Kadri GÜRSEL
Nereden bakarsanız bakın aşırıcı, savaş kışkırtıcısı bir eylem.
ABD Başkanı Donald Trump talimat verdi ve İran Devrim Muhafızları Kudüs Güçleri Komutanı General Kasım Süleymani, 3 Ocak 2020’nin erken saatlerinde Bağdat Havaalanı’nda bir Amerikan MQ-9 Reaper dronundan ateşlenen füzelerle, içinde bulunduğu araçtayken vurularak öldürüldü.
Ve sorular geliyor akla.
Birincisi, bu saldırının bir ABD-İran savaşına yol açıp açmayacağıyla ilgilidir.
İkincisi de Trump’ın Süleymani’yi neden öldürttüğüdür.
Bu iki sorunun ortak noktası ‘katil’den ziyade ‘maktul’ün kimliğinde aranmalı.
Süleymani 23 yıldır, İran’daki molla rejiminin askeri gücü İran Devrim Muhafızları’nın gizli dış operasyonlarından sorumlu özel kuvvetleri olan Kudüs Güçleri’nin komutanlığını yapmaktaydı. İran’ın Afganistan, Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen gibi geniş Ortadoğu’nun çatışmalı bölgelerindeki politikalarını kurgulayan, askeri ve istihbarat faaliyetlerini planlayan ve yürüten kişi idi. Süleymani doğrudan Ayetullah Ali Hamaney’e bağlıydı ve ondan sonra İran’ın ikinci güçlü adamıydı. Ülkesindeki rejimin ve tabanının gözünde ‘kült’ bir kişilikti, ‘milli kahraman’ mertebesindeydi.
İran’ın bu çaptaki bir figürüne karşı girişilen suikast eylemi normal şartlar altında savaş ilanıdır. En azından, “Ben ABD olarak seninle savaşı göze alıyorum” demektir.
ABD, Süleymani’yi Irak’ın işgali sırasında ‘yüzlerce’ Amerikan askerinin öldürülmesinden bizzat sorumlu tutmaktaydı.
Süleymani’nin 2015’te Rusya Devlet Başkanı Putin’i Esad rejimini devrilmekten kurtarmak için Suriye’ye askeri müdahalede bulunmaya ikna etmek amacıyla Moskova’ya gittiği ve bu ziyaretinin başarılı geçtiği de söylenir.
Nihayet bu orantısız suikast eyleminin İran destekli milislerin Bağdat’taki ABD büyükelçiliğine düzenledikleri saldırının sonrasına rastlaması da manidar. ABD’nin 29 Aralık’ta Irak’taki İran yanlısı Kataib Hizbullah milislerinin üslerini vurarak büyük zayiata yol açmasına tepki olarak düzenlenen eylemlerde maddi hasar meydana gelmiş, ancak ölen ya da yaralanan olmamıştı. Trump ise bir tvitinde Irak’taki Amerikan tesislerine verilen hasardan İran’ı sorumlu tuttuklarını, İran’ın çok ağır bir bedel ödeyeceğini ve ‘bunun bir uyarı değil tehdit olduğunu’ yazmıştı.
İran yanlısı Şii milislerin Bağdat’taki ABD büyükelçiliğine saldırısı, Washington’un İran’la henüz kapatmadığı 40 yıllık bir hesabı en sert biçimde görmesine de vesile olmuşa benzer. 1979-80’de Tahran’daki ABD büyükelçiliği personelinin İslam Devrimi yanlısı militanlar tarafından bir yıldan fazla süreyle rehin alınması sonucunda ABD’nin içine düştüğü çaresizliğin Amerikalılar tarafından unutulduğunu gösteren bir emare söz konusu değildi. 40 yıl sonra İran’ın yine bir ABD büyükelçiliğine düzenlenen saldırının arkasında görülmesinin depreştirdiği intikam duygusu, psikolojik faktör olarak, Süleymani eylemine yol veren cüreti muhtemelen artırmıştır.
Kısacası, Süleymani suikastı İran’a indirilmiş çok ağır bir darbedir.
Süleymani, İran jeopolitik satrancındaki ‘vezir’di.
Trump, İran’ın ‘vezir’ini aldı.
İran ilan ettiği gibi bu hamleye karşılık verecektir. 14 Eylül 2019’da Suudi Arabistan’ın petrol tesislerine dron ve füzelerle düzenlenen fevkalade kapsamlı, dakik ve sofistike saldırıların da gösterdiği gibi İran’ın elinde önemli bir vuruş kapasitesi mevcuttur.
İran bu şartlarda ABD’ye misillemede bulunmaz ise Süleymani’nin öldürülmesi bu ülke için hazmı güç, yüz kızartıcı bir yenilgiye dönüşür. Dolayısıyla muhtemeldir ki İran uygun anda hamlesini yapacak. Bunun sonucunda iki ülke arasındaki arızi çatışmanın bir savaşa dönüşmesi kaçınılmaz değilse kuvvetle muhtemeldir.
ABD, ekonomisi zaten çökmenin eşiğinde olan İran’da bir rejim değişikliğini hedeflemiyorsa bu savaşı neden istesin?
Ayrıca, ABD’de bu savaşı en çok isteyen kişi Başkan Donald Trump olmalıdır.
Trump’ın Süleymani’yi neden öldürttüğü sorusunun cevabı da burada zaten…
İran’la savaş zemininde gidilen bir seçim, hele ekonomi de fena değilse, başkanlığının ikinci dönemini kendisine garanti edebilir.
Kişisel siyasi menfaat temini amacıyla yürütülen dış politika, Trump’ın karakteridir. Trump’ın meselesi ise Amerikan askeri-endüstriyel kompleksinin ve ikinci derecede de ABD Kongresi’nin bu savaşı ne kadar arzuladığıdır.
Şimdilik görünen, bu aktörlerin en azından isteksiz olmadıklarıdır.
Ve bu noktada “Türkiye ne yapmalı” sorusu da gelmeli akıllara…
İran komşumuz ve hep komşumuz olarak kalacak.
Ankara’daki kadro, mezhepçi dürtülerle değil, tarihsel komşuluk ilişkilerinin devamı neyi gerektiriyorsa ona göre tutum almalı.
İran-Irak savaşında Türkiye ‘aktif tarafsızlık’ adını verdiği bir siyaset izlemişti. Savaşan ülkelerin birinden yana taraf olmadan, ikisiyle de iyi ilişkileri sürdürülebilir bir denge anlayışıyla koruyarak Türkiye’nin çatışmadan zarar görmesini önlemek…
Erdoğan iktidarı yine “Bu krizi kendim için nasıl fırsata çeviririm” diye hareket ederse, içinden nasıl çıkacağımız belli olmayan tam teşekküllü krizimiz bize daha çok acı verir.
Bu nedenle ‘aktif tarafsızlık’.
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.03.2020
5.03.2020
26.02.2020
20.02.2020
17.02.2020
4.02.2020
19.01.2020
9.01.2020
6.01.2020
3.01.2020