Erol KATIRCIOĞLU
Son günlerde Kürt siyaseti birçok yazar tarafından eleştiriliyor. Bu eleştiri de Kürt siyasetinde hâlâ şiddetin çözümün bir aracı olarak görüldüğü fikri üzerinden yapılıyor. Bu yazı bir polemik yazısı olmadığı için de kimin ne yazdığı kimin de ne cevap verdiği gibi bir hat üzerinden bir yazı değil. Zaten bazı “dil” sorunları olsa da ben bu yazıların yararlı yazılar olduğu düşüncesindeyim. Benim bu yazıyı yazmamdaki sebep ise bu yazıların çoğunda varolan “sol” göndermesi.
Kimi yazarlar “solcuları”, “devrimci şiddeti” haklı gördükleri için PKK’yı da eleştirmedikleri iddiasıyla eleştiriyorlar. Oysa çağımız Kürt sorunu gibi sorunların çözümünde şiddetin kullanılmasının meşruiyetinin tümüyle kalktığı bir çağ. O nedenle de PKK’nın şiddette ısrar etmesi sorunun çözülmesini önlediği gibi “solcuların” da onlara destek vermesi durumu daha da kötüleştirmekte. Bu nedenle de çözüm davranışı, bu yazarların çoğunun ima ettiği gibi şiddete karşı “simetrik” durmak, devletten de gelse PKK’dan da gelse şiddetin karşısında olmak.
Doğrusu böyle bir siyasi pozisyonun sorunun çözümünde nasıl bir katkısı olur, ilk olarak devlet mi yoksa PKK mı şiddete son vermelidir, yoksa sorunun çözümü “daha fazla demokrasi” midir gibi sorular bu çerçevede tartışılması gereken sorular. Ama dedim ya ben bu yazıda bu sorularla değil daha çok böyle düşünen yazarların çoğunun “sol”a ilişkin yukarıda ifade ettiğim şiddet bağlamında serdettikleri düşünceleri.
Eğer ortada belirli bir çoğunluğa hitap eden, belirli bir toplumsal desteği olan bir “sol” siyasi parti olsaydı ve bu parti Kürt sorununda PKK’nın şiddetine destek olan bir tavır benimsemiş olsaydı,
Ya da “sol” dediğimizde kendi içinde belirli bir fikrî homojenliği olan ve belirli bir kitle üzerinde hegemonya yaratmış bir “siyasi hareket” olsaydı , bu yazarların eleştirilerinin de bir kıymeti harbiyesi olur, “sol” siyaset de bu tartışmada bir referans noktası olarak kullanılabilirdi.
Ama durum bu mudur?
Doğrusu bu yazarların, “sol” dediklerinde kimlere, hangi temsili nitelikleri olan düşüncelere gönderme yaptıklarını ben anlamakta zorlanıyorum.
Mesela, “sosyal demokrat” dense, (bence o bile bir haksızlıktır ama) CHP’nin akla gelmesi, “milliyetçi” dense MHP’nin akla gelmesi , “muhafazakâr” dense AKP’nin akla gelmesi gibi bir durum var mı ortada “sol” dendiğinde? O zaman ne? PKK’nın şiddetine destek verip de sorunun çözümünü engelleyen “solcular” kimler öyleyse?
Açıktır ki Türkiye’de sol, dünyada da olduğu gibi diğer birçok ideolojik pozisyondan daha da derin biçimde heterojen bir siyasi akımdır. Bu durum, solun geçmişinden başlayarak ve özellikle de “duvarın” yıkılmasından sonra daha da böyledir. Türkiye’deki solun geçmişinde her şey vardır. Stalinizm’den Maoizm’e, Enver Hocacılıktan Kim Il-sungculuğa, Güleryüzlü sosyalizmden İkinci Kuvayimilliyeciliğe kadar birçok farklı çizgi solun içinde vardır ve denebilir ki Türkiye solu üzerinde de hiç birinin hiçbir zaman ezici bir hegemonik gücü de olmamıştır.
O zaman bu yazarlar “solu” eleştirirlerken, solun “şiddetin” yanında yer aldığını söylerlerken kimleri hedef aldıklarını da ortaya koymaları gerekmez mi? Kim, hangi sol bugün PKK’nın şiddetini onaylıyorsa, eleştirilerinde onlara işaret etmeleri gerekmez mi?
Ben Türkiye’ye baktığımda böyle homojen, hegemonik gücü olan bir “sol” görmüyorum. Gördüğüm oldukça dağınık bir yelpaze. Küçük küçük gruplardan oluşan bir siyaset çevresi. Bu çevre içinde, solu eleştiren yazarların eleştirilerini hak edecek gruplar da yok değil. Ama bunların ne ideolojik söylemleri ve ne de etki alanları onları bu yazarların yaptıkları gibi “başköşeye” koymayı haklı gösterecek kadar önemli.
Aksine bugün sol siyaset içinde ana akım olmaya aday kesimler kendilerini belirli bir ideolojik pozisyonun taşıyıcıları olarak değil bir arayışın parçası olarak görüyorlar. Eskiden olduğu gibi tüm soruların cevaplarını bilenler olarak değil kendilerini bu soruların cevaplarını toplumla birlikte aramaya hazır insanlar olarak görüyorlar.
Kürt siyasetine gelince... Bu konudaki yaklaşımları tarihsel asimetride Kürtlerin yanında durmayı solun adalet, eşitlik ve özgürlük arayışının bir gereği olarak görüyorlar ve bu nedenle de onların yanında yer alıyorlar. Onların yanında yer alışlarını (sorunu çözmenin “tek” bir “yol”u olmadığına göre) şiddetin onaylanması olarak değil aksine şiddetin son bulması ve sorunun çözülmesi için atılan, üstelik de cesur bir adım olarak değerlendiriyorlar.
İtiraz edilen “sol” bu mu?
Değilse hangisi?
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.07.2025
19.06.2025
29.05.2025
21.05.2025
13.05.2025
1.04.2025
6.03.2025
20.02.2025
12.02.2025
5.02.2025