Alper GÖRMÜŞ
Gazeteci-yazar Serge Latouche, Dünyanın Batılılaşması adlı kitabında, Batı’nın gerek iktisadi-siyasi, gerekse de hegemonik gücüyle kendi yaşam tarzını nasıl bütün dünyaya dikte ettiğini, bu yolla dünyayı nasıl standartlaştırdığını anlatır.
Yıllar önce okuduğum kitapta beni en fazla, Batı’nın kaba gücüne direnen Afrika’nın yerli halklarının, onları kendilerine benzetmek, “modernleştirmek” üzere yardımlarına giden Batılı sivil toplum kuruluşları karşısındaki çaresizliklerine dair bölüm etkilemişti.
Afrikalılar, Latouche’a, dedelerinin çıplak sömürücü duygularla kıtaya gelen Batılılara karşı direndiklerini; fakat kendilerinin, onlara “iyilik” yapmak için gelen Batılı sivil toplum kuruluşları karşısında direnme gücü bulamadıklarını anlatıyorlardı.
Televizyon kanallarında yolsuzluk ve rüşvet operasyonuna ilişkin görüntüleri izlerken, kendimi Afrikalı yerlilerinkine benzer bir çaresizlik içinde buldum... Operasyonu yürürlüğe koyanlar, biz sıradan yurttaşların “iyiliği” için çalışıyorlardı... Normal olarak onlara karşı sadece minnettarlık duyguları beslemeliydik... Onlar olmasaydı Türkiye tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu gerçekleşemeyecek, yapılanlar, yapanların yanına kâr kalacaktı...
Neden kendimi güvende hissedemiyorum?
Ne kadar çok isterdim, bütün bunların sadece büyük bir yolsuzluğu açığa çıkarmak için yapıldığına inanmayı... O zaman bir yurttaş olarak kendimi güvende hisseder, “televizyonda şu gördüklerim gerçekse, herkes sonuna kadar çeksin cezasını” der, başka da bir şey demezdim.
Fakat işte öyle olmuyor, tıpkı Afrikalı yerliler gibiyim: Bizim için yapılan “iyilik”in perde arkasında başka bir amacın olduğunu hissediyorum ve kendimi güvende hissetmek bir yana, büyük bir tedirginlik içine giriyorum.
Halbuki ne rahat pozisyonlar var...
Bu hercümerç içinde “hükümeti bitirme”yi kafasına koyanlar mesela: Onların “perde arkası” diye bir meseleleri yok. Bizden sadece sahnede görünenleri görmemizi, yani sadece dosyadan sızan görüntüler üzerine odaklanmamızı istiyorlar.
Yine bu hercümerç içinde “cemaati bitirme”yi kafasına koyanlar ise bizden sahnede olan bitenle (ortaya saçılan rezaletle) hiç ilgilenmememizi, sadece perdenin gerisinde olup bitenler üzerine odaklanmamızı istiyorlar.
Birinci kategoride yer alanlar “kirli siyaseti yıkmayı”; ikinci kategoride yer alanlar ne idüğü belirsiz, amorf, denetlenemez bir yapıya karşı “siyaseti savunmayı” önceliyorlar.
Siyaseti savunmak, ama nasıl?
Ben elbette, hiçbir meşruiyeti olmayan bir “yetki” kullanarak seçilmiş siyasetçilerin oluşturduğu hükümeti yönetemez hale getirmeye çalışanlara karşı siyaseti savunuyorum... Önceliğim burada... Fakat bunu yaparken kendimi, cari yolsuzluk fırtınasını ıskalamamızı önerenlerden ayırmak ihtiyacı duyuyorum.
Çünkü şuna inanıyorum: Siyaseti savunmak, gözümüzün önündeki çok kuvvetli yolsuzluk iddialarını görmezlikten gelerek yapılabilecek bir şey değildir. Siyaseti savunmak ancak -siyaseti ortadan kaldırmaya ant içenler tarafından bir paravan gibi kullanılıyor olsa da- yolsuzlukların faillerinden mutlaka hesap sorulmasıyla inandırıcı olabilir.
Halil Berktay, serbestiyet.com’daki, “Yaygın yolsuzluk bir gerçek. Ama ne için kullanıldığı da önemli” diye başladığı değerlendirmesinde ilginç bir benzetme yaptı:
“Almanya’da, Weimar Cumhuriyeti’nin 1919-1930 arasındaki görece liberal dönemi de, her türlü yolsuzluk dahil binbir pislikle malûldü. Özetle, kusurlu bir demokrasiydi. Ama bu eksik ve gedikler cumhuriyet ve demokrasi fikrinin kendisini nötralize etmek için kullanılınca ve insanlar o mevcut demokrasiye sırt çevirince, Hindenburg’un olağanüstü yetkilerle donatıldığı 1930-1933 yıllarında, giderek otoriterleşen Brüning, Papen ve Schleicher hükümetleri birbirini izledi ve sonunda kazanan Hitler oldu. Bugün de yolsuzluk, bu sefer sadece seçilmiş AKP hükümetini değil, onun şahsında Türkiye’nin kusurlu demokrasisini nötralize etmek için kullanılıyor.”
Berktay’ın Türkiye’nin demokratlarına bir de çağrısı var:
“Buna izin vermeyin. Örtük ve sorumsuz Cemaat bağlarının karşısına dikilin. Weimar Türkiyesi’ne sırt çevirmeyin. Sahip çıkın ve savunun.”
Bu çağrıya ben de katılıyorum... Fakat dediğim gibi: Bu noktada inandırıcı olabilmenin yolu, yolsuzlukların faillerinden hesap sorulması talebini, yolsuzlukları “cumhuriyet ve demokrasi fikrinin kendisini nötralize etmek” için kullananlara terk etmemekten geçiyor.
Aynı şey Adalet ve Kalkınma Partisi ile onun hükümeti için de geçerli: Cari koşullarda siyaseti (“millî irade”yi) savunmanın geçerli tek yolu, her türlü yolsuzluk ve rüşvet iddiasının üzerine gitmek ve faillerin hak ettikleri cezalara çarptırılmalarını sağlamaktır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025