Akın ÖZÇER
Charles Aznavour’un önceki gün Le Monde’da yayımlanan duygu yüklü yazısı bu başlığı taşıyor. Anne ve babasının yüz yıl önceki çalkantıdan kaçarak Fransa’ya sığınabildiğini söylüyor önce, 91 yaşındaki ünlü Fransız şantör. Ardından “XX. Yüzyılın ilk soykırımında” katledilen, boğulan, işkenceye uğrayan 1.5 milyon Ermeni’nin aynı şansa sahip olamadığını hatırlatıyor.
“Kum, sonra unutma rüzgârının bu toplu kıyımın üstünü uzun süre örttüğünü, çünkü 1915 cellatlarının yerine geçen Türk hükümetlerinin uluslararası alandaki hafıza kaybı ve boş vermişliğe oynayarak on yıllarca devlet inkârcılığı uyguladığını” söylüyor ve “nerdeyse haklı da çıkacaklardı" diye ekliyor.
Aznavour bir sonraki paragrafta soykırımın tanınmaya başlaması için 80’li yılları beklemek gerektiğini söylüyor. Tanımanın ayakucuyla, yarım ağızla geldiğini belirtiyor. Sonra Avrupa Parlamentosu’nun 1987’deki kararından, Fransa’nın 2001 tarihli yasasından ve Vatikan’ın son açıklamasından söz ediyor.
Saint Joseph’teyken “La Mamma”, “La bohême” ve “Mourir d’aimer” gibi dünya klasikleri arasına giren şarkılarının sözlerini ezberleyerek Fransızcamızı geliştirdiğimiz Charles Aznavour, konunun bugün vardığı noktayı aynı duygusallıkla dile getiriyor. “Böyle bir durum karşısında” diyor "biraz mantığı, biraz iyi niyeti olan her insan ne yapacağını bilemez hale gelir. Ben de bu kuralın istisnası değilim." Ve şunları ekliyor içtenlikle: “Ben kin ortamında yetiştirilmedim. Kindarlık benim evrenimde yer almıyor. İnkâr ortamında yetişmiş Türk halkına kızamam. Bu ülkenin gençliğine ve sevdiğim halkına güvenmek istiyorum”.
Burada bir parantez açmak, kendisine o dönemin tarihinin bize kuşkusuz eksik öğretildiğini ama Ermenilere karşı bir husumet de aşılanmadığını söylemek doğru olur. En azından aile çevremde hiç yoktu. Bir dönemin en önemli olaylarından birini sadece bir iki paragrafta, bölünmekte olan Osmanlı İmparatorluğunda “birinci dünya savaşı sırasında ki iç isyanlar” başlığı altında geçiştirmek pek doğru olmasa da. Ama ortada gerçek bir bölünmeyi gözler önüne seren Sèvres anlaşması varken, bu topraklarda yaşayan insanların öncelikle kendilerini düşünmesini de yadırgamamak gerekiyor herhalde.
Ben 60’lı yıllarda diğer okullara oranla gayri Müslüm öğrencilerin daha fazla olduğu Saint Joseph’te, arkadaşlarımız arasında bir ayrımcılık olduğunu pek hatırlamıyorum. Bunu en iyi Gayri Müslim arkadaşlar değerlendirir tabii. Bu konuda kendi açımdan söyleyebileceğim tek şey, farklı kimliklerle dostluğu farkında olmadan orada yaşadığım ve doğal karşıladığım.
Aznavour’un soykırımın nihayet birtakım ülkelerce tanınmaya başladığını memnuniyetle kaydettiği 80’li yıllarda, mesleği nedeniyle Asala terör örgütüne hedef oluşturan biri olarak Ermenilerin uluslararası arenada yalnızlıktan kurtuluşunu – eğer bu bir kurtuluş sayılıyorsa- aynı coşkuyla karşılamadım. Demokratik yollardan savunulması hak olan bir tezin silahlı eylemlerle dayatılmasının kabulü mümkün olabilir mi?
Charles Aznavour “biliyorum bir gün gelecek Türk gençliği gözünü açacak ve kendisini bilgisizlik içinde tuttuğu o yalan ve onursuzluk yıllarının hesabını yöneticilerinden soracak” diyor. “Eminim ki çok da uzakta olmayan bir gün Türk şairi Nazım Hikmet’in dediği gibi alnındaki lekeyi silecek; öyle kafasını kuma gömerek ya da küllerle sıvayarak değil, tarihine serbestçe sahip çıkarak. Türk-Ermeni diyalogu” diye ekliyor.
Aznavour’a göre, o gün geldiğinde Türk-Ermeni diyalogu için koşullar da bir araya gelmiş olacak; kardeşlik efsanesinde bir adım atılmış olacak. Ünlü şantör “bu gençliğe, bu halka ders veriyor olmak istemem. Ben kimim ki? Fakat kurbanların ardılı ve kamuya mal olmuş bir şahsiyet olarak, üzerime özel bir sorumluluk düşüyor” diye sürdürüyor yazısını.
Aznavour kuşkusuz bilmiyor, genç sayılmam ama İttihat ve Terakki hükümetinin Tehcir kararının doğru olmadığına inananlardanım, hangi gerekçeyle olursa olsun. Benim gibi düşünenler de az değil bu toplumda. Bu çok doğal çünkü dünyada demokrasi ve insan hak ve özgürlükleri yüz yıl içinde ve özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana çok gelişti. Benzeri bir kararı bugün dünyanın hiçbir yerinde değil uygulamak, savunmak bile mümkün değil artık. Peki, ama o zaman daha neyi bekliyoruz Türk-Ermeni diyalogu için?
Evet, doğru, tehcirin neden olduğu, Ermenice “Medz Yeğern” denilen Büyük Felaket ’in genç kuşaklarda yarattığı acıyı gerektiği şekilde paylaşabilmiş değiliz Türkiye’de.Aznavour’un yazısında iki paragraf ayırdığı o büyük acıyı. “1915’te yok edilmek istenen Ermeni’ydi, bendim, sizdiniz. Auschwitz’de olduğu gibi katledilen aynı zamanda insanlıktı” diyor ve soruyor: “Jön Türk hükümeti neden bu iğrenç eylemi yaptı? Neden bu insanları katletti? Sayın Erdoğan bu konuda gerçekle ilgili bir söz söyleyebilir mi bize?”
Charles Aznavour’un konuya kendi mahallesinden bakması son derece doğal. Bu bağlamda, 1915 Tehcirini, 1948 tarihli Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nin 2. maddesi kapsamında değerlendirmesini ve bu sözleşmenin ceza hukuku bakımından geriye işleyemeyeceğini bir tarafa bırakarak, Ermenilerin üçüncü ülkeler üzerinden Türkiye’yi soykırımı tanımaya zorlamasını doğal karşılaması da öyle tabii.
Ama tehcirin soykırım sayılması -hukuken mümkün olmaması bir yana- soykırımcılığı kendimize olduğu kadar atalarımıza da yakıştıramadığımız için tepkimize yol açıyor. Üçüncü ülkeler üzerinden Türkiye’ye bu konuda baskı yapılması da ayrıca Ermenistan’a duyulan güveni sarsıyor. Mallarına el konulmuş Ermeni vatandaşların ardıllarına tazminat ödenmesi konusu kuşkusuz önemli ama bu Türkiye’nin doğrudan çözebileceği bir sorun. Hal böyle olunca soykırımın tanınmasının ön koşul olarak öne sürülmesi Aznavour’un beklediği Türk-Ermeni diyalogunu boş yere geciktirmiyor mu acaba?
Aznavour yazısının sonraki bölümünde Türkiye ile Ermenistan arasında 2009 yılında imzalanan protokoller konusuna değiniyor; Ankara’nın protokollerin onaylanmasını Bakü’nün isteği üzerine Karabağ sorununun çözümü şartına bağlamasını eleştiriyor. Haklı bir eleştiri belki ama Ermenistan’ın ilk Devlet Başkanı Ter Petrossian’ın danışmanı Gérard Liberidian gibi bu pozisyonu anlayabilen Ermeniler de var. Türkiye,dostluğunu her fırsatta gösteren ve topraklarının bir bölümü halen Ermeni işgali altında bulunan Azerbaycan’ın bu isteğini kırabilir miydi?
Aznavour’un yazısının devamında dile getirdiği bazı iddialar var ki katılmam mümkün değil. Biri geçen 21 Martta Suriye’deki Ermeni kasabası Kessab’a cihatçıların saldırısının, ikincisi de Dar es Zor kasabasındaki soykırım anıtının 18 Eylül 2014 tarihinde Daesh tarafından tahrip edilmesinin Türkiye’nin yeşil ışığıyla gerçekleştirildiği iddiası. Aznavour, her iki iddiaya da kaynak olarak bazı “analistleri” gösteriyor. (!) O analistlerin tuhaf bulduğum bir başka iddiası da bugün Orta-Doğu’daki vahşetin kökeninin 1915’deki korkunç olaylara kadar gittiği.
Diasporada yaşayan Ermeniler arasında her olayda Türkiye’yi “günah keçisi” görenler, hatta bazen tuhaf şeylere inananlar var. On yıl önce Lyon’da AB süreci konusunda düzenlediğimiz bir paneli soykırımın tanınmasının siyasi bir ölçüt sayılması gerektiği iddiasıyla protesto eden bir grupla toplantı bitiminde bir süre konuşmuştum. Grubun lideri olduğu anlaşılan kişi benim ve tüm Türk diplomatların soykırım belgelerini görmüş olduğumuzu, bilerek ve isteyerek dönemin hükümetini savunduğumuzu öne sürüyordu. Başka bir deyişle benim ve devlette çalışan herkesin İttihat ve Terakki hükümetinin zihniyetine sahip olduğumuzu düşünüyordu. Benim tehcir kararını hiçbir zaman savunmadığıma, bugün Türkiye’de bu kararı dönemin savaş koşulları içinde kaçınılmaz bulanların dahi İttihatçı zihniyeti birebir paylaşmalarının mümkün olmadığına onu ikna edebildim mi bilemiyorum. Ama öyle sanıyorum ki Ermeni diasporasında aradan bir yüzyıl geçmiş olmasına karşın Türkiye’yi yönetenleri “dedelerinin katilleri” ile özdeşleştirenler var. Bu algıyı değiştirmek de bizlere düşürüyor kuşkusuz.
Aznavour’un yazısında da bu algının izlerine rastlamak mümkün. Nitekim yazının sonuna doğru uluslararası bir ankete atıfta bulunuyor ve ankete göre 18-26 yaş arasındaki Türk gençlerinin yüzde 33’ünün Ermeni soykırımının tanınmasını desteklemesinden duyduğu memnuniyeti dile getiriyor.“Tabuların haddinden fazla olduğu bu ülkede bu sonuç bana güven veriyor” diyor ve ekliyor:“kendisinin işlemediği bir suç için parmakla gösterilmemesi gereken bu halka saygım daha da arttı. Dünyanın bu bölgesi bir gün belki hepsini aynı aşkla sevdiğim Hıristiyan, Yahudi ve Müslümanlardan oluşan Aznavour ailesi gibi olacak."
Bu satırlardan anlaşılan o ki Ermeniler için soykırımı tanımak tarihimizin o dönemiyle yüzleşebilmenin tek koşulu. Sanki tehcir, insanları evlerinden barklarından edip belirsiz bir geleceğe mahkûm etmek tasvip edilebilirmiş, başlı başına bir insanlık trajedisi değilmiş, soykırım değil tehcir diyen ama İttihatçıları eleştirenler vicdansızmış gibi. Aznavour’un iyi dileklerini ifade ettiği son cümlesi de bu yaklaşımı içeriyor bir bakıma: “Keşke bu hüzünlü yıldönümü -ki tarihte ilk defa bir soykırımın yüzüncü yıldönümü anılıyor- vicdanları geliştirse. Anma törenleri biraz da buna yarıyor öyle ya.”
Düşünceleri, kaygıları, yanılgıları ve o unutulmaz duygu yüklü şarkılarıyla bizlerden biri Charles Aznavour. Başbakan Davutoğlu’nun iki yıl önce altını çizmiş olduğu üzere, bizim diasporanın bireylerinden biri. Doğal olarak kendi mahallesinden bakıyor bizlere; kızıyor bazen ama bir yerde bu topraklara ve insanlarına bağlılığını gizleyemiyor.
Bugün 24 Nisan 2015...Aslında sadece Ermenilerin değil Osmanlı vatandaşlarının ardılları olarak hepimizin başına gelmiş bu büyük felâketin yüzüncü yıldönümü. Bu nedenle felâketi artık hep birlikte anmamız gerektiğine inananlardanım. Ama bilmem, bunun için Ermeniler önce felâketin adı üzerinde uzlaşılmasını mı, yoksa bu felâketle bir an önce yüzleşmemizi mi tercih eder?
Ermeniler için yüz yıllık yalnızlıklarını biran önce yenmenin yolu bu soruya verecekleri yanıttan geçiyor belki de.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2018
9.02.2018
24.04.2018
11.04.2018
28.03.2018
22.03.2018
15.03.2018
1.02.2018
7.02.2018
31.01.2018