Gülay GÖKTÜRK
Türkiye’nin Suriye politikası çeşitli fazlardan oluşuyor.
İlk dönem, muhtemelen Esad’ın gücünün aşırı küçümsenmesinden kaynaklanan bir değerlendirme hatasıyla, “bu işin birkaç ayda biteceği” varsayımı üzerine kurulu, aşırı agresif ve aşırı angaje bir dönemdi.
Türkiye’nin adeta muhalefet hareketinin “ana üssü” haline geldiği; Batı medyasında sık sık Antakya’daki Hür Suriye Ordusu kampları üzerinden Suriye'deki silahlı gruplara her türlü ağır silah gönderildiği haberlerinin çıktığı; Hür Suriye Ordusu savaşçılarının Türk sınırından sızıp çatışmalara katıldıklarının yazılıp çizildiği dönem bu dönemdi.
Bu kadar açıktan destek verilmesi, hem Batı’da hem Türkiye’de belli bir tepki ve huzursuzluk yaratınca, hükümet daha itidalli ve dengeli bir politika izlemeye yöneldi. Esad’a karşı muhalefeti desteklemekten geri durmadı elbette ama; ilk başlardaki aceleci ve agresif tutumun yerini, müttefiklerle birlikte hareket etmeyi önceleyen, provokasyonlara gelmeyen daha soğukkanlı bir çizgi aldı.
Yine de, bu dönemde izlenen politikanın ana fikri “askeri çözüm”dü; yani, ABD başta olmak üzere Batı’nın Suriye’ye yapacağı askeri bir müdahaleyle Esad’ın yıkılması, daha fazla kan dökülmemesinin tek yolu olarak sürekli savunuldu.
Ne var ki, ABD böyle bir müdahaleye istekli olmadı; hatta sık sık Türkiye’yi “fazla ileri gitmekle” eleştirdi. Bu isteksizlikte başka faktörler kadar, Batı’nın Suriye’deki muhalefetin niteliği konusunda giderek artan endişelerinin de önemli rol oynadığını biliyoruz.
2013 Mayıs’ında gerçekleşen Erdoğan- Obama görüşmesinde ABD’nin Suriye sorununda, Rusya ve Çin’i de çözüm sürecine katmaktan ve siyasi görüşmeler yoluyla çözüm opsiyonunu sonuna kadar zorlamaktan yana olduğu net bir biçimde ortaya çıktığında, Türkiye’nin Suriye politikasında ikinci bir revizyon gerçekleşti. Ak Parti Suriye politikasını o zamana kadar savunduğu “askeri çözüm” noktasından, siyasi ve diplomatik görüşmelere açık bir pozisyona doğru esnetti. Ama siyasi çözümün ancak “Esatsız bir Suriye”nin kabülü temelinde olacağının da altını çizdi. Düne kadar böyle geldik.
Dün, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Moskova dönüşü gazetecilere yaptığı açıklamada “Geçiş döneminin Esed’le olabileceğini” ifade etmesiyle birlikte, Suriye politikasında yeni bir faza geçtiğimiz anlaşılıyor.
Bu elbette önemli ve yerinde bir revizyon ve bu revizyonun Türkiye’yi ABD ve Rusya’nın pozisyonuyla yakınlaştıracağını ve soruna birlikte çözüm arama imkanına kapı açacağını söyleyebiliriz.
Ne var ki, Türkiye’nin bu kapıyı daha da açması için bir başka politikasını daha revize etmesi gerekiyor.
Son günlerde Türkiye yönetimi tarafından sıkça ifade edilen “ABD’nin PYD’yi terörist örgüt sayması ve birlikte çalışmaması” talebinden sözediyorum.
PYD’yle PKK’nın aynı çatı örgütünün parçası olduklarını elbette biliyoruz. Sadece biz değil, ABD de biliyor bunu. Ama ortada bir de reel durum var: Bu silahlı örgütün bir kanadı Türkiye’de terör estirirken, öbür kanadı da IŞİD’e karşı savaşıyor. ABD de IŞİD’e karşı savaşta PYD’nin verdiği kara savaşına büyük önem veriyor.
Beyaz Saray’ın bu işbirliğinden vazgeçmesi beklenemez. ABD’yi bu noktada sıkıştırmak pratikte bir fayda sağlamayacağı gibi, Türkiye’yi, IŞİD’e karşı mücadeleyi zaafa uğratmak isteyen bir pozisyona düşürür ve uluslararası kamuoyunda oluşacak bu yönde bir algıyla başetmekte zorlanırız.
Dolayısıyla, PYD ile ilgili talebimizi formüle ederken gerçekçi olmalı ve yarın öbürgün yeni bir revizyona ihtiyaç duymayacak şekilde formüle etmeliyiz.
Bugün için en önemli nokta, ABD’nin Türkiye’nin PKK’ya karşı yürüttüğü askeri operasyonların haklılığını ve meşruluğunu kabul etmesi ve tam destek vermesidir. Zaten bu süreçte PKK’yı en fazla moral bozukluğuna sevkeden de bu net tutum olmuştur.
Bunun ötesinde, Türkiye ABD’den, PYD ile olan ittifakının, Türkiye’nin PKK’yla savaşı üzerinde zayıflatıcı bir etki yapmaması için gereken önlemlerin alınması doğrultusunda bazı talepler ileri sürülebilir.
Ama “PYD’ye ille de ‘terör örgütü’ de ve bu örgütle çalışma” diye israr etmek işi çıkmaza sokmaktan başka sonuç vermez. Unutmayalım ki, karşımızda dört parçalı bir yapı var ve bu yapının Türkiye dışındaki parçalarını kontrol altında tutabilme imkanına sahip değiliz.
Zaten Çözüm Süreci’ndeki müzakerelerde “PKK’nın silah bırakması” şartını “silahlı güçlerini Türkiye’nin dışına çekmesi” şeklinde revize etmemizin sebebi de bu değil miydi?
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015