Alper GÖRMÜŞ
Ülkede olup bitenleri öğrenmek için Türk basınını izlemekle kifayet edenler, bu yazının başlığından bir şey anlamayacaklar. Haklılar, çünkü izledikleri gazeteler, televizyonlar ve internet siteleri, “FETÖ’cü” oldukları öne sürülen bazı insanların son aylarda sokak ortasında, evlerinin önünde polis olduklarını söyleyen kişilerce kaçırıldığı yönündeki iddiaların hiçbirinin peşine düşmek ihtiyacı hissetmediler.
Türkiye’de “Teröre ve teröriste karşı mücadele edenlerin ellerini soğutmamak” gibi bir yaklaşım hep var oldu... Güvenlik güçlerinin ve bir ölçüde siyasetçilerin kendilerini bu yaklaşıma yakın hissetmeleri -onaylanması mümkün değil ama- anlaşılabilir bir pozisyon... Fakat aynı şey gazeteciler için hiçbir şekilde geçerli olamaz. Gazetecilerin, iktidarın canını sıkmamak için bu türden yasadışı uygulamalarla ilgili iddiaları sorgulamaktan uzak durması kesinlikle kabul edilemez.
Slogan atan bir gazetecilikten, içeriksiz ve salt suçlamaya dönük haberlerden söz etmiyorum; gazetecilik sorgulamasından, iddiaların doğru olup olmadığını ortaya koyacak çabalardan söz ediyorum.
Ya hükümetin ayağına kurşun olsun diyeyse?
BBC Türkçe’nin haberinin kısa özetine ve olan bitenin neden 1990’ları andırdığına geçmeden önce, iddiaları ciddiye alıp araştırmayı “FETÖ’nün tuzağına düşmek”, “FETÖ’nün propaganda ağının bir parçası olmak” ya da “FETÖ’ye karşı mücadeleyi sulandırma çabası” olarak görebilecekleri uyarmak isterim: Ahlakî ve meslekî gerekler sizde bu iddiaları sorgulama iştahı uyandırmıyorsa... Ya da böyle bir mücadelenin, yasal gözaltı ve tutuklama süreçleri dışında bazı örtülü operasyonları da gerektirebileceği gibi bir düşünce içindeyseniz, hiç değilse şu soru üzerinde düşünün biraz: Ya bu operasyonlar, zaman zaman dile getirdiğiniz gibi yargı içindeki faaliyetlerinden emin olduğunuz “kripto FETÖ’cüler”in Emniyet versiyonu tarafından yürütülüyorsa... Ya bu adam kaçırma eylemleri hükümeti iç ve özellikle dış kamuoyu önünde güç duruma düşürmeyi amaçlayan devlet içindeki başka odaklar tarafından yürütülüyorsa?..
Bu iddialara karşı neden “soğuk” durdukları sorulsa, medyadaki karar vericilerin muhtemel gerekçelerinden biri de şu olacaktır:
“Bu örgütün ne olduğunu, nelere tevessül edebileceğini görmedik mi? İşte şimdi de yeni bir oyun ortaya koyuyorlar ve birtakım sahte adam kaçırma öyküleriyle algı operasyonu yürütüyorlar...”
Cemaat’in marifetlerini göz önünde bulundurduğumuzda, öyle hemen yabana atılabilecek bir gerekçe değil bu. Fakat iddiaları deşmeye yönelik bir habercilikten uzak durmanın gerekçesi bu da olamaz. Şâyet buna inanılıyorsa, tam da bu nedenle iddiaların üzerine gidip onların “uydurukluğunu” fâş etmek gerekmez mi?
Böyle bir konuda insanın meslektaşlarını “faydacı” analizlerle haberciliğe kışkırtmak için çabalaması biraz hüzün verici ama olsun, medya böyle bir kaygıyla olsa da “ortadan kaybolan insanlar” iddialarını deşmeye başlayacaksa ben şahsen buna da razıyım. Hiç değilse böylece konu kamuoyu gündemine gelir ve iddiaların doğruluğunu test edecek bir tartışma ortamı doğar.
BBC’nin haberi...
“Ankara'da Ocak ayından beri kaçırıldığı ve haber alınamadığı iddia edilen 11 kişi bulunuyor. Kaçırılma anları görgü tanıkları tarafından doğrulanan bazı kişilerin aileleri, BBC Türkçe'ye konuştu...”
BBC Türkçe’nin Ankara’da yakınları kaçırılanlar anlatıyor başlıklı haberi (29 Haziran 2017), sitenin editörleri tarafından işte böyle özetleniyor...
Haberde, bir bölümü kamera kayıtlarından izlenebilen, çoğunda görgü tanıklarının bulunduğu, bazıları hakkında savcıların soruşturma dosyaları açtığı kaçırılma olaylarından söz ediliyor, her bir olay ayrıntılı bir biçimde ele alınıyor.
İlk kaçırılanlardan biri olan Önder Asan “FETÖ” soruşturmaları çerçevesinde aranan biriymiş... Kaçırıldıktan 42 gün sonra gözleri bağlı bir şekilde Eymir Gölü civarında bir yere bırakılmış. Eşi Fatma Asan, eşi Önder Asan'dan ilk kez o gün (12 Mayıs 2017) polisin kayınpederini araması üzerine haber almış. Telefonda Önder Asan'ın teslim olduğu bilgisi verilmiş.
Fatma Asan eşi ile önce 16 Mayıs'ta Ankara Adliyesi'nde, daha sonra da Sincan Cezaevi'nde görüşmüş:
"Kendisi de oradan çıktığına inanamıyor. Sakalları uzamış, müthiş zayıflamış ve korkmuştu. Elini tuttum ve bir anda ürkek bir şekilde elini çekti. O gün mahkemesi oldu ve 'İnşallah tutuklu yargılanırım' dedi. Eşim tutuksuz yargılanmak istemedi çünkü dışarda olmaktan korkuyordu.”
Ben bu kadarını aktarmakla yetiniyorum, BBC Türkçe’nin epeyce uzun haberine şu linkten ulaşabilirsiniz: http://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-40372013
Haberden, bizim için önemli olan iki bilgiyi de dikkatinize sunayım:
“TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı ve AKP İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu ise BBC Türkçe'ye yaptığı açıklamada, kaçırılma iddialarının takipçisi olacaklarını ancak elde edilen verilerin şimdilik yetersiz olduğunu söyledi.
“CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu 25 Nisan'da, CHP Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan da 29 Mayıs'ta konuya ilişkin olarak Başbakan Binali Yıldırım'ın yanıtlaması istemiyle TBMM'de soru önergeleri verdi. Ancak bu önergelere yanıt gelmedi.”
1990’lardaki gibi...
1990’larda da işler böyle başlamıştı... Güneydoğu’da sık sık birileri kaçırılıyor, onlardan bir daha haber alınamıyor, fakat onların haberleri sadece küçük yerel gazetelerde haber olabiliyordu.
Devlet içindeki birtakım çeteleşmiş grupların adam kaçırma eylemleri 1990’ların sonuna doğru azalmaya başladı ve 2000’lerin başında sönümlendi... Fakat 2001’de gerçekleşen bir “karakolda kaybolma” olayı, eski karanlık günleri yeniden hatırlatarak bölgede büyük bir gerilime yol açtı.
Büyük medyanın bu olay karşısındaki tavrı, o günlerin basınının iktidarın hoşlanmayacağı haberlerin üzerine gidebilme iradesinin her şeye rağmen bugünkünden daha güçlü olduğunu gösteriyor... Kısaca hatırlayalım:
Dönemin legal Kürt partisi Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) Silopi İlçe Başkanı Serdar Tanış ile İlçe Sekreteri Ebubekir Deniz 25 Ocak 2001 günü davet edildikleri jandarma karakoluna gittiler ve o tarihten sonra bir daha kendilerinden haber alınamadı.
Güneydoğu’da halkı büyük bir tedirginliğe sevk eden bu olay ne yazık ki küçük bir haberle dahi olsa büyük basının ilgi alanına giremedi. Ulusal gazetelerin ve televizyonların bölgede çalışan muhabirleri, haftalar boyunca oraların bir numaralı haberi olarak kalan “Silopi kayıpları” ile ilgili bir haberi gazetelerinde ve televizyonlarında yayımlatabilmek için çırpındılar, fakat onların bütün çabaları yazı işleri salonlarında eridi... Ta ki iki hafta sonrasına kadar...
Silopi olayı ve Hürriyet
13 Şubat 2001’de, başyazar sıfatıyla yazıları Hürriyet’i de bağlayan Oktay Ekşi beklenmedik bir yazı kaleme aldı ve olayı köşesine taşıdı. Ekşi’nin yazısında yer alan “Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz'in kaybolmalarından sonra, birçok ilde yürüyüşler ve gösteriler yapıldı. Kamuoyu artık yeniden ‘faili meçhuller dönemi’ne dönmek istemediğini çok açık bir biçimde ortaya koydu” bilgisi, Türkiye’nin en büyük ve etkili gazetesinin iki haftadan uzun süredir vermemekte ısrar ettiği haberin büyüklüğünü gözler önüne seriyor.
Hürriyet, nihayet iki siyasetçinin kaybedilmelerinin birinci ayında ayıbını telafi etmek istercesine Silopi’deki olayı bir sayfalık ayrıntılı bir haberle sayfalarına taşıdı.
Onu öbür gazeteler izledi ve Silopi olayı üzerindeki medya otosansürü bitti.
Bugünkü kaçırılma iddiaları ve medya
2001’de “kaybedilen insanlar” insanlar haberinin sayfalarına girmesine birkaç hafta direnebilen medya, bugünkü benzer haberlerin üzerinden aylar geçmiş olmasına rağmen direnişini sürdürüyor.
Bu direniş, toz duman ortadan kalktığında hiç kuşkusuz medyaya büyük bir utanç suretinde dönecek.
Gelecekte hissedileceği muhakkak olan utancın dozunu bir nebze olsun azaltmak hâlâ mümkün ama bilmem ki bu “naif” davete kim icabet edecek?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025