İlker DEMİR
İmamoğlu tatile gitti, herologlar birbirine girdi.
Hani "deprem öldürmez, bina öldürür" sözü vardı ya, İmamoğlu'nun bu tatilinde de bir benzeri oluştu:
"Yanlış, yanlıştır!"
Doğuştan mı ".olog", sonradan mı oldu bunlar, ama bu kez düzeyleri, eski toplum ortalamasından bir tık yukarıda.
Çünkü eskiden benim "suçlum" vardı; karşınınki suçluyken, taraftarın aynı fiili işlemişi ak kaşıktı.
12 Eylül 1980 Cuntası yargılamaları, idam cinayetleri, adaletsizlikler ve çifte standartları takipte ve İHD ve AMNESTY mücadelelerinde epey şey öğrenildi.
Şimdi onların devletin yanında yer alan sayıca önemli bir kısmı öğrendikleri hukuku devletleştirdiği için, 'başkanımız olsa da İmamoğlu, "deprem şartlarında tatil yanlıştır", çünkü "Yanlış, yanlıştır"' diyor; hukuki söylediğini 'zan'nediyor.
Temenni öncülüğünde hak ve kişilik haklarını hiç ediyor.
Adalet temelden kavranmadı mı, devletten veya bir aidiyetten koparılmadı mı, özgürleşemiyor, pratiği adil olamıyor.
Nasıl bina öldürür lafı, laf olarak doğru ama kapsamları itibariyle eksik ve yanlışsa, bu "yanlış, yanlıştır" lafı da öyle.
Açarsak; "o öldüren binayı kayalık zemine koyun, tek kiremiti düşmez; öyleyse binayı doğanın kabül ettiği yere kurun, doğayla uyumlu yaşayın, kavga etmeyin" diyorsa yer bilimcileri, ekolojistler; uymak gerekiyor.
Bu "yanlış, yanlıştır!" da tıpkısının aynısı, nominal doğru.
Oysa yaşam tarzına müdahale, hukuk dışı hazırlığa onay.
Doğru karar ve ifade için hukuka sormak gerekiyor. Depremlerde hep devletin tayin ettiği uzman kişiler çalışıyor, gönüllü kuruluşlar ve yurttaşlar da yardım ediyor.
İmamoğlu bu depreme yardım için kurumsal ve bizzat bölgeye gidiyor, elinden, gönlünden geleni yapıyor, sonra Erzurum'a dinlenme tesislerine gidiyor.
Ya İmamoğlu muhalifleri ne yapıyor?
Siyasetin kaknem herologları, sanki pusuda onu bekliyor.
Hükümeti savunanlar zaten her daim İmamoğlu yıpransın da nasıl yıpranırsa yıpransın; serpiyorlar benzini çakıyorlar ajitasyon çakmağını:
"Orada ölülere ağıt yakılırken bir başkan kayak merkezine nasıl gider?"
Kapitalist kültür zaten değil, cemaat kültürünün de altında klan yaşamı sanki.
Nasıl ve neden gidemez?
Bir tayin makamı mı var?
Başkan dinlenmeye kayağa değil de , bi dağ evine de gidebilirdi, sessiz sakin bir adaya da.
Kapitalist toplumda para gücüne bağlıdır gidilecek yer; parası var gidiyor.
Deprem ziyaretinden sonra kimi saraya, kimi köşke/evine/bol yıldızlı otele, kimi de buz gibi çadıra gitmedi mi?
Bol yıldızlı otellerde sıcacık jakuzilerde su masajı, masa tenisi, ılık havuzda kulaç, göbek taşında kulunç kırdıran olduysa kime ne?
Ama kıyas için aransa, bulunur, eski yeni Ak Partili vekil, bakan veya bir yetkili de, illa ki kime ne?
Durum zaten biraz da devlet içi susturma kültürü bu tür karşı misillemeler yüzünden bu halde; hukuk çarpıldı, ufalandı, çiğnendi, kanundan bile eser kalmadı.
Esasen bu, kapitalizmin adaletsizliğinin ve rejimin kifayetsizliğinin eseri/sonucu bir teslim alma operasyonu.
Öyleyse bu tartışmayı hukuki kriterle sonuçlandırmak, İmamoğlu tatili ile örttürmemek gerekiyor.
Görevlerini yaptıktan sonraki yaşam kişilerin kendine ait.
Kişinin kendine ait yaşamı başkasına ters gelebilir.
Yakınının ölümden sonra kimi 40 gün yas tutar, kimi çileye çekilir, kimi namaza durur, ama kendi gibi olmayanı ayıplayamaz, kınayamaz.
Kimi sevdiği bir devlet başkanı öldü diye 3 gün yas ilan eder, kimi onlarca ölüsünü bir dakikalık saygı duruşundan sonra "vaktimiz yok onların matemini tutmaya" der yası bitirir.
Yani bu kişisel bir tercih, yaşam tarzı.
Aslolan ilke; "kimse kimseye kendi yaşam tarzını dayatamaz!"
Neden İmamoğlu'na dayatıyorsunuz?
Ve bir kez daha görüldüğü üzere devletleşen "adalet" ömrü billah devlet merasından ayrılamıyor; daha dün türban tartışmalarına benim ninem de başını örtüyordu diye yenik başlayanlar, bugün de "yanlış yanlıştır" diyerek yine yenik başlıyorlar.
Çünkü diller aynı zincirde bağlı.
Kulağa bir kez daha küpe olsun, İmamoğlu bile bu topluma birkaç beden büyük geliyorsa, ittifak etmeden kimseye evet dememek gerekiyor.
Yanlış yanlıştır.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları







































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.11.2025
31.10.2025
4.10.2025
17.09.2025
28.08.2025
10.08.2025
28.07.2025
17.07.2025
6.07.2025
23.06.2025