Hasan Bülent KAHRAMAN
Eğer diyor, David Brooks, benim International New York Times'ta okuduğum yazısında (10-11 Ocak 2015), Charlie Hebdo yazarları, bu alaycı dergilerini, ABD'de bir üniversite kampüsünde yayınlamaya kalksalardı, 30 saniye bile dayanamazlardı. İdare sağladığı katkıyı, yardımı keser, öğrenciler ve hocalar onları kullandıkları 'nefret söylemi' için kınardı. Ardından da bazı örnekler veriyor, Amerikan kampüslerinde bu tür eylemlere ilişkin.
O nedenle, diye sesleniyor, Brooks, Amerikalılara, gelin kendimizle yüzleşelim, biraz ikiyüzlüyüz. Charlie Hebdo'nun Hz. Muhammed'i eleştiren görüşlerini 'düşünce açıklama özgürlüğü' olarak değerlendiriyoruz ama aynı görüşleri Amerikan kampüslerinde dile getirmek isteyenlere (mesela Ayaan Hirsi Ali (bir kadın hakları savunucusu ve İslam'ın kadın konusuna yaklaşımını, kadın sünnetini şiddetle eleştiren aktivist) konuşacak kürsü bile vermiyoruz. Gene de, Amerikalıların çoğu, Brooks'a göre, o türden 'saldırgan' eleştiriye ve alaya başvurmuyor.
Brooks, bu tür tutumların '13 yaş davranışı' olduğunu belirttikten, 'olgunluğun' başkalarının inancına saygı göstermekle ilgili olduğuna değindikten, 'provokatör ve satirist'lerin pek de o kadar saygı görmediğini ama toplumlarda zaruri olduklarını vurguladıktan sonra yazısını beklenen sonla bitiriyor. 'Konuşma kodları uygulamayalım', çünkü sağlıklı toplumlar konuşmayı engellemez ama farklı insanlara farklı 'saygı kodları'uygular. Öyleyse, saldırgan düşüncelere de yasal olarak hoşgörülü davranalım.
Doğrusu yazıyı bitirince biraz hayal kırıklığına kapıldım. Brooks eğer başladığı gibi gitseydi ve Charlie'cilerin alaylarını, tahriklerini eleştirseydi, asıl o zaman farklı bir görüş açıklamış olacaktı. Oysa klasik bir şekilde, kimsenin itiraz edemeyeceği, hiçbirimizin karşı çıkmadığı bir biçimde, Voltaireci demokrasi öğüdüyle tamamlıyor yazısını.
Halbuki, Brooks'tan, o girişten sonra beklenen, provokasyon ve satirin/alayın sınırlarını irdelemekti. Yapmamış. Yapamamış daha doğrusu. Hele verdiği 'anti-semitik nefret söylemi' örneği akla, güçlü olan kendi kampını koruduğu için aleyhine geliştirilen söylemi nefret söylemi olarak kabul ettiriyor düşüncesini getiriyor.
O zaman o sınırı izin verirseniz bendeniz çizmeye çalışayım. ABD'de 1990'lardan bu yana esen bir rüzgâr var. Buna 'siyasi doğruluk' (political correctness) deniyor. Cinsiyetler, inançlar, kimlikler, hatta kişiliklerin ilişkilendiği topluluklar hakkında uluorta laf etmemek demek. 'Kadınlar şöyledir' diye başlayan bir espriyi artık yapamazsınız. Laz fıkrası da pek anlatamazsınız bu ilke doğrultusunca. Bunu yapmakta direttiğinizde 'nefret söylemi' geliştirmiş olursunuz.
Doğrudur, zaman zaman insanı zorlayacak, ağzının tadını kaçıracak ölçüde abartılıyor ama diğerindense bu daha iyi ve doğru bir tutum. Neticede kimlik, fark, tanıma politikalarının hâkim olduğu bir dünya ve dönemde bu davranışın benimsenmesi doğal ve anlamlı.
Charlieciler bunu yapmadılar. Aksine, kutsal olanı, ona ait zihniyet kalıbını yok sayarak çiğnediler. Şundan: Hıristiyanlıkta, kutsal olan sadece kiliseyle sınırlıdır. O kutsiyet mekânının genişliği nedeniyle Hz. İsa görselleştirilebilir. Müslümanlıktaysa, kutsiyet camiyle sınırlı kalmaz. Peygamber ve dine ait temel öğe, olgu ve kişiler her yerde münezzeh ve kutsidir. Peygamberin resmi de olmaz. Bu gerçekler ortadayken Charliecilerin 'kör kör parmağım gözüne' tepkisiyle sürdürdüğü anlayışa ne demeli?
Tamam, Voltaireyen demokrasiye saygımız sonsuz ve asla ve kat'a hiçbir şey öldürmeyi meşru göstermez. Fakat bir sistem ve toplum Charliecilerin tutumunu bir akıl çizgisi içine çekmeyi denememeli mi? Kutsal olan yoktur deniyorsa, onu bilmem, gider tekrar birazRene Girard falan okurum, ama kutsiyet asimetrileri diye bir şey vardır ve bu öyle yok sayılacak bir şey değildir.
Bunu da tartışalım...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025
18.11.2024
31.10.2024
23.10.2024
8.10.2024