Murat BELGE
Tayyip Erdoğan’ın söylediği söylenen söz, “İç Savaş çıkarsa çıksın, ezer geçeriz,” geçen gün Cumhuriyet’te Aydın Engin’in yazısının da konusu oldu. Aydın bunun halen yalanlanmadığına da dikkat çekerek böyle bir zihniyetin vahameti üstünde duruyordu. Ancak bunun yanısıra, “teorik” yanları da olan bir soru soruyordu: “bu felâketamiz gidiş yalnız Tayyip Erdoğan adındaki şahsın becerisi midir, yoksa AKP ve dolayısıyla siyasî İslâm da bundan sorumlu mudur?”
Aydın’ın sorduğu soru, “Erdoğan”, “AKP” gibi somut varlıklardan soyutlanarak sorulduğunda klasik, ezelî “tarihte bireyin rolü nedir?” sorusu olarak formüllenebilir. Plekhanov’dan beri buna, “Biraz öyle, biraz da böyle” diye cevap veririz. Uzun vadede işleyen etkenler “toplumsal”dır; daha kısa vadeli ve görünür yüzeyde hareket yaratan olayları da “bireylerin bireyselliği”ne bağlarız. Sonuç olarak, şu somut olay ve durum hakkında da söyleyeceklerimiz üç aşağı beş yukarı, bu minvalde bir şeyler olacak.
Soru, gelip bir “belirleme” sorununa dayanıyor: “belirleyen ne?” Bu sorulunca da, aklımıza, “tarihi yapan büyük cesametler” geliyor, doğal olarak. Aydın’ın verdiği örnekle, “İkinci Dünya Savaşı’nı Hitler çıkardı” dediğimizde, hele Marksizm’in tarih ve toplum analizlerini bilen biri olarak, kendi cevabımızdan hoşnut kalmayacağımız belli.
Ama şimdi ben bunu daha küçük parçalarına indirgemeye çalışayım (“analitik” olmak bu demek değil mi?): “İkinci Dünya Savaşı’nı çıkarmak” çok büyük bir alanı kapsayan bir söz. Ama savaşın çıkmasında Almanya’nın herkesten fazla bir rolü olduğunu görüyoruz.
“Savaşı Çekoslovakya ya da Polonya çıkardı” v.b. diyecek halimiz yok.
Şu aşamada “Hitler” değil, “Almanya” diyelim. Ama Almanya’yı bu savaşı çıkaracak haline taşıyan da, herkesten önce, Hitler’di.
Almanya’yı o ruh haline getiren sorunları Hitler yaratmadı. Bir büyük savaştan yenik çıkmış Almanya’nın ciddi sorunları vardı; bu sorunları çözmenin ya da hafifletmenin tek bir yolu yoktu. Bütün (dışsal ve içsel) zorluklara rağmen, bu yollardan gidilebilirdi. Örneğin Krupp gibi “savaştan kazanan” sermaye kesimine değil de, Siemens gibi “tüketimden kazanan” sermaye kesimine öncelik ve önderlik tanıyacak bir siyaseti yürürlüğe koyacak hükümet(ler) olabilirdi. Ama bu gibi yollar çabucak yıpratıldı ve Hitler’in vaat ettiği yol seçildi. Aslında bu yolun da (1933’ten 1945’e kadar iktidarda ve henüz savaşa girmemiş haliyle) bütün zırvalıklarına, despotluklarına rağmen, bir dünya savaşı başlatması zorunlu değildi. Bu, “sokaktaki Alman”ın ideali de değildi. Ama Hitler’in idealiydi ve Hitler bu ideallerini gerçekleştirecek adımları atmaya başladığında Alman toplumunun büyük çoğunluğunun, “Dur orada! Böyle olmaz!” şeklinde bir tepkisiyle karşılaşmadı. Tersine, “Heil Hitler!” diyerek onun gösterdiği yöne heves ve istekle atılan bir Almanya vardı.
Özetin özetinin özeti bu söylediklerim. Bunlar böyle üç beş sayfalık yazılarda sonuca bağlanacak konular değil ama şu somut ortam bunun için elverişli değil.
Dolayısıyla ben Aydın Engin’in geniş kapsamlı sorusuna kendi cevabımı vereyim.
Sonuçta belirleyici olan toplumdur. Yani, kaynakları eski zamanlara uzanan ideolojik formasyonlar, sınıf çıkarları, siyasi örgütlenmeler v.b.
Bunlar “belirleyici”dir ama “özgül bir anlamda belirleyici”.
Dolaylı, dolayımlı bir ilişkiden ve bir işleyişten söz ediyoruz burada. Bu uzun vadeli ve birey-üstü etkenler, o somut konjonktürde neyin belirleyici olduğunu ya da olacağını belirlerler. Yani, bu uzun vadeli ve birey-üstü etkenler, genel ortamı, bir bireyin olağandışı bir “belirleme gücü” kazanacağı biçimde belirlerler.
1930’larda Almanya’nın savaş borçları (tazminat) ve enflasyon (bir bavul dolduran kâğıt parayla bir dondurma alabilme durumu), Fransa’nın geçici – Saar işgali, yenilmiş olmanın verdiği eziklik, bunun “savaş suçlusu” ilân edilmek gibi durumlara karşı patlayan “öfke” kısmı v.b., dediğimiz o uzun vadeli etkenleri de etkileyen “orta vadeli” koşullar, sorunlardı. Bunların karşısında Weimar Cumhuriyeti kimseyi mutlu etmiyordu. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan Adenauer-Erhard çizgisine benzer bir “orta-sağ” alternatif de görünürde yoktu. Bu koşullarda Naziler iktidara geldiler.
Ama Naziler’e verilen oy oranı, o aşamada, % 30’larda dolaşıyordu. Bu da bizim 2002 seçimiyle karşılaştırılabilir bir olgu. Demek ki Hitler, %30’larla tırmandığı iktidarda yaptıklarıyla, hemen hemen bütün Almanya’nın desteklediği Führer haline gelmeyi başarmıştı. Bunu sırf baskıyla başardığını söylemek olayın yarısını ıskalamak olur. Baskı elbette vardı, ama gönüllü destek de vardı.
http://www.birikimdergisi.com/haftalik/7773/erdogan-in-belirleyiciligi#.V2r-KfmLTIU
Hitler’in hemen yanında Nasyonal Sosyalist Parti’yi görüyoruz. SA var, SS olacak. Bunlar hep Alman toplumunun bağrından çıkıyor. Burada da “Sivas’taki gibi yakarız” diyenler, bütün o troller, uzatmayalım, Tayyip Erdoğan’a sadakat arzedenlerin, Türkiye toplumunun “bağrından” başka bir yerden çıkmamaları gibi.
Peki, nasıl oluyor? Yani, teorik dile (yeniden) çevirirsek: uzun vadeli toplumsal mekanizmalar ne zaman şunu bunu değil de bir “birey”i bu kadar çok şeyi belirleyecek duruma, konuma getiriyor? Nasıl oluyor da, bu kadar anonim toplumsal uğraklar ve mekanizmalar, üretici güçler, üretim ilişkileri v.b., belirleyicilik rolünü bu derece “kişiselleştirilebiliyor”?
Bunun için gene bir “toplumsal kriz” ortamı gerekiyor sanırım. Hitler, Almanya’nın krizinin ürünüdür ama ondan önce de Mussolini İtalya’nın krizinin ürünüydü.
Britanya’da Oswald Mosley faşist ideolojinin önderiydi. O ve partisi hiçbir zaman kendilerini mutlu edecek bir oy oranına ulaşmadılar. Savaş çıkınca parti kapatıldı (açıkça Nazizm taraftarıydı). Hapsedilenler oldu. Savaş sonunda Mosley kendisi derin bir hayal kırıklığıyla Britanya’yı terketti; İrlanda’ya, sonra Fransa’ya yerleşti.
Ama son bir çabası daha vardır. 1959’da, Britanya’da ırk sorunları büyümüşken, kendisine bir fırsat doğduğu inancıyla ülkeye dönüp Kensington North bölgesinde adaylığını koydu. Herhalde buranın kendisi için elverişli olduğunu düşünüyordu. Bölgede kullanılan oyun %8.1’ini alabildi. Bunun üstüne gene ülkeyi terketti ve bir daha dönmedi.
Britanya’da sağcı yok mu? Dolu. Irkçı yok mu? İstemediğin kadar. Peki, Mosley’ye oy? I-ıh, o kadar değil.
Britanya savaş için “radikal” bir önder gerektiğine inanınca Churchill’i seçti; savaş bitince de Churchill’i evine gönderdi.
Bu nasıl oluyor? Britanyalılar Almanlar’dan daha mı akıllı ya da faşizme karşı aşı mı olmuşlar?
Britanya’nın koşulları Almanya’nın koşullarına benzemiyor. Bir “iç” kriz yok. Bilinen, denenmiş (büyük ölçüde kişisellikten arındırılmış) “prosedürler”den vazgeçmeyi gerektirecek bir neden görmüyorlar.
Peki, bu görece soyut olgular, burada olanları ne ölçüde açıklıyor?
Benim Aydın Engin’in soru sorarak açtığı tartışmada söylediğim, Türkiye koşullarının da, Erdoğan’ın belirleyiciliğini belirlediğidir. Örneğin Abdullah Gül önderliğinde bir AKP ile bugünkü duruma gelmezdik. Bırakalım Abdullah Gül’ü, 2002-2012 arası Tayyip Erdoğan da bugünlerin “kaçınılmaz” olduğuna dair bir işaret vermiyordu. Burada önemli olan Tayyip Erdoğan’ın kendisinin ne işareti verdiği değil. Önemli olan, Tayyip Erdoğan’ın o dönemdeki politikalarının da gerek partisinde, gerekse genel olarak Türkiye’de destek bulmasıydı. “Kürt sorununun barışçı çözümü” der ve buna göre bir siyasi çizgi izlerken, partisi, “Hele bir Haziran ayına gelelim, biz size gösteririz” diye bir ideolojiyle hareket etmiyordu.
Yani sorun, partisinin Tayyip Erdoğan’ın kendisine tâbi olmasıdır. Şu çizgiye, bu siyasete değil, Tayyip Erdoğan’ın vereceği karara tâbi olmak. Otuzlarda Nasyonal Sosyalist Parti’nin ve Alman toplumundaki çoğunluğun durumu.
Hitler, Alman krizinin üstüne geldi, diyorum. Bu krizi görmek, tanımlamak çok kolay: savaş sonrası koşullar, ekonomik buhran v.b. Peki, Türkiye’deki “kriz” neydi de altından Tayyip Erdoğan çıktı?
Bunu başka yazılarda araştıralım.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları






















































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025