Kemal CAN
İktidar seçmeninde giderek kristalize olan ve aslında en çok yine iktidar tarafından fark edilen ve ölçülen bir "zorakilik" var. Yüzde elli artık gerçekten "evde" zor tutuluyor. Ama evde zorla tutulanlar, sokağa çıkıp "ötekilere" saldırmak için değil, evi terk etmek için eşikte duruyor.
Seçime neredeyse üç hafta kaldı. Bu seçimin son derece kritik olduğu konusunda herkes hemfikir ama önceki seçimlerde olduğu gibi seçim sokaklara inmiş değil. Türkiye’nin neresine gidilirse gidilsin, birkaç hafta sonra seçim olacakmış gibi bir atmosfer yok. Miting yapılan şehirlerde bile büyük bir hareketlilik gözlenmiyor. Erken seçim çok kısa bir takvime sıkıştı. Elbette atmosferi belirleyen en önemli neden aşırı erkenlik ve acele ama bu bile aşırı sakinliği açıklamaya yetmiyor. Bir küçük not: Hareketliliğinin aleyhine olacağını düşünen iktidar kanadı bu seçimde sokak canlanmasına katkı vermiyor, derin bir kampanya yürütüyor.
Peki, bu tablo insanların siyasete, seçime çok mu ilgisiz olduğunun göstergesi? Sokaklardaki, meydanlardaki hareketliliği yaratacak olan gençler için bunu söylemek mümkün. Hemen bütün partilerde miting kalabalıklarının yaş ortalaması fazla yüksek ama kadın sayısı da artıyor. Konuştuğunuzda ise, insanların heyecansız veya ilgisiz olmaktan çok, bunu göstermek konusunda hevesli olmadıkları anlaşılıyor. Giderek sayısı ve çeşitliliği artan anketlere ilgiden, biraz sohbetin ardından sorulan “ne olacak peki” sorularından anlaşıldığı üzere, biraz zaman tanıyınca merak hemen kendini gösteriyor. Muhtemelen seçime katılım oranları da hiç düşük olmayacak.
‘DİKKAT ET UYANDIRMA’
Seçim araştırmalarının duayen ismi Tarhan Erdem ile kısa bir sohbet imkanı buldum. Erdem, genel eğilimleri ve Türkiye’nin gideceği yönü okumaktaki zorluklara işaret etti. Onun anlattığı çok çarpıcı bir anekdot, durumun başka bir yüzünü gösteriyor: Uzun zamandır alışveriş yaptığı bir esnaf, “Ne olacağını biliyoruz ama fazla fark ettirmemek lazım” demiş. Erdem, çok iyi tanıdığı bu esnafın yıllardır sürdürdüğü oy tercihini değiştirdiğinden ama bunu ilan etmeyi istemediğinden emin. Yani örtülü bir “tamam ama uyandırma” halinin izleri görülüyor. Eğer seçmeni biraz şahıslaştırarak düşünürsek, herkes gibi sürpriz yapmaktan, yaptığının söylenmesinden hoşlanmasının çok garip olmadığını düşünebiliriz.
Her seçimde alışık olunduğu gibi, “kararsız oranları çok yüksek” sözleri bu sefer pek duyulmuyor. Yayınlanma sıklığı artan anketlerde de, kararsız oranları çok yüksek çıkmıyor. Fakat bu seçimde, herkesin farklı biçimde tarif ettiği bir “dip dalgadan” bahsediliyor. Belki bu kez kararsızlardan değil, bekleyenlerden; fikir oluşturmayanlardan değil, fikrini uygulamaya koymayanlardan bahsetmek daha doğru. Sayısal olarak ölçülmese bile, neredeyse bütün gözlemcilerin birleştiği nokta, aynı gibi görünen tablonun hiç de öyle olmayabileceği, alttan alta ciddi bir yön değişikliğinin sezilebildiği.
KORKU NE YANA DÜŞER?
Seçim atmosferinin fazla canlı olmaması ile ilgili sohbetlerde, “insanlar çekiniyor” argümanı çok sık kullanılıyor. Açıkçası, OHAL, açık saldırılar ve baskılar, ayrıca seçim güvenliğine ilişkin kaygılar, bu görüşleri haklılaştıracak bir zemin oluşturuyor.
Ama korku meselesinin biraz daha karmaşık bir başka yönü daha var: Kendi yapabileceğinden korkmak. Bu korku, yüksekten bakıldığında kendini aşağıya bırakmaktan veya metro istasyonunda trenin altına doğru yürümekten korkmak gibi ürkütücü şeylerle ilgili olmak zorunda değil. Bazen, çok önemli bir meseleyle yüzleşmek, çözüm için adım atmak, bir alışkanlıktan vazgeçmek gibi çok hayırlı şeylerden de korkabilir, kaçabilir; “Şimdi zamanı mı” diye düşünebilir insan.
İktidar seçmeninde giderek kristalize olan ve aslında en çok yine iktidar tarafından fark edilen ve ölçülen bir “zorakilik” var. Yüzde elli artık gerçekten “evde” zor tutuluyor. Ama evde zorla tutulanlar, sokağa çıkıp “ötekilere” saldırmak için değil, evi terk etmek için eşikte duruyor. Evini terk etmek, bağımsızlaşmak, “o ailenin” çerçevelediği sınırların dışında bir varoluş inşa etmek cazip geldiği gibi, korkutucu da olabilir. “Münafıklık” barajı da, evini terk etme niyeti olup henüz bunu yapamayan ama biraz içeride gürültü çıkartarak zemin yaratmaya çalışanlara karşı üretilmiş gibi. Çünkü, artık “dışarıdaki tehlikeler” argümanı zayıflıyor.
HEVES KURSAKTA KALMASIN
Dışarıdan gelen “özgürlük eşitlik çok güzel, sen de gelsene” sesleri yeterince gür çıkmıyor olabilir veya henüz kışkırtıcılık korkuyu yenememiş olabilir, ama duyulmaya başlandığı kesin. Üstelik, başka seslere kulak kabartmanın nedeni, dışarıdan gelen “aşina” seslerden daha çok, içerideki kulak tırmalayıcı yeknesaklık. Dışarıda bir şenlik havası oluşmadı belki ama içeride sıkıntı veren kasvet havada asılı. 24 Haziran’ın bu dinamiği ne kadar görünür hale getireceği hâlâ belirsiz. Muhalefet tarafında gürültülü bir heyecan ortaya çıkmamasının “yine heves kursakta kalmasın” hissiyle de yakın bir ilgisi var. Yani muhalefet tarafında da, heyecanı gizlemeye çalışan örtülü bir korku hakim: “Ya olmazsa…”
Kimlik siyasetinin katılaştırdığı siyasi tablo, hem iktidar hem muhalefet seçmenindeki somut ve kışkırtılmış korkulara bir kez daha teslim olarak, çok köklü bir değişimin şartlarını üretemeyebilir. Ancak, bu durum değişimi zorlayacak bir dinamiğin oluşmadığını göstermeyecek. Değişimin mutlaka olumlu ve hayırlı olmayabileceğini not ederek, durdurulamaz olduğunu görmenin de vakti geliyor. Son hafta, ciddiye alınabilir dört – beş anketin sonuçlarına bakma fırsatım oldu, görüşlerine değer verdiğim araştırmacı ve gözlemcilerle konuştum. Hemen hepsinin birleştiği nokta, rakamların sürprizli olmasına kimsenin şaşırmayacağı. İşte bu yüzden, 24 Haziran yeni seçimlerin ve değişim arayışının kapısını açmaya aday.
Gazete Duvar
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları






























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.12.2025
15.12.2025
1.12.2025
23.11.2025
16.11.2025
3.11.2025
26.10.2025
12.10.2025
5.10.2025
28.09.2025