Sezin ÖNEY
4250 sayılı yasada değişiklik yapan kanun teklifi, yani alkollü içkilere yönelik reklam ve satış yasakları, üzerine konuşulmayan bir nokta var; bu düzenlemeye ilişkin yasama sürecinin ne kadar demokratik olduğu. Sözkonusu düzenlenmelerin içeriği kadar, “kanunlaşma maceraları” da aslında son derece önemli.
Kanun değişikliğinin içerisinde yer alan, “alkollü içkilerin her ne suretle olursa olsun reklamı ve tüketicilere yönelik tanıtımı yapılamaz” ifadesi, son derece müphem bir tanımlama. Eğer ki, ceberut biçimde yorumlanırsa, bu ifade, “içki” kavramının kamusal alanda gözlerden silinmesi manasına geliyor. Buna niyet edilmiş olabilir, olmayabilir; tasarıyı hazırlayanların gerçekten ne düşündüğünü, kamuoyu olarak bilebilmemize imkân yok.
Konu da aslında, “içki”, “içenler ve içmeyenler”, “muhafazakârlar ve liberaller” meselesi de, hiç değil.
Sorun, tamamen, bu yasanın yapılış biçimi.
Konuyla ilgilenmesi gereken Sağlık Komisyonu, tasarıyı göremedi, tartışamadı bile. Değişiklik, bir“torba yasa” içerisinde, jet hızıyla Meclis’in önüne geldi.
Torba yasalar, “hızlandırılmış yasama süreci” örneklerinden.
1990’lardan beri, torba yasa veya farklı kanunları ilgilendiren değişikliklerin birarada, “ortaya karışık” biçimde milletvekillerinin önüne gelmesi sözkonusu. Torba yasaların, aslında, TBMM İç Tüzüğü’nde bir dayanağı yok.
Benim “ortaya karışık” dediğim kanunlarsa, Meclis İç Tüzüğü’nün 91. maddesine dayandırılabiliyor. Yani, her biri başlı başına ayrı değişiklikler olarak alınabilecek hukuki düzenlemeler, adeta sıkıştırılıp, sayısı 30’u geçmeyen maddeler hâlinde “istiflenip”, Genel Kurul’un önüne “postalanıyor”. Burada da, fabrikasyon usulüyle hızla yasalaştırılıyor.
Bu tarz “hızlandırılmış” uygulamalar, daha çok yasama yılının sonunda, bakanlıkların çalışma süreçlerinde aksamalar yaratan düzenleme eksikliklerini gidermek için farklı alanlardaki kanun tasarılarının birarada, “ivedilikle” oylanması şeklinde gerçekleşiyordu. Veya bütçe dönemi gibi, Meclis’in yoğun çalıştığı zamanlarda, torba yasa veya farklı yasaları ilgilendiren değişikliklerin bir arada yapılması gibi uygulamalarla...
AKP dönemindeyse, torba yasalar veya “ortaya karışık” kanunların sayısı giderek arttı.
Son 10 yılda ise, 10 bine yakın kanun maddesi, torba yasalar veya ortaya karışık uygulamalarla, hızlıca oylanarak, bazen milletvekillerinin de içeriklerini tam olarak bilemediği biçimde, yasalaştı. Milletvekilleri bile içeriği, yasanın sebep olacağı “yaşam değişikliklerini” bilemeden oylarsa, varın düşünün, sivil toplum örgütlerini, yasa değişikliği ile ilgili tarafları veya sıradan vatandaşın hâlini...
Avrupa Birliği’ni beğenin beğenmeyin, kurumsal olarak temel dayanaklarından biri, “vatandaşın yasama süreci başta, tüm siyasi/ politik süreçlerde ortak olarak görülmesi” ana fikrini savunması.
AB’nin bu yöndeki çabası, adaylık sürecinde Türkiye’ye aktarılan maddi kaynakların hemen hepsinin de başlıca hedefini oluşturuyor.
Ankara’daki bazı bürokratların da, “vatandaşın ortak” olduğu bir yasama süreci oluşturmak için son derece samimi çabaları var. 2010’da, TBMM’nin Lahey merkezli European Academy for Law and Legislation (Avrupa Yasa ve Yasama Akademisi EALL) ile ortaklaşa düzenlediği bir eğitime katılmıştım. O zaman, Belçika’da yapılması planlanan bir köprü için gerçekleştirilen “danışma süreci” üzerine uzun uzadıya konuşmuştuk.
Eğitime, Adalet Bakanlığı’ndan Meclis’in kendi içine, bürokrasiden, sivil toplumun kendisinden temsilciler katılmıştı. Üç yıl önce bunları konuşmuş, tartışmışken, yasama ve politika sürecinde, farklı kesimlerle fikir alışverişi yapılmasına ilişkin teorik çerçeve, pratikteki uygulamalarla taban tabana zıt bir portre çizdiğinin, dün acı bir şekilde bir kez daha farkına vardım. Başbakan Erdoğan’ın, “Yavuz Sultan Selim Köprüsü” için düzenlenen törende, Gezi Parkı’ndaki “düzenlemelere” yönelik,“Ne derseniz deyin, ne yaparsanız yapın, biz karar verdik” sözlerinin de çok sembolik biçimde ortaya koyduğu bir çoğunlukçu, dayatmacı anlayış var “hayatımızın gerçeklerinde”.
Yasama, karar alma süreçlerine ilişkin o kadar çok örnek var ki; “hukuki güvenliği ilkesini” ihlal eden. Yani, alınan hukuki kararın, bireyi nasıl etkileyeceğinin bilinmesi, hukukun getirmesi gereken istikrar ve “öngörülebilirliği” engelleyen...
İçişleri Bakanlığı, bir yılı aşkın süredir bir “Yardım Toplama Kanun Tasarısı Taslağı” hazırlıyor. Bu taslak, Dernekler Dairesi Başkanlığı’nın internet sitesinde yayınlandı ve 17 mayısa kadar “görüş”toplandı.
İlk başta, sene başında ilk “görüş toplandığında”, tasarı, gerçekten “yardım toplama” konusuna odaklıydı. Ancak, son aldığı şekille, 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nda da, neredeyse tepeden tırnağa değişiklikler öngörüyor.
Sözde görüş toplanıyor, ama konudan son derece etkilenecek derneklerin tasarıdan, süreçten haberi bile yok.
Köprüden “alkol meselesine”, Gezi Parkı’ndan “Yardım Toplama Kanun Tasarısına”, bu “ben yapım oldu” yaklaşımı, aslında “çoğunlukçu demokrasi” anlayışının bir sonucu. Ve AKP’ye oy verenlere de, farklı düşünme yetisi olmayan yekpare bir bütün muamelesi yapıldığı, “vatandaşın eşit bir ortak” görülmediği bir tahakküm tavrından başka bir hâl de değil bu...
http://www.taraf.com.tr/sezin-oney/makale-biz-karar-verdik.htm
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciPahalılık turisti de vurdu... 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKKM kalktı, müjde! 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENDiyanet iğneyi çuvaldızı kendisine batırırsa… 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBir hâkim Caprio'muz niye yok? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİddia: Ziraat’te ‘Gizem B. skandalı’! “Günooo kızlar… Paralar sizin için yükleniyor” 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUAklını başına, vicdanı kalbine toplasan ya! 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir Devletin ve Toplumun İçten İçe Çözülüşü 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024