Mehmet ALTAN
1971 yılının başlangıcında toplumsal huzursuzlukları çok artmış bir Türkiye vardı.
Ayrıca silahlı eylemler gündemdeydi. Ankara, İstanbul gibi büyük illerde banka soygunları ve adam kaçırmalar başladı. Üniversiteler süresiz kapatılmakta, polis yurtlara baskınlar düzenlemekte, öğrenciler gözaltına alınmakta ve tutuklanıyordu.
Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, “sosyal gelişmenin iktisadi gelişmeyi aştığı” görüşündeydi.
Mart ayına gelindiğinde “darbe” artık “yüksek sesle” dillendirilir oldu.
Öyle ki Milliyet’in başyazarı Abdi İpekçi 4 Mart günkü yazısında askerî bir müdahalenin beraberinde getireceği riskleri iyi hesaplamak gerektiğini belirtti.
Aynı gün Genelkurmay Başkanı Tağmaç, “Silahlı Kuvvetler, devlet idaresine el koymamak için çırpınıyor,” dedi.
Tağmaç’ın açıklamasının gazetelerde yer aldığı 4 Mart günü, Ankara Gölbaşı’ndaki ABD üssünde görevli dört Amerikalı kaçırılarak fidye istendi.
Amerikalıları bulmak için ODTÜ’ye giren 30 bin polis ve askerin yaptığı aramada, bir asker ve bir öğrenci vurularak öldü.
Tağmaç 12 Mart Muhtırası’ndan bir gün önce, “Maksat Ordu’nun sabrını taşırmak,” diyordu.
***
Muhtıra, 12 Mart Cuma günü saat 13:00’te TRT radyolarından duyurulduğunda şaşkınlık yaratmadı.
İdeologluğunu Doğan Avcıoğlu’nun yaptığı grup 8-9 Mart gecesi planladığı darbeyi hayata geçiremedi. Bu grupla birlikte hareket eden Batur ve Gürler başta darbenin öğrenilmesi olmak üzere farklı nedenlerle son anda Genelkurmay Başkanı Tağmaç’a yaklaşmıştı.
Ancak son gelişmelerin detaylarını bilmeyen birçok “ilerici” kuruluş, bildiri yayınlanır yayınlamaz muhtıraya duydukları güveni dile getirdi.
Muhtıranın altında Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Gürler, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhsin Batur ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Celal Eyiceoğlu’nun imzaları bulunuyordu.
Yanında iki albayla birlikte TRT’nin Mithatpaşa Caddesi’ndeki binasına gelen Tümgeneral Musa Öğün, Haber Müdürü Doğan Kasaroğlu’na bir zarf içinde verdiği muhtıra metninin 13:00 haber bülteninde okunmasını söyledi.
Spiker rahmetli Çetin Çeki’nin sesinden tüm ülkeye yayılan muhtıra, şu üç maddeden ibaretti:
1- Parlamento ve hükümet, süregelen tutum, görüş ve icraatlarıyla yurdumuzu anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş, Atatürk’ün bize hedef verdiği, uygarlık seviyesine ulaşmak ümidini kamuoyunda yitirmiş ve anayasanın öngördüğü reformları tahakkuk ettirememiş olup, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği ağır bir tehlike içine düşürülmüştür.
2- Türk milletinin ve sinesinden çıkan Silahlı Kuvvetleri’nin bu vahim ortam hakkında duyduğu üzüntü ve ümitsizliğini giderecek çarelerin, partiler üstü bir anlayışla meclislerimizce değerlendirilerek mevcut anarşik durumu giderecek, anayasanın öngördüğü reformları Atatürkçü bir görüşle ele alacak ve inkılâp kanunlarını uygulayacak kuvvetli ve inandırıcı bir hükümetin demokratik kurallar içinde teşkili zaruri görülmektedir.
3- Bu husus süratle tahakkuk ettirilemediği takdirde, Türk Silahlı Kuvvetleri, kanunların kendisine vermiş olduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni korumak ve kollamak görevini yerine getirerek, idareyi doğrudan doğruya üzerine almaya kararlıdır.
Parlamento kapatılmamış, siyasal partilerin çalışması engellenmemiş, hiçbir yönetici tutuklanmamış ve hükümet idaresine fiilen el konulmamış olmakla birlikte bu çok açık bir darbeydi.
Ordu, “Silahlı Kuvvetler İç Hizmet Talimatı”nın anayasadan daha üstün bir belge olduğunu pratikte kanıtlayarak kendi iradesini seçilmiş meclise dayattı.
***
Darbeyi Hürriyet, “Ordu Ültimatom Verdi, Hükümet İstifa Etti,” Milliyet, “Demirel İstifa Etti,” Cumhuriyet, “Türk Ordusu İdareyi Üzerine Almaya Kararlı,” manşetiyle verdi.
Sağdan soldan herkes ordunun sahaya girmesini destekledi.
Başbakan Demirel ise, Cumhurbaşkanı’na sunduğu istifa mektubunda, “Muhtıra ile anayasa ve hukuk devleti anlayışını bağdaştırmak mümkün değildir,” diyordu.
***
Cumhuriyet gazetesi başyazarı Nadir Nadi, darbenin hemen ertesi günü, “Devrimci Ordunun Sesi” başlıklı yazısında Muhtıra’nın, tuttuğu yolun çıkmaz bir yol olduğu uyarılarını dikkate almayan Demirel’e verildiğini söylerken; 21 Mart’ta yazdığı “Dar Boğaz” başlıklı yazısında, Ordu’nun göstermelik demokrasiye “paydos borusu çaldığını” vurgulamaktaydı.
Hürriyet’te Oktay Ekşi 13 Mart günü, “Bunun Böyle Olacağı Belli İdi” başlıklı başyazısında “Türkiye uçuruma gidiyor” ihtar ve ikazlarına kulak tıkayan Demirel hükümeti karşısında sabrı taşan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin “Yeter artık” dediğini yazıyordu.
***
Dönemin gazetelerini tararken muhtıradan bir buçuk ay sonra göz altına alınacak olan babamın da Akşam’da muhtırayı destekleyen mevcut “cici demokrasiyi” de ağır eleştiren yazısına rastladım:
“Bu ince ve siyasi barikatları kurduktan sonra demokrasi oyunu oynamak ve her şeyin demokratik yoldan çözüleceğini iddia etmek bir halk dolandırıcılığı değildir de nedir? Ceza kanunundaki Mussolini maddeleri aynen kalacak, seçimlere katılabilmek için bile örgüt olarak milyonlara ihtiyacın olacak, ayrıca kişisel seçim için yüz binlerin üstünde harcama yapma zorunda bulunacaksın ve bunun adı da demokrasi olacak.”
***
Türkiye maalesef yeni bir darbe dönemini daha yaşamaya başlamıştı. Adım adım bu darbenin Türk basını üzerindeki yakıcı etkisini yeniden birlikte hatırlayacağız...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.06.2025
29.05.2025
23.05.2025
10.05.2025
25.04.2025
4.04.2025
20.03.2025
15.03.2025
6.03.2025
27.02.2025