Mehmet ALTAN
Osmanlı İmparatorluğu, I. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkınca toprakları İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmeye başlanmıştı.
Ülke bütünlüğünü korumak için Kuva-yi Milliye, Misak-ı Millî sınırları içinde çok cepheli siyasî ve askerî bir mücadeleye girişti.
30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi ile başlayıp, işgal ve Kurtuluş Savaşı’nı kapsayan, 11 Ekim 1922 Mudanya Mütarekesi ile sona eren döneme Mütareke Dönemi diyoruz.
Mudanya Mütarekesi, Kurtuluş Savaşı'nın sonunda imzalanan mütarekedir. Osmanlı İmparatorluğu bu mütarekeyle beraber hukuken sona erdi.
Ardından da 24 Temmuz 1923'te Lozan Antlaşması imzaladı.
***
Mondros Mütarekesi ile Lozan Antlaşması arasında fiilen dört yıl süren (1919-1922) Türk Kurtuluş Savaşı esnasında İstanbul ve Anadolu'da yayımlanan gazete ve dergilerin siyasî tutumları daha önce de vurguladığımız gibi farklılaşır.
Bu dönem zarfında hem İstanbul hem de Anadolu'da çıkan gazete ve dergilerin önemli bir kısmı Ulusal Bağımsızlık Savaşı'nın yanında yer almıştı.
Mondros Mütarekesi şartları gereği işgal atında olan İstanbul basını, uygulanan sansür nedeniyle başlangıçta Mustafa Kemal Paşa, Kuva-yı Milliye, Millî Mücadele ve Türkiye Büyük Millet Meclisi konularında yazılara yer verememişlerdi.
Bazı gazeteler ise açıkça Millî Mücadele karşısında tavır almışlar, işgalci emperyalist devletlerin görüşlerini ve çıkarlarını savunmuşlar, halkı işgale karşı koymama hususunda ikna etmeye çalışmışlardı.
Bunlardan bazıları yabancı devletlerin manda idaresine girilmesini savunuyorlardı. Son iki yazımızda da gördüğümüz gibi bu tür gazetelere dönemin adından hareketle Mütareke Basını adı verildi.
***
İstanbul basınında Millî Mücadele’den yana olan önemli gazeteler Tasvir-i Efkâr, Vakit, İkdam, Zaman, Akşam, Tercüman, İstiklâl, İleri ve Yenigün’dü. Millî Mücadele’nin özellikle ilk yıllarında Anadolu harekâtını destekleyen İstanbul basını, işgal altındaki bir şehirde çok güç şartlar altında yayın hayatını sürdürmüştü. Bu yıllarda, İtilâf Devletlerinin baskı ve kontrolü, İstanbul hükümetinin basına uyguladığı sansür, gazetelerin serbest ve bağımsız hareketini önlemiş, onları birçok engellerle karşı karşıya bırakmıştı. Gazete sayfaları bazen boş sütunlar hâlinde çıkmıştır. Örneğin ağır sansür nedeniyle hiçbir İstanbul gazetesi, Erzurum Kongresi’nden söz edememiş, Sivas Kongresi kararlarına yer veren 5 Ekim 1919 tarihli İstiklâl gazetesinde de bu kararların büyük bir bölümü sansür sebebiyle çıkarılmıştı.
Mustafa Kemal Paşa, İstanbul Divan-ı Harbi’nin kararıyla idama mahkûm edilmiş, Dürrizade’nin fetvasıyla katlinin uygun olacağı duyurulmuştu.Resminin gazetelerde yayınlanması, adının yanında “Paşa” unvanının yazılması İstanbul hükümetince yasaklanmıştı. Bu yasağa uymayarak “Anadolu harekâtını idare edenler” alt yazısı ile Mustafa Kemal’in resmini basan 4 Temmuz 1920 tarihli Vakitgazetesi ile onun adının yanında “Paşa” unvanına yer veren 3 ve 4 Temmuz 1920 tarihli İkdamgazeteleri onar gün kapatılmış, sorumluları bir süre tutuklu kalmıştı.
Millî Mücadele’ye karşı olan İstanbul gazeteleri ise Peyam-ı Sabah, İstanbul, Alemdar gazeteleriydi.
Anadolu basınında da, Millî Mücadele’den yana olan önemli gazeteler İzmir’e Doğru, Açıksöz, Arkadaş, Yeni Adana, Albayrak, Anadolu, Babalık, Dertli, Işık, Öğüt, Emel, Ahali, İstikbal, İrade-i Milliye ve Hakimiyet-i Milliye’ydi. Gerek maddî sıkıntı, gerek dağıtım yolundaki düzensizlikler, gerekse kâğıt temininde karşılaşılan güçlüklere rağmen, Anadolu Basını sesini duyurmaya devam etmişti. Millî Mücadele yıllarında, yayınlanmış olan gazetelerin sayısı yüze yakındır.
***
Mustafa Kemal, Ankara’da da bir gazete kurmanın gereğini duyuyordu.
Bu gazetenin adı Hakimiyet-i Milliye olacaktı. Mustafa Kemal, gazetenin 10 Ocak 1920’de yayınlanan ilk sayısında niçin bu ismi verdiğini şu şekilde anlatıyordu: “Gazetemizin ismi takıp edeceği mücadelenin de nev’idir. Şu halde diyebiliriz ki, Hakimiyet-i Milliye’nin mesleği, milletin müdafaa-ı hakimiyeti olacaktır.”
Hakimiyet-i Milliye gazetesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışını takiben, kurulan millî hükümetin sözcüsü ve resmî organı hâline gelmişti.
Millî Mücadele ve Kurtuluş Savaşımızla ilgili bütün hareketler, resmî bildiriler bu gazetede muntazaman yayımlanıyor, bu sûretle Anadolu halkı siyasî ve askerî olaylar hakkında gecikmeksizin bilgi sahibi oluyordu.
***
6 Nisan 1920’de Ankara’da Anadolu Ajansı’nın kurulmasıyla, haber alma konusunda yeni bir aşamaya geçilmişti.
Ajans haberleri devamlı sûrette Mustafa Kemal Paşa tarafından denetlenmiş, zamanında yerlerine ulaştırılması da, istihbarat subayları tarafından sağlanmıştı. Anadolu Ajansı haberlerinin gereken merkezlere günü gününe iletilmesinde gecikmeye sebep olan posta ve telgraf müdürlüklerinin dikkati çekilmiş, bu yolda müsamaha gösteren memurların vatana ihanet suçuyla cezalandırılacağı bildirilmişti.
Anadolu Ajansı günlük bildirilerinin Anadolu dışında İstanbul’a da düzenli olarak iletilmesi için Balıkesir’de 61. Tümen Komutanlığına, Mudanya Kaymakamlığına ve Bursa’da 14. Kolordu Komutan Vekili’ne kesin direktif verilmişti.
***
Cumhuriyet’in ilanından hemen sonra da İstiklal Mahkemesi’ndeki ilk basın davası da söz konusu olur…
11 Kasım 1923’te Hüseyin Cahit Yalçın bir yazI yazar. Konu halifeliktir. Halifelik kurumu henüz yerinde duruyordur ama işlevsiz kalmıştır. Hüseyin Cahit yazısında şöyle der:
«Hilâfet bizden giderse beş-on milyonluk Türkiye Devleti’nin Islâm âlemi içinde hiçbir önemi bulunmayacağını, Avrupa siyaseti gözünde de en küçük ve değersiz bir hükümet yerine düşeceğimizi anlayabilmek için büyük bir dirayete lüzum yoktur. Milliyetperverlik bu mudur? Gerçek milliyet hissini kalbinde duyan her Türk hilâfet makamına dört elle sarılmak mecburiyetindedir.»
Halifelik kurumu esaslı bir tartışma konusudur. Halifeliği savunan epey insan vardır.
Örneğin, 10 Kasım 1923’te İstanbul Baro Başkanı, eski milletvekillerinden Lütfi Fikri halifeye seslenen bir mektubunda halifeliği savunarak halifenin asla görevinden istifa etmemesini talep etmektedir.
Halifeliğin desteklenerek güçlendirilmesini isteyen Hintli Müslümanlar’ın İsmet Paşa’ya gönderdikleri mektubunTanin, İkdam ve Tevhidi Efkâr gazetelerinde yayınlanması gazetecilerin İstiklâl Mahkemesi’nde yargılanmaları dönemini de başlatır.
***
Hüseyin Cahit Yalçın (Tanin), Ahmet Cevdet (İkdam), Velid Ebüz- ziya (Tevhid-i Efkâr), üç gazetenin yazı işleri müdürleri, Lütfi Fikri ve Hilafet Yaveri Ekrem bey ve ayrıca Adana’da hükümetin canını sıkan yazılar yazan eski milletvekillerinden Orhan Kemal’in babası Abdülkadir Kemali de tutuklanır. Vatana ihanet suçuyla suçlanırlar.
Rejimin etkili milletvekillerinden Topçu İhsan beyin başkanlığında bir mahkeme düzenlenir. Topçu İhsan Başkan; Asaf, Cevdet İzrap üye; Vasıf Bey de savcıdır.
İsmet İnönü’nün Ankara Garı’nda Topçu İhsan Bey’e «Cahid’i mutlaka asacaksın» dediği söylenir.
Hüseyin Cahit Yalçın tarihsel bir savunma yapar:
«Bu memlekette Cumhuriyetin dayanakları birkaç yahut beş on zatı muhterem değildir. Cumhuriyetin dayanakları hak ve adalettir, kanundur. Kimden gelirse gelsin, millet zulümden, istibdattan nefret eder. Ben Cumhuriyetin dayanaklarını sağlamlaştırmak için bütün iyi niyetimle çalışıyorum. Biliyorum ki üzerime düşmanlıkları çekiyorum. Fakat ne yapayım, bir gazeteci için düşündüğünü söylemek vatan borcudur.»
Gazeteciler beraat eder, Hilafet Yaveri Lütfi Fikri ise beş yıla mahkûm edilir. Meclis 13 Şubat 1924’te bu cezayı affeder.
***
Duruşmadan sonra «Basın su ve ateş gibi bir unsurdur. Hem çok faydalı hem de çok zararlı olabilir. Yapılacak şey iyi ilişkiler kurarak faydalarını en yükseğe, zararlarını en aşağıya indirmektir» diyen İstiklâl Mahkemesi başkanı Topçu İhsan, hükümetle İstanbul basını arasındaki buzların çözülmesi için Atatürk’le gazete başyazarları arasında bir toplantı düzenler.
Toplantı 4 Şubat 1924’te İzmir’de yapılır. Toplantıya İkdam sahibi Ahmet Cevdet, Tanin başyazarı Hüseyin Cahit Yalçın, İleri başyazarı Celâl Nuri İleri, Akşam başyazarı Necmettin Sadak, Vakit başyazarı Mehmet Asım, Tercüman-ı Hakikat başyazarı Hüseyin Şükrü ve Vatan başyazarı Ahmet Emin Yalman çağrılır.
Tevhid-i Efkâr’ın başyazarı Velit Ebüzziya da davet edilmiş ama Atatürk «sabit ve geri fikirleri dolayısıyle onunla tartışmaktan bir sonuç çıkmayacağı kanısında» olduğu için kendisini istememiştir.
Atatürk ertesi gün, 5 Ocak 1924’te, İzmir’de nasıl bir basın istediğini şöyle tanımlar :
«Arkadaşlar, Türk basını, milletin gerçek seda ve iradesinin kendini belirtmesi şekli olarak Cumhuriyetin çevresinde çelikten bir kale vücuda getirmelidir, bir fikir kalesi, bir zihniyet kalesi... Basın mensuplarından bunu istemek Cumhuriyetin hakkıdır. Bütün milletin samimi bir birlik ve dayanışma içinde bulunması bir zarurettir. Umumun selâmet ve saadeti bundadır. Mücadele bitmemiştir. Gerçekleri milletin kulağına ve vicdanına gereği gibi ulaştırmakta basının görevi çok, çok önemlidir...»
***
Eğer bir ülkede yönetenler “basının görevini” tanımlıyor ise bu yaklaşım muhakkak büyük bir baskının da habercisidir.
Nitekim o ağır baskı 1925’te ülkeye iyice yerleşir.
Bu tarihte «Takrir-i Sükûn Kanunu» Meclis’e gelir. Bu bir terör yasasıdır.
Kanun Meclis’te tartışılırken Halk Partisi’nin ileri gelenlerinden Recep Peker şunları söyleyecektir:
«İstanbul gazetelerinin memlekette ne kadar müessese ve makam varsa hepsini tahribe geçtiğini görüyoruz. Şeyh Sait isyanının en birinci müsebbibi bunlardır. En başta Millet Meclisi olmak üzere bütün müesseselere saldırdılar. Bu kanunun teklif edilmesine de İstanbul basını sebeptir. Çünkü yayın ve telkinleriyle isyanın çıkmasına sebep olmuşlardır. İşte biz bu yılan yuvalarını tahrib etmek ve susturmak azmindeyiz. Bunları ezmedikçe vatan bir gün bile rahat edemiyecektir. Elimizdeki kanunlar bu tahrib araçlarını arayıp bulacak ve seslerini boğacaktır. Bu yılanlar, bu zehirli yuvalar, kanun kuvvetiyle dezenfekte edilmedikçe, memleketin rahat yüzü görmesi ihtimali yoktur. İşte bu sebeple bu kanunu Yüksek Meclisin kabul etmesi bir vatanî mecburiyettir.»
Toptan sessizlik dönemi başlamaktadır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.06.2025
29.05.2025
23.05.2025
10.05.2025
25.04.2025
4.04.2025
20.03.2025
15.03.2025
6.03.2025
27.02.2025