Sezin ÖNEY
TBMM’nin açılışında Leyla Zana “Türkçe” yemin ederken birden isyan ettim içimden...
Ez vê sondê li ser navê gelê kurd û tirk dixwîm -Bu yemini Türk ve Kürt halklarının kardeşliği adına ediyorum...
1994’teki bu cümleye kim karşı çıkabilirdi ki?
Ama çıktı, hem de haddinden fazla çok... “Devletin ruhu” bir sürü “resmî kişiliğin” vücudunda can buldu ve Orhan Doğan, Hatip Dicle ve Selim Sadak’ı cezaevine yollayan sürecin düğmesine basıldı.
Toplumun çoğu olarak da, gözümüz boyandı, gözümüz bağlandı, kamuoyu kanaati oluşturuldu, taassup galip geldi.
Oysa bir olayın insanın yüreğine dokunması için illa siyasi angajman gerekmiyor.
Sadece insan olmak yeter.
Zana’nın yemini, zaman geçti devran döndü, 2011 yılında içime dokundu. O yemini Türkçe dinlemek, benim onurumu kırdı.
Neden o zaman bunlar neden yaşandı, şimdi bu yemin böyle edilmek zorunda diye düşündüm.
Bireyin duruşunun önem taşımadığı, insanın devlet için varolduğu, aslında her siyasi hareketin aynı sistemin oyuncusu olduğu bir düzenin, devletin ruhunun esareti altındayız hepimiz, istinasız, ayrımsız.
Hatta bu sistemin en dokunulmaz, en kutsal figürü Atatürk bile.
Evet, Atatürk; bu ülkenin eğitim sisteminin tedrisatından geçen herkesin, hayatının her ayrıntısını derinlemesine ezberlemesi gereken “ulu önder”.
Bu yazıyı yazarken, “Atatürkçü” bir çıkış yapmak, şu veya bu partiyi yaldızlamak gibi bir niyetim asla yok elbette...
Sadece şunu sorgulamak istiyorum; Atatürkçülük ve Kemalizm’in derin sis perdesinin arkasındaki siyasetçinin, gerçekten nasıl bir politik dünyası, tasavvuru, nasıl bir zihin yapısı olduğunu gerçekten ne kadar biliyoruz?
Atatürk’ün, 1920’lerde İslam dünyasında, “emperyalizme savaş açmış, Hıristiyan güçleri yenmiş, bağımsız bir Müslüman devletini kurmuş model lider” olarak anıldığının farkında mıyız mesela?
Tüm Hindistan Müslümanlar Cemiyeti’nin Atatürk öldüğü zaman, “İslam dünyasının gerçekten büyük bir şahsiyetinin kaybından duyduğu derin üzüntüyü” dile getirdiğini, “cesaretinin dünya genelindeki Müslümanlar için her zaman ilham kaynağı olmaya devam edeceğini” açıkladığını?
Şükrü Hanioğlu’nun Atatürk: An Intellectual Biography (Atatürk: Entelektüel bir Biyografi) kitabında belirttiği gibi, 1922 yılına gelindiğinde Atatürk’ün, pan-İslamist veya Afrika-Asya hattında yükselen bir anti-emperyalist dünya lideri olma potansiyeli vardı.
Bunlar, çok mu tanıdık geliyor; bugünle paraleller çizildiğinde?
Tarihçi Cemil Koçak’ın dikkat çektiği gibi Nutuk dahi zaman içinde sansüre uğramış bir metin.
Atatürk’ün bir siyasetçi olarak en büyük özelliklerinden biri, pragmatikliği idi.
Bu anlamda, elastikliği ve duruma adaptasyon konusundaki esnekliğiyle AKP, pragmatikliğin sözlük anlamı gibi bir siyasi hareket. Belki de, Atatürk’ün zihin dünyasının akislerinin yarattığı bir parti.
Ergun Özbudun’un, Ali Kazancıgil ile beraber editörlüğünü yaptığı Atatürk: Founder of a Modern State(Atatürk: Modern bir Devletin Kurucusu) kitabındaki, “The Nature of the Kemalist Political Regime” (Kemalist Siyasi Rejimin Doğası) makalesinde değindiği bazı noktalar, Türkiye’nin “iki farklı yüze” sahip politik iklimiyle de ilgili önemli ipuçları veriyor.
İspanyol sosyolog Juan Linz’in “ideoloji” ve “mantalite, zihin yapısı” arasında yaptığı ayrıma dikkat çeken Özbudun, Kemalist siyaseti bir “mantalite” olarak adlandırıyor.
Yani, Linz’in tanımına göre, “bir düşünme ve hissetme biçimi, rasyonelden çok duygusal, durumlara önceden kodlanmamış tepkiler veren” bir siyasi yaklaşım...
Özbudun, Atatürk’ün CHP ile ilgili sarfettiği, “Elbette bu partinin bir doktrini yok. Olsaydı, hareketi dondurmuş olurduk” sözlerine de dikkat çekiyor.
Atatürk’ün, “Gelecek nesillere bir dogma, zaman içinde dondurulmuş bir kurallar ve uygulamalar dizini bırakmadığını”, “değişimi ve insanın entelektüel kapasitesini inkâr eden” biçimde bir argümanın hiçbir zaman değişmemesine karşı olduğunu vurgulayan konuşmalar yaptığını biliyoruz.
Linz’in yaptığı “mantalite” tanımında, “duygusallığa” olan vurguya rağmen, Kemalizm’in odağında rasyonalite olsa da, duygulara hitap eden yön de unutulmamalı elbette...
Atatürk, sık sık halkın, “vatandaşların” ve dönemin siyasetçilerinin duygularına da hitap ediyordu; böylece bir düşünce dünyası yaratıyor, kamuoyu oluşturmaya çalışıyordu.
Buna karşılık, ısrarlı olduğu konularda da, asla geri adım atmayıp çok sert tavır aldığı aşikâr.
Bir yanda, vatandaşın devlet için varolduğu bir sistem, demir yumrukla yaratılırken, öte yandan halkın “bir gün” kendi iradesini ele alacağı beklentisinin olduğu, esnek, pragmatik bir düzen.
Bütün bunlar, Türkiye’nin bugünkü halini oluşturan devlet düzeninin çeperlerine işlemiş genetik kodlamalar.
Kemalizm’e belki de en çok ihanet eden cuntacılar bile, darbelerini on yılda bir yenilemek zorunda kaldılar; onyıllarca iktidara tek başına tutunmaya cesaret edebilen çıkmadı. Ama, halkın iradesine gerçekten güvenen bir siyasi hareket de... AKP de dahil olmak üzere...
O yüzden sistem, bir yandan demir yumruğu bir yandan demokrasi umutlarıyla sürüp gidiyor.
Bireyin iradesinin esas alınması talebinin, sonunda, siyasete yansıyacağı günler de gelecek elbette...
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTrump Nobel'i alıp barıştan kaçarsa 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÇözümde tümseklere rağmen tekerlek dönüyor 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaYPG silah bırakır mı? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Kim bu Devlet Büyükleri?” 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAGerçek sanık sandalyesinde 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKaan’ın motorları ve bir soru: Türkiye’nin F-35 alması şart mıdır? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANFotoğraflar tarafsız değil 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“Siyasette zorlama yoktur!” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMeşruiyet ve toplumsal cinsiyet: Eşbaşkanla tokalaşılmadı 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMemleketin geleceği hangi fotoğrafta? 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2025
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024