Alper GÖRMÜŞ
Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı Ekrem İmamoğlu, mevcut kutuplaşma dilinden uzak yumuşak tavrıyla ve salt yerel sorunlara odaklanmış seçim kampanyası vaadiyle, laik-sol çevrelerden tepki topluyor.
Bu çerçevede, özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan randevu isteyip görüşmesi ile rakibi Binali Yıldırım’ın Meclis başkanlığından istifa etmeden seçimlere katılmasını kampanyasının bir parçası haline getirmeyeceğini ilan etmesi, ona yönelik eleştirilerin odak noktasını oluşturuyor.
Ekrem İmamoğlu ise bu eleştirilere karşı, karakterinin doğruluğuna samimiyetle inandığı bir parçasından, sırf yarar sağlama amacıyla vazgeçmeyi kendinden vazgeçmek gibi gören insanlara has saygılı bir müdanasızlıkla şu cevabı veriyor:
“Ben böyle düşünüyorum ve hep bu şekilde davrandım. Bizim arkadaşlarımızdan da farklı düşünenler olduğunu biliyorum ama Türk siyasetinin geleneklerinde yok diye ya da birileri doğru bulmuyor, beğenmiyor diye –kimse kusura bakmasın tarzımı değiştirecek değilim.”
İmkânsız psikoloji, imkânsız matematik
CHP’nin asli seçmenleriyle bu partiye kerhen oy veren daha soldaki seçmenler, her seçim öncesinde yaşadıkları ikilemi bu seçim öncesinde de yaşıyorlar: Bir yandan seçimi kazanmak için Adalet ve Kalkınma Partisi’ne (AK Parti) oy veren seçmenlerin bir bölümünün tercihlerini değiştirmesi gerektiğini biliyorlar, fakat öbür yandan kendileri adına konuşan siyasetçilerin, yazarların, akıllarından böyle şeyler geçiren AK Parti seçmenlerini yeniden karşı saflara itecek şekilde konuşmasını talep ediyorlar.
Yani akıllarının kabul ettiği gerçeği, yüreklerine sığdıramıyorlar. Destekledikleri siyasetçiler hem onların yüreklerini soğutacak tarzda konuşacaklar, hem de seçim kazanacaklar; imkânsız psikoloji, imkânsız matematik.
Psikolojiyi geçelim, matematiğe gelelim... Tablo şöyle: Cumhur İttifakı yüzde 51, Millet İttifakı yüzde 35 (24 Haziran seçimleri)... HDP’nin oylarının tamamı Millet İttifakı’na gitse bile arada yine birkaç yüz binlik bir açık var. (Akıl ve yürek arasındaki çelişki bu yüzde 12 için de geçerli ama, hadi bu parametreyi ihmal edelim.)
Ekrem İmamoğlu, böyle bir tablo karşısında, rakibinin tabanının bir bölümünü kendi potansiyel seçmeni olarak düşünmeden seçimi kazanmaya nasıl inanabilir?
İnce’nin soluğu neden yetmedi?
Hatırlayalım, Muharrem İnce de cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kampanyasına aynı böyle başlamıştı. Başlangıçta, büyük bir şansının olmadığına muhtemelen o da inanıyordu, fakat çok doğru bir tespitle, bir şansı varsa, bunun gerek şartının (yeter şart değil), ‘tepki’ değil ‘etki’ ortaya koymak, yani rakibe sataşmadan kendi tasavvurunu anlatmak olduğunu anlamıştı. Muharrem İnce gibi siyasi pratiğini “laf oturtma” ve polemik temelinde yürüten biri için öyle bir yolda yürümek kolay bir şey değildi. Fakat işte, hepimiz izledik, Muharrem İnce, kendini adeta yeniden kodlayarak o yola girdi ve yürüdü.
Sonrasının iyi gelmediğini yine hep birlikte izledik. “Gerek şart”ı yerine getirmişti ama “yeter şart ya da şartlar” (yani inandırıcı bir politik programın ve kadronun varlığı) onu izleyemedi. Sonuçta morali bozuldu ve sonrasında kendisinin de itiraf edeceği, başlangıçta vaat ettiği pozisyonla bağdaşmayan hatalar yaptı.
İnce’nin başladığı şeyi sürdürememesinin başka bir nedeni daha vardı: Bir seçimin öfke saçarak değil, umut vererek kazanılacağını anlamış, ona göre davranmaya karar vermişti ama, ortada bir problem vardı: Bu gerçeğin gerektirdiği tarz ve üslup ona “ait” değildi, sadece o tarzın, amacına uygun olduğunu öğrenmişti. Ekrem İmamoğlu ise zaten kendinde mündemiç bir tarzı ve üslubu sergiliyor. O nedenle birincisi inandırıcı olamadı, ikincisi ise oluyor.
İnce’ye gösterilmeyen tepki neden İmamoğlu’na gösteriliyor
Bu hikâyede izaha muhtaç bir nokta daha var... Partisinin tabanının psikolojik ihtiyaçlarını bilmesine rağmen o tabanı “matematik”in mecburiyetleri doğrultusunda iknaya girişen Muharrem İnce önemli bir başarı göstermiş, parti tabanından ve sol’dan ciddi bir direniş görmemişti.
Ben de o zamanlar kaleme aldığım bir dizi yazıda bu tabloyu biraz da şaşkınlıka not etmiştim:
“CHP’nin çekirdek seçmeni artık iktidar için sadece laiklere seslenen ve onların yüreğini soğutacak tarzda konuşan liderlerin yetmeyeceğine inanıyor ve gönülsüz de olsa, liderlerinin seçim kazandıracak yeni bir söyleme geçmelerine razı oluyor; o söylem, eskisi gibi yüreklerini soğutamasa da... Muharrem İnce’nin Kürtlerle ve muhafazakârlarla ilgili olarak, taban tepkisinden hiç korkmadan hayli radikal bir dile yönelmesi biraz da tabandaki bu mecburi kavrayıştan kaynaklanıyor.” (Bu tespitin açılımını da okumak isterseniz: http://serbestiyet.com/yazarlar/alper-gormus/chpde-yurek-sogutan-fakat-iktidar-getirmeyen-soyleme-mecburi-veda-846387
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Muharrem İnce’ye gösterilen “anlayış’ın Ekrem İmamoğlu’ndan esirgenmesini nasıl açıklayabiliriz? Soruyu şöyle de sorabiliriz: Muharrem İnce’yle başlatılan şey neden Ekrem İmamoğlu’yla da sürdürülemiyor?
Bana öyle geliyor ki bunun nedeni, Muharrem İnce’nin başladığı şeyi sürdürememesinin nedeniyle aynı: Nasıl ki Muharrem İnce öğrendiği bir şeyi içselleştiremediği için sürdüremediyse, şimdi Ekrem İmamoğlu’na tepki gösterenler de yine öğrendikleri bir şeyi içselleştiremedikleri için sürdüremiyorlar.
İçselleştiremedikleri, kendilerini bir türlü ikna edemedikleri nokta şu: İktidarla iktidara oy verenler arasında ayrım yapmadan, iktidara oy verenlerin hatırı sayılır bir bölümünün rızasını alabilecek bir siyaset inşa etmek mümkün değildir.
Ekrem İmamoğlu, bunu anlayan ve bu anlayışı yerel siyaset koşullarında uygulamaya çalışan bir siyasetçi olarak sahnede...
Başına gelenleri hep birlikte izliyoruz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025