Münir AKTOLGA
Bütün o tasavvuf düsüncesini tek bir cümle ile ifade edebilirmisin deselerdi, herhalde, "nefsini bilen Rabbini bilir" derdik..
Ama işte o an, yani, „nefsini bilerek Rabbini bildiğin“ "an" da "kendi varlığında yok" oluyorsun.
İşte, "kurban'ın" özü budur!.“Kurban bayramının“ özü de budur. „Kendi varlığında yok olan“ insanın, „nefsini bilerek Rabbini bilirken“ yok olduğu andır o an!. O „an“a „bayram“ denmesinin nedeni ise, „insanın, doga’nın bilincini yaratmak“ olan görevini-misyonunu- layıkıyla yerine getirerek sahneyi terk etme sevincidir!.. Nefsini (doğayı, ve bu arada da onun bir parçası olarak kendini) bilen insan, o „an“, bu „kendi varlığında yok oluş“ diyalektiğini kutluyor, olay budur...Nasıl mı?
İnsan, kendini bildiği an, ortada nefs-benlik şeklinde mutlak bir varlığın-gerçekliğin bulunmadığını, „objektif bir gerçeklik olarak varolan“ kendi varlığının-ve onun temsilcisi olan nefsin- her an yeniden yaratılan izafi -nöronal-bir oluşum-gerçeklik olduğunu keşfederek, "mutlak" olanın, var oluşun bütün biçimlerine özgü o izafi oluşumlar esnasında, her seferinde sistem merkezinde ortaya çıkan ve sıfır noktasında temsil olunan o instanz-olduğunu anlıyor.İşte o "an" da zaten kendi varlığında yok olmuş oluyor o!
Buradaki Rab, yani Tanrı, insanla birlikte kendi bilincini yaratan o sıfır instanzıdır. O halde Tanrı, insanla birlikte kendi bilgisini-bilincini üretirken adeta aynaya bakmakta kendisini seyretmektedir. Gene mi neden diye sordunuz?! E, bunun adına da evrensel oluşum diyalektiği deniyor!! Toprağa düşen bir tohum neden kendini inkâr ederek bitki, yonra da tekrar tohum-meyva haline dönüşüyor dersiniz, kim zorluyor acaba onu, bunun nedeni, niçini var mıdır!!..İsterseniz Tanrısal döngü-oyun da diyebilirsiniz buna!!..
Peki, sıfır noktasında temsil olunan o instanz, yani Tanrı ne midir, neresinde midir bu oluşumun? "O, hiçbir yerdedir"!; çünkü o, (aynen küçükken bize öğrettikleri gibi) "her yerde, her zaman hazır ve nazır olandır".."onun ne rengi, ne kokusu vardır, o, bütün bu sıfatları kendi içinde barındıran" ve her seferinde izafi bir varoluş haliyle birlikte ortaya çıkan mutlak gerçekliktir. Yani?..
Bu evrende varolan herşey, bir atomdan bir galaksiye kadar, bütün o „cansız“ ve „canlı“ varlıkların hepsi kendi içinde bir sistem değil midir ve her sistem de izafi bir gerçeklik olarak sistem merkezindeki sıfır noktasında „varolarak“ temsil olunmuyor mu?. O halde, bu açıdan baktığınız zaman, „her yerde, her zaman varolan“ sadece o dur, yani ondan, o sıfır halinden başka hiçbir şey yoktur bu evrende..
İşte, evrim süreci içinde insanın ortaya çıkışıyla birlikte, hem bir sistem olarak onun kendi içindeki sistem merkezinde, hem de insan-doğa (dış dünya) sisteminin sistem merkezinde bulunan o sıfır hali, tıpkı ana rahminde gelişen o çocuk gibi sistemin ana rahmi olan insanla birlikte kendisini yeniden üreterek kendi bilincini yaratmakta, bunu yaparken de insan ona kurban olarak „kendi varlığında yok olmaktadır“!..
Peki, madem ki "kurban" aslında bizzat kendi nefsiyle "varolan" insanın kendisidir, o halde insan kendi nefsiyle kendi varlığında yok olunca ne oluyor, bu „yok oluşun“ „sonrası“-onun diyalektiği nedir?
O "an" dan sonra "varolan" artık "bilinçli doğa" dır!. İnsan, kendi suretinde o bilinci ve „bilinçli doğa’yı“ yaratırken, Tanrı da o „bilinçli doğayla“ birlikte aynada kendini seyretmiş oluyor!..Bütün hikaye bundan ibaret!!.
Bu konulara daha ayrıntılı olarak girmek isterseniz:
1) http://www.aktolga.de/t4.pdf
2) http://www.aktolga.de/m37.pdf
Not: İkide bir diyoruz ki „Türkiye Batı ile Doğu arasındaki bir sentezdir, Doğu ve Batı düşünceleri burada buluşmakta yeni bir sentezi yaratmaktadır“..İşi komisyona havale etmeyelim isterseniz, nerede ve nasıl birşey o „sentez“ acaba!!..Şaka değil bu, birgün "hem var, hem yok" birisi çıkıyor ve alın işte size o "Herşeyin Teorisi-Bilgisi" diyor! Ve hiç ses çıkmıyor(!) böyle birşey olamaz diyen insanlar halâ onu aramaya devam ediyorlar(!) ne kadar güzel ve ilginç değil mi!! Güzel ve ilginç, çünkü, hani hem var hem yok demiştik ya, biz-hepimiz – işte bu oyun devam ettiği sürece „varız“. Bunun aksini düşünmek mümkün mü (!) çünkü o „an“ „yok“ olmuş oluyoruz!!..Rabbim bu ne yaman diyalektiktir, sen nereden buldun bu kadar basit ve aynı zamanda da o kadar karmaşık diyalektiği!..
Herkesin bayramını kutlarım!!..
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023