Yüksel TAŞKIN
Bugün Türkiye demokratik kurum ve süreçlerin giderek göstermelik hâle geldiği, otoriter bir Ortadoğu devleti olma yolundadır. Evet, gidişat açık biçimde bu yöndedir ama toplumun bu gidişatı sessizce kabul etmesi beklenemez.
1876’dan bugüne düşe kalka, bedel ödeye ödeye oluşturduğumuz demokratik tecrübemiz bir kez daha saldırı altındadır. Otoriter gidişata seyirci kalanlar ve bahane üretenler olduğu gibi, bunu kabul etmeyerek çocukları için mücadele etmeyi göze alanlar da olacaktır.
Sözkonusu siyasi mücadelelerin parlamento çatısı içerisinde gerçekleşmesi için bu çatı altında muhalefetin gerçek anlamda zemin bulabilmesi gerekiyor. Oysa torba yasalarla “kuvvet haktır” anlayışını muhalefete dayatan bir meclis çoğunluğu, toplumsal meseleleri çözemez, onları derinleştirir.
Müslüman çoğunluklu ülkeler içerisinde Türkiye’yi farklı kılan ve daha da geliştirilebilecek tüm özelliklerimiz tahrip edilmektedir. Suriye iç savaşı patlak verdiğinde Türkiye’ye sığınmak zorunda kalan Suriyeli bir muhalif, Ramazan ayında kendi iradeleriyle camileri dolduranların yanında, yine kendi iradeleriyle içki içenleri gördüğünde, “İşte biz bunun için mücadele ediyoruz” demişti. Suriyeli muhalif, bireylere nasıl yaşayacaklarının dayatıldığı bir ülke istemiyordu.
İşte Türkiye’de tahrip etmek üzere olduğumuz zenginlik budur. Elbette mevcut durum da ideal değildi ama geliştirilebilmesi için ciddi bir zemin yakalanmıştı. Özgürlüklerimizi daha da geliştirip, anayasal güvenceye bağlasaydık, bundan bütün toplum kesimleri yararlanacaktı. Böylesi bir ortamda serpilen sivil İslam, çok daha güler yüzlü ve yaratıcı olabilecekti. Oysa bugün devlet eliyle İslamlaşma gibi uzun vadede hepimize zarar verecek bir tercih dayatılmak isteniyor.
Devlet, bütün sevimsizliğiyle yine her yerde. Eğitim alanından, kültüre, siyasete ve ekonomi alanına kadar her yerde devletin gölgesinde yaşamak zorundayız. Bizim tercihlerimizin önünü açan, ideolojiden arındırılmış bir devlet değil bu. Kendi tercihlerini bazen açık bazen de çaktırmadan dayatan bir devlet sözkonusu olan. Bir gün mahallenizdeki okulun imam- hatip hâline getirildiğini görüyorsunuz. Burada yapılan ideolojik bir tercihtir. Oysa orada yaşayanların o okulu istememe anlamında da ideolojik bir tercihleri olabilmeliydi.
Devletleşen İslam, farklı İslam anlayışları arasında bir tercihin dayatılması anlamına geldiği için kaçınılmaz olarak İslami cemaatleri de birbirine düşürecektir. Elinde bu kadar imkân olan bir devlete karşı mesafenizi korumak her zaman kolay olmayabilir. Öte yandan devlet İslam’ına inanmadığınız hâlde, zorunluluk veya çıkar hesabıyla yakınlaştığınız zaman ortaya çıkan kısırlaşma da kimseye yarar getirmez.
Devletleşen İslam, toplumda İslam’a karşı ciddi bir öfke birikmesine de yol açıyor. Oysa çok farklı İslam anlayışları var. Nasıl İran’da İslam’ın ideolojik ve tekçi bir yorumunun topluma dayatılması, İslam’dan uzaklaşmaya yol açtıysa, aynı şey Türkiye’de de yaşanabilir. Asıl ürktüğüm, İslami hayat tarzına sahip olanlarla, hayatlarını din dışı referanslarla sürdürenler arasında hiçbir ortak zeminin kalmaması ihtimalidir. Giderek kendi adalarına kapanan toplum kesimleri, kısırlaşırlar.
Benim anlayışıma göre, bir insanın olgunlaşabilmesi için farklı yaşam tarzlarından oluşan bir hayat sınavına tabi olması gerekir. İnsan ancak “ötekileriyle” sahici anlamda olgunlaşabilir. Küreselleşme çağında çocukları “benzerleriyle” birarada tutarak “değiştirmemeye” çalışan anlayışlar başarısız kalacak.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- CHP’nin Yerel Seçim başarısı ve iktidar yürüyüşüne dair bazı gözlem ve öneriler (1)
20.04.2024 - Popülizm Tartışmaları Üzerinden Son Yerel Seçimleri Anımsamak
15.12.2019 - 31 Mart-23 Haziran Seçimleri Türkiye Sağı Açısından Ne Anlama Geliyor?
26.07.2019 - Kudüs Tartışmasının Gösterdikleri: Benzin Kovalarıyla Medeniyetler Çatışmasına Koşmak
18.12.2017 - İki meselede netleşemeyen bir muhalefetin şansı olmaz
27.09.2017 - Şerif Mardin: Sosyal Bilimlere Saygınlık Kazandıran Bir Bilim İnsanının Ardından
19.09.2017 - Yaşam tarzı siyasetini veya yüzde 50’ye sıkışmayı reddetmek
10.08.2017 - Hakikat bükücüleriyle nasıl mücadele etmeli
27.07.2017 - Adalet Yürüyüşünün gösterdikleri
10.07.2017 - Bir mezuniyet töreni vesilesiyle
26.06.2017
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Abdurrahman
Yazı Halil Berktayı aşağılama üzerine kurulu. Bilinen şeyleri tekrar etmiş Halil Berktaya cevap falan vermemiş. Ayrıca İbrahim Kaypakkaya ile ilgili bölümde Ayhan Aktar ne demek istiyor?
adolf hitler
ulan halen yalancı torosyanı okuyup, inanın diyor. nasıl bir ermeni aşkı bu.
sercan şahin
halil berktayın kitapla ilgili eleştirilerine cevap veremediğiniz gibi alakasız yerlerden saldırmaya çalışmanız sizi daha da küçük duruma düşürdü.
Alkan çiçek
Halil in gevezelikleri dediği kendi yalancılığı olmasın!
Ad Soyad Giriniz...
Bu harika yazı için tebrikler.