Mithat SANCAR
Depremlerin simgesel çağrışımları vardır. Şiddetli depremler, büyük fiziksel yıkımlara yol açabilirler, bunu biliyoruz. Lakin bastığımız yerin sallanması, sadece fiziksel değil, varoluşsal bir sarsıntı da yaratabilir.
Aslında her büyük depremin, böyle etkiler yaydığından bir şüphem yok; sadece bunların yayılma alanı her zaman çok geniş olmayabilir, küçük çevreler veya bireysel hatlarla sınırlı kalabilir. Buna karşılık, bazı depremlerde bütün bir toplum bu şekilde sarsılabilir. Bazen bir deprem, bütün dünyayı altüst edebilir.
Bundan tam 256 yıl önce, yani 1 Kasım 1755’te Lizbon’da büyük bir deprem meydana gelir. Susan Neiman, Modern Düşüncede Kötülük adlı çok değerli eserinde bu depreme dair yaygın algıyı şu sözlerle anlatır: “Lizbon depreminin, Roma İmparatorluğu’nun yıkılışından sonra, Batı uygarlığını en fazla sarsan olay olduğu söylenir.”
Van’daki depremi düşünürken, devamlı bu kitaptaki tartışmalara kayıyor aklım ve şu soruyu soruyorum: Van depremi, bu toplumda zihinsel ve kavramsal bir sarsıntıya, köklü bir yüzleşmeye vesile olabilir mi?
Bence olabilir! Böyle düşünmemin en önemli nedeni, bu depremin herhangi bir zamanda değil, otuz yıldır süren savaşın en şiddetli evrelerinden birinde gerçekleşmiş olmasıdır. Zaten savaş zamanlarında, hayat değil, ölüm; dayanışma değil, kutuplaşma; dostluk değil, düşmanlık; vicdan değil, nefret öne çıkar. Savaş şiddetlendikçe, “kötülüğü” besleyen duygular ve tutumlar daha da kuvvetlenir.
Faylar kırılınca bazı gazlar açığa çıkar! Bu, sadece jeolojik bir gerçeklik değil, aynı zamanda beşeri bir hakikattir de! Toplumun bir bölümünde dışa vuran gazlar, bariz bir ırkçılık ve nefret söylemi içeriyor. Önce bunun üzerinde duralım.
Bazılarına göre, bu durumu abartmamak lazım! Bunlar marjinal gruplardır ve her toplumda örneklerine rastlanır!
Ben de, ırkçılıklarını iğrenç bir nefret söylemiyle açığa vuranların, bu toplumun büyük çoğunluğunu temsil ettiği kanısında değilim. Ancak bu toplumda bir algı kalıbı, bir zihniyet unsuru olarak ırkçılık öyle geçiştirilecek, küçümsenecek bir olgu da değil kesinlikle. Tam tersine, ırkçılığın birçok türü, bu toplumda epeyce yaygın. Bilhassa gündelik ve banal ırkçılık diye niteleyebileceğimiz davranış tarzı, adeta normal ve olağan bir şey olarak karşımızda duruyor. En çok Kürtleri ve gayrımüslim azınlıkları hedef alan bu ırkçılığın sayısız örneği var. Irkçılığın doğal uzantısı olan nefret söylemi için de aynı şeyi söyleyebiliriz.
Kürtlere yönelik ırkçılığı, PKK’nin silahlı eylemlere başlamasına bağlamak da doğru değil. On yıllarca uygulanan “inkâr politikası”nın kendisi ırkçılığın en çirkin örneklerindendir. PKK’nin eylemleri, kökleri derinlerde olan bu ırkçılığı meşrulaştırmak için bir bahane olarak kullanılıyor.
Gündelik ırkçılık, en çok nefret söylemi ve linç pratikleri aracılığıyla işletilir. Genellikle Kürtlere karşı yapılan ırkçılık “hak edilmiş bir tepki”; linç girişimleri ise “duyarlı vatandaşların meşru tavrı” olarak algılanıyor ve sunuluyor. Siyaset, yönetim, medya dünyası ve yargı, bu tutumu kolluyor, güzelliyor ve dolayısıyla teşvik ediyor. Böyle olunca, Türkiye’de nefret söylemi muteber, nefret suçları serbest hale geliyor. Linç girişimleri de, en fazla “haylaz çocukların taşkınlığı” sayılıyor. Polis ve savcılar, ırkçılığı ve nefreti en galiz şekilde ve pervasızca dile vuranlara hoşgörüyle yaklaşıyor; çoğu zaman “kendilerinden biri olarak” görüyor.
Irkçılık ve nefret söylemi böyle normalleştirilince, bu Müge Anlı gibi zavallılar da bu dili bu kadar rahat kullanabiliyorlar. Toplumun diğer kesimlerinden tepki gelince de şaşırıyorlar. Zira bugüne kadar Müge Anlı gibilere, bu dilin ve bu tutumun “vatanseverliğin göstergesi ve kanıtı” olduğu söylendi.
Kürt sorununu güvenlik politikaları ve savaş yöntemleri ekseninde ele alan her yaklaşım, düşmanlık ve nefret söylemini büyütür, yaygınlaştırır. Bu söylemin sadece PKK’ye karşı geçerli olduğu iddia edilse de, bu söyleme eşlik eden kitlesel tutuklamalar, aslında Kürtlerin PKK’den pek de ayrı olmadığını işliyor zihinlere. Kürtlerin bu politikalara kitlesel tepki göstermesi de, ortalama insanın algısında “Kürtler eşittir PKK” algısını güçlendiriyor. Savaş şiddetlendikçe bu algı, büyük oranda olgu haline de geliyor zaten. Sonra da, işte böyle büyük felaketler bile, Kürtlere karşı ırkçılık ve nefret vesilesi olarak kullanılıyor.
Depremle birlikte ırkçılık ve nefret söylemine karşı güçlü bir tepki de ortaya kondu. Bunun çok değerli olduğu şüphesizdir. Ayrıca toplumun farklı kesimleri, dayanışma adına çok kıymetli şeyler yapıyorlar. Bu da çok önemli!
Depremle ortaya çıkan bu iki zıt dinamikten hangisinin belirleyici olacağı, büyük ölçüde savaşın seyrine bağlıdır. Savaş politikalarında ısrar edilirse, ırkçılık ve nefret bataklığında boğulmak gibi bir felaket yaşanır. Bu nedenle, bu depremin de ortaya çıkardığı en acil ihtiyaç, PKK’nin derhal ateşkes ilan etmesi, devletin de aynı anda operasyonları durdurmasıdır. O zaman, hem fiziksel hem de ruhsal yaraları büyük bir hızla tamir edebiliriz!..
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Newroz 2015: Yeni başlangıç, yeniden inşa
24.03.2015 - Çözümde deneyimler ve modeller meselesi
22.03.2015 - HDP’nin kararı ve korku siyasetinin acizliği
12.02.2015 - HDP’nin kararı, AKP’nin tedirginliği
5.02.2015 - Devletçi zihniyet ve yargı
27.01.2015 - Hrant’ın vasiyeti
20.01.2015 - Bir katliam, gerçeklik ve hakikat
13.01.2015 - 2015: Büyük yüzleşme randevusu
6.01.2015 - Roboski Katliamı: Yüz yıllık bir yara
29.12.2014 - Yollar ve sonlar
23.12.2014
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
Murat
Bitti ha bitti, hep ayni terane! Insan azcik sikilmaz mi ya donup dolasip ayni seyleri yazmaktan cizmekten. Adamlar bu yuzyil bizim (kurtlerin) yuzyilimiz olacak diyecek noktaya gelmis, bunlar hala bittiler de bittiler diye kendi calip kendi oynuyor. Faydasi nedir kendilerine onu da anlamis degilim. Kendi kendine telkinle moral bulmaya mi calisiyorlar anlamiyorum. Mesele bu sekilde cosmaksa artik daha yaratici yazarlar bulmak gerekmez mi?