İlhami IŞIK
1980 yılının temmuz ayında Batman’da silahlı saldırıya uğradım. Saldırganlar güpegündüz herkesin içinde bedenimde iki kurşun deliği açtılar. Üstelik bu benim ilk silahlı saldırıya uğramam değildi. Bundan bir yıl önce de aynı güruh okul bahçesinin içinde bedenimde dört delik açmakta hiç tereddüt etmemişti. Şairin dediği gibi, katlime sebep suçum farklı düşünmem, yaygın tabir ile “öteki” olmamdı.
Herkesin gözü önünde vurulmama rağmen nedense faillerin peşine düşülmemiş, onun yerine tutuklanıp cezaevine konulmam daha “uygun” görülmüştü. Amacım kendi hayat hikayemi anlatmak değil elbette; bu hikayenin aracılığıyla sizinle paylaşmak istediğim önemli bir anım var.
Batman’dan Diyarbakır’a götürülüp meşhur “istihkam taburu” olarak anılan askeri cezaevine konuldum. Eğer hafızam beni yanıltmıyorsa Şubat aynın son günleriydi ve ben şiddetli bir diş ağrısı çekiyordum. Dişimi çekmek üzere beni askeri revire sevk ettiler. Orada tesadüfen dönemin kudretli adamlarından Bucak Aşireti’nin reisi, aynı zamanda Adalet Partisi milletvekili olan Mehmet Celal Bucak’la karşılaştım.
Siverek Olaylarının zirvesi olarak kabul gören meşhur “Kırbaçlı Baskını”nı medyadan okumuş ve Mehmet Celal Bucak’ın o baskından yaralı olarak kurtulduğunu, aynı haberlerden öğrenmiştim. Şimdi hafızamı yeniden yokluyorum; o gün aramızdaki iletişimin nasıl başladığını anımsamaya çalışıyorum. Ama inanın bana ilk kim konuştu, bu konuşma nasıl gelişti buna dair hiçbir şey hatırlamıyorum. Hatırladığım en net şey “Mehmet Bey siz güngörmüş, gün geçirmiş bir insansınız. Çok büyük bir aşiretin liderisiniz. Üstelik Demirel gibi bir siyaset kurdunun yanında bulunuyorsunuz. Nasıl oldu da bütün bu gelişmeleri öngöremediniz ya da bu olup bitenlere nasıl engel olamadınız” sorusuydu.
“Ben” dedi, “Daha ilk gün aşiretin bütün ileri gelenlerini divanımda topladım ve dedim ki ‘bunlar tanıdığımız, bildiğimiz, yeri yurdu mekanı olan aşiretler ya da insanlar değil. Bunlar sivrisinek gibidirler; nereden çıkacaklarını, ne yapacaklarını bilmemiz mümkün değil. Dolayısıyla biz bunlara karşı bildik şekilde mücadele edemeyiz. Ne istiyorlarsa verin. Paraysa para, topraksa toprak, hatta silahsa silah. Sakın bunlarla beni karşı karşıya getirip muhatap etmeyin.’ Ama inan bana delikanlı çok kısa bir süre sonra benim şimdi bile kim olduklarını bilemediğim karanlık güçler bizi karşı karşıya getirdi.”
Bana Batman’da iki kez saldıran “siyah deri ceketli” adamlar ile Kırbaçlı’da Mehmet Celal Bucak’ın köşkünü kuşatıp O’nu kendi evinde yaralayan adamlar aynı silahlı örgütün mensuplarıydı. PKK’nin silahlı propaganda stratejisinin gereği olarak örgüt Kürt illerinin hepsinde niteliklerine, ideolojik farklılıklarına bakmaksızın bütün muhalif güçleri hedef almış ve şiddetle tasfiye edilmeleri için düğmeye basmıştı.
Kırk yıl sonra, geriye dönüp baktığımızda PKK’nin içinde bulunduğu toplumsal koşulların bir sonucu ve mecburiyeti olarak silahlı mücadeleye başvurmadığı, tam tersine bilinçli bir tercihle, iradi olarak şiddete başvurduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. PKK’nin varlık nedeni Kürt sorunu değildir. PKK’nin yegane varlık sebebi, organize ettiği şiddetin oluşturduğu monopol, totaliter sistematik şiddettir.
Kürtlerin yüzyıllık mağduriyetlerinin yarattığı haklı enerji PKK tarafından istismar edilerek, hegomonik, sadece dışadönük değil kendi içine dönük iç infazlar yapan bir şiddet aparatına dönüştürüldü. PKK’nin bir üst dil söylemi olarak her kavramın önüne “demokratik” kelimesini eklemesi hiç kimseyi aldatmasın. PKK kurulduğu ilk gün de demokratik değildi, demokratik mücadeleye inanmıyordu, demokratik mücadele yerine silahlı propaganda faaliyeti yürütüyordu ve bugün de kalıcı hiçbir barış perspektifine sahip değildir. Eğer PKK gerçekten kalıcı, adil ve onların dillerine peleseng ettiği onurlu bir barış için arzulu ve istekli olsaydı, 7 Haziran seçimleri sonrası ortaya çıkan siyasi tablo büyük bir fırsat sunuyordu. Fakat PKK tıpkı Tamil kaplanları gibi tarihlerinin hiçbir döneminde barışa inanmadı ve kendini güçlü sandığı her dönemde silahlı şiddete başvurmakta bir beis görmedi. Barış bir ihtiyaçtır. Görece zayıf olduğun koşullarda barış talep edip, yine görece kendini güçlü hissettiğin koşullarda hayatı bir savaş alanına çeviremezsin. Burada bir ahlaki üstünlük ve erdem yoktur. Tam tersine sadece ama sadece kendine iktidar alanı arayışında olan bir militer, pragmatist, her şeyi araç mertebesine indirgeyen şiddet bağımlılığı vardır. Tıpkı madde bağımlılığı gibi.
Yazarlar
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2025
1.07.2025
9.06.2025
18.05.2025
8.05.2025
28.04.2025
21.04.2025
13.04.2025
1.04.2025
16.03.2025