Sezin ÖNEY
Anlaşmazlık, farklılıklar aslında olumsuz şeyler değil.
Farklı hayat tarzları, farklı bakış açıları, yaklaşımlar, fikirler, kültürler, alışkanlıklar... Bunlar olmasa, tek tip insanların olduğu bir dünyada yaşasak ne fena olurdu?
Türkiye de, aslında en çok, farklılıklarıyla hâlâ barışamamaktan çekiyor. Çoğu toplumsal sorunun altında da, ya devletin körüklemesi ya da toplumun kazanamadığı alışkanlıklar nedeniyle, farklı yaşam tarzlarının, birbirleriyle nasıl yaşayacağını bir türlü bilememesi yatıyor.
Kişisel olarak, bu konular benim kafamda çok net; herkes dilediği hayatı yaşar, birbirine de karışma hakkı olamaz. “Bir başkasının yaşam biçiminden rahatsızlık duymak” ne demek; bunu hiç anlayamadığım için, ben bu kadar kesin konuşabiliyorum, ancak sadece Türkiye’de değil, dünyada da,“nasıl birarada yaşarız” sorusu, çok büyük bir mesele olarak hemen her köşede karşımıza çıkıyor.
“Çokkültürlülük”, nasıl tanımlanıyor peki?
Siyaset felsefesi üzerine çalışan Andrew Heywood’a göre, çokkültürlülüğü bir toplumun yapısını“teşhis eden” bir tanımlama biçimi olarak da kullanabiliriz, neredeyse “ahlaki boyutu” olan bir duruş olarak da...
Mayıs başında, Abant Platformu, Avustralya La Trobe Üniversitesi ve Australian Intercultural Society’nin (Avustralya Kültürlerarası Topluluğu AIS) işbirliğiyle düzenlenen“Türkiye Avustralya Diyalog Toplantısı” esnasında, bugünlerde artık fazla rağbet görmeyen“çokkültürlülük” kavramı üzerine yeniden düşünme fırsatım oldu.
Avustralya, açıkça, çok kültürlülüğü, bir yaşam felsefesi, “ahlaki bir duruş” olarak alan bir ülke; bu nedenle de, çokkültürlülüğü kurumsallaştırmak için devlet nezdinde büyük bir çaba var.
Farklı kültürlere saygı politikasının, devletin temel felsefesi olarak benimsenmesi, kabinede bir“Çokkültürlülük Bakanı”nın da yer alması gibi hem çok sembolik ve hem de, siyaseti şekillendiren adımların atılmasına neden olmuş. 1945’ten beri var olan “Göç ve Vatandaşlık Bakanlığı”nın yanı sıra, 1996’da da bu bakanlık, özellikle toplumdaki farklılıkların uyum içinde birarada yaşamasını gözetmek için kurulmuş. Kanada’da da, aynı isimde bir bakanlık, 1991-1996 arası faaliyet göstermiş, fakat bu tarihten sonra yerini “Kanada Mirası Bakanlığı” almış.
Gurur vesilesi olarak farklılık
Avustralya, “çokkültürlülük” kavramıyla gurur duymayı, neredeyse bir devlet politikası hâline getirdiğinden, bu konuya özellikle eğilen bu bakanlık dışında da, devlet bünyesinde yer alan ve görevi, çokkültürlülüğü gözetmek olan çeşitli kamu kuruluşları var. Mesela, 1975’te kurulan Özel Yayın Ajansı (Special Broadcasting Agency SBS), çok dilli, çok kültürlü bir toplumun farklılıklarını yansıtabilecek biçimde radyo ve televizyon yayınları yapan bir kamu kuruluşu. Polis teşkilatında görev alanların, etnik veya dinî kimliklerini ortaya koyan, başörtüsü, türban, Hindistan kökenli Sihlerin taktığı biçimde sarıklar kullanmasına değil izin verilmesi, bir standart yaratmak için özel tasarımlar yapılması gibi adımlar da, devlet kurumları tarafından bizzat atılıyor.
Devlet, eğer, “vatandaşımın hayatını nasıl kolaylaştırırım” diye kendini programlarsa, buna yönelik bir “ruha” sahip olursa, işte böyle bir manzara ortaya çıkabiliyor demek.
Belki de, her şey bakış açısına bağlı; sorunları da sadece biz yaratıyoruz.
Pabucu dama atıldı ama...
2000’lerin başında, Budapeşte’de, akademik olarak “milliyetçilik” konusunda çalışmaya başladığımda, öğrencisi olduğu bölümün “yıldızı”, Kanada’da Queens Üniversitesi’nde hoca olan Will Kymlicka idi.
O zamanlar, Kymlicka ve “savunucusu” olduğu “çokkültürlülük” tezi, dünya çapında ilgi görüyordu.
Bugünse, Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in meşhur, “Çokkültürlülük öldü” tezi, fazlasıyla moda.
Bu nedenle de, Avustralya’nın “inadına çokkültürlü” bir devlet yapısı yaratmaktaki ısrarı son derece enteresan bir örnek.
Üstelik de, ülkenin geçmişinde, “Beyaz Avustralya Politikası” gibi, özellikle beyaz ırktan olanların göçünü teşvik eden, bugünküyle tamamen tezat oluşturan bir devlet politikası olmasına rağmen.
1900’lerin başından 1970’lere kadar süren, ancak İkinci Dünya Savaşı’nın yarattığı dehşetin yansımalarıyla sona erdirilmeye başlanmış olan bir başka devlet politikası, devletin bambaşka bir yüzü bu.
Türkiye’nin de, kendi değişim sürecinde Avustralya’yı yakından tanımasında ve anlamaya çalışmasında büyük fayda var gibi gözüküyor.
Yazarlar
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZRojava çözüm süreci zorluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜROperasyonlar neden silah tüccarlarına yöneldi? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİSavcı Bey size söylüyor iktidar zenginleri 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÖzel: Erdoğan zengin sever… 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUÖyleyse… Yaşıyor demektir! 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBugün FETÖ yargısı yok, kim var? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYargı, Mafya ve Beyaz Toros… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Alevi Hakları… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir Devletin ve Toplumun İçten İçe Çözülüşü 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024