Melih ALTINOK
Kendimi zorluyorum. “Yahu” diyorum, “bir furya başladı. Hakikaten 90’lara mı döndük, dönüyoruz? Mehmet Altan’ın ANF’ye verdiği mülakatta söylediği gibi ‘sivil vesayet’ mi var memlekette? Acaba hükümeti yeterince eleştirmiyor muyum?”
Bizim cenahtaki bu dalga o kadar güçlü ki, Uludere gibi, kimsenin gıkını çıkartmadığı, AK Parti’yi en çok rahatsız edecek netameli konulardaki muhalefetimizin bile yetersiz olduğunu düşündürüyor bana.
Mesela, tam hükümetin 19 Mayıs kararına sevinirken, Yıldırım Türker’in dünkü “AKP’nin 19 Mayıs’a müdahalesiyle tutuklu gençler rahat bir nefes alırlar artık” iğnesi batıyor gözüme. Kafam yine karışıyor.
Deşiyorum, çırpınıyorum, kendimi inandırmaya çalışıyorum ama daha başlarken elimde olan sonucu doğrulayacak kayda değer yapısal emareler bulamıyorum.
Allah şifa versin, kolay değil. “AKP emperyalizmle işbirliği yapmış, otoriter, gericidir bir partidir” şeklindeki kabulü o kadar kanıksamışız ki, ne kadar sürüden ayrılmış olsak da, seküler çileciğimize imanımız öyle kolay kolay zayıflamıyor.
Elbette yeni bir iç hesaplaşma değil bu. Haziran 2009’da Birgün’deki köşede, Başkan Erdoğan’ın “Geçmişte azınlıklara faşizan yaklaşımlarda bulunuldu” sözleri üzerine başlayan inkâr nöbetleri sırasında da bu mevzua dalmışım:
“‘Sosyalist olmadıkça ağzıyla kuş tutanı muhatap kabul etmeyiz’ diyorsanız bilemeyeceğim. Ama benim demokratik mücadeleden anladığım, politik niteliği ne olursa olsun siyasal iktidarların, gerek kamuoyu baskısıyla gerekse uluslararası konjonktürün dayatmasıyla attığı ileri adımların önemsenmesi en azından reddedilmemesi.
Olumlu söylemleri karşı taraftan geldiği için ‘ileri bir adım’ olarak kabul etmeyi hazmediyorsak bile, işe, bu adımı muktedirlere demokratlarca attırılan ‘geri bir adım’ şeklinde okuyarak da başlayabiliriz.
Kimse bir kez evet dedi diye varlığını varlığına armağan edin falan da demiyor ayrıca; Katolik nikâhı kıymayacaksınız ya.”
Bereket, kendimle konuşa konuşa AK Parti’yi “üretim mallarını kamulaştırmadığı ya da sovyetleri kurmadığı” için eleştirmenin ahmaklık olduğunu öğrendim sonunda. Şimdi, meşruiyeti sorgulanmayan, son birkaç yıldaki dönüşüm sürecinin açtığı alanda kendisinden bekleyebileceğimiz adımlardan imtina ettiği için yükleniyorum.
Artık ona uygun ışıkta gördüğüm güzelliği yüzünden değil, kimi zaman fark ettiğim çirkinliği için kızıyorum.
Yani, asıl şimdi onlarla göbek bağımı kestim, sağlıklı bir ilişki kurdum.
AK Parti’nin gözü bağlı, biatli destekçisi olmamam bana Uludere sonrası özür bile dilemedikleri halde Denktaş’ın ulusal yasını ilan etmelerini kıyasıya eleştirme özgürlüğü tanıyor. Ona düşmanlık üzerinden kendini tarif eden solcumsu cenahla hiçbir bağımın kalmaması da 19 Mayıs törenlerinde yapılan değişikliğin altında buzağı aramamamı, faşistlerle ortaklaşmamı sağlıyor.
Buraya kadar olanı, mevzuun bizimle ilgili olan boyutuydu.
Bir de AK Parti cephesinin meşhut algılarına göre kendini tarif etmesi var. Ama onların da bizden farkı yok.
Dün Beşir Atalay’ın Fadime Özkan’a verdiği röportaj, benim de zaman zaman şahit olduğum, AK Partililerin konuyla ilgili psikolojisini çok güzel yansıtıyordu.
Atalay Habur, TRT Şeş, PKK-MİT görüşmesi gibi konularda demokratikleşme adına aldıkları siyasi riskin, bizzat bu reformları talep edenler tarafından kösteklendiğini söylüyor. Bu durumun da reform sürecini baltalayıp milliyetçi-ulusalcı cepheye argüman sağladığını belirtiyor.
Ardından “AK Parti devrimci bir partidir” diyen Atalay, eski reflekslerinin yerinde yeller esse de tabanın “siz de şehirli liberaller, solcular gibi oldunuz” diye söyleneceği paranoyasıyla şerhler düşüyor. Araya “Açılım vatandaşın devlete bağlanması içindir” türünden parçalar atıp bir çuval incirin tadını kaçırıyor.
Atalay da, Başbakan ve diğer AK Partililer de, “doğru olanı” adları gibi bildikleri halde son zamanlarda, müzmin muhalifleri gibi, durdukları konumun kendilerine biçtiği daracık gömleğin içinde kıvrım kıvrım kıvranıyor.
Her iki taraf da klişe düsturların boyunduruğundan sıyrılıp doğru buldukları adımları atamıyor, söylemleri sahiplenemiyor.
Çünkü yatakta şeffaf, mutfakta demokrat, sokakta ağırbaşlı bir siyasi temsilci, kara sevdaya düşülecek esnemeyen bir ideoloji hâlâ “ideal” olarak pazarlanıyor.
Bu ikiyüzlülük ve kompleks sonucunda da Özdemir Asaf’ın o naif kıskançlığının ifadesi mısralar, tribünlerdeki ideoloji esirlerinin dilinde korkunç bir tehdide dönüşüp AK Parti’yi de muhaliflerini kısırlaştırıyor:
“Sana güzel diyorlar, sakın olma!”
Yok birbirimizden farkımız işte, çünkü bizler güzel bulduğumuz için âşık olduğumuz sevgilerimizi yine bu yüzden öldürebilecek Osmanlılarız.
Psikopata bağlamadan, bir ilişki kurmak, aşktan bile sayılmıyor.
Biliyorum bu siyasal kültürde ve pratiklerde sevgilisinin ele güne karşı nobranlığıyla ve kıskançlığıyla değil de güzelliğiyle övünebildiğini söyleyecek adama ... diyorlar. Ama mutluluğun da başka yolu yok be dostlarım.
İzin verin de bir rahatlayalım Allah aşkına.
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019