İlker DEMİR

ŞIK KENDİ, ŞIK OLMAYAN KİMDİ?
2.05.2023
751

Ahmet Şık'ın, "Bu ülkenin Türk faşisti var, bir de Kürt faşistiyle uğraşamam; Selahattin'i çıkar HDP'den, ortada HDP kalmıyor" cümleleri ortalığı birbirine katmaya yetti.

Söylenen sıradan anti faşist bu sözler neden ortalığı bu kadar gerdi?

Anahtar sözcük, sıradan.

Esasında sıradan cümleleri sıradan bir anti faşist söyledi ama o kamuoyu önünde, sağolsun HDP'nin ilkesiz yöneticileri sayesinde emeğin, hak ve özgürlüklerin gözünü budaktan esirgemez savaşcısı gazeteci diye meclise göndermesiyle  tüzel bir kişilikle örtüldüğü için göze battı.

O sıradan bir anti faşistken mücadele yönetenlerden biri haline getirildi.

Bir nevi atandı.

Ama o, uzaktan kazandırılan bu tüzel kişiliğin tam hakkı olmadığını bilecek kadar bir bilince ve içtenliğe sahip görünüyordu da sıradanlığını kuşatan cazibe, seçen komisyonun sıradan kriterli önerisine itiraz edemedi, tüzel kişilik yan cebine indirildi.

Eh o kadar sıradanlık bu piyasada zaten sıradandı.

Peki neden sıradandı?

Çünkü Şık sosyalist bir mücadele veya bir uzmanlığın sonucunda bu ödülü hak etmiş biri değildi.

Gazeteciliği, ataklığı belki bi hakkındı ama elinde ve dilinde bir halkın kurtuluşuna dair verilecek mücadelenin bir pusulası yoktu.

O bir anti Erdoğan, sadağında onunla şekillenen her şeye karşı sipsivri uçlu oklarıyla seri atış yapan biriydi.

Zaten o tumturaklı cümleleriyle parladı ve o gözü pek herkese hitap eden sıradan anti faşistliği onu koşar adım "zirve"ye taşıdı.

Zira o sıradan anti faşizm de önemliydi, o olmasa o antiliğin antinin tam kucağına oturttukları da bilinendi.

HDP'den vekil oldu, ama o tüzel kişiliğini  sosyalist mücadeleden edinmediği için ve dürüst, içten olduğundan olmalı, sıradan anti faşistliği ile HDP'lilik çelişti ve sıradanlığı/kendi olmayı seçti; sonra Tipli oldu.

İyi etti; iki yüzlü davranmadı; olmakla ayrılmak kardeş iki haktı.

Peşinden laf edildi ama yanlıştı.

Yanlış olan Şık değil taşıyamayacağı yükü veren, onu o hali yükleyen kafakol ilişkilerdi.

O kamucu bir anti faşistken, Orta Doğu, Avrupa, ABD ve gezegende politika yapacak komünist beyinli bir duruşa üye oldu, onu taşımak zordu.

Bırakın onu mikrofonun yanına, dünyayı Erdoğan'ın başına geçirsin, irticayı yerle bir etsin, kazancın sıradan mevzilerini en ekstrem sözcüklerle halka anlatsın.

Ama ulusal haklar ne, ezilen ulus, ilişkileri ve çelişkileri, evrensel ile özel, uzlaşan ne antagonist ne, zor be;  bunlar Şık'a sorulmamalıydı.

Ona aritmetik hedefler yeterdi.

Ama hayat, yazılan senaryo gibi değildi, karşısına tam kitabın ortası çıkıverdi; ne yapsın Şık, okumamıştı o kitabı, doğru cevaplayamadı; "Bu ülkenin Türk faşisti var, bir de Kürt faşistiyle uğraşamam" dedi.

Ezilen ulusun faşisti olmayacağını solcuyum diyen proflar bilmiyordu, bu kadar dostça yakınlaşmasına rağmen Şık da öğrenememişti.

Bu bilinç hali sistematikti.

Bu ülkenin solcuları ulusların kendi kaderini tayin hakkını tanıyordu, ama pratikleri hep Kürtler hariçti.

Şık da bu şartlarda büyüdü, o yüzden sözlerinde bir sakınca görmedi.

Yani özürü hikaye, gönül alması içten ama daha öte değildi.

Çünkü o cümleler yüzeyseldi; felsefi ve anlam derinliğine inilmediğinde cümle bir suç da ifade etmiyordu.

Cümlenin yüzeysel sözcük ifadesi "ne var bunda, Şık bütün faşistlere karşı çıkmış" dedirtiyordu.

Ama yanlış işte burada, Şık o yüzeysel ifade kadar anti faşistti, Şık'tan daha derini beklemek eksiklikti.

Asıl ilkesizlik eleştirilmeliydi.

Milyon tıkı, aşireti, binlerce oyu, koltuğu, apoleti/etiketi vb var diye burjuva demokrat ilkelere bile uymayan rast gele, feodal/ahbap çavuş veya grupsal ilişkilerle karar veren, doğrudan katılımı/demokrasiyi uygulamayan organsızlık eleştirilmeliydi.

Dokunmayın Şık'a, fatura çıkarmayın lütfen.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar