İlker DEMİR
Ajitasyonun manası yok, hava puslu, sermayeden yana esiyor yel.
Fırtına, kasırga, alabora, ne kadar olumsuz esinti varsa bu ara buralarda esiyor.
Bu puslu hava, hem olumsuzluk üretiyor hem de yaşamı ve yaşam sevincini öldürüyor.
Gencecik fidanları kırıyor, kurşunluyor, kurşunlatıyor.
Gencecik fidanları.
Her fidan bir can.
Her fidan düştüğünde bir can ölüyor.
"Bu kimin canı?" olmaz, çünkü can mülkiyetsiz, bütün canlar bizim canımız oluyor.
Bütün canlar bizim canlar diyen politikayı, tüm Türkiye özlüyor.
Bunu, ne yazık ki mecliste grubu olan partiler içinde sadece HDP savunuyor.
HDP 3. Kongresi Serpil Kemalbay'ın can politikasını açıkladığı şu fener sözlerle başlıyor:
"11 askerin yaşamını yitirdiği bilgisi geldi... Afrin’de yaşamını yitiren siviller gibi, gerillalar gibi, yurdunu savunanlar gibi.. hepsi insan. Bizler insanı yaşatmalıyız."
HDP yaşamı savunuyor, destekleyenler baskı altına alınıyor.
Kongre öncesi HDP'yi destekleyenler gözaltına alınıyor, kongreye gelen otobüslerde yapılan "kimlik gözaltıları", "tahliye"ler illallah dedirtiyor, bunca yıldırmaya rağmen on binler Ankara'da buluşuyor.
Bu buluşma, Hrant Dink'in cenazesine hüzünle giden, başka ölümler olmasın, canlara pusu kurulmasın diye kendiliğinden toplanan doğal yaşam "fedai"si yüz binleri, Gezi'de ağaca sahip çıkarken yaşam kalkanı olan milyonları andırıyor.
O gün Hrant'a ve Gezi'ye sahip çıkanlar, bugün HDP'nin barış politikasına katılıyor.
Kemalbay'ın yaşam kılavuzlu açılış konuşmasına Demirtaş, Edirne Cezaevi'nden destek veriyor:
“Bizler canlıların meşru savunma çerçevesinde direnmesine saygı duyarız ve yanlarında oluruz. Bunun dışında her türlü şiddete tereddütsüz şekilde karşı çıkar ve ilkesel olarak kimden gelirse gelsin.." diyor.
Bu mesajdaki barışın zihinlere nakşedilmesi gerekiyor.
Tarafların kendi davaları için, şiddeti hak gören egemen kültürlü dünyada böyle sözler ender söyleniyor.
Ve şu anda Türkiye'de bu politikanın paradoksu yaşanıyor.
Kürd kimliği, statü hakkı yasaklanıyor, düşman ilan ediliyor, bu ne büyüklük, misilleme kültürlü Kürdler, karşı savaşı değil, barışı örgütlüyor.
Demokrasi dışı, insanlık dışı yöntemler çözüm üretmez, savaşa karşıyız diye mini bir demeç vermesi gerekenler, savaşı destekliyor, gelecekle birlikte, muhalefet olmayı da öldürüyor.
Savaş koalisyonuna, adres bilmez zalim kurşunlara karşı barışı savunmak ne büyük erdem, ne büyük bir sorumluluk!
Bu koşullarda HDP bugünün değil yarının, geleceğin politikasını yürütüyor, kalıcılaşıyor.
Bu, kongrenin alkışla altı çizilecek ilk ve birinci duruşu.
Bu temel, baş ve tali çelişki analiz sıralamasını sadece eski solcular biliyor.
İkinci önemli duruş, birincinin irdelenmesinden geçiyor.
İkinci önemli, partinin oluşumu ve partinin oluşum nedeni.
HDP her türlü şiddete karşı barışı savunuyor, kimlik ve statü gaspına karşı tavizsiz mücadele veriyor.
Bunu barış mücadelesinin içine oturtuyor.
Bu durumda statü için mücadele baş, barış mücadelesi temel oluyor.
Ve bu, doğal olarak partinin ana duruşunu anlatıyor, tanımlıyor.
Bu partinin Türkiye mi, Kürd partisi mi tespitinde de geçerli; Kürd hakları önceliği, temel genel sorunların çözümünün içine oturtuluyor.
Hedef aynı.
Solcular bunu, asgari, azami proğram diyerek ortaya çıktıkları ilk günden beri hep yapıyor.
Asayiş belli, literatürde sorun yok.
Bu duruş da çok önemli, hak olan bir şeyin aynı özellikteki herkes için hak olması gerekiyor.
Kültür vazgeçilmez yaşam keyfi, o zenginliği herkes savunuyor.
Komünistlere göre, ulusal prangalardan kurtulmak için ulusal hakların yaşanarak eşit olunması gerekiyor.
Bunu istemeyenler, hak hukuk yoksulları, demokratik çözüme yaklaşmıyor, kendi statülerinde tutmak için milyonlarca insana zulmediyor.
Ziya Paşa yıllar önce "Zulüm ile abad olanın ahiri berbad olur." diyor, kimse feyz almıyor.
Oysa, HDP'nin önerisinden daha makul bir barış çözümü görünmüyor.
HDP barış için bir özne, başka özneler de var.
Mesela Kongrede Öcalan adı telafuz edilir edilmez salondakilerin coşkusu en çok alkış alan Demirtaş'ın çok çok üstüne çıkıyor, salon sanki bir deprem yaşıyor, devletin bunu görmesi gerekiyor.
Öcalan Kürdistan'da, Ortadoğu'da bir gerçek, barışa dair açılımları biliniyor, gözardı edilmemesi gerekiyor.
Halk ve barış içinde yaşamayı savunan herkes "devlet neden özneleri görmüyor, en azından devlet içi somut bir çözüm neden üretmiyor" diye beklerken, olacak gibi değil, savcılar soruşturma açıyor.
Daha dün bundan daha ileri şeyler çok rahat bir şekilde konuşuluyordu, bugün ne oluyor?.
Yargı politik duruma göre mi vaziyet alıyor?
Olmaz, olmuyor!
Kongrede tabi ki yanlışlar da yapılıyor, ama HDP, başta Kürd halkı olmak üzere halkların kitlesel bir partisi, her şeye her zaman mükemmel çözüm bulamıyor, yanlışlar da zamanı geldikçe eleştiriliyor.
Ama bu pusun mutlaka güneşli bir güne, fırtınanın tatlı bir melteme dönüşmesi gerekiyor.
Yazarlar
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.08.2025
10.08.2025
28.07.2025
17.07.2025
6.07.2025
23.06.2025
6.06.2025
16.05.2025
3.05.2025
2.04.2025