Murat BELGE
Roger Cohen önemli bir yazardır. Bizde “köşe yazarı” diye anılan gazete makale yazarlarının uluslararası bir temsilcisidir. Ama “köşe yazarları”ndan pek beklenmeyecek bir bilgi dağarcığına sahiptir. Ben onu New York Times’da okuyorum ama başka yerlerde de yazıyordur herhalde. Geçen gün, benim de üstüne yazıp durduğum “popülizm” konusunu ele almıştı. Biraz aykırı bir tavrı vardı (genellikle vardır zaten): bu terimi çok sık kullandığımızı, olur olmaz kullandığımızı söylüyordu. Bunun sonucu da terimin anlamsızlaşmaya başlaması oluyor. Putin de popülist, Trump da popülistse, üstüne Tayyip Erdoğan ve Maduro da popülistse, “popülist” dediğimiz bu adam kim, neyin nesi, neye benziyor?
Cohen’e hak verdim; ona hak verirken kendimi de düşündüm. Çünkü onun şikâyetçi olduğu şeyi ben de bir ölçüde yapıyorum: bütün bu adamları “popülizm” denen bir kazanın içine atıyorum. Oysa elbette aralarında azımsanmayacak farklılıklar var çünkü yaşadıkları toplumlar arasında dünya kadar farklılık var.
Ama bu zaten “düşünce”, “bilgi” dediğimiz şeylerin “cilve”si değil mi? Dünyayı anlama uğraşımızın kendi yapısından kaynaklanan bir şey değil mi? Aynı şişeye bakan iki adamın biri “yarısı dolu”, öbürü de “yarısı boş” diye düşünebiliyorsa (ve biz bunu olağan bir olay olarak görüyorsak) siyasi rejim için haydi haydi ölçüler karışacak. “Faşist” deyince aklımıza ilk gelecek iki ad Mussolini ve Hitler. Ama kurdukları düzenlere yakından baktığımızda pek çok farklılaşma da göreceğiz. Örneğin bu ikisinin zihninde “ırk” kavramının neleri temsil ettiği konusundan başlayalım, isterseniz.
Eldeki konuya hangi manevi uzaklıktan baktığımıza bağlı. Uzaklardan bakınca her şey benzeşir; yaklaştıkça farklılıklar ortaya çıkar. Bu da böyle bir olgudur.
Yukarıda biraz da rastgele saydığım beş önder ve daha birçokları; iktidarda olanların yanısıra hâlen iktidar mücadelesi vermekte olan başkaları da az değil: Le Pen, Wilders, vb.
Bir zamanlar çok sayıda “faşist önder” sayabiliyorduk. Mussolini’yle başlamış, ardından Hitler iktidara tırmanmıştı. Onları Franco, Salazar izledi. Bu arada Doğu Avrupa ülkelerinde genellikle otoriter kişiler iktidardaydı: Pilsudski, Horthy vb. İktidar olamamış faşist politikacılar vardı: İngiltere’de Mosley, Romanya’da Codreanu vb. Hepsine “faşist” demek doğru olur mu? Bence olmaz. Pilsudski, Salazar vb. bence uymaz.
Faşizmden öncelikle aşağıdan yukarıya güçlü bir halk hareketini anlıyorum, popülizmde olduğu gibi. Her otoriter rejim faşizm değildir: Bonapartizm vardır, diktatörlük (daha çok “askerî”) vardır ve evet, kendine “komünist” diyen de vardır. Aynı adı kullanmak, hepsini aynı torbaya koymak için bazı can alıcı kertelerde ortaklık tesbit edebilmek gerekiyor.
Fazla uzatmadan asıl gelmek istediğim yere geleyim: Popülizmin “liberal demokrasi”yle ilişkisine. Burada gene Roger Cohen’in yazısına değineceğim. Cohen, bugün dünyanın çeşitli yerlerinde “popülist” diye andığımız önderlere oy veren kitlelere bakıyor ve böyle birine oy vermelerinin anlaşılır bir yanı olup olmadığını soruyor. Olduğunu söylüyor. Bu konuda da ona hak veriyorum.
“Liberal demokrasi”, bütün eksiklerine, kusurlarına rağmen, yakın zamanlara kadar, dünyada demokrasinin en ileri derecelere varabildiği siyasî düzendi. Her düzen gibi o da tarihîydi yani tarihî bir gelişmenin sonucu olarak kurulmuştu. Kurulmuş ve zaman ilerledikçe değişmiş, gelişmişti. Ama doğumunu gerçekleştiren tarihî güçlere bağlılığını da devam ettirmişti. Kendisini aşmak, aşarak geçersizleştirmek üzere hareketlenen akımlara karşı önceleri ne “liberal” ne de “demokratik” olan yöntemlerle direnmiş ama sonradan tutumunu yumuşatmıştı. Bu güçler ise (yani sosyalizm) onu eleştirmekle birlikte, onu gerçekten aşan bir somut örnek yaratamadılar, bir model kuramadılar. Berlin Duvarı ve ardından komünizmin yıkılmasıyla bu “liberal demokratik” düzen insanlığın erişeceği son menzil olarak (“Tarihin Sonu” teorileri) tek başına saltanatını ilân etti.
Dünyadaki servet dağılımına ilişkin istatistiklere bakınca bu düzenin nasıl bir eşitsizlik ve adaletsizlik üstünde oturduğu anlaşılıyor. Bu eşitsizliğin sonuçları her toplumsal düzeyde yaşanıyor. Bir zamanlar “daha iyi bir dünya” olabileceğini söyleyegelmiş siyasî hareketler de artık bu konuları konuşmaktan vazgeçmişler. “Bu iş buraya kadar” mantığı ve tavrı egemen (“gerçekte varolan sosyalizm” deyimi bunu önceden itiraf etmişti). Ama dünya olabileceği kadar güzel değil.
Popülizm, bence, rahatsızlığın doğru teşhisi üstüne kondurulmuş yanlış bir tedavi yöntemi. Gücünü, etkisini o doğru teşhisten alıyor; ama sonra bunu çarçur ediyor, çünkü bu koşullarda ortaya atılan bu yeni siyasetçi kuşağının da insanlığı kucaklayan bir projesi (ve öyle bir amacı) yok. Genel hoşnutsuzluk ortamında yerel bencillik potansiyelini sömürüyorlar: “America first!”, “Göçü durdurun!”, “Türkler dışarı!” vb.
Birikim
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.12.2025
1.12.2025
24.11.2025
25.08.2025
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025