Sezin ÖNEY
Küçükken rahmetli babam, Ankara Hayvanat Bahçesi’nde eşek ve zebra melezi bir hayvanın varlığından bahsederdi. Yarısı çizgili tam bir zebra, diğer yarısı da klasik bir eşek; gerçekten böyle bir melez var mıydı, ben gördüm mü, sadece babamın anlattıklarından mı hatırımda kaldı bilemiyorum. Ve gerçekten de, bir “zebşek” hiç var oldu mu Ankara’nın 1980’lerin başındaki hüzünlü hayvanat bahçesinde- o da meçhul.
Bir şekilde, babamla yaptığımız, küçüklüğümün politik sohbetlerinde bu imge kafama yerleşmiş.
“Zebşek”den bahsederken babam bir yarasını, şikâyetini dile getiriyordu: Neden Türkiye sıkıntılarından, buhranlarından sıyrılıp bir türlü demokratik, insan haklarına saygılı, darbelerin cenderesinden çıkamayan bir ülke halinde debelenip duruyordu?
Türkiye’nin siyasi bocalama hallerini ve bir türlü tam demokrasi olamamasını, arada kalışını da; o yıkık dökük hayvanat bahçesindeki, boynu bükük, bakımsız ve arada sıkışıp kalmış, “zebra-eşek” arası melezlikle anlatmaya çalışıyordu benim çocukluk halime… Ben de, çok küçük yaşlarda takmaya başladığım şişe dibi gözlüklerimin arkasında koca koca açılmış gözlerle, kafamda yarı eşek-yarı zebra bir harita canlandırmaya çalışıyordum.
Darbelerden nefret eden ve demokrasiye, insanların haklarına saygı duyulmasına büyük önem veren babam, iyi ki Türkiye’nin bu hallerini görmemiş. Hep, “Yaşa ve yaşat” derdi; şimdiki Türkiye’de, “Öl ve öldür” gibi bir ruh hali var.
21. yüzyılda geldiğimiz nokta, ne eşek ne zebra, ne de ikisinin bileşimi “zebşek” sevimliliğinde; zebani ruhlular, gazete sayfalarından duruşma salonlarına, sokaklara her yerde, her köşede.
Babamın, uzun süre Türkiye’de yaşamış İskandinav bir iş arkadaşının anlattığı bir fıkra da gene çocukluk anılarımdan: hani, şu bildik fıkra var ya. Cehennemde her ülkenin kazanının başında zebaniler bekler. Bir tek Türkiye’nin kazanının başında kimse yoktur; zira zebaniye gerek de yoktur. Türkiye’nin insanlarından biri ne zaman kazandan çıkmak için biraz başını yükseltse, diğerleri hemen aşağı çekmektedir. Bu yaşımda, artık işin cennet kısmında da benzer bir şey yaşandığını; ülkemiz insanlarının, bir diğeri cennete gitmesin diye, birbirini cehenneme itmeye çalıştığını düşünüyorum. Ve Türkiye’de nasıl, her şey değişirken nasıl hiçbir şeyin değişemediğini…
“Zebşek” olan Türkiye değil; bir ülkeyi insanları nasıl yapar ve yapmak isterse, o ülke de öyle olur zira.
Asıl “zebşek” olanlar da meğer bizlermişiz; her koşulda iyi niyetli, dürüst, ümitli ve tutarlı kalmaya çalışanlar. Türkiye’nin demokratik, insan haklarına saygılı, insanlarının “yaşadığı ve yaşattığı” bir ülke olmasını, sonsuz bir bekleme odasında bekleyenler. Nesilden nesle, bu bekleyişi aktaranlar.
Bir süre kaldığım Japonya’da, kültürel olarak “melezliğin” hiç de sevilmediğine ve aşağılandığına tanık oldum. Tabii, bunu düzeltmek için de bir çaba var bir yandan. Ama kültürel kodlarda, “ハーフ” (hāfu) çok negatif bir yere sahip: İngilizce “half”, “yarım” sözcüğünden gelen ve ırk olarak “tam olamayan”, “saf olamayan” gibi bir anlam taşıyor.
Şimdilerde, Japonya’da “hāfu”ların, egzotik ve farklı görülerek moda olmaları, popülerleşmeleri gibi bir durum da var. Ama bu tarz “popülarize” eden bir yaklaşım da, aslında melezlerin hep “yabancı” kaldıklarının, bir türlü “normal” kabul edilemediklerinin bir göstergesi.
Türkiye’nin tutarlıları ve dürüstleri de, her daim “marjinalize” ediliyor, aşağılanıyor, tekmeleniyor, eziliyor.
Geçtiğimiz gün, Ankara Adliyesi’nde çalışan ve dolandırıcı çıkan birinin haberi vardı; “insanlara zarar vermeyi seviyorum” demiş. Böylesi çok Türkiye’de; hatta böyle bir kültürel özellik var denebilir. Kökeni nedir, neden kaynaklanır tartışılır. Ve kültürümüzün bu tarafını benimseyenler, hep de mağdurlar bir yandan… Hem eziyet eden sadist bir yön, hem de bu halde “iyilik” gören, üstüne de kendini bir de “mağdur” çıkaran haller…
İçinde beslediği zebaninin kölesi olmayı kendine layık görmek, başkalarının mutsuzluklarından didiklediklerine tamah ederek yaşamı kötücüllükle tüketmek, dahası da bu sadist-“mağdur”, pasif-agresif çapraşıklıklarının farkında bile olmamaktansa; tüm renkleriyle barışık, Ankara Hayvanat Bahçesi’nin hüzünlü “zebşek’i” olmak bin kez yeğdir. Günü gelip, bu coğrafyanın da tutsaklıkları, tutarsızlıkları ve zebanileri de geride bırakacağından eminim-hayvanat bahçelerinin esaretleri ve zebşeklerin çileleri, “her daim yabancılıklarının” da tarih olacağına…
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024