Hakan AKSAY
Suriye’de savaşın son aşamasına yaklaşılıyor.
Putin’in ve Esad’ın kesin zaferlerini ilan etmesine az zaman kaldığını düşündürecek şartlar oluşuyor.
İran yönetimi de muzafferler arasında.
Ve...
Türkiye de.
Yani öyle görünüyor.
Ankara’nın politikası, ona kazananlar safında yer açtı.
Hangi politikası?
2011’den 2016’ya kadar benimsediği politika mı?
Hayır, o politika yenildi.
Ne Türkiye Suriye krizinden yararlanan en önemli dış faktör ve bölgenin en güçlü oyuncusu olabildi, ne Esad iktidarına son verilebildi, ne de “Sünni ittifak” üstün gelebildi.
Ankara ancak tutumunu 180 derece değiştirerek kazananların fotoğrafında kendine yer açabildi.
Galiba bu son cümlemde iki “ince” hata veya eksik var: Birincisi, Ankara’nın bu büyük değişiminin tek mimarı “içerde” değildi; en büyük “dış mimar” Putin’di. İkincisi, hiçbir şey kısa sürede tam tersine dönüşemiyor; dolayısıyla belki de 180 değil de, 160 veya 170 derece demekte yarar vardır. Belki bir süre sonra açı tekrar daralıverir.
Moskova’nın büyük askerî-diplomatik başarısı
Bundan tam iki yıl önce Türkiye tüm – siyasi, askerî, ticari-ekonomik, enerji, turizm vs. – dengeleri hiçe sayarak Rus uçağını düşürmüştü.
Rusya’yı anlayamamak ve tepkilerini hesaplayamamak dışında, bir de NATO’dan destek geleceği hayali vardı ki, bu hayalin suya düşmesi, Ankara ile Batı arasındaki mesafenin hızla açılmasının en önemli nedenlerinden biri oldu.
Moskova’nın 15 Temmuz’u ve Ankara’nın uluslararası alandaki yalnızlığını ustaca kullanması sonucu adım adım bugüne gelindi.
Bugün Türkiye, Suriye’de ancak Rusya’yla koordinasyon içinde varlık gösterebiliyor.
Türkiye, İran ve Suriye liderleri, Putin’in gösterdiği ortak paydalarda uzlaşabiliyorlar. Her birinin Kremlin’den farklı yaklaşımları var, ama onlar için verdikleri mücadelede Moskova engelini aşabilmeleri hiç kolay değil.
Rusya’ya Suriye müdahalesinden dolayı “içerde” eleştiriler geliyor. Savaşın bütçeye indirdiği ağır darbeden (bazı Rus kaynaklara göre, günde en az 2,5 milyon dolar) Ortadoğu bataklığından çıkmanın zorluğuna kadar. Bu ayrı bir konu.
Ama uluslararası politika açısından bakılınca Moskova’nın üstün bir başarı kazandığı söylenebilir. Suriye krizinin ilk yıllarında etkili bir diplomatik mücadele veren Rusya, 30 Eylül 2015’te savaşa girdi ve dengeleri değiştirdi. Astana ve Soçi süreçlerinin birçok başarısı var. Bunlardan biri de hiç kuşkusuz, ABD başta olmak üzere Batılı devletlerin bölgenin ana faktörleri listesinden çıkarılması oldu.
Bu, Rusya’nın ABD’yi önemsemediği anlamına gelmiyor. Özellikle de Suriye’de barışın konuşulduğu bugünkü aşamada Moskova-Washington hattında diyalogun güçlenmesi ihtimali ciddi (bilmem Ankara, bu konuyu hesaplarına ne kadar dâhil ediyor).
Kremlin bir yandan Esad yönetimiyle “çalışıyor”, diğer yandan Ankara ve Tahran’ın hırslarını törpüleyip onları istediği çizgiye çekmeye gayret ediyor.
Ayrıca iç problemleriyle de boğuşan Suudi Arabistan, Katar ve Mısır iktidarları ile işbirliği yapmaya özen gösteriyor. İsrail’le de sürekli koordinasyon içinde olduğunu ekleyelim. (“Putin’in Suriye konusunda bütün taraflar açısından sonuç alıcı konuşma yapabilecek tek lider ve Soçi zirvesi süresince yaptığı hamlelerin üniversitelerde ders olarak okutulabilecek bir oyun kurma örneği olduğunu” yazan meslektaşımız Murat Yetkin’e katılmamak elde değil.)
Rusya ile Türkiye arasındaki başlıca sorunlar
Putin ile Erdoğan son zamanlarda dünyanın en sık bir araya gelen liderleri arasında öne çıktı. Bunu ikili ilişkilerin iyileşmesinin belirtisi olarak açıklayıp cümleye gönül rahatlığıyla nokta koyabilmek zor.
Liderler iki nedenle çok sık görüşüyor ve telefonlaşıyorlar: Birincisi, iki ülke yönetimi de “tek adam” iktidarı. Birçok kritik aşamadan geçen Türkiye-Rusya ilişkileri, bugün artık neredeyse tümüyle Erdoğan-Putin ilişkilerine dönüşmüş gibi.
İkincisi, iki liderin başta Suriye olmak üzere bir dizi alanda birbirleriyle sık görüşmesi zorunlu; Erdoğan oyun sınırlarını genişletmek, Putin ise Türk mevkidaşının siyasi isteklerini sınırlayıp onu istediği çizgiye çekebilmek için bu denli dinamik bir iletişime ihtiyaç duyuyor.
Ama ben iki liderin birbirine fazla güvenmediği kanısındayım. Özellikle de “uçak hadisesi”nden sonra.
Bugün Türkiye ile Rusya’nın, yani Erdoğan ile Putin’in yaklaşımları arasındaki birçok farklılıktan öne çıkanlar şunlar:
1. Putin, kazasız belasız Suriye’den çıkarak (elbette tümüyle değil, ama Mart 2018 Başkanlık seçimlerinden önce “askerî-siyasi zafer” ilan ederek) yönetimi Esad’a bırakmak niyetinde. Esad’ın yakın zamanda iktidardan ayrılması söz konusu değil. (Suriye’de kısa zamanda seçimler yapılsa da, savaşı kazanarak gücüne güç katan Esad’ın yenileceğini düşünmek zor.)
Türkiye her ne kadar Esad’a karşı sert söyleminden vazgeçmiş görünse de, bu konuda henüz net bir çizgide değil. Erdoğan zaman zaman Esad’la ilgili keskin sözler sarf ederek iç politikaya selam gönderebiliyor. İki komşu devlet arasında diplomatik ilişkilerin başlatılması ihtimali artık çok uzak değil. Tabii birbirlerine ne kadar güvenirler, o ayrı mesele.
2. Rusya, Türkiye’den Suriye’deki silahlı muhalefetin bölünmesi ve bastırılması konusunda yararlanıyor. Bu süreç nereye gidecek? Türkiye uzlaşmaya yanaşmazsa Heyeti Tahriri Şam (El Nusra) örgütüne karşı da (tıpkı IŞİD’e karşı olduğu gibi) kararlı bir savaş başlatacak mı? Yoksa ikili mi oynayacak? İdlib ve sonraki aşamalar bunu gösterecek.
3. Kürtler Putin ile Erdoğan arasında önemli bir siyasi ayrım çizgisi. Rusya açısından Kürtlerin Türkiye’den daha önemli olduğunu söylemek yanlış olur. Ancak Putin, Suriye’de bunca çabadan sonra barışı inşa ederken Kürtleri dışlayamayacağını ve ABD’nin kucağına atamayacağını biliyor. Bir biçimde Erdoğan’ı ikna etmesi ve/veya zorlaması gerekiyor. Erdoğan ise bu konudaki sert demeçleriyle Rus liderin manevra alanını daraltıyor. Hatta Kürtlere karşı Esad’la bile işbirliği yapabileceğinin sinyalini vermekten kaçınmıyor. Bu konuda Aralık başlarında toplanması beklenen Suriye Ulusal Diyalog Zirvesi bize önemli işaretler verebilir.
4. Tüm bu konular sadece Suriye’deki gelişmelere bağlı olarak düşünülemez. Bölgedeki önemli gelişmeler, ilgili ülkelerdeki siyasi hareketlenmeler ve olası yeni savaş adımları bütün bu dengeleri bambaşka hale getirebilir. Örneğin, yakında ABD, yanına İsrail ve Suudi Arabistan’ı da alarak İran’a savaş açarsa, yukarıda değindiğimiz tüm meseleler bundan derin etkilenir.
İki lider de işbirliğini bozmak istemez, ama...
Putin hiçbir şeyi unutmaz. Uçak düşürülmesini de, Büyükelçi Karlov’un öldürülmesini de... Rus liderin 24 Kasım 2015’te Rus uçağının düşürülmesi sonrasında söylediklerini de bizim unutmamamızda yarar var.
Ama siyaset bir çıkar mücadelesi ve akıl oyunudur. Bu mücadele ve oyun birçok şeyi bambaşka hale getirebilir. Son 1,5 yılda gerçekten de çok şey değişti. Ama bunların son değişiklikler olduğunu kimse iddia edemez.
Putin bölgenin ciddi güce sahip ülkesi olan Türkiye’yi karşısına almak istemez. Rusya’nın büyük enerji projeleri açısından Türkiye’nin stratejik öneme sahip olduğunu da aklından çıkarmaz.
Ama ilişkiler her zaman bugünkü kadar “sıcak”, zirveler de bu kadar sık olmayabilir. İki devlet arasındaki mesafe biraz açılabilir. Liderlerin işbirliği vurgusunda tekrar ekonomik hedefler öne çıkabilir.
Daha olumsuz ihtimaller de gerçekleşebilir elbette. Bunu düşünmek bile istemiyorum.
Her şey Rusya ile Türkiye (yani Putin ile Erdoğan) arasındaki sorunların (yukarıda bazılarını kısaca yazdım) nasıl çözüleceğine bağlı.
Türkiye, Batı’dan kopmadı, ama Batı ile arasındaki bağlar pamuk ipliğine dönüşmüşe benziyor. Bu durum değişmezse, Putin ile arası açılacak olan Erdoğan dünyada neredeyse tek başına kalacaktır.
Ancak iç politikanın tahrik edici unsurları ve Erdoğan’ın başkanlık rejimine geçişte son virajı dönme isteğine bağlı olarak “her şey olabilir”. Tabii ki faturaları (sözünü ettiğimiz dış politika alanında da) ödenmek üzere.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025
20.02.2025
13.02.2025
16.01.2025
9.01.2025