Cafer Solgun
Bir adımızın olması değil
giydiğimizde bize yakışan
bir hayatımızın olmasıdır
önemli olan
Olur ya bazen, haykıran, feryat eden bir yazı yazmanız gerekir ve ama eliniz bir türlü varmaz ne kaleme, ne klavyeye… Bir yumruk gibidir aldığınız haber, gelip oturmuştur boğazınıza. Sanki elinize kalemi alıp da onun adını yazdığınızda, asıl o zaman…
Sevdiğiniz birini kaybettiğinizde, onun adını ve numarasını telefon rehberinizden silmeye varmaz eliniz ya bir türlü, öyle bir şey. Onun adıyla birlikte hatıralarınız da silinecekmiş gibi tuhaf ve olmadık bir duyguya kapılırsınız, vedalaşmaya yoktur mecaliniz…
Boğazınıza, göğsünüze bir yumruk olur oturur sözcükler…
Sizin de hayatınızda vardır insanlar eminim adları, çocukluğunuzla özdeşleşmiş. Adlarının geçtiği yerde, çocukluğunuza döner zaman…
Bir büyük çelişkinin orta yerinde kıvranırsınız; olmaz, olamaz diye feryat etmek ile sesi soluğu kesilmiş olmak girdabında, çocukluk zamanlarınıza sığınmak için…
Yazmak, bazen yüreğinizi mekân tutmuş bir “son görev” ağırlığıdır, çaresiz…
Büyüyerek benim gibi yanılanlara diyorum ki: Gelin çocuk olalım yeniden, binip o kamyon kasalarına geldiğimiz yerleri bir bir geriye sararak geri dönelim; Okuduğumuz okullardan, gazete sattığımız sokaklardan, resimli romanlardan da geriye; Bademler pembe çiçek açar ya oraya kadar geri gidelim; Her köşe başında kaybettiğimiz bir arkadaşımızın bizi beklediği, ömrümüzü gün gün üstümüzden soyup atarak, canımız acısa bile ağız dolusu güldüğümüz zamana kadar hiç arkamıza bakmadan geri gidelim; Karsız dağları, balıksız nehirleri geçerek gidelim. Hayal yakamızı bıraksa da biz bırakmayalım hayalin yakasını, o günlere gidelim…
Bahar gelmişti nihayet oysa. 1 Mayıs’tı günlerden. Hem işçi, emekçi bayramı ve hem de bahar. Bahar, büyük dirilişi, uyanışıdır doğanın; insanın ruhunda bir yaşamak sevinci, yaşamak coşkusu olarak yankılanan…
Hani, düşlerimizi, şiirimizi yitirmemek adınaydı isyanımız, ısrarımız, inadımız… Dersim’in özgürlüğe yazgılı doğasından, adalet ve hakikat öğütleyen öğretisinden ve Dersimli olmaklığa dair hayat derslerinden öğrendiğimiz…
Hani, hayatı anlamlı, değerli, yaşanılır kılan, onu hissedebilmek ve insana layık kılmak adına mücadele cüretimizdi…
Hani yaşadığın zaman, bir geçmiş zaman olur omuzlarında. İlk “yazıya” çıktığın zamanlar, Seko Mahallesinde. İlk bildiri dağıttığın, afişleme yaptığın, polisten önce annene yakalandığın ve yıllar sonra sana, “Sen o gün büyüdün, annen o dergilerin önünde gözyaşı dökerken” diyen devrimci abilerin içinden en candan, en dost, en yoldaş ve en “ağabey” olan…
Uzaklaşalım, suyu avuçla içtiğimiz yere kadar uzaklaşalım. Yıldızlarla konuştuğumuz gecelere varacak kadar, kimseye haber vermeden eskiye gidip yenilenelim. Orada her şey yapalım ama bir daha asla büyümeyelim.
Mezar yerinden farksız yüreklerimiz ve hayret etmekten alamıyorum kendimi; ölülerimizden miras hayatlar yaşamanın ağırlığını daha ne kadar taşıyabileceğiz; daha ne kadar acı, daha ne kadar…
Her ölümle daha da derin bir yalnızlığa atıyor kalplerimiz… Hani, “Böyle anlarda ıssız oluyoruz” demiştin Haydar Başbağ’ın ölüm haberini aldığın günkü duygularını anlatırken; Gidip de bir ömür geri dönemeyenleri anımsayıp susuyorum.
Mayıs’tı oysa ve bager mevsimlerinde can üstüne can katarak inşa edilen bir bahardı, içimiz ışıl ışıl; Zaman çok hızlı aktı üstümüzden.
***
Fadıl Öztürk, çocukluk ve ilk gençlik yıllarımın devrimci abilerindendi; Haydar Başbağ, Celal Karaduman, “Gavur Ali” (Ali Akgün) ve yaşamını değişik zamanlarda, değişik biçimlerde yitiren diğer Dersimli “abilerim” gibi. Ama Fadıl (ve Celal) ile aynı mahallede oturuyorduk. Benim ilk “sorumlum” idi. Onun isteği üzerine, Kırkdutlar Mahallesindeki derneğimizde ilk seminerimi verdiğimde, ortaokul öğrencisiydim…
Araya onun için de benim için de uzun mahpusluk yılları girdi. Yıllar sonra ilk kez karşılaştığımızda ilk sözü “büyümüşsün” olmuştu. Gülmüştük. Bu, çok anlamlı bir sözdü aslında. Çocukluğumu bilirdi ve çocukluğum ona ve diğer “abilerime” büyüdüğümü kanıtlamak çabasıyla geçmişti çünkü…
Tabelacılık yapmıştı. İyi resim de çizerdi. “Devrimci” olarak terk ettiği Elazığ’a “demirci” olarak döndüğü bir dönem de vardı. Emekçiydi ama en çok söze, şiire, yazıya dairdi ustalığı…
Uzun süre kurucularından olduğu Munzur Aydın ve Sanatçılar Platformunda Dersim sorunlarıyla ilgili birlikte çalışmalar yürüttük. (İzleyen yıllarda hayatını kaybeden Mehmet Çetin, Emirali Yağan, Emre Saltık arkadaşlarımızın emeği de çoktu; saygıyla anıyorum. “İçeride” olan arkadaşlarımız var, Nesimi Aday, “sürgünde” olan arkadaşlarımız var, Ferhat Tunç; selam olsun…) Evlenip İzmir’e gidince daha az görüşmeye başladık maalesef. Hayatını kaybedince arkasından “keşke” diye hayıflanıyoruz arkadaşlarımızın, mahcubiyetle…
Gidenlerin ardından kimsenin başı sağ olmuyor, ateşler içinde anısının başında oturmak kalıyor insana.
Oxir bo heval û kekê Fadıl Öztürk, wortê gul u nurude bimane…
— İtalik olarak yazılı söz ve şiirleri Fadıl Öztürk’ün değişik tarihlerdeki yazılarından derledim.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTAlbayrak’ın Gelgitleri.. 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYoksa bu gelen hukuk ve demokrasi mi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezWashington Uzlaşısı, Beijing Uzlaşısı, Londra Uzlaşısı 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolErdoğan ve Trump 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset arenasında birileri hesabını yanlış yapıyor 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAGerçek sanık sandalyesinde 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveci‘Orta Sınıf’ bu kez kazanıyor… 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBen Şüheda Sena Öğütalan; masumiyetim tek teminatımdı, kâbusum oldu… 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Kim bu Devlet Büyükleri?” 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanÖzgür Özel sol medyanın gazına gelmedi 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKaan’ın motorları ve bir soru: Türkiye’nin F-35 alması şart mıdır? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEller Bağlı Duruş: Barışın ve Özgürlüğün Ahlâkî Politik Çığlığı... 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSumud tecrübesi bize neler söylüyor? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUBir fotoğrafın bana düşündürdükleri… 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANFotoğraflar tarafsız değil 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMeşruiyet ve toplumsal cinsiyet: Eşbaşkanla tokalaşılmadı 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“Siyasette zorlama yoktur!” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMemleketin geleceği hangi fotoğrafta? 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAYM “vatandaşı koru” dedi… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.09.2025
14.09.2025
5.09.2025
29.08.2025
22.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
1.08.2025
25.07.2025
19.07.2025