birbirini güdümler hale geldi. Hop oturup hop kalktığımız anlar çoğalıyor. Eğer Trumpgiller, Kim Jong-un’u Güney Kore lideri Moon Jae-in ile masaya oturtan faktörün tamamen “Kuzey Kore’yi imha etme tehdidi” olduğuna kani ise, uluslararası kamuoyu da bunu böyle görme eğilimindeyse, o zaman tehlikeli ikili aynı yoldan İran’a gitme konusunda yeterince cesaret hapı yutmuş olabilirler!
Yeni ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun yemininden iki gün sonra ilk dış gezisini Suudi Arabistan, İsrail ve Ürdün’e yapması tüm önceliğin İran’a verildiğini bir kez daha teyit etti.
29 Nisan’da Tel Aviv’e giden Pompeo’nun, Netanyahu ile görüşmesinden saatler sonra Suriye’de İran bağlantılı güçlerin konuşlandığı Hama kırsalındaki 47. Tugay (büyük ihtimalle sığınak delici füzeler kullanılarak) vuruldu. Hemen öncesinde Suriye’deki güçlerden de sorumlu olan ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Joseph Votel’in İsrail’e sıra dışı bir ziyareti oldu: Amerikalı general 23-25 Nisan’da Genelkurmay Başkanı Gadi Eisenkot ve Ulusal Güvenlik Kurulu Başkanı Meir Ben-Şabbat ile görüşmeler yaptı.
İsrail normalde ABD’nin Avrupa Kuvvetler Komutanlığı (EUCOM) ile çalıştığı için CENTCOM’un devreye girmesi ilginç. CENTCOM’un bölgede herhangi bir devletle doğrudan savaşa girmekten kaçınan yaklaşımı dikkate alındığında İsrail’in eylemlerinin ABD ile ne ölçüde koordineli olduğu sorusu da öne çıkıyor. ‘Başdiplomat’ Pompeo bombalamaktan, komutan Votel elleri tetikten çekmekten yana. Amerikan siyasetinde ‘takım elbise’ ile üniformanın klasik çelişkisi.
Yönetimi temsil eden Pompeo’nun temaslarını esas alırsak saldırı belki ABD-İsrail-Suudi Arabistan üçgeninde şekillenen yeni strateji için peşrev niteliği taşıyor olabilir. Ya da saldırı ABD’yi daha saldırgan bir çizgiye çekmek isteyen İsrail’in Washington’dan habersiz değil ama tek taraflı eylemlerinden bir yenisi olabilir.
Koordinasyon olsun ya da olmasın İsrail her halükarda risk çıtasını tırmandırmaktan yana.
Bu saldırının daha büyük bir stratejisinin parçası olduğunu düşündüren başka bir şey daha yaşandı: Netanyahu 47. Tugay’a saldırıdan bir gün sonra İran’ın nükleer silah peşinde koşmaya devam ettiğini ispatlama adına 2003 öncesine ait 55 bin sayfa ve ayrıca 183 CD’de 155 bin dosyadan oluşan bir arşivle sahneye çıktı. BM’deki karikatürlü şovundan bir tık yukarıda ama vasatın altında bir şovdu. Pek etkileyici olamadı.
Hemen ardından Knesset, başbakana, parlamento onayı olmadan sadece savunma bakanına danışarak savaş ilan etme yetkisi verdi. Ancak bununla da kalplere yeterince korku salamadı!
***
İran dosyasını takip eden uzmanlar, Mossad’ın ele geçirdiği arşivin, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun (UAEK) elindeki bilgi ve belgelere yeni bir şey ilave etmediğini söylüyor. UAEK, İran’ın nükleer silah üzerine arayışları ya da bilimsel etütlerinin 2003 öncesine ait olduğunu, bazı çalışmaların 2003 sonrası birbirinden bağımsız devam ettiğini, 2009 itibariyle bu faaliyetlerin de kesildiğini, haliyle uzun müzakerelerden sonra 2015’te 5+1 grubuyla varılan ‘Ortak Geniş Eylem Planı’na (JCPOA) gölge düşürecek bir şeyin olmadığını açıkladı. Ayrıca UAEK Tahran’ın bu anlaşmaya uymaya devam ettiğini de vurguladı. (Bu dosyaların iddia edildiği gibi MOSSAD tarafından bir gecelik operasyonla Tahran’da çalındığı değil UAEK’dan ele geçirilmiş olabileceği de konuşuluyor.) Netanyahu’nun sunumuna Rusya, Çin ve Avrupa Birliği de prim vermedi.
Kendi gizli programını BM’nin denetimine açmayan ve nükleer silaha sahip olup olmadığı konusunda ‘ne inkâr ne teyit’ siyaseti güden İsrail’in, UAEK’nin anlık denetimlerine açık olan İran’ın nükleer programını afişe ediyor olması da ayrı bir garabet.
UAEK’nin verdiği yanıtın elbette Trump’ın nezdinde bir değeri yok. Onun varmak istediği yer belli: Anlaşmayı iptal etmek ya da yenisiyle değiştirmek.
Sunumunu İngilizce yapan Netanyahu’nun tek dinleyicisinin Trump olduğunu söyleyen İsrailli muhalif yorumcular haklı. Netanyahu’nun şovu Trump’a atılmış bir pastan öte bir şey değildi. Pası alan Beyaz Saray desteği yapıştırıverdi: “Bu durum, ABD’nin uzun zamandır bildiği bir gerçeği ortaya koyuyor: İran dinamik ve gizli bir nükleer silah programını sürdürüyor.”
Halbuki 16 istihbarat örgütünü birleştiren Amerikan Ulusal İstihbarat Direktörlüğü, 2007’de “İran, nükleer silah programını 2003 yılında durdurdu” bilgisini Beyaz Saray’a sunmuştu. Belki CIA’i değil Mossad’ı esas almak ABD Başkanı’nın işini geliyor!
Trump, İran’la anlaşmanın iptal edilmesi ya da gözden geçirilmesi konusundaki nihai kararını 12 Mayıs’ta açıklayacak. O vakte kadar uluslararası kamuoyundaki algı biraz daha olgunlaşırsa BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi ile Almanya’nın İran’la devasa diplomatik mesaisinin ardından elde edilmiş mühim bir anlaşmanın üzerine kezzap dökmek kolaylaşır.
Beri taraftan İsrail 29 Nisan gecesi yaptığı gibi ‘tehdidin ne denli yakın olduğunu’ göstermek için Suriye’de İranlıları vurmaya devam edebilir. Bu tehditkar ambiyans belki Trump’ın İran karşıtı stratejisinin önünü biraz daha açabilir.
***
Bu sürek avı karşısında İran ne yapar ya da ne yapabilir? İsrail’in ‘delil’ şovunun yaratacağı etki, süreçte yer alan diğer aktörlerin sağduyulu tutumu sayesinde sınırlı kalabilir fakat Suriye’deki saldırılar can yakıcı ve büyük bir çatışma için davetkâr.
Bunlar, tüm misilleme tehditlerine rağmen yanıt veremeyen İran’ı acz içinde gösteren hamleler. Amaç İran’ı yanıt vermesi için kışkırtmak. O zaman İsrail, İranlılara atfen gündemde tuttuğu “Yahudi devletini haritadan silme” tehdidini bertaraf etme konusunda kendi cephesini genişletebilecek.
Koşullar İsrail’in elini ne kadar rahatlatıyorsa İran’ınkini o kadar bağlıyor:
Bir kere İran, Suriye’de Şam lehine gelişen süreci tersine döndürecek yeni bir çatışma sayfasından kaçınıyor. İkincisi, Lübnan 6 Mayıs’ta parlamento seçimine gidiyor. İran’ın olası misillemesi Hizbullah eliyle olabilir. Suriye’deki gerilimin Lübnan’a taşınmaması konusunda yeterince uyanık davranan Hizbullah özellikle seçim sürecinde sakin durmak zorunda.
Aynı şekilde Irak’ta da 15 Mayıs’ta kritik bir seçim var. İran oradaki seçimlerin sonucuyla da yakından ilgileniyor ve bu dönemde sükûnete ihtiyacı had safhada.
Bunların yanı sıra Trump 12 Mayıs’ta kritik kararını vermeye hazırlanırken İsrail’e yönelik bir misilleme İran’ı köşeye sıkıştırmak isteyen cephe için bulunmaz bir ödül olur. İsrail’le gerilimi tırmandıran bir İran anlaşmanın sürmesinden yana olan aktörlerin pozisyonunu da sarsabilir.
İşte bu yüzden İsrail, İran’ı hata yapmaya zorlayan kışkırtıcı eylemlerini sürdürüyor. Önce T4 üssü, ardından 47. Tugay… Yarın başka bir saldırı sürpriz olmaz.
***
İran’ı sıkıştırmaya dönük bu taktiklerin devamında ne var? Tek bildiğimiz Suudi Arabistan, İsrail ve ABD’nin aylardır Ortadoğu’yu İran’a dar edecek seçenekler üzerinde çalıştığı. İran’la yüzleşmenin topyekûn bir savaş senaryosunu içerip içermediğini bilmiyoruz.
İsrail, Barack Obama döneminde ABD’yi İran’a saldırtmak için çok uğraştı ama başaramadı. Hatta Netanyahu bu bıktırıcı çabaları yüzünden İsrail dostu liderlerin gözünde bile yalancı durumuna düştü. Hatırlarsanız 2011’de Cannes’daki G20 zirvesi sırasında dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, mikrofonun kapalı olduğunu zannederek, “Netanyahu’yu görmeye dayanamıyorum. Yalancının teki” demişti. Obama da, “Bir de beni düşün, ben her gün onunla muhatap olmak durumundayım” yanıtını vermişti. Trump-Pompeo ikilisi Netanyahu için bulunmaz bir nimet. Yine de Trump’ın kendisini İsrail’in gelmiş geçmiş en sıkı dostu olarak görmesine rağmen İran’la doğrudan bir savaş istediğini söylemek zor. İstediği İran’ı sıkboğaz edecek koşulları oluşturmak. İran’la İran içinde hesaplaşmak kılı kırk yardıran bir olay; kimsenin işi o noktaya taşımak istediğini zannetmiyorum. İsrail’in yapabildiği de İran’la Suriye ve Lübnan’da hesaplaşmak.
Mevcut koşullar dikkate alındığında iki boyutlu bir senaryo dönüyor sanki:
Orijinal planda İran’la anlaşmanın çöpe atılması vardı. Trump, AB’nin tavrından sonra tercihini anlaşmanın tamamen iptali değil revize edilmesi yönünde değiştirdi. Trump nükleer anlaşmadaki 10 yıllık sürenin süresize çevrilmesini, eylem planına balistik füze programının dahil edilmesini ve “İran’ın Ortadoğu’daki yıkıcı faaliyetlere son verilmesi” şartının eklenmesini istiyor. İşte bunları dayatabilmek için de fiili durum yaratmak gerekiyor. Bu iş de korsan eylemlerin ustası İsrail’e düşüyor.
Suriye’de ise Rusya’nın arabulucu ya da garantör olduğu bir denklemde yeni bir saha düzenlemesi hedefleniyor. Bu düzenleme “İran’ın İsrail’i tehdit edebilecek herhangi bir pozisyon elde edememesi” olarak formüle edilebilir.
“Tahran ne yapar” sorusuna dönersek; İran, Suriye’de sıcak cephe sayısı azaldıkça çekilme eğilimine girebilir ya da ‘görünmez’ moduna geçebilir. Hizbullah’ın şimdiden çekilmeye başladığı yönünde iddialar var. Elbette teyide muhtaç.
Nükleer anlaşmada İran’ın yeni bir müzakere sürecine çekilmesi daha zor. Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, değişiklik taleplerine bir cümleyle kapıyı kapattı: “Anlaşma ya olduğu gibi kalır ya da yele verilir.”
Füze programını buna dahil etmek hepten zor. Bunun neden zor olduğunu anlamak için ‘inatçı mollalar’ ve ‘emperyal geçmişin peşinde koşan ülke’ retoriğiyle yetinmeyip İran’ı çepeçevre kuşatan Amerikan üslerinin haritasına bakmak gerekiyor.
Yazarlar
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.07.2025
21.07.2025
13.07.2025
9.07.2025
23.06.2025
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025