Haluk Yurtsever

Son iki haftada dünyada, bölgede ve Türkiye’de önemli olaylar birbiri arkasına dizildi. Teorik, tarihsel sınırlarına dayanmış, yeryüzünü ekolojik yıkımın eşiğine getirmiş dünya kapitalist sistemi zamana ve mekânlara hükmederek bunalımı ötelemeye çalışıyor. Tüm süreçler hızlanıyor.
Son haftaların küresel çaptaki en önemli olayı son NATO toplantısıydı. ABD ve NATO Rusya topraklarına yönelik askeri bir taarruz çılgınlığından, çatışmanın nükleer bir savaşa tırmandırılmasından şimdilik caydılar. Rusya Dış İlişkiler ve Savunma Politikaları Konseyi üyesi Sergei A. Karaganov geçtiğimiz şubat ayında Russia in Global Affairs dergisinde yayımlanan “Bir savaş çağı mı? Ne yapmalı?” başlıklı makalesinde ABD’yi uyararak, Rusya’nın herhangi bir NATO ülkesine önleyici bir vuruş yapmasına, ABD’nin Washington, Houston, Şikago ve Los Angeles’in yerle bir edilmesini göze almadıkça yanıt veremeyeceğini yazmıştı. Rusya’nın mesajının adrese ulaştığını anlaşılıyor.
Rusya’yı Ukrayna’da durdurmaktan ise asla vazgeçmiş değiller. NATO bildirgesi Rusya ve Çin’i hedef tahtasına koydu. Pasifik kuşatması için zirveye Japonya, Güney Kore, Filipinler ve Avustralya liderleri çağrıldı. Bildiri metni ve başka birçok olgu, Ukrayna’da, Karadeniz’de, Ortadoğu’da ve Pasifik’te, Çin-Rusya tarafı ile ABD-NATO arasındaki gerilimin konvansiyonel savaşlar biçiminde yoğunlaşarak süreceğini gösteriyor. Silahlanma tırmandırılıyor. ABD silah fabrikaları gece gündüz çalışarak kârlarına kâr katacak. Yük ise en çok Avrupa’ya binecek gibi görünüyor. Kim, neyi, nereye kadar üstlenir belli değil. Buralardan bakıldığında, doğrudan taraf olmasa, şimdilik kendi teritoryal alanını içine almasa da bu savaşlardan en çok etkilenecek siyasal coğrafyalardan birinin kendi içinde bölünmüş, karmaşa içindeki Avrupa olacağı görülüyor. Almanya’daki son ankette koalisyon hükümetine desteğin yüzde 30 dolaylarında çıkması Avrupa’nın ekonomik açıdan görece en istikrarlı ülkesini bile kaosun beklediğinin işaretlerinden yalnızca biri.
İNGİLTERE VE FRANSA SEÇİMLERİ
Avrupa’daki gelişmeler Türkiye’yi de, yalnız ekonomik ve jeopolitik nedenlerle değil, tarihsel, en çok da ideolojik nedenlerle yakından ilgilendiriyor. Avrupa Parlamentosu seçimlerinde neofaşist partilerin aldığı oylardan sonra, Türkiye’deki “Batıcı” orta sınıf okumuşlarından ve kimi sol çevrelerden yükselen “faşizm geliyor” gürültüsü daha dinmeden, bu kez İngiltere’deki ve Fransa’daki ikinci tur seçimlerinden sonra “solun zaferi”, “harika sıçrayış” sesleri yükseldi. En son görüngüyü gerçek sanma yanılgısı bu topraklarda güçlüdür.
Bundan önceki yazımda Avrupa’da siyasal düzlemin, merkez ve neofaşist partileriyle topyekûn sağa kaydığını, sürecin başat öznesinin kapitalist devletler olduğunu belirtmiştim.
İngiltere ve Fransa seçimleri bu saptamayı doğrulamıştır.
İki ülkede de başat eğilim, özgüllüklerini yansıtan farklılıklarıyla siyasal düzlemin topyekûn sağa kaymasıdır. İngiltere’de tek başına iktidar olan Starmer liderliğindeki parti, iddia ediyorum, İngiltere tarihinin Tony Blair’i bile solda bırakacak en sağ İşçi Partisi sürümüdür. Fransa’da Le Pen-Bardella önderliğindeki Ulusal Birlik Partisi iki turda da en çok oyu alan partidir. Bankacı eskisi oportünist Macron’a, Le Pen’in şimdilik önünü kesti diye demokratlık/solculuk kondurmaz, sağ cumhuriyetçileri de eklerseniz sağın parlamentoda çoğunluğa sahip olduğunu görürsünüz.
'SOSYAL DEMOKRASİ' BİTTİ
İngiltere ve özellikle de Fransa seçimlerini ve solun durumunu irdelemeye bir saptama ile başlamamız gerekiyor: Küresel kapitalizmin bu sınır evresinde, ideolojik kaynağı Marksizm, sınıfsal dayanağı işçi sınıfı olan geleneksel, reformcu sosyal demokrasi tarihe karışmıştır. Yeniden canlandırılması da, geleneksel sosyal demokrasiyi savunanların bu partilerde barınması da artık olanaksızdır. İngiltere İşçi Partisi’nin eski başkanı Jeremy Corbyn’in bu partiden 2019’da şimdiki başkan Keir Starmer’in girişimiyle “antisemitizm” suçlamasıyla ihraç edildiğini, siyasete Fransız Sosyalist Partisi’nde başlayan Jean-Luc Mélenchon’un daha 2008’de bu partiden istifa ettiğini anımsayalım. Corbyn son seçimde İşçi Partisi adayına 8 bin oy fark atarak yüzde 49 oyla bağımsız milletvekili seçildi. Mélenchon ise şimdi Fransa’daki Yeni Sol Cephenin kurucu girişimcisi ve içindeki en büyük parti olan Boyun Eğmeyenler’in önderi. İngiltere İşçi Partisi’nin son seçimdeki oyu 2019’da aldığının altında. Seçim başarısında İngiltere seçim sistemiyle birlikte Nigel Frage başkanlığındaki aşırı sağ Reform Partisinin Muhafazakâr Parti’den eksilttiği yüzde 14 oyun da payı olduğu anlaşılıyor.
Starmer hükümetinin, işçiler ve halk yararına iyileştirmeler yapmak bir yana İngiltere’ye istikrar ve düzen getireceğini ummak bile olmayacak duaya âmin demek olur. Brexit’le AB’nin dışına çıkarak ABD’nin Avrupa’daki taşeronluğunu, karakolluğunu üstlenen, sağlık, ulaşım, emeklilik, sosyal yardım vb. sistemleri çökmekte olan bu köhne kapitalist ülkenin 2019’dan bu yana dört başbakan eskittiğini unutmayalım. İngiltere ile ilgili son not: Her şeye rağmen İngiltere kurulu düzeninin pragmatik ve operatif sigorta düzeneklerini yabana atmamak gerekiyor.
FRANSA FARKI
Devrimin, sosyalizmin, ayaklanmanın, kahramanlarla birlikte kurnaz düzen siyasetçilerinin, şarlatanların toprağı olan Fransa’daki gelişmelere ise, odağa Boyun Eğmeyenleri koyarak özel bir dikkatle eğilmek gerekiyor.
Çünkü İngiltere’den, Almanya’dan vb. farklı olarak Fransa’da, kapitalizm içinde bir alternatif olmayı aşıp kapitalizme alternatif bir arayışa yönelen, azımsanmayacak bir halk desteğine sahip bir sol seçenek şekilleniyor. Mélenchon önderliğinde 15 yıllık bir tarihi olan bu hareket, son seçime Yeni Halk Cephesi ile girdi. YHC ikinci turda parlamentoda 182 milletvekili ile birinci grup oldu. Bu hareketin günümüz kaotik ortamında nasıl bir evrim geçireceğini şimdiden bilemeyiz. Fransa toprakları siyasal tarih açısından zengin bir laboratuvardır. Kapitalist sınıf ve devlet de, düzene meydan okuyanlar da deneyimlidir. Öte yandan her yeni durum yeni olasılıklara açıktır. Bu nedenle, burada dilek ve beklentilerden çok, somut durumun olabildiğince somut çözümlemesine giriş yapmaya, olanak ve tehlikelere işaret etmeye çalışacağız.
Seçimle birlikte Fransa’nın yönetilmesi daha zor bir ülke haline geldiği açık. Hiçbir parti ya da ittifak tek başına iktidar olacak çoğunluğa sahip değil. Jean-Luc Mélenchon, ikinci turdan hemen sonra sol ittifakın iktidara talip olduğunu, mecliste mutlak çoğunluğa sahip olmasalar da “kararnamelerle programlarını uygulayabileceklerini” savundu; Macron’la koalisyon seçeneğini açık biçimde reddetti. İktidar olma, taşın altına eline koyma irade ve sorumluluğu gösterdi.
Ulusal Birlik’in başbakan adayı Bardella, Macron’un “siyasetin doğasına aykırı biçimde” aşırı sol ile kurduğu “onursuz ittifak”la, Fransa'yı Mélenchon'un “kucağına attığını", bu durumun zaferlerini önleyemeyeceğini, yalnızca bir yıl geciktireceğini söyledi. Fransa’da “sistem karşıtı” tek partinin Ulusal Birlik olduğunu, ilk cumhurbaşkanlığı seçiminde iktidara geleceklerini ekledi.
Kanımca, Fransa’daki bundan sonraki gelişmelerin anahtarı yukarıdaki son cümlede saklı.
EN KRİTİK SORU: KURULU DÜZENE KİM MUHALEFET EDECEK?
Macron’da somutlaşan kurulu düzen siyaseti, kendisini “aşırı sağ ve aşırı sol arasında kutuplaşan Fransa’da” düzen ve istikrarı sağlayacak tek seçenek olarak sunan bir strateji güdüyor. AP seçimlerinde yüzde 14 civarında oy alan Macron’un parlamentoya 168 sandalyeyle girmesi, bu stratejinin Fransız toplumunda bir karşılığı olduğunu gösteriyor.
Oysa, başka bir okumayla, yalnızca oy dağılımından çıkarak bile, Fransa’daki en büyük “parti”nin kurulu düzenden, özellikle neoliberal uygulamalardan hoşnutsuz milyonlar olduğunu söylemek mümkün. 2018’de hiç kimsenin öngörmediği büyüklük ve kapsamda bir protesto/isyan hareketi olarak ortaya çıkan Sarı Yelekliler ne talepleri, ne de bileşenleri bakımından türdeşti. Le Pen de Mélenchon da bu hareketle ilişki ve iletişim içindeydiler. Yakından bakıldığında Ulusal Birlik ile Boyun Eğmeyenler’in seçim programlarında da ilginç ortaklıklar görülüyor. Le Pen, iktidar kokusu aldığından beri, kimi talepleri törpülese de, emeklilik yaşının 60’a çekilmesi, asgari ücretin yükseltilmesi, KDV’de indirim başta olmak üzere dolaylı vergilerde indirim gibi taleplerdeki, AB’nin geleceği ve Ukrayna savaşına tutum gibi başlıklardaki kesişmeleri görmezden gelmemek gerekiyor.
Le Pen, “sistem karşıtı” tek parti görünümüyle, bir yandan emekçi taleplerini sömürürken, bir yandan da büyük sermayeye güven veren rötuşlarla iktidara hazırlanıyor.
Sol açısından sorun, düzene ana muhalefet konumunu (görünümünü) Ulusal Birlik’e kaptırıp kaptırmayacağında, başka türlü söylersek gerçek düzen karşıtlığı konumunu üstlenip, üstlenemeyeceğinde düğümleniyor.
YHC’nin sorunu, programında ısrar ederek siyasal kaosun sorumlusu gösterilmek ile temel taleplerinden ödün vererek halk sınıflarının desteğini ve ana muhalefet olma konumunu yitirmek olarak çatallanıyor.
PROGRAM VE PRATİK
Dünyada ve bizde, sağda ve solda, giderek artan bir çoğunluk temel siyasal strateji ve programlardan çok, söyleme, simgelere, gençliği, güzelliği/yakışıklılığıyla yıldız liderlere, gösterilene vb. bakıyor. Biz tersini yapmayı, Boyun Eğmeyenler’i program ve siyasetleriyle değerlendirmeyi deneyelim.
Yeni Halk Cephesi’nin programında Macron’un emeklilik reformunun iptali, kamudaki maaş ve sosyal yardımları artırma, asgari ücrete yüzde 14 zam, temel gıda ve enerji fiyatlarının sabitlenmesi, servet vergisi, ekolojik yıkıma karşı büyük tarım tekellerine tanınan ayrıcalıkların ortadan kaldırılması gibi somut köktenci talepler ve Filistin devletinin tanınacağı sözü yer alıyor. Gerekli kaynağın 100 milyar avroluk ekonomiyi canlandırma planı ile, kamu borçlanması ve otoyolların kamulaştırılması ile sağlanması öngörülüyor.
Ukrayna savaşına ve NATO’ya tutum, Boyun Eğmeyenler’in ve YHC’nin en ikircimli olduğu başlıklar. Fransa’nın NATO’dan çıkması programda yok. Mélenchon Ukrayna’ya silah yardımını, Ukrayna’nın dış borçlarının silinmesini destekleyen açıklamalar yaparken, Fransa’nın Ukrayna’ya asker göndermesine, savaşa aktif katılmasına, Rusya topraklarına askeri saldırıya karşı çıkıyor. Sorunun askeri değil uluslararası hukukla çözülmesi gerektiğini savunuyor. 7 Ekim’den sonra Mélenchon’un Hamas’ı terörle suçlamaması bir önceki sol ittifakın (NUPES) dağılmasına yol açmıştı. Avrupa’nın en büyük Yahudi cemaati Fransa’da. Nüfusun yüzde 10’u Müslümanlardan oluşuyor. Böyle bir ülkede ittifakların kırılganlığı doğal.
Bu bir ölçüde konjonktürel, ödün/oydaşma gerektiren başlıklar bir yana, Boyun Eğmeyenler’in siyasal stratejisini kavramak için Mélenchon’un 2023’de yayımlanan “Faites Mieux! Vers la Révolution Citoyenne” (Daha İyisini Yap! Yurttaş Devrimine Doğru) kitabı üzerine yapılan ve Laborans tarafından Türkçeye çevrilen söyleşisindeki en kritik birkaç önermeye dikkatinizi çekmek istiyorum.
Mélenchon bu söyleşinin bir yerinde şöyle diyor: “Bir materyalist için antagonizma toplumsaldır ve insan yaşamının temel işlevleri üzerindeki tahakküm etrafında döner... Bu tez Marksist düşüncenin kalbinde yatar…ben bu temel teorik arka plandan hareket ediyorum, ancak bunu genişletiyorum: Antagonizma işçilerle sınırlı değildir, toplumun tamamına yayılır. (İtalikler benim-HY)” Mélenchon daha çok “yurttaş” demeyi tercih ettiği “halk”ı popülistler gibi şekilsiz bir yığın olarak değil, bizim gibi, emekçiler, toplumsal proletarya olarak anlıyor.
Seçimlerde sosyal demokrasiyi alt ederek solda ana akım parti hâline gelme hedefini başarmak için “bölünmeyi ve radikal kopuşu kabul etmek zorundayız” dedikten sonra ekliyor: “Bizim önceliğimiz halkın birliğini sağlamaktır. Bunun anahtarı ise sistemden kopmaktır…”(İtalikler benim-HY)
Düzen karşıtı yolun koşulu olarak kopuşu vurgulamak son derece önemlidir.
Boyun Eğmeyenler hareketinin kopuşçu potansiyelini ete kemiğe büründürmesi ise iki koşula bağlı görünüyor. Birincisi, kısmî iktidarda ya da muhalefette temel program taleplerinde ısrar ve ardıcıllık, bunlardan asla yüz çevirmeme. İkincisi, parlamento labirentlerine, koalisyona mahkûm kalmayıp aktif proleter çoğunlukla örgütlü mücadele yoluyla birleşip kaynaşmak! Tek sözcükle Fransız toplumunun antikapitalist ana muhalefet gücü olmak!
Sonuç olarak Fransa’yı da istikrarsız, kaotik bir dönem bekliyor. Ama, böyle dönemler düzen dışı/karşıtı sola güçlenme fırsatları da sunuyor.
Bizler için kıssadan hisse: Türkiye’de sosyalizmi kitleselleştirmenin yolu, ahı girmiş vahı kalmış “demokrasi” mücadelesinden, bu sözcüğün önüne arkasına ekler koymak türünden fantastik zorlamalardan değil, hiçbir mücadele biçimini yadsımayan ama siyaseti “antagonizma” ve “kopuş” üzerinden kuran stratejik yönelişlerden geçiyor.
Yazarlar
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2025
29.01.2025
5.01.2025
17.12.2024
3.12.2024
22.11.2024
7.11.2024
22.10.2024
15.10.2024
10.09.2024