A.Turan ALKAN
Günümüzde, bu gibi meseleleri derd edinen Müslümanlar, İslâm devleti deyince doğrudan Hz. Peygamber'in zamanını temsil eden ‘Asr-ı saadet' devrini hatırlıyorlar. Sünnî doktrinin adlandırmasıyla ‘İslam devletinin güzel ve iyi zamanları'nı dört râşit halife dönemine kadar uzatanlarımız da vardır. Öyleyse Hicret'ten Hz. Ali'nin vefatına kadar uzanan 40 yılı, menkıbeleştirilmiş tarihten farklı bir nazarla daha etraflı ve dikkatli okumak gerekir ki esaslı bir fikir edinebilelim.
Bu kırk yılın 35. senesinde 3. Halife Hz. Osman'ın adı-sanı belli bazı Müslüman topluluklarının ittifakıyla evinde katledilmesiyle bir iç savaş başladı. 2. Halife Hz. Ömer, tamamen şahsi bir hesabın harekete geçirdiği biri tarafından mescidde saldırıya uğrayarak katledilmişti. Hz. Osman'dan sonra râşid halifelerin sonuncusu saydığımız Hz. Ali de Hariciler tarafından suikast ile öldürüldü. 4 Râşid halifeden son üçünün görevi esnasında katledilmesi üzerinde düşünülmesi gereken bir bilançodur ve ortada, insanları çok etkileyen bir siyasi mesele olduğunu akla getirir.
Bu perspektiften bakış, samimi Müslümanları şaşkınlığa uğratır; onlar halifeden köleye kadar hemen herkesin samimi bir iman ve doğrulukla hareket ettiklerini, siyasi bir konuda gruplaşıp iktidar kavgasında taraf olmayı akıllarına bile getirmediklerini düşünürler. Elbette yanlış bir kanaat.
Başka bir açıdan bakıldığında, insan topluluğu ve yönetim ihtiyacı olan her yerde siyasi meselenin ortaya çıkmasını son derece tabii karşılamak gerekir. Asr-ı Saadet'i ve 4 halife devrini kaplayan romantik ve idealist tarih anlatıcılığı, bu gibi basit ve sıradan olguları çok gerilere atarak, sonraki kuşak Müslümanları, dönemin aktörleri hakkında olumsuz bir fikir geliştirmemeye sevk ediyor. Bir mânâda o insanların birer melek gibi takdim edilerek dünyevi ve özellikle siyasi konularda örnek davranışlar sergiledikleri kabul ettiriliyor.
KRİSTALLEŞTİRME VE HAYAL KIRIKLIĞI
Hazreti Hamza'yı şehid eden Vahşi'den başlayarak ‘Müellefet'ül Kulûb'a, oradan Ebu Süfyan ve oğlu Muaviye'ye kadar uzanan tekrîm (yani bu şahısları dinen hürmet dairesi içinde görmek ve isimleri geçtikçe iyi dilekte bulunmak) tavrı, Hz. Hüseyin'in katlinden sorumlu Yezid'le birlikte sona erer. Bizim bildiğimiz ve bize benzeyen sıradan, kusurlu insanlar, âdeta ancak 4 halifeden sonra İslâm tarihinde görünmeye başlarlar; halbuki tarih, insanları harekete geçiren temel ihtiyaçlar ve istekler bakımından kesintisiz bir süreç. Elbette Hz. Peygamber'in çok değer verdiği sahâbesi başta olmak üzere, devrin bildiğimiz beşeri kadrosu, siyasi, iktisadi davranışlar göstermek bakımından bize benziyorlardı; beşerüstü değildiler; ancak bazı konularda bazıları (ama hepsi değil elbette) Hz. Peygamber'e duydukları derin muhabbet ve sadakat eseriyle büyük feragat davranışları göstermişlerdir. Siyasi ve iktisadi planda feragat göstermek istisnai haldir; azdır ve bir Müslüman siyasi geleneği olarak ne yazık ki kural haline gelemiyor.
HZ. OSMAN: ‘O ZAMAN NİÇİN İMAM OLDUM?'
İşte bu tarihi kristalizasyon (yani, tarihin aktörlerine sanki beşerüstü bir tabiat yakıştırarak onları politik hatâdan münezzeh kılma tavrı) çerçevesinde, tanıdık-bildik ve âşinâ siyaset adamı tipine en yakın ilk örnek Hz. Osman olarak görünüyor. Bilindiği gibi Müslüman hayâ ve iffetine timsâl olarak övülen ve cennetle müjdelenen Hz. Osman, kendinden önceki halifelerin aksine yönetimde akraba ve dost kayırıcılığı (Nepotizm) zaafına kapılmak, idarede daha sonra eleştirilen kısmî gevşeklik göstermek bakımından, tarihte misline defalarca rastladığımız zaaf sahibi bir siyaset adamı olarak belirginleşiyor.
Onun yönetimine karşı homurdanmalar artınca Hz. Osman mescidde Medinelilere şöyle hitab etmişti:
-Her şeyin bir âfeti, her işin bir sıkıntısı var. Bu ümmetin âfeti ve bu nimetin sıkıntısı, ayıplayanlar ve eleştirenlerdir (…) Ömer için kabul ettiklerinizi bana karşı eleştiri konusu yapıyorsunuz; ama o sizi ayağıyla düzeltti, eliyle dövdü, diliyle yola getirdi. Sevdiğiniz sevmediğiniz konuda ona bağlandınız. Size yumuşak davrandım, size omuz verdim, elimi ve dilimi sizden çektim, bana bu cür'eti gösterdiniz. Hangi hakkınızı kaybettiniz? Benden önceki [Hz. Ömer] ve sizin karşı çıkmadığınız kişiden elde ettiklerinizi kısmadım. Mal arttı da arttı. Fazlalalıkta niye istediğimi yapmayayım? O zaman niçin imam oldum?”
Hz. Osman'ın Tâberi Tarihi'nden nakledilen bu nutku, mü'min gönlümüzü sızlatsa da biz bu kelimelerin ardında bize çok âşina gelen bir siyasetçi buluyoruz. Yakınmasında haklı gibi görünüyor: Ganimet yoluyla devletin geliri artmış, refah pastası büyümüştür. Devletten maaş istihkakı kazananlara gelirleri, önceki dönemde olduğu üzere verilmiştir ve üstelik Hz. Osman, selefi Hz. Ömer gibi zaman zaman sertleşebilen bir yönetici de değildir. Bu cümlelerde dinî hâtırası ağır basan bir Sahâbe konuşmuyor; artık, değişen iktisadi ve sosyolojik tablolar karşısında toplumun taleplerini eskisi gibi yerine getirdiği halde insanları memnun edemeyen yumuşak huylu, halîm bir siyasetçinin açıksözlü yakınmasını dinliyoruz. Bu samimi yakınmaya rağmen Hz. Osman, Medine'nin ileri gelenlerini memnun edememiştir ve fazla geçmeden fecî âkıbetine uğrayacaktır.
İSTİKRARIN BABASI!
İslâm tarihinde modern hattâ cüretkâr bir tesbitle ‘laik' siyaset adamı modelinin ilk izlerini ise Muaviye'de buluruz. Onun dini kimliğini tartışmak ve tartmak haddim olmadığı gibi konunun tamamen dışında; siyasi açıdan Muaviye İslâm tarihinde en fazla tekrar edilen ve model kabul edilen bir uygulamayı başlatan kişidir. Hanedana dayalı saltanat modelini o icad etmedi fakat İslâm toplumunda ilk defa denedi ve model (herhalde istikrarı sağladığı için olsa gerek) halefleri tarafından ittifakla kabul gördü. Tarihte iz bırakmış bütün İslâm hükümetleri Muaviye'nin ‘ekber evlâda devredilen' saltanat modelini izlediler.
Muaviye'nin, İslâm tarihinde bütün siyasi melânetlerin başlatıcı olarak eleştirilmesini anlıyor ve elbette katılıyorum fakat ‘Muaviye olmasaydı, saltanat modeli ve devleti ferdin üstünde tutan maslahatçı yaklaşım gelenek haline gelmezdi!' diyen tenkidçileri haksız buluyorum. Muaviye, Arap toplumunda ‘dehâ' diye vasfedilen üstün politik sezişleri ve idare şekliyle devraldığı idareyi çağına göre modernize eden, kurumlaşmasını tamamlayan, topraklarını ve gelirini görülmemiş derece genişleten ve bunlara ilaveten asırlarca rağbet bulan bir politik rejimin temellerini atan kişidir ve ona istikrarın babası denilse yeridir. İstikrar kelimesini parantez için aktüel bir gönderme anlamında kullanmıyorum ve öyle bir ardniyetim yok. O günün Müslümanları ve insanları da bugünküler gibi ‘fitne'den dehşete kapılıyorlar ve kamu nizamını, sükûneti, pazarlarda bolluğu beş temel unsurun emniyetini sağlayan bir idareciye, -ufak veya iri- kusurlarına rağmen minnet duyuyorlardı.
GÜZEL YEME, GÜZEL İÇME...
Muaviye'nin Medine'de Peygamber mescidinde, Medinelilere hitaben yaptığı bir konuşmayla noktalayalım.
Hz. Hasan'ın Muaviye lehine hilafetten feragat etmesinden sonra bütün İslam hükümetini tek merkezde topladığı için Birlik yılı adıyla (âmül'l-cemâa) anılan (Hicri 41-miladi 661) yılında Muaviye, kendisini gönülden tasvib etmemekle beraber açıkça karşı çıkmaktan çekinen seçkin topluluğa şunları söyledi:
- Sizin başınıza geçmem sevginizi kazanarak değil şu kılıcımla dize getirerek oldu. Gönlüm size karşı Ebu Bekir ve Ömer'in yolundan gitmek istiyor ama bundan hoşlanmadım. Osman gibi yürümek istiyorum ama gönlüm kabul etmiyor. Hem bana hem size yarar yararlı bir yol tuttum: Güzel yeme, güzel içme. Beni en iyiniz görmeseniz bile ben sizi en iyi yönetecek kişiyim. Kılıcı olmayana kılıçla gitmeyeceğim. Sadece dilinizle söylediklerinize hiç aldırmam…'
Bu nutukta, ideal İslâm hükümetinin değil, adı ve sıfatı ne olursa olsun iktidarda tutunmak isteyen her hükümetin dikkate alması gereken ‘geçerli ve işe yarayan!' öğütler var ve kulağa hayli tanıdık geliyor. “Buraya kendi gücümle geldim, size karşı idealist yaklaşmak isterdim, bunu biliyorum ama yapmayacağım. En iyisi size sağladığım refahın tadını çıkarmanızdır. Sözde kaldığı müddetçe eleştirilerinizi cezalandırmam ama eyleme geçmeye kalkışırsanız belânızı bulursunuz.”
İyi tercüme edebildim mi bilmiyorum!
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Dereler düz bağladı; dibi yarpuz bağladı…
14.07.2016 - Pijama dâvâsı
13.07.2016 - Ördek düdüğü
11.07.2016 - ‘Pozitif milliyetçilik’ nedir; nasıl yapılır?
10.07.2016 - Bir ‘şirket’ hikâyesi
8.02.2016 - Eey İzlanda, sen kimsin ya?
7.02.2016 - Dünyanın bütün mustazafları, birleşin!
6.02.2016 - Sert bir Bayram tebriki yazısı
4.02.2016 - Bir ‘flashmob’ videosundan öğrendiklerim
3.02.2016 - Narkotik ihbar!
2.02.2016
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
osman
darısı diğer islama dayalı ülkelerin başına... islama dayalı dedim, çünkü bildiğim kadarıyla diğer semavi dinlere dayalı bir ülke yok. vardılar ama değişmek ve insancıl seküler bir düzene geçmek zorunda kaldılar... nasıl koyu hristiyanlar ya da koyu museviler dinlerinden olmayanlara, özgür ruhlu insanlara saygı duymayı öğrendilerse, koyu müslümanlar da öğrenmeli... hiç kimse senin yersiz korkularınla oluşturduğun emirlere yasaklara göre yaşamak zorunda değil, geri zekalı dinci!