Mehmet ALTAN
“Kokain baronlarının esir aldığı Kolombiya’ya benzeyen Van’daki gelişmeler her gün biraz daha karışık ve sarsıcı hale gelirken, Viyana’da yeniden yakalanan Alaattin Çakıcı’nın üzerinden de eski bir MİT elemanına ait yeşil pasaport çıktı. Daha önce yakalandığında ise gene bir MİT mensubu adına düzenlenmiş bir pasaportu vardı ama o pasaport kırmızıydı.”
***
“Devletin içindeki gizli bir irade Van’da eroincileri koruyup Çakıcı’ya özel pasaportlar verirken, Sağlık Bakanlığı’nın Hakkari’ye ilk kez atadığı beyin cerrahı da tomografi cihazı olmadığı için hem görevinden, hem de on yıldır emek verdiği devlet memurluğundan istifa etti.
Uyuşturucu ticaretinden inanılmaz servetler kazanmaya çalışanların devlet içi etkinliği, ne hikmetse, Hakkâri’ye beyin hastalıklarını tespit etmeye yarayan tomografi cihazını almak isteyenlere hep ağır basıyor.”
***
“BM’nin İnsani Gelişmişlik Endeksi’nin 2004 verileri açıklandı.
Türkiye 96’ncılıktan 88’inciliğe yükseldi. ‘Orta İnsani Gelişmişlik Düzeyinde’ yer alıyoruz.
Bu grupta bulunan Bulgaristan, Libya, Romanya, Kazakistan, Türkmenistan, Brezilya gibi ülkeler Türkiye’nin önünde...
BM üyesi 175 üye ülke arasında biz 88. sıradayken Yunanistan 24. sırada...
Bu hezimetin kökeninde, uyuşturucu ticaretinin sistemdeki egemenliğinin Hakkarili vatandaşların yaşamlarından çok fazla olması yatmakta... Üstelik bu tespiti yapmak, bunu dile getirenin başına inanılmaz büyük işler açıyordu. Bu insanlar, ‘vatan, millet, Sakarya’ şamatası ile işsiz bırakılıyor, sistem gerçek bir ifade özgürlüğünü güvence altına almadığı için hukuksal olarak da cezalandırılıyorlardı. Onları cezalandıranların ilişkileri ise şaşırtıcı oluyordu.”
***
“Örneğin, Ahmet Altan’ı Atakürt yazısından dolayı mahkûm eden DGM’nin savcısı İsa Geyik daha sonra uyuşturucu kaçakçılarıyla ilişkisi nedeniyle meslekten ihraç edilmişti. Altan’ın mahkumiyeti ise evrensel hukuk anlayışına uygun olmadığı için AİHM tarafından bozuldu.”
***
“Uyuşturucu kaçakçılarının, hastanelere tomografi makinesi aldırmaya çalışanlardan daha ağır bastığının Türkiye’deki rejimle bağlantısını gösteren eleştirisel anlatımlara, eğer yargı mekanizması Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin ifade özgürlüğüyle ilgili son kararını benimserse bundan böyle yaptırım uygulamayacak.
Çünkü, Türkiye, AİHM’nin ifade özgürlüğü anlayışını kelimesi kelimesine kabul etmiş oluyor.
Bu tanımlamayı Avrupa 1976’da yapmıştı, Türkiye ancak 2004’te içine sindirebildi.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi, ifade özgürlüğünü şöyle tanımlıyor: ‘Bu değerlendirmeler, toplumun bir bölümünü rahatsız edici nitelikte olabilir. Ancak unutulmaması gerekir ki ifade özgürlüğü, çoğunluk gibi düşünmeme, kurulu düzeni sorgulama, hatta eleştirme hakkını da kapsar. Dahası, sarsıcı nitelik taşıyan, toplumun çoğunluğunu kızdıran ve tartışmaya yönelten fikirler de ifade özgürlüğünün koruması altındadır.’
Bu tanımlama, AİHM’nin 1976’daki Handyside Kararı’ndaki ifade özgürlüğü tanımının aynısıdır.”
***
“Handyside, Danimarkalı yayıncı bir grup... Yayınladığı bir çocuk porno kitabını İngiltere’ye pazarlamaya çalıştı. İngiltere yayını sınırından içeri almadı. Bunun üzerine Danimarkalı yayıncı grup AİHM’ye başvurdu. AİHM, çocukları korumak gerektiğini vurgulayarak İngiltere’yi davada haklı buldu ama gerekçesinde Avrupa’nın ‘ifade özgürlüğünden’ ne anladığını da Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin kararına yansıyan şekliyle tanımladı. Türkiye’de fikir özgürlüğü isteyenler 28 yıldır bu kararı anımsatır durur...”
***
“Aradan geçen zamanda uyuşturucu ticaretinin ünlülerine bir şey yapılamadı ama düşünce suçundan dolayı çok insanın canı yandı.
Şimdi o gelişmişlik noktasına geliyoruz. Umarım sistem kendini daha hızlı arıtır, kırmızı ve yeşil pasaportlarla korunan suçlulara, uyuşturucu kaçakçılarına teslim edilen kentlere, tomografisiz ve beyin cerrahsız illere, yaşam kalitesi açısından 88. sıralara, yazarlara düşmanlık edip uyuşturucu kaçakçılarıyla işbirliği içinde olan ‘vatansever’ savcılara bir daha rastlamayız...
28 yıl sonra gelen ifade özgürlüğü, sistemin kirliliğini daha hızlı projektör altına alır...”
***
“Türk’e Türk’ün yaptığı” başlıklı bu yazıyı 7 Ağustos 2004’te 20 yıl boyunca köşe yazarlığı yaptığım Sabah gazetesindeki “Prizma” köşemde yayınlamışım...
18 yıl önce...
***
2000’li yıllar üzerinde kazı yaparken rastladım. Hüzün verdi...
O zaman savcı İsa Geyik varmış. Şimdi polisleri kurye olarak kullanan Kokain Baronu savcılara rastlıyoruz.
Hiçbir şey değişmediği gibi içtihadın bir parçası haline gelen Handyside Kararı da yalan olmuş.
Üstelik daha da geri gitmişiz...
***
Basın tarihini yakından incelediğimizde, bu ülkenin hep aynı çamurda ama her seferinde biraz daha derine saplanarak patinaj yaptığını görüyoruz.
Türkiye’nin gerçekten kurtulması için sanırım ciddi bir biçimde niye hep aynı yerde debelendiğimizi araştırmamız gerekiyor.
Oradan iki adım uzaklaşacak gibi olup yeniden aynı çukura düşüyoruz. Düzeltemediğimiz hangi hastalık bizi bu korkunç gerçeğe mahkûm ediyor?
Türkiye için hayati soru bu herhalde.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.06.2025
29.05.2025
23.05.2025
10.05.2025
25.04.2025
4.04.2025
20.03.2025
15.03.2025
6.03.2025
27.02.2025