Vahap COŞKUN
Demokratik siyasetin kâbusuna dönüşen kayyımlar geri döndü. Önce Esenyurt, ardından Mardin, Batman ve Halfeti derken, şimdilik son olarak Dersim ve Ovacık’a da kayyımlar atandı. İktidar, dördü DEM Parti ve ikisi de CHP tarafından idare edilen belediyelere el koydu. Seçmenin kendisini tercih etmediği ve siyaseten güç yetiremediği yerlerde iktidar, gayri hukuki ve gayri ahlaki metotlara tevessül ederek yerel yönetimlere darbe yaptı.
Kürt meselesinde, son sekiz yıldır sürdürülen ve bir çözüme açılmadığı aşikâr olan rotadan farklı bir rotaya girilmesinin tartışıldığı bir dönemde gerçekleşen bu kayyım darbelerinin altında yatan üç ihtimal olabilir:
Birincisi, Bahçeli’nin beklenmedik hamlesi karşısında iktidar tabanının endişeye kapılmasının önüne geçmek ve bu tabana bir sürece girilse dahi “terörle” mücadeleden taviz verilmeyeceği mesajını vermektir.
İkincisi, iktidar ortaklarının siyaset yapma tarzlarındaki farklılıktır. Bahçeli’nin hızlı ve doğrudan meseleye dalması, Erdoğan’da bir rahatsızlık yaratmış olabilir. Bu nedenle kayyımlar Erdoğan’ın süreci biraz yavaşlatma ve hızı keserek inisiyatifi kendi eline alma çabasını yansıtabilir. Bahçeli’nin gaza bastığı yerde, Erdoğan bu kadar süratli gitmeyi tehlikeli görüp biraz frene asılmak gerektiğini düşünebilir.
Üçüncüsü de, Öcalan ve PKK ile temaslarından iktidarın umduğunu bulamamış olmasıdır. İktidarın tekrardan kayyımlara sarılması, kendilerince belirlenen çerçevenin Öcalan ve/veya Kandil tarafından itirazla karşılanmasından kaynaklanabilir.
Kayyımlar, bu bağlamda, bir anlaşmaya varılmaması halinde içte ve dışta (Irak ve Suriye’de operasyonların artması) devletin daha da sertleşeceğinin bir göstergesi olarak okunabilir. Hem iktidar temsilcilerinde hem de iktidara yakın gazetelerde yükselen sesin bu yönde olduğu dikkate alındığında, en güçlü ihtimalin bu olduğu söylenebilir.
“Siz Seçim Yapmasını Bilmiyorsunuz”
Ancak nedeni, gerekçesi ne olursa olsun, kayyımlar ne hukuk devleti ne de demokrasi ilkesiyle bağdaştırabilir. Hukuk devleti ilkesi ile bağdaştırılamaz; çünkü her şeyden önce, Anayasa’nın 127’nci maddesinde ifadesini bulan merkezi idare-mahalli idare ayrımını manasız kılar. İktidarın terörle iltisak gerekçesine dayanarak bütün seçilmişleri görevden uzaklaştırabilmesini öngören bir düzenleme, suçların şahsiliğini ortadan kaldırır ve böyle bir durumda hukuk güvenliğinden de bahsedilemez.
Keza kayyımlar demokrasiyle de bağdaştırılamaz. Çünkü seçme ve seçilme hakkı, insanların en temel haklarından biridir; kayyımlar ise bu hakkı fiilen ortadan kaldırır. Sadece hakkında soruşturma açılan belediye başkanını görevden uzaklaştırmakla kalmayan, suçlamayla bir alakası olmayan belediye meclisini de iptal eden ve seçmenlere bir nevi “siz seçim yapmasını bilmiyorsunuz” diyen bu uygulama demokratik siyaset içinde savunulamaz.
Nitekim halkın iradesine el uzatmak o kadar utanç verici bir hal ki iktidar sözcüleri bile kayyımı açıktan savunmaktan imtina ediyorlar ve sürekli bunun geçici bir durum olduğunu söylemek mecburiyetinde hissediyorlar. 2016’dan beri gelen tatbikat düşünüldüğünde, bu söylediklerinin kendilerini trajikomik bir pozisyona soktuğunu muhtemelen onlar da görüyorlardır.
Milli İradenin Gaspı
Hukuk devleti ve demokrasi ilkelerine ayrılığı bir tarafa, iktidar açısından kayyımın siyasi rasyonaliteye değen bir tarafı da yok. Herhalde kayyımların AK Parti’de gerek seçmen tercihleri ve gerek siyasi iddia bakımından telafisi zor bir tahribat yarattığı izahtan vareste olsa gerektir.
Seçmen tercihleri ortada; AK Parti sekiz yıl boyunca kayyımla yönettiği hemen her yerde oy kaybetti ve sandığa çakıldı. Seçmen, AK Parti’nin ne kayyım atama gerekçesine yüz verdi ne de şehrini kayyımla yönetme pratiğine bir kredi tanıdı. Aksine kayyım gerekçelerine ikna olmadı, bunların hukuki olmaktan ziyade siyasi olduğuna kanaat getirdi ve buna sert tepki gösterdi. Kayyımların idaresinden de memnun olmadı, sandık önüne ilk geldiğinde kırmızı kartını gösterdi.
Siyasi iddiaya gelince, orada AK Parti için çok daha acıklı bir vaziyet söz konusu. AK Parti, tarihi boyunca “milli irade” kavramına dayanarak siyaset yaptı. Milli irade, her daim AK Parti’nin siyasetinin merkezindeydi. Erdoğan, askeri-sivil vesayet düzenine karşı çıkar ve atanmışların seçilmişler üzerindeki üstünlüğüne itiraz ederken de, kararı ancak halkın vereceğini ve kimsenin kendini halkın seçtikleri üzerinde konumlandırmasına müsaade edilemeyeceğini vurgularken de yaslandığı yer milli iradeydi.
Kayyımlar, AK Parti’nin siyasi varlığını dayandırdığı bu iddianın bizzat kendi eliyle boşa çıkarılmasından başka bir anlam taşımıyor. Milli irade türküsünü ağzından düşürmeyen bu parti, artık kayyımlarla milli iradeyi gasp ediyor. Geçmişin müesses nizamıyla tutuştuğu kavgadan sağ çıkmasını halka borçlu olan bu parti, artık kayyımlarla halkın iradesini yok sayıyor. Dün bütün vatandaşların eşitliğini müdafaa ederek yol alan bu parti, artık kayyımlarla vatandaşların bir kısmını seçme-seçilme hakkından mahrum ediyor ve eşit vatandaş olmadıklarını -tabiri caizse- onların gözünün içine sokuyor.
Haysiyet Meselesi
Bir insanı en temel haklarından birinden yoksun kılarsanız, onun haysiyetine saldırmış olursunuz. Ondan sonra ne yaparsanız yapın boş; ister etrafını güllük gülistanlık edin, ister yaşadığı şehri cennete dönüştürün! İnsanlar ellerine bir imkân geçtiğinde, haysiyetlerine yapılan bu saldırının hesabını sorarlar. Demokrasilerde bu imkânı seçimler verir, seçim günü hesap günüdür. Eşit vatandaşlıktan dışlananlar, vaktini bekler ve bunun cezasını sandıkta keser.
AK Parti’nin ve dahası Cumhur İttifakı’nın hem doğuda hem de batıda Kürt seçmen nezdinde sürekli irtifa kaybetmesinin nedeni budur. 2019’dan beri AK Parti ile CHP adayları arasında bir tercih yapmak mecburiyeti hâsıl olduğunda Kürt seçmenlerin ağırlıklı bir kısmının mührünü CHP’ye basması, kayyımlardan azade düşünülemez. 22 yıldan sonra AK Parti’nin ikinci sıraya düşmesinde ve Cumhur İttifakı’nın toplam oyunun CHP’nin gerisinde kalmasında, kayyımlarda ısrar etmenin hatırı sayılır bir payı vardır.
Kayyımlar, ağır bir sembolizmle malul; bir yandan çözüm sürecinin ardından başlayan çatışmalı dönemi, bir yandan da iktidarın Kürtlerin oylarını işlevsizleştirecek derece anti-demokratikleşen suretini simgeliyor. Ayrıca, Kürt meselesinde siyasi çözümü savunanları zora sokuyor, meseleye şiddet, çatışma ve asayiş penceresinden bakanların değirmenine de su taşıyor.
Hülasa neresinden tutarsa tutsun, iktidarın elinde kalacak bir hamle bu. İktidarın hatalardan ders çıkarmama ve bazı toplumsal kesimlerle arasındaki bağı kopma noktasına getiren yanlış tercihlerde bulunma ısrarı devam ediyor. Demek ki seçimlerde alınan ağır darbeler bile, bazı kafalara dank etmesi için yeterli olmuyor!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları

































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.10.2025
8.09.2025
3.09.2025
27.08.2025
23.08.2025
19.08.2025
14.08.2025
5.08.2025
29.07.2025
22.07.2025