Yıldıray OĞUR
Salah Cimcoz, Bosna Hersek Umum Valisi Yenişehirli Vezir İbrahim Paşa’nın torunuydu. Büyükada’da büyük bir köşkte oturmaktaydı, 33 yaşına kadar hiç çalışmamıştı. Ortağı ve yakın arkadaşı Celal Esad da Abdülaziz’in son yıllarında iki kez sadrazamlık (başbakanlık) yapmış Sakızlı Ahmet Esad Paşa’nın oğluydu. 1875’te İstanbul’da doğduğunda sadrazam babası artık gözden düşmüş ve bir Ege kasabasında sürgündeydi. 40 günlük olan oğlunu yanına aldırmaya hazırlanırken, bir akşam ziyafette zehirlenerek hayatını kaybetmişti. Babasız büyüyen Celal Esad’ın kariyeriyle ise paşa babasını yakından tanıyan II. Abdülhamit bizzat ilgilenmişti. Babası gibi bir asker olması için onu Harbiye’ye yazdırmış, mezun olunca da yanına yaver olarak almıştı.
İki kafadar, edebiyatı, resmi, Fransız dergilerini, eğlenmeyi seviyordu, 1901’de herkesin şaşkın bakışları altında ilk kez bir otomobille İstanbul caddelerinde dolaşmışlar, birlikte III. Selim piyesi yazmışlardı. Bir ortak özellikleri daha vardı: Abdülhamit karşıtlığı. Artık çok bunaldıkları rejimin bir gün biteceğine dair umutlarının tükendiği bir zaman, Moda açıklarına demirleyen bir kömür vapuruna kaçak olarak atlayıp, Paris’teki Jön Türklerin yanına kaçma planı yaptılar. Tam kaçmaya yakın, karşılaştıkları Balkanlardan gelen bir İttihatçı subay arkadaşları, yakında her şeyin değişeceğini söyleyerek onları teskin etmiş, kaçma fikrinden vazgeçirmişti. Bekledikleri gün 23 Temmuz 1908’de geldi. O gün, ders kitaplarındaki adıyla II. Meşrutiyet, o günkü adıyla Hürriyet ilan edildi. Bütün ülkede hürriyet, eşitlik, kardeşlik, adalet sloganları yankılanıyordu. Kömür vapuruyla kaçmaya çalıştıkları ülke bir anda hayallerindeki ülkeye dönüşmüştü. Artık gelecek aydınlıktı, herkesin ülkesine inancı artmış, yurtdışına kaçanlar geri dönmüştü. İşte Kalem, o hürriyet havasında yayınlanmaya başlandı. Dergi rüya gibi bir yazar kadrosuyla çıkıyordu: Refik Halid, Hüseyin Rahmi, Mithat Cemal, Cenap Şehabettin, Türk karikatürünün öncüsü Cem... Hapishanedeki bir iskelete “Artık serbestsin.” denen karikatürlü 3 Eylül 1908 günkü ilk sayı, adeta kapışılmıştı. Satışlar çok iyi gittiği için Le Rire gibi Fransız dergilerindeki Avrupalı çizerleri transfer etmişlerdi. Dergide çizimleri yayınlanan Fransız ressamlardan birinin adı da L. Andres’ti. Çoşkulu 1908 yılının son haftasında çıkan dergiye çizdiği karikatürü, kıdemli gazeteci Mahmud Sadık Bey’e ithaf etmişti. Karikatürün adı “Elli sene sonra Türkiya”ydı. Devrimci heyecanla, geleceğin parladığı, ümitlerin zirvede olduğu zamanlardı. Ütopyalar, bilim kurgu çok revaçtaydı. L. Andres’in çizdiği 1958 yılının Türkiyesi de bilimkurguvari bir ütopyaydı. Beyoğlu’na benzeyen caddenin trafiği artık havadan da akmaktaydı. Hava trafiğinde zeplinler, taksi bekleyenler, trafik polislerinden önce ilk dikkati çeken ise şüphesiz muhtemelen hava taşıtıyla işine giden kadın sürücüydü. Çarşaflı bir Osmanlı kadınıydı bu. Gelenekle modernite iç içe geçmişti. Hemen sağda görünen hayvanat bahçesine benzeyen “Zoologie” mağazası devrin bilime, keşfetmeye olan inancının göstergesiydi. Tiyatro, fırın, asansör asri hayatın simgeleriydi... Ama ne yazık ki bu ütopyanın sönmesi için 50 yıl beklemeye gerek kalmadı. Hürriyet heyecanıyla, eleştiri oklarını hâlâ tahtında oturan Abdülhamit’ten, iktidarı kontrol eden İttihatçılara kadar herkese saplayan Kalem’in kapısına sadrazamın polislerini göndermesi uzun sürmedi. Salah Bey gözaltına alınmıştı.
Bir süre sonra serbest bırakıldı ama onlar için devrim ve hürriyet hayalleri erkenden bitmişti. Önce Celal Esad, sonra da 31 Mart ayaklanmasında canını zor kurtaran Salah Cimcoz Paris’e gittiler. Çok parasızlık çektiler. Hareket Ordusu’nun isyanı bastırmasıyla İstanbul’a geri döndüler. Dergi 1911 yılına kadar her hafta düzenli olarak yayınlandı. Sonra Celal Esad belediyeci oldu, Kadıköy Belediyesi Daire Başkanlığı yaptı. İstanbul Belediye Başkanı Cemil Topuzlu’yu altyapının önemine ikna etmek için Paris kanallarında sandalla dolaştırdı ama galiba yine de ikna edemedi. Anıtlar Kurulunda, Eski Eserleri Koruma Encümeninde üyelik yaptı, İstanbul’u korumaya çalıştı, onu çok dinlememiş olmalılar.
1941-50 arasında CHP’den Meclis’e girdi. Asker olarak başladığı ömrünün sonuna kadar ise şehircilikle, müzikle, resimle, sinemayla ilgilendi, kitaplar yazdı. Ama hayata zengin bir paşazade sivil olarak başlayan Salah Cimcoz’un hayatı bu kadar eğlenceli geçmedi. Siyasete girdi, savaşın ardından diğer İttihatçılar gibi Malta’ya sürgüne gönderildi. Ankara’daki Birinci Meclis’e mebus seçildi. Ama İttihatçılık yapmaya devam edip, muhalif grup içinde kaldı. 1926 yılının yazında polis bir kere daha kapısını çaldı. Bu kez, Mustafa Kemal Paşa’ya İzmir’de suikast girişimi soruşturmasında tutuklanmıştı. Suçu suikast kararını aldığı iddia edilen gizli İttihatçı komitenin başkanı olmakla suçlanan eski Maliye Nazırı Cavit Bey’in evindeki toplantılara katılmaktı.
İstiklal Harbi’nin komutanları, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkalı mebuslar ve eski İttihatçı liderlerle birlikte İstiklal Mahkemesi’nde yargılandı. Neyse ki mahkemede ifadesini verdikten sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Ama herkes onun kadar şanslı değildi. Aralarındaki en trajik hikâye ise şüphesiz Eskişehir mebusu Arif Bey’inkiydi.
Arif Bey, Mustafa Kemal’in Harp Okulundan sınıf arkadaşıydı. Diğer sınıf arkadaşları İstiklal Harbi komutanlarından Ali Fuat Cebesoy’un hatıratına göre ikisi de sarışın olan bu iki arkadaş birbirine o kadar çok benziyorlardı ki çoğu kişi onları kardeş zannediyordu.
Birlikte tatil günleri Beyoğlu’na gidiyorlar, içki içiyorlar, müzik dinliyorlar, bazen denize girmek için Adalar’a kaçtıklarında, eğer son vapuru kaçırmışlarsa, Büyükada’da çamlar altında sabahlıyorlardı.
Çok iyi vals öğrenen ve dansın “öğrenilmesi gereken lüzumlu şeyler” arasında olduğunu düşünen Mustafa Kemal, Arif Bey’e teneffüslerde vals dersleri bile vermişti. Ama okuldan Mustafa Kemal kurmay subay olarak mezun olurken, Arif Bey yüzbaşı olarak ayrıldı. Yolları I. Dünya Savaşı cephelerinde yeniden birleşti. Conkbayırı’nda, Anafartalar’da, Filistin’de, Suriye’de, Mustafa Kemal’in komutasındaki birliklerde savaştı. Herhâlde bu yüzden, 16 Mayıs 1919’da İstanbul’dan Bandırma Vapuru ile Samsun’a doğru hareket eden Mustafa Kemal Paşa, yolcu listesine yakın arkadaşı 11. Tümen Komutanı Miralay Arif Bey’i de almıştı. Miralay Arif Bey, 19 Mayıs günü Samsun’a Atatürk’le birlikte çıkmış ve onun talimatıyla Amasya ve Samsun bölgesinde kalarak görev yapmıştı. Daha sonra Fransızlara karşı düzenli direniş birlikleri oluşturmak için Pozantı’ya gönderildi. Bu sırada Pazarcık ormanlarında bulduğu bir ayı yavrusunu evcilleştirmişti. Sürekli yanında gezdirdiği boz ayının dişlerini söktürüp, arada da güreşe tutuşunca, tarihten silinirken küçümsenmek için isminin önüne eklenecek lakabı ortaya çıkmıştı: Ayıcı Arif. Hâlbuki, İstiklal Harbi’nin neredeyse bütün cephelerinde bulunmuştu. İnönü Savaşları’nda, Çerkez Ethem İsyanı bastırılırken, Dumlupınar’da... Tümeni lağvedilince Sakarya Savaşı’nda Mustafa Kemal Paşa, onu yanına aldırıp, özel kalem müdürü yapmıştı. İngilizlere göre ise o “Ankara’daki Kemalist, Siyasi ve Gizli Servis’in” başıydı.
Sakarya’da cepheye giden Halide Edip de “tasavvur edilemeyecek kadar Paşa’ya benzediğini” söylediği, savaş kararlarını alan dar kadronun içindeki Arif Bey’le tanışmıştı: “Elini Arif Bey’e uzatarak, el falına bakmasını söyledi. Albay Arif ‘Bak parmaklarının arasından ışık sızıyor, hiç içini saklamıyorsun.’ dedi. Mustafa Kemal Paşa gülerek ‘Bunu bilmek için elime bakmak gerek mi?’. Albay Arif, benim avucuma da bakınca, bir dost gülümsemesiyle, benim hem içini saklayan hem kuvvetli bir insan olduğumu söyledi ve geleceğim hakkında parlak sözler ekledi. Şimdi düşünüyorum. Acaba kendi avucuna bakarak korkunç geleceğinin ne olacağını görmüş müydü?” Muhalif İkinci Grup’un güçlü olduğu Birinci Meclis lağvedilip, 1923’te İkinci Meclis’in mebuslarını seçme gücü Mustafa Kemal Paşa’nın eline geçince aklındaki güvenilir isimlerden biri de Arif Bey olmuştu. Onu, Eskişehir’den mebus yaptı. Bu arada Arif Bey, Anadolu İnkılâbı Mücahedat-ı Milliye Hatı- ratı adı altında İstiklal Harbi ile ilgili hatıralarını kaleme almıştı. 1924’ün Kasım’ında yönetimden rahatsız olan Rauf Bey (Orbay), Refet Paşa (Bele), Ali Fuat Paşa (Cebesoy), Kazım Karabekir Paşa gibi İstiklal Harbi kahramanlarının başını çektiği isimler, Cumhuriyet Halk Fırkası’ndan istifa edip, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı kurunca Arif Bey de onlarla birlikte istifa edip, yeni partinin kurucuları arasında yerini aldı. Parti, 3 Haziran 1925’te Şeyh Said ayaklanması ile ilişkilendirilerek kapatıldı. Takrir-i Sükûn kanunuyla bütün muhalefet susturuldu. Bir yıl sonra, 18 Haziran 1926’da, gazeteler Mustafa Kemal Paşa’ya bir suikast teşebbüsünün ortaya çıkarıldığını ve İstiklal Mahkemeleri’nin İzmir’e hareket ettiğini yazdılar. Sekiz gün sonra suikast teşebbüsünün arkasında olduğu için tutuklanan isimlerin listesi gazetelerde yayınlandı. Listede Kazım Karabekir Paşa, Refet Paşa, Ali Fuat Paşa gibi paşalarla birlikte Arif Bey de vardı. Arif Bey’e yöneltilen suçlama ağırdı. İzmir’de bir ihbar sonucu yakalanan suikastçılardan Laz İsmail’i bir akşam arabasıyla Ankara’daki evine götürdüğü iddia ediliyordu.
Savcıya göre başını Cavit Bey’in çektiği İttihatçı komite, suikastın önce Ankara’da yapılmasını planlamıştı. Suikastın yapılacağı yer de Mustafa Kemal’in yaşadığı Çankaya yokuşunda bulunan ve önündeki virajdan geçerken arabaların sık dikilmiş ağaçlar yüzünden yavaşladığı Arif Bey’in Kavaklıdere’deki bağ evinin önüydü. Ama bu plan tutmayınca, suikastı yapacak eski Rize mebusu Ziya Hurşit ve Laz İsmail, Mustafa Kemal’in peşinden önce Bursa’ya ardından da İzmir’e gitmişti. Mahkeme’de Arif Bey, Laz İsmail’i o gece arabasıyla evine götürdüğü iddiasını ısrarla reddetti. Ama mahkemede hem Laz İsmail hem de yanında çalışan şoförü ve hizmetçisi onu yalanladılar.
Davadan çıkan 19 idam kararından biri de Arif Bey içindi. İdam günü Arif Bey, kendisine bir kalem ve kâğıt verilmesini istedi ve idam edilmeden önce Mustafa Kemal Paşa’ya ulaştırılmak üzere bir mektup yazdı: “Yirmi yıllık arkadaşınızım. Birçok meydan muhaberelerinde size fedakârane hizmet ettim. Ölüme yaklaştığım şu dakikada beni affedeceğinizden eminim.”9 Ama cevap gelmedi. İdam sehpasının önüne gelince bir kere durdu ve “Paşa’dan cevap yok mu? Mutlaka verir, beş dakika daha bekleyelim.” dedi. Beş dakika daha beklendi...
Bugünden geriye, bu 200 yıllık tarihe bakınca, bu ülkenin insanlarının ülkelerini çok sevdiklerini ama bunun çoğu kez platonik bir aşktan ibaret kaldığını görüyor insan. Bu ülke, maalesef insanlarını, onların kendisini sevdiği kadar sevemedi. Daha doğrusu, her dönem bir kısmını sevdi, bir kısmına üvey evlat muamelesi yaptı. Onları oldukları gibi kabul edemedi. Günün sonunda herkes bir kere düşman, herkes bir kere üvey evlat, herkes bir kere kara koyun, herkes en az bir kere mağdur ve gücü ele geçirdiğinde herkes en az bir kere de zalim oldu.
En azından burada eşitlendik. Ama henüz bunun farkında değiliz. Herkes yüzde 50 haklı yüzde 50 haksız çıktı. Ama aynı herkes yüzde yüz haklılık, yüzde yüz mağdurluk iddiasından da vazgeçmedi, vazgeçmiyor. Bunu fark ettiğimizde, kimsenin mağdur ve zalim olamayacağı, ilk fırtınada çökmeyecek, altında herkesin kendisi gibi olarak var olacağı sağlam bir çatı inşa edebileceğiz. Ya da sırayla zalimlik, sırayla mağdurluk kısır döngüsü içinde rövanş gününü bekleyeceğiz. Yine insanlar harcanacak, gelecekler kararacak, umutlar azalacak, üzerinde yaşayan insanların inanıp, enerjilerini vermediği ülke bir adım ileriye gidemeyecek. Seçim bizim...
(Alternatif Türkiye Tarihi-1’in Önsöz’ünden)
Yazarlar
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSiyasetin altın kuralını unutanlara hatırlatırım 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Öcalan misyonu” 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLU31 Mart’tan 19 Mart’a neler değişti? 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları













































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
4.10.2025