Ümit KIVANÇ
Rakibe kafa attıktan sonra kendi kafa yemiş gibi yüzünü tutarak yere serilen futbolcununki ne zelil bir vaziyettir! Kaslı, güçlü bir genç adamın kendini rezil edişini değil, ‘onur’ diye andığımız canlının yerlerde sürünüşünü görürüz onu seyrederken. Onur, evet, canlıdır; ergenliğinde gururla, kibirle kırıştırır, kötü yollara düşer, büyür, olgunlaşır, yaralanır, tedavi görür ya da vurulur ölür... 31 Mart seçimlerinin İstanbul’da verdiği sonucu iptal ettirmek için tertipledikleri sefil müsamerelerle, bu oyunlardaki sinir bozucu rolleri, mide bulandırıcı performanslarıyla birbiri ardına karşımıza gelen iktidar temsilcilerinin ve bütün olarak iktidar pratiğinin üzerimizdeki etkisi, sahtekâr futbolcununkinden beter. Taraftarlık zehirinin tesiriyle gözü kulağı kapanmamış herkes hayretle, dehşetle, ibretle ve her zerresi haklılıktan mâmûl öfkeyle izliyor, alçalmanın bir siyasî varlığın kader macerasına dönüşmesini.
Olan bitene Demirtaş özgüveniyle, İmamoğlu sükûnetiyle bakmaya çalışalım. Öfkenin ve başka kışkırtıcı veya felç edici duyguların üstesinden gelme kapasitesi, önümüzdeki haftaların, ayların en acil ihtiyaç maddesi olacak belli ki.
İktidar sahiplerinde öngörüsüzlük
Muktedirlerden başlayalım. Nihayet ellerinde kalacak tek kudret aracına, sopaya güvenebileceklerini düşünüyor olmalılar. Bu kadar merkezîleştirilmiş, kişiselleştirilmiş, her türlü denetimden kurtarılmışiktidarı sürdürebilmenin başka yolunu bulamadıkları için, toplumla birlikte kendilerini de cendereye sokan güzergâhı seçtiler. Mesele iktidarı hiçbir şekilde paylaşmamak. Bunun özünü de şiddet ve iktidar alanında tekel sahibi devletin çoğulcu demokratik tesirlere kapalı kılınması oluşturuyor. Çoğulcu deyince Kürtleri, demokratik deyince hak-adalet, eşitlik taleplerini anlıyoruz haliyle; devletin bunlara kapalı kalması esas.
Ancak hâlihazırdaki iktidar koalisyonunun olmazsa olmazları Cumhuriyet’in bu geleneksel umdelerinden ibaret değil; bir de cumhurbaşkanının bekâsı şartı var, mevcut yapının sürebilmesi için. Ve Tayyip Erdoğan, öyle anlaşılıyor ki başka yol göremediğinden, geri dönüşsüz bir daracık yola saptı. Çıkmaz.
Üstelik şimdiye kadar yalnız Selahattin Demirtaş karşısında düştüğü ‘baş edemezlik’ halinin benzerini bizzat elleriyle hazırlayarak. Bu kadar da değil: Siyaset sahnesine, dikkat çekici ve anlamlı da olsa bir yan rolle çıkacak yardımcı oyuncuyu kendisine rakip başrol oyuncusu konumuna yükselterek. Ekrem İmamoğlu artık Erdoğan’ın karşısında kurulan muhalefet cephesinin alternatif lider ve cumhurbaşkanı adayıdır. İmamoğlu’nun, Muharrem İnce gibi, rektifiye edilmiş, turbo bilmemne takılmış taşra politikacısı olmadığı, böyle bir başrolün ağırlığını taşıyabilecek, başlıca rakibinin en zayıf olduğu, kitlesel sempati-destek için elzem alanlarda -samimiyet, sükûnet, güleryüz, “sivil”lik…- üstünlüğe sahip bulunduğu ortada.
Muhalif saflarda hayat belirtileri
6 Mayıs Pazartesi, Türkiye Cumhuriyeti siyasî -ya da: devlet suçları- kronolojisinde zaten yeralan bir gün; gencecik üç insanın, askeriyenin cezalandırma, Türk sağının intikam ihtiraslarına kurban edildiği tarih: Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam edilişlerinin yıldönümü. Ama artık parlamenter demokrasiden kalan son kurumun da lağvedildiği tarih olarak da anılacak. Varkalan son demokratik kurum, seçimler, 6 Mayıs günü açıklanan Yüksek Seçim Kurulu kararıyla geçersiz kılındı. Günümüz muktedir siyasî kadrosunun pek sevdiği deyimle “yok hükmünde” oldu. Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit politikasında gedik açılması, Öcalan’ın avukatlarıyla görüştürüldüğünün ve mesajlarının açıklanması, YSK kararının yarattığı depremin gölgesinde kalıyordu ki, ırkçı önyargılar, siyasî basiretsizlikler ve her türden densizlik biraraya geldi, bu iki gelişmeyi içiçe geçirmeye kalktı.
Şuursuzluk şüphesiz moral çöküntüsü sayesinde kendine fazladan yaşam alanı bulabiliyordu. Çöküntü ilerleyen saatlerde arttı, bundan böyle hiçbir seçime güven duyulamayacağına dair haklı kaygıdan da beslenerek, sandığa gitmeme eğilimini epeyce güçlendirdi. Sonra Ekrem İmamoğlu, tıpkı seçim gecesindeki gibi, sahneye çıktı, pek naif, pek safça bir temenniyi sloganlaştırarak, “Her şey çok güzel olacak,” diye seslendi. Ve -belki daha önemlisi- sanatçıları, iş insanlarını adlı adınca belirterek, herkesi “artık konuşmaya” çağırdı.
Sosyal medyadan izleyebildiğimiz kadarıyla, bir saat içinde muhalif saflardaki hava döndü. Seçimi boykot etmekten yana olanların büyük kısmı, eğer bir “demokrasi cephesi” olarak girilecekse elbette sandığa gitmek gerektiğini söylemeye koyuldular. Kimileri, seçim süreci politikaları üzerine, “karşı saflar”a seslenirken nelere dikkat etmek gerektiğine varana kadar görüşler ortaya attılar. Kimileri kısa sürede meydana gelen duygu dönüşümünü değerlendirmeye çalıştılar. O arada İmamoğlu’nun “konuşsunlar” dediği “sanat” âleminden popüler isimler, muhtemelen birbirlerinden cesaret aldıkça çemberi genişleterek, muhalif tavırların açığa vurulmasını meşrulaştıran bir kervan düzdüler. Aynı sırada, şüphesiz daha önemli bir meşrulaştırma eylemine girişildi, kimi semtlerde tencere-tava sesleri eşliğinde insanlar grup grup sokağa çıktılar. Bunları ertesi gün, seçimde oy vermek için İstanbul’a gidip dönecek öğrencilerin yol ve barınma masraflarını karşılayacağını bildirenler izledi. Yeni seçim tarihi 23 Haziran’da sahillerine kar yağacağını, hava sıcaklığının 150 dereceye çıkacağını, plajlarının kapalı olacağını, vs. duyurarak İstanbulluları seçim sırasında sandık başında bulunmaya çağıran CHP’li Ege ve Akdeniz belediyelerinin esprili kampanyasıyla birlikte.
Ruh hali, hava, moral durumu kısacık sürede dönüştü, tersine döndü ve “şöyle mi yapıyoruz böyle mi?” diye konuşan bir koordine muhalefet hareketi potansiyeli doğdu. Burada, doğru zamanlama ile doğru mesaj ve duyguyu verebilen yeni lider İmamoğlu’nun ateşleyiciliği kadar, muktedir tek adamın attığı son adımın ve o adımla saptığı yolun belirleyici rol oynadığı açık. Belki de bugüne kadarki mücadelesizlik birikiminin rolü bunlardan fazladır.
Böylece, herhangi bir hak-hukuk, adalet, yasa, vs. mefhumuna bağlılığın kalmadığını ilan ederek, YSK’yi kullanarak seçim iptal ettirme işlemiyle, Erdoğan, hem kendine ulusal platformda bir rakip hem de şimdiye kadar olmadığı ölçüde bütünleşmiş ve şuurlu bir muhalefet hareketine zemin yarattı.
Muhalefetin iki meselesi
Bütünleşmiş bir muhalefet cephesiyle ilgili olarak iki sorun karşımıza çıkıyor.
İlki şu: Türkiye’de oluşması muhtemel bir demokrasi cephesinin aslî birtakım unsurları hâlâ Kürtlerin siyasî gücünün bu memleket siyasetinin aslî unsurlarından olduğunu idrak edemiyorlar, etseler de kabullenemiyorlar, bunu da becerirlerse hazmedemiyorlar. Biraz daha derinde, Kürtlere yönelik devlet baskısı ve onur kırıcı uygulamaların kendisini ilgilendiren bir mesele olmadığını düşünen büyükşehir ahalisinin kâh vurdumduymazlığı kâh “ama PKK” bahanesi bulunuyor. Daha da derindeyse, bildiğin ırkçılığın kökleri ve kolları uzanıyor. Ben bu satırları yazarken -gecenin ileri saatlerinde- Cizre ve Silopi’de henüz mahiyetini anlayamadığımız birtakım tuhaflıklar cereyan etmekteydi. Kürtler haklı olarak yarın belediyelerine yine zorla elkonduğunu, kayyımlar atandığını görebilecekleri endişesiyle ayaktaydılar. Ama ülkenin batısından bu endişelerin paylaşıldığına dair güçlü ses duyulmuyordu. (Siz bunları okurken umarım bu endişeler ortadan kalkmış olur.)
Memleketin batısının, karşılığında duygudaşlık, hakşinaslık göstermeyerek Kürtlerden demokrasi mücadelesine koşulsuz katılım beklemesi Kürt toplumunda elbette kırgınlık dargınlık yaratıyor, çeşitli sebeplerle tehlikeli ölçüde açılmış “duygusal mesafe”yi daha da açıyor. Buna karşılık, Türkiye toplumunun en siyasî ve siyaseten en bilinçli, kararlı, disiplinli kesimi olan Kürt ahalinin gelecek seçimlerdeki tavrını bu mesafeye bağlı olarak almayacağını düşünmemiz için çok sebep var. Kürtler, gösterilen genel dayanışmasızlığa ve kendileriyle araya mesafe koymak için en ufak fırsatın dahi kollanmasına rağmen, demokrasi cephesinde yeralmaktan vazgeçmeyeceklerdir. Ancak kapatılmasından göz göre göre imtina edilen, böylece başlıbaşına zararlı sonuçlar doğurabilecek bir zehirli atık halini alan şu mesafe varoldukça da bu topraklarda tam anlamıyla ferah ve güvenli bir adaletli-demokratik ortam kurulamayacak. Bu “gelecek bilgisi” şüphesiz muhalif saflar için güçten düşürücüdür.
Muhalefet cephesiyle ilgili ikinci mesele, AKP “karasularına” gemi indiren eski hasım, yeni potansiyel müttefik siyasetçilerle nasıl bir ilişki kurulabileceği. Erdoğan+AKP iktidarının kuruluşuna, yerleşmesine katkıda bulunmuş bazı ağır toplar artık Erdoğan’a muhalif. Ve önce Ahmet Davutoğlu, ardından Abdullah Gül, hele o camianın ortalık yerde, başkaları önünde takındıkları alışılmış tavırlar gözönüne alınırsa çok sert ve keskin sayılması gereken beyanlarla sahneye fırladılar. AKP bünyesinin içinde filizlenecek muhalefet, doğal olarak, genel muhalefetle temasa geçecektir. Bu temas nasıl olacak? Siyaset soğuk ve mesafeli ilişkileri kaldırır; ittifak değil taktik işbirlikleriyle politika yürütülebilir. Ancak bizdeki hırçın özcü zihniyet ve kültür siyasetin gereği olan esnekliği çok yerde baştan imkânsız kılan bir etken. Nasıl olacak? Bu şüphesiz, iktidar bölgesinden kopacak potansiyel muhaliflerin kendilerini nasıl sunacaklarına, hangi konularda iktidara bayrak açacaklarına bağlı. Erdoğan ve yakın çevresindekilerin onlara pek fena davranacağını şimdiden kestirebiliriz.
* * *
Memleketin en değerli akademisyenlerinden Füsun Üstel, mâlûm barış bildirisini imzaladığı için hapse giriyor. Uğurlanırken şöyle dedi: “Sözün bittiği değil başladığı yer.” Hak-adalet ve demokrasi mücadelesinin gerektirdiği sebat ve fedakârlığı bilen, özgürlüklerin ancak ısrarlı ve uzun ömürlü çabalarla elde edilip korunabileceğini idrak etmiş bir insanın sözleri. Ekrem İmamoğlu da ısrarla böyle bir bakış açısını yerleştirmeye çalışıyor: “Bizim hayallerimiz,” dedi, “bir gecede yıkılacak hayallerden değil.” Potansiyel örgütlü muhalefet cephesinin öncelikle düstur edinmesi gereken, bu iki cümlede saklı olmalı.
Her gün başka bir Türkiye’de yaşar olduk. Hattâ öğleyin başka, geceleyin başka ülkedeyiz sanki. Ve artık az sonra nelerin olacağını hiç bilmiyoruz. Başımıza gelebilecekleri yakın örneklere bakarak tahayyül etmekten kendimizi alamıyoruz, bu da gündelik hayat dediğimiz şeyin öylesine akmasına izin vermiyor, olağan, sıradan, bildik, tanıdık hiçbir şeye meydan bırakmıyor. Bu, ne şahane, ne mükemmel olduğunu vehmetse de pek çok zaafla mâlûl insanın kaldıramayacağı bir dengesizlik hali. Böyle yaşayamayız.
Büyükşehir ahalisini hak-adalet kavramlarına, bunlar için mücadele etmek gerektiği hükmüne, sol muhalifleri “burjuva hukuku” denen şeyin bile bazen toplum yaşamı için pek elzem olabileceği fikrine yaklaştıran, diyalogsuz, dayanışmasız hiçbir muhalif toplaşmanın dönüşüm yaratabilecek harekete evrilemeyeceğini herkese gösteren şu son gelişmeler, belki de bu defa başka birileri için “Allah’ın lütfu”dur.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları

































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024