Mümtazer TÜRKÖNE
Son noktayı zaten İslâmcılar koydu. Politikacısı devlet rantı üzerinden bir soygun düzeni kurdu. Bu yolla sağladığı ekonomik güçle âleme nizam verdi.
Müteşebbisi servetine servetler kattı. Devletle birlikte dönüp duran paranın bir kısmı hayır işlerine ayrıldığı için Parti’nin Fetva Emini şer’î cevazı yetiştirdi. Eli kalem tutan entelektüelleri de bugün ortaya dökülüp-saçılan yolsuzlukların üstünü örtmek için hayalî canavarlar icat edip onlara saldırırken, zor edindikleri itibarlarını tüketiyorlar.
İslâmcılık, -Mısır’da olduğu gibi- zalim-laik zorbaların baskıları altında değil, yolsuzluk çarkları arasında eğilip-bükülüyor. Her şeye rağmen İslâmcılığın çileli, meşakkatli geçmişi bu şaşaalı ama hazin sonu hak etmemişti.
Dindarlık, sadece iktidar rekabetinin ve bu rekabetin sakladığı-gizlediği insanlık tarihi kadar eski basit çıkar hesaplarının kılıfı olarak kullanılmış. Devlet eliyle “dindar nesiller yetiştirmek”, devlet rantını dindarane şekilde dağıtmadan olmazdı. Servete servet katmak için alın size bahane. Din eğitimini devlet tekelinde tutmaktaki ısrar, devlet rantını kontrol etmek içinmiş. Tarihî misyonunu tamamlamış imam-hatip modelini, genel eğitim modeli olarak yeniden inşa etmek, devletin ekonomik iktidarını sınırsızca ve keyfince kullanmanın gerekçesi olmuş. Başbakan mevcut dinî cemaatlerin din eğitimi modeline, ekonomik araçlarına hükmettiği devletin tekelinde bir model ile alternatif oluşturdu. Hayır-hasenat fonlarının sadece bu devlet tekelindeki din eğitimine hasredilmesi bu yüzden şaşırtıcı değil. Başbakan devletin hem parasını hem de eğitimdeki tekelini kullanarak “kendi cemaati”ni oluşturmaya girişmiş. Gülen Cemaati ile son olaylara kadar üstü örtülü şekilde süren bir çatışmaya girmesinin sebebi, işte bu tekel oluşturma niyeti imiş.
Hükümet-Cemaat çatışması, aslında AK Parti’ye özgü, kaynağı Millî Görüş’ün şer’î referanslarına uzanan bir din anlayışını ve örgütlenme modelini hakim kılma teşebbüsünden çıktı. Ama bu çatışma özgün bir dindarlık biçimine veya din anlayışına dayanmıyor. Devletin rant dağıtma ağının etrafında kümelenen iktidar seçkinleri bu dindarlığı kendi siyasî ve ekonomik çıkarlarının bir ideolojik kılıfı olarak kullandılar. Bu dindarlık türü, devlet katında iktidara yakın sermayedarların tekelleşme eğilimine uygun düştü. Devlet rantı ile edinilen zenginlik hem siyaseti hem de hayır-hasenat işlerini besliyor ve oligarşim çekirdek bu işi çevirebildiği ölçüde birkaç kişi elinde deveran eden bir nimete dönüşüyordu. Devlet rantı üzerinden imam-hatip odaklı hayır hasenat işleri resmî İslâm’a, savaş açtığı Cemaat ise sivil İslâm’a tekabül ederken, her iki kesimin sermayedarlarının da aynı eksende ayrışması normal addedilmeli.
Devlet rantı, devlet tekelinde din eğitimi, maslahata şer’î kılıf bulan rüsûm uleması veya parti fetva eminleri, bu fiili destek ve meşruiyetle denetimsiz ve rakipsiz hale gelen iktidar ile oluşan çekim gücü, durumu özetliyor. Bu olağanüstü çekim gücü evrende her şeyi içine alıp yok eden kara deliklere benziyor. Gün geliyor, içindekileri kusar gibi ortalığa saçıyor. Bugün yolsuzluk soruşturmaları, dar bir siyaset ve sermaye eliti ile hayır-hasenat işleri üzerinden geniş kitlelerle bağ kuran saadet düzenini, kara deliğin patlaması gibi ortalığa döktü saçtı. Üstü örtülemez durumda olması bu yüzden.
Dün “Dar’ül Harp” fetvaları ile oturduğu evin elektriğini kaçak kullanan, vergiye haram gözüyle bakan İslamcılar, bugün devlet rantının küçük bir kısmıyla cami veya mektep yaptırarak edindikleri büyük servetlerin helal olduğuna fetva alıyorlar. Bireysel çıkara şer’î kılıf uyduran görgüsüzlük, bugün devlet rantı ile finanse edilen, fetvalarla beslenen ihtişamlı medya organlarınca bile örtülemiyor. İhtişam, servet, güç ve bunlara kaçınılmaz biçimde eşlik eden yolsuzluk; gariban ve muhterem İslamcıların bugün dünyaya savaş açtıkları ve içinde debelendikleri umutsuz çukuru tasvir etmek için yeterli olmalı. Son noktayı koyanlar İslâmcılar, başkaları değil.
Yazarlar
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025
21.06.2025
17.06.2025