Kemal CAN
2019 yılının son ayında girdik ve her sene olduğu gibi gelecek yıldan beklentiler meselesi yine konuşulmaya başlandı. Siyasette yeni partiler ve erken seçim ihtimali, ekonomide açıklanan hedeflerin gerçekçi olup olmadığı, yoğun tartışma başlıkları. Dış politika gündeminde hareketliliğin devam edeceği, Suriye’nin yanında Doğu Akdeniz ve Libya maddelerinin de yükseleceği anlaşılıyor. Yönetim ve sistem krizi, atan dikişlerin artmasıyla derinleşecek gibi. Geçen hafta Gazete Duvar’daki iki yazıda, siyasete ilişkin yerleşik kalıpları sorgulamaya çalışmıştım: “Hiçbir şey değişmiyor” ve “vatandaş ekonomi dışındaki konulara ilgisiz”. Yazılarda belirttiğim üzere, dar veya belirli bir pencereden bakıldığında son derece haklı görülebilecek değerlendirmeler bunlar. Gerçeğin ancak bir kısmını açıklamaya yetecek bu tespitlerin, tartışmayı geliştirmek yerine kapatmak için kullanılması ise biraz sorunlu. Ancak soyut tartışmalara tahammülsüzlüğün ve daha somut, elle tutulur işaretler görme arzusunun da anlaşılır tarafları olduğu açık. Bu yüzden, siyasette değişmezlik algısı ve ezbere yaslanmış “hazır” gerekçelerin geçerliliğini biraz somutlaştırmak yararlı olacak.
Önümüzdeki yıl ve yakın vadede siyasete yön verecek dinamiklerin değişme istidadında olup olmadığına bakmak için güvenilir araştırma kuruluşlarının verilerine başvurmak en iyisi. KONDA’nın kasım ayı verilerine göre –kararsızlar dağıtılınca- iktidar ve muhalefet arasındaki oy dengesi 2018 seçimine yakın bir düzeyde. Benzer bir sonuç Metropoll’ün araştırmasında da var. Bu noktadan bakıldığında durum sabit görünüyor. Fakat her iki araştırma ve başka veriler, kararsızlar grubunun büyüdüğünü söylüyor. KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, iktidar, muhalefet ve kararsız seçmen bloklarının -sayısal olarak neredeyse eşit- üç küme haline geldiğini söylüyor. Her durumda iktidara oy verecekler, muhalefete oy vermekten asla vazgeçmeyecekler ve ne yapacaklarını bilemeyenler. Kararsızlar final resmine eklenirken -mecburen- sandığa gittiklerinde kararlılarla benzer davranacakları varsayılıyor. Ancak kararsızlar, konjonktürel etkiler, kararsız olmalarına neden olan rahatsızlıklar gibi farklı gerekçelerle başka davranabiliyor. Tekrarlanan İstanbul seçimlerinde görüldüğü gibi, kararsız olduğunun henüz farkında olmayan seçmenler belirleyici olabiliyor.
“Sonuçta ne olur sen onu söyle?” Bu soruya cevap vermek zorunda bırakılan araştırmacının, kararsızları istatistiki olarak dağıtarak söylemekten başka çaresi yok. Fakat siyasi değişim olasılığına (trendine) çekirdek (veya kemik) oylardaki durum açısından bakmak daha doğru. Sadece bu yıl değil son beş yılda belirginleşen tabloya bu gözle bakıldığında görülen şu: Söylendiği gibi ülke yüzde 50 yüzde 50 diye ortadan ikiye ayrılmış değil. Çoğunlukçu siyaset anlayışı ve anormal başkanlık siteminin zorladığı 50+1 arayışı optik bir yanılsama yaratıyor. Kutuplaştırmanın her iki tarafta kemikleştirdiği seçmen, sanılandan çok daha az. Efsaneye dönüşmüş “konsolidasyon” da, aşılmaz bir baraj olmaktan çok, altında delikler açılmaya başlanan, içindeki ayrışmaların (çeşitliliğin) arttığı bir sepet ve torba haline dönüşüyor. Toplamda aynı kalması becerilmiş görünen yüzde 50’lerin her birinin kimyası değişiyor, bağlar gevşiyor. Yerel seçim öncesindeki düşük kararsız oranına rağmen, kampanya –ve tekrar seçimler- sırasındaki oy kaymaları, “kararlıların” da güvenilir olmadığını gösterdi. Yapılan son araştırmalarda, muhalefetin iktidardan aldığı şehirlerde iktidar lehine bir oy değişimi olmaması, “anlık duygusal reaksiyon” veya “ders verme” motivasyonu iddialarını doğrulamıyor.
Seçmen davranışları ve oy oranları açısından değişmezlik fikrini besleyen en kuvvetli argümanlar: Kutuplaştırma ve kimlik siyasetinin yarattığı katılık. İktidarın dış politika ve güvenlik meselelerini öne çıkartarak milliyetçi hezeyanları kullanma becerisi. Ekonomik göstergelerin gündem operasyonlarıyla perdelenebilmesi ve konjonktürel fırsatların sağladığı avantajlar. Kutuplaştırma ve kimlik siyasetinin “koruma” sınırları, iktidar partilerinin oylarının dörtte birini beş yıl içinde erimesiyle açıkça gösterildi. Metropoll’ün son üç aylık araştırması Suriye harekatı ile gelenin nasıl hemen gittiğini gösteriyor. Daha önce Afrin harekatı sırasında da benzer bir hareket görülmüştü. 15 Temmuz darbe girişiminin oy etkisi bile altı aydan uzun sürdürülemedi. Bu verilere bakılınca milliyetçilik, savaş, düşmanlık, “haçlı saldırısı” benzeri kaldıraçların, sanıldığı kadar güçlü çapalar olmadığı anlaşılıyor.
.
Memnuniyet ve güven anketlerinde iktidar aleyhine kalıcılaşmaya başlayan bozulma, ölçümlere yansıyor. Buna karşılık ekonomik daralma, işsizlik ve enflasyon gibi oy verme davranışını doğrudan etkileyen değişkenlerin beklendiği ölçüde oy kaymaları yaratmadığı izleniyor. Anlaşılmaz bulunan, biat veya tevekkül gibi “kültürel faktörlerle” açıklanmaya çalışılan bu uyumsuzluk için, iktidarın gündem değiştirebilme becerisine dikkat çekiliyor. Fakat yapılan araştırmalarda gündemin o kadar kolay yönlendirilemediği, aksine ekonomik memnuniyetsizliğin belirleyiciliğinin arttığı görülüyor. Ekonominin yakın dönemde daha iyi olmayacağı veya iyi yönetilmediği konusundaki inanç, iktidarı destekleyen seçmeni de içine alarak 55-60 bandından aşağıya inmiyor. Bu ölçümler, yaşanan sorunların kaynağı ve çözülebilme kapasitesi konusunda algının değişmeye başladığının işareti. HDP’nin Ekonomi Kongresi’nde Prof. Korkut Boratav’ın krizin dördünce aşaması olarak işaret ettiği “toplumsal bunalımın” hissedilir olması diyebiliriz.
Ekonomik krizin etkilerinin iktidarın siyasal desteğine beklenenden daha zayıf yansıması konusunda, iktidarın krizin görünümleri üzerinden kurduğu “sürdürülebilirlik” halinin de payı var. Şimdiye kadar iktidarın aleyhine gelişen dünya ekonomik konjonktürünün “sürdürülebilirlik açısından yeni fırsatlar üretecek biçimde değişme olasılığı da arttı. Bu konuda, Ümit Akçay’ın birartıbir forumdaki “Otoriter konsolidasyonun kapısı aralandı” yazısı, verimli bir tartışma açıyor. Akçay, daralmadan genişlemeye doğru değişen konjonktürün iktidara avantaj sağlama olasılığına işaret ediyor. İktidar, krizin belirginleşmesiyle birlikte kritik bir siyasi tercih yaparak, çözme kapasitesi yerine sürdürebilme potansiyelini öne çıkarttı. Erdoğan’ın sürekli müjdelenen revizyon hamlelerini yapmaması, ekonomi bakanının “yapısal paket” bekleyenlerle “neymiş bu yapısallar” diye dalga geçmesi, bir tür dayanıklılık gösterisiydi. Bu çerçeveden bakılınca kendi içinde başarılı sonuçlar aldığı da söylenebilir. Fakat sürdürebilirliği abartmak, çözme kapasitesi iddiasından ve kendi tabanın sorunu yapısal gören kısmından siyasi kopuş demek. Kriz etkilerinin siyasi kopmaya dönüşmesinin hızını kesen dinamik, aynı şekilde “yüzeysel” dengelenmenin siyasi desteğe çevrilmesini de yavaşlatabilir.
Üç yazıdır sürdürmeye çalıştığım tartışmayı, somut verilerle desteklenen kısa bir özete çevirmem gerekirse şunları sıralayabilirim. İktidarın değiştirilemez gibi görülen, gösterilen oy konsolidasyonu alabildiği oyla eşit değil. Blok siyaseti, kutuplaştırma iddia edildiği gibi seçmeni ikiye bölmüyor ve şimdilik oy dengesini korusa bile kimse için güvence sunmuyor. İktidarın çok sık başvurduğu milliyetçilik, etkisi zayıflayan geçici bir dopingden fazlasını sağlamıyor. Ekonomik krizin kendisi gibi, siyasi etkilerinin de dramatik bir çökme yaratmaması, gündemde yeri olmadığı anlamına gelmiyor. İktidar değişmezlik, dayanıklılık ve sürdürülebilirlik konusunu öne çıkardıkça, sorun çözme iddiasından ve gelecek fikrinden uzaklaşıyor. Talep ve beklentileri daha öncelikli olan dinamik kesimler (kentler ve gençler) daha hızlı kopuyor. 50+1 sistemi ve ittifaklar düzeni taktik avantajlar yaratmıyor, aksine riski büyütüyor. Uzun bir süre siyasi tabloyu değiştirme yolları arayan muhalefetin zorluklarının yerini, siyasi tablonun değişmemesi için çareler bulmaya çalışan iktidarın krizi aldı. Bu özete bakınca -her şeyin aynı kalması ihtimali yerinde durmakla birlikte- değişmezlik imanını korumak bana çok kolay görünmüyor.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları






















































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.10.2025
12.10.2025
5.10.2025
28.09.2025
14.09.2025
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025