İlker DEMİR
Kongre bir panelle başladı seçimlerle bitti, nasıl başladıysa öyle bitti.
Kongredeki bilgi, heyecan, feyz, dilek ve temennilerde yeni bir şey yoktu.
Kongre, sanki hak ve özgürlükleri budamaya son hızla devam eden otoriter bir rejim şartlarında, nazik ama gür bir muhalif sesle ihlalleri manşete almak yerine, manşette "İdil'i, Adalıları dışarı aldık, sıra Taner'de", "önce Taner", "Free Taner!" dedi, daha da öte gitmedi.
Ne içerdeki gazetecilere neler yapılabilir konuşuldu, ne seçilmiş HDPlilerin haksız rehinliği görünür kılındı.
Binlerce tutuklu yakını olan Amnesty, Türkiye'de, görmemişin bir oğlu olmuş misali, "Free Taner!", "Free Taner!" dedi.
Elbette Taner serbet olmalı, hak mücadelesi veren birinin terörle ne ilgisi olur, düpedüz haksızlık, ama Taner'i çıkarmak bir hak örgütünün görevlerinden sadece biriydi.
Bu abartılı tutumun diğer ihlale uğrayanlara, demokrat kamuoyuna incitici bir psikolojik beklenti kırıklığı yaratabileceği düşünülemedi.
Oysa hepsi tek tek pırıl pırıl duyarlı birer yürekti.
Hiçbir kasıtları yoktu, sadece birikimleri, edinimleri bu kadardı veya çizilen rota.
Ama Amnesty gibi tecrübeli bir kuruluştu, böyle bir hassasiyeti hep hesap ederdi.
Hesapsızlık bir yana bunun tartışma zemini girişimine karşı önceden oluşmuş zımni bir karşı irade bile vardı.
Sanki haklar tüm boyutlarıyla bilinmemekteydi, belki sebep oydu.
Neden neredeydi; zulmün resmi görünürdeydi ama hak neydi, hukuk neydi?
İçeri düşmek hakkın tamamı değildi.
Özgürlük neydi, serbestlik neydi tam bilinmemekteydi.
Özgürlük ulaşılamayan bir düş, bir sevda mıydı?
"Özgürlük zorunluluğun kabülü müydü?"
Özgürlük elde olanı yitirip bulunca sevinilen bir şey miydi?
Özgürlük aidiyet prangasından kurtulup evrensel kriterleri yaşam tarzı edinmek miydi?
Tabi ki siyasal vizyon partinin işiydi, ama siyasi içeriği, hak hukuk literatürünü, dilini bilmeden de rota çizilemezdi.
Bu bilinmezse kavramlar donar, umutlar donar, aktivistler robota dönerdi.
Çünkü kavramlar canlıydı, fıkır fıkır, hayat dolu, işlenmezse için için çürür, beyannameler çökerdi.
Mesela kongre başladığı günlerde Boğaziçi Üniversitesi'nde işgalin lokumu olmaz diyen öğrencileri Reis, okuma haklarına varana kadar tehdit etti, o kadar panelist, yönetici konuştu, tek söz etmedi.
İngilizler olsa bu duruma, "incredible/inanılmaz!" derdi.
Evet evet, savaş siyasetin başka araçlarla devamı, Amnesty siyaset örgütü değil, savaşa hayır kampanyası yürütmez, ancak savaşın sonuçlarının ihlaller üreteceğini bilmek kahinlik gerektirmezdi.
Amnesty Türkiye'nin, Reis'in sözlerini duyar duymaz, "Türbanlılar unutulamaz, okuma hakkına dokunulamaz!" mealinde bir açıklama yapması gerekmez miydi?
Ne risk yönetimi vardı, ne de "Efrinler, ihlaller olmasın" dendi.
Burası Şarktı, devletle ara düşünülmez miydi?
Belki ağır oldu, ancak kongrede, Myanmar/Burma, Arakan, mülteci ve Erdoğan'ın tutuklu günlerine sahip çıkılış altı çizilen bir yakınlaşma vesilesi gibi sunulunca soru cuk oturdu.
Bunları duyan hükümet ve yandaşları belki Nilüfer tarzıyla şarkı söyledi:
"'Yağ yakma', 'Yağ yakma!'"
Off! "40 yıllık Kani olur mu Yani?"
Doğru tepki, "o siyaset işi" adlı dondurucuda.
Kavramlar donunca nerede eriyeceği bilinmez; sözcükler anlam ihlaline uğrardı.
Mesela kongrede bir örgüte üyeyken diğer örgüte üyelik, piyasa diliyle, "iki örgütün çıkarları çatışmazsa" diye açıklandı.
Oysa bunlar, üyelik kriterleri veya ilkeleri gibi hak hukuk diliydi.
Hak hukuk ihlali üreten, çıkar kazanç hedefli piyasa dilinin, hak hukuk mücadelesinde yeri olmamalıydı..
Kavramları, dondurucudan, sistemin yabancılaşmasından çıkarıp anlamlaşacaklarıyla kucaklaştırmak gerekliydi.
Siyasi birikim olmadan insan hakları mücadelesi eksikti, eksik olan toparlayamazdı.
Velhasılı Türkiye Şubesi eski yönetimi Amnesty'den beklenenin altındaydı, ama asıl altında olan merkez miydi, yansıma mıydı?
İhlalle boğuşan 80 milyonluk ülkede bu güvenli şemsiyenin altında bu kadar az üye, bu kadar az heyecan, bu kadar çok yöneticisini kaptırma vb çok soru cevapsız kaldı.
Yeni yönetime başarılar, dayanışma duygusu dolu selamlar.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.10.2025
17.09.2025
28.08.2025
10.08.2025
28.07.2025
17.07.2025
6.07.2025
23.06.2025
6.06.2025
16.05.2025