Alper GÖRMÜŞ
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül, yaz aylarında gazetede yer alan bir haber gerekçe gösterilerek muhtelif suç isnatlarıyla tutuklandılar. Temel suçlama, devletin gizli kalması gereken belgelerini yayımlamak... Öteki suç isnatları, bu temel suçlamaya bağlı olarak dile getiriliyor.
Son tutuklamalar, siyasi iktidarlarla gazeteciler arasındaki kadim tartışmayı bir kez daha gündemimize getiriyor. Cevabını aradığımız soruları şöyle özetleyebiliriz:
a) Gazetecilerin, devlet sırlarının haberleştirilmesi hususunda uyması gereken kurallar ve etik sınırlar var mıdır?
b) İktidar sahiplerinin tanımladığı “milli çıkarlar” çerçevesi, gazetecilerin (de) uyması gereken bir çerçeve midir? Belli bir tarihsel momentte “milli çıkar”ları hangi davranışın ve gazetecilik çizgisinin temsil ettiği bilinemeyeceğine göre, gazetecilerin “milli çıkar” ölçüsüyle hiçbir işlerinin olmaması gerektiği gibi bir yaklaşım çok mu “uçuk”tur?
Gazetecilik ve sırlar...
Bu soruların spesifik cevaplarına geçmeden önce gazetecilik mesleğinin “sırlar”la ilişkisi bahsi üzerinde biraz duralım (Dündar ve Gül’ün tutuklanmalarına neden olan haberin bu sorular karşısındaki pozisyonunu yazının sonunda değerlendireceğim).
Stern dergisinin kurucusu Henri Nannen, “Gazetecilik rahatsızlık vermiyorsa terk edilmelidir” demişti. Bu söz, gazeteciliğin, çıkarları toplumla ve bireylerle çelişebilecek güç odaklarıyla meselesi olan (olması gereken) bir meslek olduğunu söyler bize. Böyle güçlerin sırları vardır ve bir tür tahakküm aracı olarak işlev gören bu sırların fâş edilmemesi, o güçler açısından hayati önemdedir.
Toplumlar ve bireyler, kendi hayatları üzerinde doğrudan etki yapan bu güç odaklarırının sırlarını ortaya serebilecek güçten ve kapasiteden yoksundurlar. Gazetecilik, en temelde işte bunun için vardır. Dünyadaki en büyük sır saklayıcılar devletlerdir. Dolayısıyla, ontolojik olarak toplumun bir parçası olan gazeteciler her zaman devletlerle çatışırlar. Devletler gazetecileri sevmezler.
Sır ifşasının sınırları
Gazeteciliğin sır ifşa etme mesleği olması, gazetecileri “sır sevici” bireyler haline getirmemelidir. Başka türlü söylersek, gazeteciler sır ifşa etmeyi başlı başına bir amaç haline getirmemelidirler ve toplumdan-bireylerden gizlenmeye çalışılan her şeyi otomatikleşmiş robotlar gibi haberleştirmemelidirler.
Burada iki temel prensipten söz edebiliriz. Birinci prensip, başkalarının hayatları üzerinde hiçbir etkisi bulunmayan özel hayat tercihlerinin haberleştirilmemesidir.
İkinci prensip ise kamusal çıkar ve kamunun bilme hakkı yönünde hareket etmektir.
Bu genel girişten sonra yukarıda sıraladığımız üç spesifik sorunun cevaplarını aramaya başlayabiliriz.
Birinci soru şöyleydi: Gazetecilerin, devlet sırlarının haberleştirilmesi hususunda uyması gereken kurallar ve etik sınırlar var mıdır?
Gazeteciliği özünde “sır ifşa etme mesleği” olarak tanımladıktan sonra, bu “öz”e halel getirebilecek herhangi bir sınırlamayı kabul etmek güç görünse de, her ilke gibi bu ilke de nüanslıdır. Öyle uç örnekler verilebilir ki, bu ilkeyi savunmak neredeyse imkânsız hale gelir. Mesela şöyle bir soruya muhatap olmuş bir muhabirin pozisyonunu düşünün:
“Savaş muhabirisin, ülken savaşta, ülkenin deniz kuvvetleri başka bir ülkenin topraklarına gizli bir çıkarma harekâtına hazırlanıyor ve sen çıkarmanın ne zaman, hangi koordinatlar üzerinden yapılacağını istihbar ettin; yazar mısın yazmaz mısın?”
Uç örnekler neyi gizler?
Siyasi-ideolojik tartışmalara uç örneklerle katılıp muhatabını o örnekler üzerinden sıkıştırmaya çalışanlar, bunu, özgürlükçü-demokratik-insani tutumlara karşıtlıklarını gizlemek için yaparlar. Çünkü bu prensipleri doğrudan ve külliyen inkâr etmek ya da onlara karşı çıkmak zordur ve bu nedenle uç örneklere baş vurmak onlar için kurtarıcı olabilir.
Mesela, gerçekte işkencenin zaman zaman baş vurulabilecek bir araç olduğuna inanan, fakat bu fikrini açıklıkla ifade etmekten çekinen biri için uç örneğe başvurmak böyle bir işlev görebilir. Şöyle der mesela: “Tamam, ben de karşıyım işkenceye, fakat söyle bakalım: Büyük bir kentin içme suyuna zehir katacak ve böylece on binlerce insanın ölümüne yol açacak bir çetenin elemanı geçti polisin eline... Polis bu adamı işkenceyle konuşturmaya kalksa itiraz eder misin buna?”
İşkencede uç örnek arayışına girmiş biri, benim için ağzındaki baklayı çıkarmış biridir. O kişi o ağızla kuş tutsa, beni işkenceye gerçekten karşı olduğuna inandıramaz.
Konumuza dönüp bu örneğe nazireyle söylersek: Gazetecilerin, kamu yararı ve kamunun bilme hakkı ilkeleri çerçevesinde devletlerin sırlarını ifşa etme haklarını ve görevlerini teslim ettiğini söyleyen biri, “Ama” deyip, tartışmaya yukarıdaki deniz kuvvetlerinin çıkarma yapacağını öğrenen gazeteci örneğiyle katılıyorsa, o kişi gerçekte bu ilkeyi en genel haliyle kabul etmekte zorlanan bir kişidir.
Özetle: Gazetecilerin devlet sırlarını ifşa etme hak ve görevleri vardır ve uç örnekler bu temel prensibi ortadan kaldırmaz.
“Milli” gazetecilik
Devletlerin gazetecilere karşı kullandıkları “devlet sırrı” argümanı, madalyonun bir yüzüdür; madalyonun öbür yüzünde “gazetecilerin milli çıkarlara aykırı hareket etmemeleri” gerektiği yazar.
Her devlet bir “milli çıkar” tanımlaması yapar ve devletin en alt kademesinden en üstüne kadar herkesin bu tanıma uygun hareket etmesini ister. Bu, devletlerin tabii bir hakkıdır ve meşrudur.
Peki, devletlerin aynı şeyi gazetecilerden talep etmesi doğru mudur? Hayır, değildir. Daha doğrusu devletler bunu talep eder ama böyle bir şeyi kabul eden gazeteci kendisini bir devlet görevlisi derekesine indirgemiş olur. Oysa gazeteci devletin değil toplumun bir parçasıdır ve görevi toplumun bilme hakkını iktidarlara-devletlere karşı savunmaktır.
Ayrıca şu da var: Belirli bir tarihsel anda bir haberin yayımlanmasının mı yoksa yayımlanmamasının mı “milli çıkarlar”a uygun olduğuna kim karar verecek? Bu soru doğru ve meşru bir sorudur, çünkü belirli bir tarihsel momentte devlet ve hükümet yetkilileri, medya ve hatta kamuoyunun geniş kesimleri tarafından “milli çıkar”lara aykırı olarak değerlendirilebilecek kimi haberlerin tarih tarafından aklandığı; “milli çıkar”ın ilk anda göründüğünün tersine haberin yayımlanmamasında değil yayımlanmasında yattığının ortaya çıktığı da sık sık şahit olunan bir gazetecilik durumudur.
O nedenle, “tarihin müsveddecileri” olan gazeteciler, haberleri “milli çıkar” parametresiyle değil kamuoyunun bilme hakkı parametresiyle değerlendirmelidirler.
Kennedy ve Washington Post
Belli bir tarihsel anda ve ilk bakışta “milli çıkar”lara aykırı gibi görülüp yayımlanmayan, fakat tarihin nihai hükmünü tam tersinden verdiği gazetecilik örneklerinin en ilginçlerinden biri 1961 yılında Küba’da yaşandı. Fidel Kastro ve arkadaşlarının iktidarı ele geçirmesinden sonra CIA, Domuzlar Körfezi’nden bu ülkeye bir çıkarma yapıp iktidarı devirmeyi planladı. Washington Post, bu planı öğrendi ve yayımlamaya karar verdi. Fakat baskıya saatler kala Beyaz Saray’dan gelen bir yetkili, ABD Başkanı Kennedy’nin şu mesajını ilettiWashington Post yazıişleri yetkililerine: Böyle bir haber ABD’nin milli çıkarlarına kesinlikle aykırıydı ve bu yayın gerçekleştirilirse, yönetim, gazetenin canına okuyacaktı. Gazete yöneticileri haberi yayımlamaya cesaret edemediler. Çıkarma gerçekleşti ve büyük bir fiyaskoyla sonuçlandı. ABD, büyük bir utançla sarsıldı.
Ertesi yıl Kennedy Washington Post’u ziyaret etti ve katıldığı toplantıda şu tarihi itirafta bulundu (mealen): Keşke bize direnseydiniz, o habere yayımlasaydınız ve biz de böylece çıkarmadan vazgeçseydik. Şimdi anlıyorum ki, ABD’nin milli çıkarları o haberin yayımlanmamasında değil yayımlanmasındaymış.
Cumhuriyet’in haberi
Geldik, Can Dündar ve Erdem Gül’ün haberinin “devlet sırrı” ve “milli çıkar” kriterleri karşısındaki pozisyonuna...
Ortada örtülü bir devlet operasyonunun, dolayısıyla bir “devlet sırrı”nın olduğu muhakkak. Fakat iki gazeteci devlet görevlisi olmadıklarına göre bu sırrı gizlemek (yayımlamaktan imtina etmek) gibi bir mükellefiyetleri yok. (Devlet, haberi kim sızdırmışsa onun peşine düşmeli, gazetecilerin değil. Tıpkı WikiLeaks belgelerinde olduğu gibi.)
Öte yandan, iki gazetecinin, bu haberi yayımlayarak Türkiye’nin “milli çıkar”larına aykırı hareket ettikleri de öne sürülemez. Yukarıda da anlattığım gibi, bunun cevabını ancak tarih verebilir.
Cumhuriyet’in haberinin bu ölçülerle “gazetecilik dışı” sayılıp, haberde imzası olanların yargılanması kabul edilemez.
Fakat Cumhuriyet’in haberi ciddi bir ahlaki problemle malûldü; bunu söylemeden bitirmek istemiyorum.
Gazete, fotoğraflarını yayımladığı silahların IŞİD’e gittiğini iddia ediyordu, fakat haberde bunu doğrulayan hiçbir bilgi yoktu. Haber, silah yüklü TIR’ların Suriye’ye gittiği iddiasıyla yetinip, silahların gerçekte hangi gruplara gönderildiği sorusunu belirsiz bıraksaydı bu eleştiri geçersiz olurdu. Fakat bu haliyle haber, hakikatin tecellisi ve hatırı için değil de Türkiye’nin IŞİD’le doğrudan işbirliği yaptığı yönündeki propagandaya malzeme üretmek amacıyla kotarılmış izlenimini veriyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025