İlhami IŞIK
Zihin, kalp, sevgi, vicdan.
Zihin, kalbin dokunuşlarına açık değilse, vicdan damarları, sevgi kepenklerini indirmiş demektir; kılcal damarlarda merhamet artık yoktur. Bedende renksiz, kokusuz bir sıvı dolaşır durur; ruh kurur, vicdan ölüme yatar.
İnsanı insan yapan insani pınarlar var. Söz gelimi sevgi, çok kıymetli bir pınardır; merhamet, sevgiden doğan bir diğer pınardır. Vicdan, sevgi pınarının merhametle birlikte oluk oluk akmasını sağlayan pınarlar yatağıdır.
Erdem, bütün pınarların korkusuz muhafızıdır ve her pınarın manasını korur. Ve üzülerek söylemeliyim ki, bu pınarların yerine koyabileceğimiz, başka bir şeyimiz de yok. Sevginin seçeneği olmaz. Sevginin yerine hiçbir şey ikame edilemez.
Vicdan biriciktir, vicdani sorumluluk devir edilemez.
Dolayısıyla, ne olursa olsun, başımıza ne gelirse gelsin ya da beklentimiz ne olursa olsun o pınarları kurutmamalıyız. Kuruyan her pınar daralan hayat alanı demektir. O pınarlar kurumaya başlayınca, ortaya herkesi küçümseyen alaycı bir zorbalık çıkar. Sevgisizliğin bulutlarına biraz daha sis indiğinde, alaycı zorbalık, yerini resmen saldırganlığa terk eder.
Kalbimiz her daim dokunuşlara açık olmalıdır; dokunuşların kimden geldiği, bu hakikati değiştirmez. Dokunuşların sahiplerini tasnif etmeye çalışırsak, kalp yavaşlar ve artık ağzımızdan çıkan kelimelerin kalbi olmaz. Kalpsiz kelimeler, metalik, ruhsuz cümleleri davet eder. Ruhun kirlenerek hasta düşmesi denilen şey tam da budur.
Kirlenmiş hasta ruh, sadece kendini görür; ötekilerine kördür artık. Taş gibi duyarsızdır. Gerçek sağırlık böyle bir şeydir.
Aslında bu durumda bir beden sahibi olmaya da ihtiyaç yoktur; çünkü bu kadar açık bir duyarsızlığı hiçbir et kabul etmez. Hiçbir beden bu kadar eziyete tahammül etmez.
İktidarların bir bedeni olmadığı için, bu kadar duyarsızlığa rağmen iktidardan çekilmeye ikna olmazlar. Çünkü maddi mülkiyet fazlalığı, adeta bir tür kalın, yağlı et tabaksı gibi etrafını sarmalayarak onu merhamet duygusundan yalıtır.
Sırf bu yüzden hiçbir iktidar yoksulluğun sesini duymaz; Hiçbir iktidara açlık ikna edici bir neden olarak gözükmez. Yoksulluk ve açlığın dokunuşlarına kapalı bir kalp, sorumluluk üstlenmek yerine suçlamayı tercih eder.
Bilirsiniz; bir zamanlar Fransa Kraliçesi Marie Antoinette, açlıktan kırılan halk için “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” demişti. AK Parti Denizli Milletvekili Şahin Tin de Meclisteki bir tartışmada, vatandaşın kuru ekmeğe mahkûm olduğunu söyleyen rakibine cevap yetiştirmek isterken “Kuru ekmek yiyorlarsa aç değiller” dedi. Aslında bu iki cümle, cümleyi kuranlar bakımından tek şey söyler: Açlığa ve yoksulluğa karşı duyarsızlık. Bu duyarsızlığın kökeninde de hem alaycılık var hem de nobran bir küçümseme.
“Kuru ekmek yiyorlarsa aç değiller” cümlesi, mideye bir şey gittiğini ima eder. Eğer mideye bir şey gitmişse, açlık yoktur. Bu zihniyette göre açılık tek seferlik bir ihtiyaçtır. Günde üç öğün yemek yemekte ısrar eden bütün insanlık, koca bir yanılsama içindedir. Kuru ekmeği bir kez yediğinde bir daha yemek yeme ihtiyacı duyulmaz. Eğer söz konusu mantığın sahibi böyle düşünmeye müsait bir zihne sahip olmasaydı asla böyle bir cümle kurmazdı.
Ben bu durumun basit bir gaf olduğunu düşünmüyorum. Bu bir gaflet anı değil. Bu kalbi dokunuşlara kapalı bir zihindir. Sevgi damarları tıkanmıştır. Ne vicdan pınarı var ne de merhamet denizi kalmış.
O türkü nasıldı? “Yiğit kuru soğana muhtaç kalmış…” Yiğitlik de öyle.
Yazarlar
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2025
1.07.2025
9.06.2025
18.05.2025
8.05.2025
28.04.2025
21.04.2025
13.04.2025
1.04.2025
16.03.2025